Ozan'dan...
Yıllardır iple çektiğim düğün günüm sonunda gelmişti. Aslında Gaye hamile olmasaydı biraz daha erteleyebilirdim ama şişen karnı daha fazla dikkat çekmeden bu nikahın kıyılması lazımdı. Sahiden de Gaye'nin ailesinden bir kişi bile katılmadı düğüne.
"En azından kendi ailen de olsa gelebilirdi Gaye." dedim gergin halimle çünkü millet çoktan konuşmaya başlamıştı. "Bende isterdim ama nasip hayatım. Hem benim ailem sadece sensin." diyip elimi tuttuğunda gözüm ansızın Gül'e kaydı. Çünkü tam tamına 1 saattir babamın diğer kadından olan şerefsiz oğlu Cihan, Gül'ü süzüyordu.
Annemin telaşlı şekilde yanıma geldiğini görünce acaba ne fitnelik düşünüyor diye düşünmeden edemedim. "Ozan oğlum çabuk çocuk yapın ha. Cihan Gül'e göz koymuş, onu isteyecekmişler. O kızın aşireti soyludur oğlum. Bir erkek çocukla direk başa geçer."
"Şiyar Ağa bu ipsize kızını vermez ana merak etme." dedim demesine ama sinirden dört köşe oldum. "Hiç belli olmaz Ozan. Cihan sadece 'Gül'ü alacam' diyor, başka da bir şey demiyor."
"Ana düğün günümde bunu mu konuşacağız? Lütfen beni bir sal!"
Evleniyordum ama aklımda tek kişi vardı; o da alakasız şekilde Gül! Niye bu kadar kafaya takmıştım bilmiyorum... Kız kiminle evlenirse evlensin. Ben istediğim kadına zaten soyadımı verecektim. Çocuğum da oluyordu...
Gaye elimi tutunca bende aynı şekilde karşılık vererek yanağına bir öpücük kondurdum.
***
Gül'den...
Ozan'ın erkek kardeşi Cihan'ın bakışları beni aşırı derecede rahatsız ediyordu. Pisliğin teki olduğunu bilmesem, Ozan'ın inadına bende az bir şey cilve yapardım ama gördükçe midem kendini dışarı atmak istiyordu.
Ozan bey ise rahatından asla ödün vermiyordu. Gayet sakin ve mutluydu.
Kapıdan içeri giren Ömer ve Gonca'yı görünce gözlerim ışıldadı. El ele tutuşmuşlardı ve aşırı derecede yakışıyorlardı. El işareti yaparak yanıma çağırdım.
"Takmak istemiyorum Ömer niye zorluyorsun?"
"Sen yeni gelinsin Gonca ve takman gerekiyordu. Ayrıca seni defalarca kez uyardım, altınlarını tak dedim ama laf dinlediğin nerde görülmüş? İnadından geçer misin hiç?"
"Ya altın sevmiyorum. Birilerine gösteriş yapacağım diye sevmediğim şeyi yapamam Ömer. Çok biliyorsan sen tak koca koca şeyleri."
"Ya sabır... Ya sabır... Sen beni ancak deli edersin!"
"Ben niye geldim ki buraya? Biz seninle ne zaman yan yana gelsek sadece kavga ediyoruz."
Gözüm bir sağa gidiyordu bir sola... Ne kadar fazla kavga ediyordu bunlar? Bu kadar gürültü arasında birbirlerini duyarak kavga etmekten de geri adım atmıyorlardı. Yanlış bir şey mi yapmıştım acaba bunların arasını yaparak? Dünya barış sağlardı da bunlar ateşkes ilan etmezdi.
"Kavgayı çıkaran sensin Gonca. Seni uyarmıştım. Dellendiriyorsun beni sahiden. Ayrıca bu elbise ne böyle? Bileğine kadar elbise giysen bir yerlerin mi eksilir?"
"Ben şimdi kürekle ağzına bir vuracağım, bir yerlerin eksilmeye başlayacak he. Delirtme beni zaten gerginim."
"Niye gerginsin ki? Bacağını biraz daha aç, gerginliğin kalmaz sende." der demez Gonca elbisenin düz tarafını yukarı doğru buzuşturarak boyunu kısalttı. Bu kızdan korkulurdu. Damarına bastığın zaman pençelerini çıkartmaktan asla gocunmuyor.
Yaklaşık olarak elbise dizinden iki karış yukarıdaydı. "Nasıl oldu? Biraz daha açayım mı Ömer Ağa'm?" demesiyle Ömer abi kıpkırmızı oldu. Eliyle elbiseyi indirerek öfkeden kendini sıkmaya başladı. "G.tünü aç, sende rahat et bende rahat edeyim."
"Ne diyorsun sen be? Laflarına dikkat et Ömer."
"Ay yeter! Bi susun ya! Sen de cidden abarttın Gonca. İnadından ne yapacağını şaşırdın he!" dediğim gibi Ömer abi eliyle beni gösterdi. "Al işte bak! İnsanlar bile bana hak veriyor. İnatçı keçi diyorum da inkâr ediyorsun."
"Ömer seni bu konuda uyardım. Bana sürekli hayvan isimleriyle hitap etme! Yok katır inatlı yok inatçı keçi! Şimdi seni keçi gibi tepeceğim göreceksin!"
***
Bunların konuşmaktan anladığı şey sadece kavgaydı. Artık pes ederek kenara çekilip yalnızca izlemeye başladım. Birbirlerini yemekten masaya bile oturmayı unuttular.
"Kapının az ötesindeki masadaki çiftimiz!" diyince bakışlar bize kaydı. "Sizden rica ediyorum lütfen oturur musunuz?"
Evet tam olarak bizimkilerden bahsediyordu. Elimle yüzümü kapatıp, 'ben bunları tanımıyorum' demek istemiştim.
"Oturursanız eğer çiftimizin nikahını kıyacağız!" demesiyle olmayan keyfim de kaçtı. Tamam bu onların düğünüydü ama gözlerimin önünde evlenmeleri çok fena koyacaktı bana. Gonca hızlıca yanıma oturup elimi tuttu. "Çıkmak ister misin Gül?" diyerek önüme doğru eğildi. Tam cevap verecektim ki Ömer abinin değişik halleri dikkatimi çekti.
"Ömer nedu nolmuş sağa? Çarpuldun mi?"
"Önünü kapat desem kavga edeceğiz Gonca. Ben de o yüzden önlem alıyorum. Ve ayrıca önünü kapat!"
Şimdi sen dememiş mi oldun Ömer abi? Neyse ki Gonca pek oralıklı olmadan duruşunu düzeltip bana odaklandı. "Gül, Ozan'ın kız kardeşini göstermiştin bana fotoğraftan ama ben hiç göremiyorum bacım."
"Valla ben de göremedim." İlginç şekilde kendi öz abisinin düğününde buhar olmuş uçmuş gibiydi. Ya da biz buhar olduğunu sanıyorduk.
Bugün benim o evden bekar olarak son çıkışımdı ve bundan asla haberim yoktu. Kendi rayında ilerleyen hayatımı kaydıran kişilerin, bir de ayakları altında çiğnenecektim. Rüzgar beni ordan oraya savururken ben sadece verdiği yöne ayak uyduracaktım.
Ta ki sabrım bitene kadar! Sabrımın bittiği gün karşılarında ne eski Gül olacak ne de sabırlı Gül! Şimdilik sadece Gül'üm... Ama en yakın zamanda asi, saygısız ve pabuç dilli Gül olacağım. Varsın beni böyle bilsinler... Giden ömrüm olunca varsın böyle ansınlar... Birilerinin hayatı güzel gidecek diye kendi hayatımdan vazgeçemem. Beni kendi hayatımdan vazgeçmeye mecbur bırakan herkesle bir gün ödeşleşmek niyetiyle...
***
"Siz Ali kızı Gaye Mutlu... Hiç kimsenin baskısı ve etkisi altında kalmadan, Ozan Aslan'ı eşiniz olarak kabul ediyor musunuz?"
"Evet!"
"Ve siz Ozan Aslan... Hiç kimsenin baskısı ve etkisi altında kalmadan, Gaye Mutlu'yu eşiniz olarak kabul ediyor musunuz?"
"Evet!"
***
Gözlerim karardı... Bir anda dünya durdu ve ben sadece Ozan'la Gaye'yi gördüm. Ozan'ın duvağını açması, alnından öpmesi... Ben diriyken ölüyordum ve kimse çırpınışlarımı görmüyordu. Komaya girmiş hastalar gibi saatlerce sadece onları izledim. Ayağa kalktılar, dans ettiler, birbirlerine aşk gülücüğü saçtılar...
Gaye'nin belli olmaya başlayan karnı gözlerimin dolmasına neden oldu. Yüzümde acı bir tebessüm vardı ve bu tebessüm benim ölüm tebessümümdü. Ben bugün ölmüştüm... Ben bugün sevdiğim adam tarafından üstüne toprak atılan bir kız çocuğuydum.
Evet ben daha 22 yaşında tüm hayallerimden vazgeçecek kadar çok yorulmuştum, incinmiştim, kırılmıştım... Gonca'yı düşünerek ona üzülüyordum ama ben ondan daha ağırını yaşıyordum. En azından o sevdiği adamla 3 sene geçirmişti. Kâh üzülerek kâh sevinerek... Ama sevdiğini öptü, ona sarıldı... O kokusunu bile bilmediği bir adama yıllarca aşk duymadı...
Cesaretliydi, sevdiğini söyleyecek, sevdasına sahip çıkacak kadar cesaretliydi. Pekiyi ben? Ben korkağın tekiydim! Belki de zamanında açılsaydım bunlar olmayacaktı ya da daha kötü olacaktım... Şu anda hiçbir şey bilmiyordum ve bilmekte istemiyordum. Bir an önce eve gidip yastığıma sarılarak ağlamak istiyordum.
***
"Bugün bizim yazlıkta kalalım mı Gül?" Soruyu soran Gonca'ya döndü bakışlarım. Ne yaşadığımı bildiği içindi gözlerinin böyle dolması. Aynı yollardan o da geçmiş, aynı dikenler ona da batmıştı. Yaramız bile aynı yerdeyken derdimi anlatmama ne gerek vardı ki? Kafamı sallayarak gelmek istediğimi söylemiştim.
"Sana sarılmak istiyorum Gül ama sarılırsam ikimizde duramayız, bu yüzden biraz daha sabret tamam mı bacım?"
Neyse ki Ömer abi babamların yanına geçmişti. Biz Gonca ile dolu gözlerle birbirimize bakarken, Ozan'ın öfke dolu sesi kulaklarımızı doldurdu. Artık salonda kimse kalmamış, sadece iki aile vardık, herkes dağılmıştı. "Şiyar Ağa!" Haykırışıyla beraber yönümüzü ona döndük.
Öfkeyle bana bakıyordu. Niye bu öfkenin hedefi bendim ki? Ne olmuştu?
"Ne oldu Ozan?" diyen babama Ciwan amca cevabını verdi. "Biraz yaşlandım, elimi ayağımı çektim diye oğlun ortalığı boş bulup kızımı mı kaçırdı Şiyar?"
Ne? Ne diyordu bu adam, ne kaçırması? Herkes bir anda sandalyesinden kalktı. "Ağzından çıkanı kulağın duysun Ciwan! Oğlum böyle bir şey asla yapmaz!"
"Yapmış! Yaparken de utanmadan adamıma adamıyla mesaj bırakmış! 'Biz evlendik, herkes bunu kabullensin diye!"
Elimden kayan telefonum yere düşmüştü çünkü bunun ne demek olduğunu çok iyi biliyordum. Ya kan akacaktı ya da... Ya da ailenin tek kızı olan beni Aslan aşiretine vereceklerdi. Hayır... Hayır... Bu olamazdı.
Kaçmak istiyordum... Ömer abi beni direk arkasına aldı. "Ozan sakın!" dediğinde nefesim sıklaşmaya başladı.
"Bacını geri getireceğim sakın!" Ömer abi parmak sallayarak konuşuyordu.
Tansiyon yükselmeye başlayınca sesler cızırtılı şekilde gelmeye başladı. Gonca yanımda durmaya çalışıyordu ama o hiçbir şey bilmiyordu. Elin kızı bizim adetleri nerden bilsin ki?
"Sakin ol bacım! Orta yolu bulurlar merak etme." Kafamı sağa sola sallayarak dizlerimin üstüne çöktüm.
"Bugün burda ya kan akacak ya da..." Kelimesiyle herkes buz kesildi. Bir kadının hükmü daha o kadına sorulmadan veriliyordu ve biz sadece seyirci oluyorduk...
"Ya da ne?" diye çıkışan Gonca'yı Ömer abi susturmaya çalışsa da susmadı. "Ne Ömer? Adam ne diyor duymuyor musun? Altı üstü birbirlerini sevip kaçmışlar, suç mu işlemişler? Gelirsiniz bir araya, konuşarak halledersiniz olur biter. Ne bu böyle kan akıtacağız falan demeler. Öyle kolay mı kan akıtmak?"
"Ömer sahip çık şu kıza!" diye öfkeyle bağıran babama bile cevabını vermeden durmadı Gonca. "Ne diyorsunuz siz Şiyar amca? Mal mıyım ben? Kim kime sahip çıkıyor?"
"Gonca sen üstüne vazife olmayan konulara karışma!" diyen Ömer abinin gerginliğini çok iyi anlıyordum. "Ya da bu iş berdel yoluyla çözülür." dediği zaman hüngür hüngür ağlamaya başladım. Bunu... Bunu bana yapamazlardı. Ozan az önce evlenmişti ve beni muhtemelen Cihan'la zorla evlendireceklerdi.
"Babam doğru söyler Şiyar Ağa! Kan akmasını istemiyorsan kızını vereceksin!" diyen Cihan'a döndü bakışlarım.
"Ne bedeli, ne diyorsunuz siz? Kim bedel ödeyecek? Ne saçmalıyorsunuz ya?" Gonca'da haklıydı... O daha berdelin ne olduğunu bile bilmiyordu ki...
"Salak saçma konuşmanız bittiyse eğer, adam gibi oturup konuşalım." diyen Gonca'nın üstüne doğru koştu Ozan. Ömer abi araya girerek Gonca'yı koruma altına almak istedi.
"Yavaş Ozan! Sen kimin üstüne yürüyorsun? Geri bas!" diyerek Ozan'ı ittirdi. "Sahip çık şu lafını bilmeyen saygısıza!"
"Kimmiş saygısız? Çık önümden Ömer, çıkta şuna göstereyim!"
Ömer abi adamına seslendi. "Ahmet al yengeni evine bırak!" Salon Ömer abinin sesiyle yankılanıyordu. "Ben hiçbir yere gitmiyorum!"
"Ahmet sana dedim!" Ahmet abi zorla da olsa Gonca'yı salondan çıkartmıştı. İki aile baş başa kalmış, kozlarını paylaşacaktı. Ozan o hengame arasında gizlice yanıma gelmişti...
Kafama dayanan silah ile kanım donmaya, ruhum bedenimden çekilmeye başladı. "Kardeşimi geri getir Şiyar Ağa!" sözüyle silah kafama daha sert bastırıldı. Canım acıyordu ama hissizleşmiştim. "S.çtınız düğünümün içine lan Karanlıklar!" bağırışıyla silah havaya doğru sıkıldı.
Ozan'ın kollarındaydım ama hiç istemeyeceğim bir pozisyonda. Bana karşı olan acımasızlığı ruhumu yeterince yaralamıştı. "Yerinde dur!" diye bana da öfkesini kustu. "Eğer kardeşimi geri getirmezseniz Gül'ü de alamazsınız!" diyerek geri geri çekilmeye başladı Ozan.
Beni de beraberinde getiriyordu. Babam, annem ve tüm Karanlık Aşireti... Biz iki aşiret, abimin yaptığı büyük hata ile karşı karşıya gelmiştik. Ve bu rekabette tek ezilen kişi ben olacaktım! Havaya sıkılan silahlar, bağırışlar ve feryatlar... Ben katilimin, duygularımın katilinin kollarında zindanıma götürülüyordum.
Ben... Ben onu izlemeye razıyım derken aynı evin içinden demek istememiştim...
Şimdi aynı konakta farklı eşlerle mi olacaktık? Evet biliyordum... O konağa gelin olarak gideceğimi biliyordum... "Ne kan akacak ne de kızımı vereceğim Ciwan! Benim kızım satılık değildir! Kızımı geri getir Ozan!" sözüydü son duyduğum...
Silah hâlâ başımdaydı ve ben bir arabaya bindirilmiştim. Bindiğim gibi Gaye'yi ön koltukta arkaya doğru dönmüş şekilde bana gülerek görmem bir oldu. "Sonunda istediğin oldu he Gül!" dediğinde şoka girmiş şekilde ona baktım.
"Bana öyle salak salak bakma! Senin Ozan'a aşık olduğunu biliyorum." demesiyle nefesim iyice haram oldu bana. Ozan'da oradaydı ve diyilen her şeyi duyuyordu. Cevap bile veremedim... "İşte böyle susarsın." diyerek bana doğru eğildi. "Ama planın suya düştü. Sen Ozan'la değil, Cihan ile evlendirileceksin!"
Kaçmak istiyordum... Kapının kilitli olduğunu bildiğim halde açmaya çalıştım. "Aç kapıyı ineceğim aç!"
"Kapa çeneni!" diyerek direksiyona vurdu. Elleriyle saçlarını çekerek bağırıp bir kaç defa direksiyona vurdu. "Hayatıma s.çtınız!"
"Ozan sakin ol korkuyoruz!" demesiyle elini karnına götürdü ve Ozan anında sakinleşti. "Babamız bizi korkutuyor, biz korkuyoruz Ozan."
"Siz korkmayın!" diyerek telefonu cebinden çıkarıp birini arayarak Gaye'yi almasını istedi. Bizimkilerin evi basacağını bildiği için karısını güvenli bir yere gönderecekti.
Arabayı bir kenarda durdurup, Gaye'yi adamlara teslim ederek tekrardan direksiyon başına geçti. Oturduğu gibi aynadan bana baktı. "Eğer çocuğuma, evladıma bir şey olursa size, en başta da sana bu dünyayı dar ederim Gül!" diyip eliyle direksiyona tekrardan vurmaya başladı. O vurdukça ben irkilip ağlamaya devam ediyordum.
"Ağlama!" diye bağırınca korkuyla sustum ve ağzımı kapattım. Arkasına dönerek parmağını bana salladı. "Sakın ağlama! S.ktiniz hayatımı sus!"
Önüne dönerek arabayı direk eve sürdü. Bu süre zarfında bir sürü kişiyle konuşarak bu işin duyulmadan halledilmesini istedi.
Kapıya geldiğimizde aşağı inip kapımı açtı ve kolumdan sıkıca kavradı. "Yürü!" diyerek odaya çıkartmaya başladı. Henüz kimse yoktu ve sadece ikimiz vardık.
İçeri girer girmez beni yatağa fırlattı. Kollarını yukarı sıyırarak gözlerimin içine baktı. "Madem düğün gecemi mahvettiniz, o zaman bana bunu sen telafi edeceksin küçüklük. Karımı koynumdan aldınız, o zaman sen gireceksin bu koyuna!" demesiyle nefesim sıklaşmaya başladı.
Bunu bana yapamazdı! Bir öfke uğruna bunu bana asla yapamazdı. Yatakta geri geri giderek kaçmaya çalışırken, sinirle yanıma gelip, parmaklarıyla bir çöpmüşüm gibi yatağa uzattı. "Hakkını vermenin zamanı geldi Gül." diyerek parmaklarını saçlarımda gezdirmeye başladı. "Biliyor musun aslında çok güzelsin!"
Ellerini saçlarımdan alıp, boynuma götürdü. Yavaşça kafasını eğerek, koklamaya başladı. " Çokta güzel kokuyorsun."
Ağlamak istiyordum... Sevdiğim adamın bana bu yaptığı şey için ağlamak istiyordum... Ben temizce severken, o üstündeki b.ku bana bulaştırmaktan korkmuyordu. Tek düşündüğü, sevdiği kadın ve bebeğiydi.
Bana daha fazla yaklaşınca gözlerimi sıkıca kapatıp ellerimle yatağın örtüsünü sıktım. Nefesi yüzüme değiyordu, hissediyordum. Sahiden bana dokunacak mıydı?
Daha fazla yaklaşıp, kulağıma fısıldadı. "Sana dokunacağıma, gider kendimi asarım daha iyi."
Sözüyle beraber neye uğradığımı şaşırdım. Benim kırık kalbimin sesini bu gece tüm İstanbul duydu da, bir karşımdaki adam duymadı...
O öylece dışarı çıktı, ben de öylece banyoya koşup kapımı kilitledim. O sevdiği kadının yanına giderken, ben üstüme kilitlenen oda da yalnız şekilde sabaha kadar ağlamıştım...
Yazardan...
Abisinin hatası Gül'ün hayatını değiştirirken, bunu öğrenen Ozan'ın bir diğer kız kardeşi acil şekilde memleketinden gelecekti. Evet, Ozan'ın aynı anneden, farklı babadan olan kız kardeşi... Ayrı evlerde büyüyen ama aynı kalplere sahip iki kardeş... Bu kaçırılma olayının altından daha neler neler çıkacak ve bir sürü kişinin hayatı böylelikle tepetaklak olacaktı.
Zelal'i yüzüstü bırakan Yiğit'in yerine onunla kim evlenmek zorunda kalacaktı? Birisine kuma mı gidecekti yoksa başka bir şey mi olacaktı? Farklı isimler ama benzer kaderler...