Ozan'dan...
"Bu nasıl olur dayı?" dememle yumruğumu aynaya geçirdim. Paramparça olan ayna ile elim kanayamaya başladı ama umurumda bile değildi. "Ozan ne oluyor hayatım? Elin kanıyor Ozan!"
"Sen karışma Gaye ve içeri geç!" Sevdiğim kadına bile bağırmama sebep olacak meseleye nasıl sakin kalayım ki?
"Dayı sen hiç merak etme! Erkek çocuğun yok diye kimse seni küçük göremez. Burda ben varım ve onların hayatını s.kmezsem, bana da Ozan Aslan demesinler!"
Telefonu kapattığım gibi silahı belime koyarak aşağı indim. "Ozan nereye gidiyorsun korkuyorum bak?"
"Ferhat, yengen sana emanet."
"Ne emaneti Ozan? Bende geleceğim seninle."
Durdum ve geri dönerek Gaye'nin gözlerinin içine baktım. "Ben mi anlatamıyorum Gaye? Bak!" diyip kendimi sakinleştirmeye çalıştım. "Bak güzelim, bu senin bildiğin işlerden değil. Sana zarar gelsin istemiyorum bu yüzden uslu uslu otur."
"Ya benimle gidersin ya da hiç gidemezsin!"
Tehdit en sevmediğim şeydir fakat insanın sevdiğinden gelince çaresiz kalıyor. "Arabada bekleyeceksin ama bak."
"Hadi ne duruyoruz gidelim."
Arabayı doğrudan Şiyar konağına sürdüm.
Kapıyı açmalarıyla vakit kaybedemezdim. Tekme attığım gibi aşağı düşen kapı ile bir kadın çığlığı kulaklarımı doldurdu. "Şiyar Karanlık!"
"Aşağı in Şiyar Karanlık!"
Dediğimde mavi gözlerle kesiştik. Bu kızın bu saatte avluda tek başına ne işi vardı ki? Neyse... Babası ya da kızı... Ne farkederdi ki? İkisi de aynı soydu işte. Hızlıca yanına gidip, kolundan sıkıca kavradım. Canının acıdığını gözlerinden görsem bile sıkmaya devam ettim.
"Baban nerde Gül?"
Ağlamaktan kızarmış gözleri dikkatimi çekse de öfkemi bastırmaya yetmiyordu. Cevap vermek yerine suratıma boş bir şekilde bakıyordu. Sabrımın sonu olduğunu anlayınca sesimle konağı inlettim.
"Baban nerde!"
Hâlâ cevap yoktu. "Ozan dur, kızı bırak!" Gaye'nin sesini duyunca hepten ipler koptu bende. "Sana beni arabada bekle demedim mi Gaye!"
Bu kadın niye benim sözümü asla dinlemiyor?
"Ferhat, yengeni al evine bırak!" Söylene söylene gitse de onun burda durması hiç iyi olmazdı. Ben Gaye'ye sinirli yüzümü asla göstermemiştim ve göstermeye de niyetim yoktu.
Giden Gaye ile odak noktamı tekrardan önümdeki boncuk gözlü küçüğe çevirdim. Tuttuğum kolundan iterek bağırdım. "Şimdi içeri git ve bana babanı çağır!"
Bu saatte konağın içine girmem yakışı kalmazdı. Ben neden bugün hiçbir kadına kendimi anlatamıyorum. "Git babanı çağır Gül!"
Korkuyordu, niye korkuyordu benden? Aklımı yitirmek üzereydim? Sonunda Şiyar Ağa aşağı inmeye teşrif etti. "Ne oluyor Ozan!" Tüm aile aşağıya inmiş, geliş nedenimi merak ediyordu. Ne sanıyorlardı ki? Yaptıkları yanlarına kâr kalacak, Ömer beyimizde o kızla evlenip keyfine mi bakacaktı?
"Hayırdır Ozan, gecenin bu saatinde ne işin var burda?" diyen Yiğit'e çevirdim kafamı. Bu ipsiz sapsız büyümüşte büyüklerin işlerine mi karışıyordu?
"Bilmem, onu Ömer'e ve Ağa'yım diye ortalıkta gezinen babana sor!" dememle herkes gerildi. Silahına sarılan adamlar, kapıda bekleyen adamlarım... İki aşiret karşı karşıya gelecekti ve ben bundan asla geri durmayacaktım.
"Ağzından çıkanı kulağın duysun Ozan!" diyen Ömer'e çevirdim kafamı. "Siz ilk önce ağzınızdan çıkan sözleri bir tutun, o zaman bizde dediklerimizi duyar, dikkat ederiz!"
"Az önce kurduğun cümleyi toyluğuna veriyorum." demesiyle üzerine yürüdüm Şiyar Ağa'nın. "Ben senin yaptığını neyliğine vereyim he Şiyar Ağa!"
"Çıkar dilinin altındaki baklayı Ozan!"
Bir de safa yatıyorlar! Çıldırmak üzereyim!
"Sen dayımı sahipsiz mi sandın? Erkeği yok diye tek mi sandın Şiyar Ağa!"
"O nasıl sözdür Ozan? Berzan Ağa'nın erkek evladı yoktur diye ona tek sırtını dönmeyen, onu eleştirmeyen kişinin ben olduğunu bilmez misin sanki?"
Eğri oturuyordu ama doğru konuşuyordu. Dayımın Zelal'den sonra başka hiçbir şekilde çocuğu olmadı. Zaten o da binbir güçlükle olmuş ya... " Bu yaptığın kalleşliği örtmeye yeter mi?"
"Açık konuş!" diye hiddetlendi, tüm Mardin'in korktuğu Şiyar Ağa. Ayak bastığı yeri titreten Şiyar Ağa... Herkesi hizaya getiren Karanlık aşiretinin başı Şiyar Ağa...
"Dayımı ayağına çağırıyorsun, bir de bu yetmezmiş gibi Zelal'i yüz üstü bırakıp, ertesi güne Ömer'i sözlüyorsun."
"Benim hiçbir şeyden haberim yoktu Ozan." diyene döndü bakışlarım. "Ne farkeder? Siz bilmez misiniz bunun sözü çıkar? Berzan Ağa Mardin'e kızını sözlemeden döndü..." dedim ve silahı sağ elime alıp Gül'ün etrafında dönmeye başladım. Bilerek yapıyordum... Bir kızın hayatını hiçe saymalarını kendi kızlarının korkusuyla yaşasınlar istedim.
"Mesela Şiyar Ağa!" dedim ve Gül'ü yanıma çekip silahı başına dayadım. Adamlar ayaklanınca bizimkiler durdurdu. "Bırak lan bacımı Ozan!"
"Ozan erkek meselesine kadın karıştırıldığı hangi kitapta yazıyor lan?" Ömer zerre değişmemiş. Hâlâ soğuk ve sinirli...
"Aa ama bir dinleyin beni!" dedim dalga geçer ses tonumla. "Dayımlar memlekete geri dönünce bilin bakalım köylüler aralarında ne demiş?" dememle hepsi buz kesti. Kolumun altına aldığım Gül titriyordu. "Sende yerinde sabit dur artık!" diyip titremesini durdurdum.
"Lan bırak kızı Ozan!" Yiğit'i tutan adamlarım biraz zorluk çekiyordu. Güçsüz gibi gözüken direyetli adammış.
"Kızımın kılına zarar gelirse topunuzu Mardin'den silerim Ozan!" diyen Şiyar Ağa'nın ardından gece silah sesiyle aydınlandı. Kolumun altındaki ufaklık çığlık atınca daha bir gerildim. "Yerinde dur!" diyerek susturmak istiyordum ama ağlaması durmuyordu.
"Kapa çeneni yoksa herkesi mermiden geçiririm." Söylediğim söz ile bedeni buz kesti.
"Kızımı bırak, bırak ki sağ kalasın."
"Ama diyeceklerim bitmedi Şiyar Ağa! Nerde kalmıştım... Heh... Ne demişler biliyor musun? Kızın eksiği mi vardı, bir kusuru mu vardı... Bunu demişler, namusuna dil uzatmış haberin var mı? Şiyar Karanlık gibi bir adam, Zelal gibi yol yordam bilen bir kızı kabul etmediyse vardır bir bildiği demişler!"
Bunu hesaba katmadıkları hepsinin gözünden belliydi. "Gül'e aynısını yapayım mı he Ömer? Burdan Mardin'e haber salıp, Gül ile evlenecektim ama kusurlu olduğu için onunla evlenmedim diyeyim mi he?"
Birden ağlama sesi kesildi. Yumruk olan eli kasıklarıma vurduğunda acı ile irkildim.
"Sıkıyorsa yap o dediğini hayvan herif!" dedikten sonra koşarak abisinin ardına sığındı. Acımla beraber silahı yukarı kaldırıp bir kaç el sıktıktan sonra çekilmeye karar verdim. Ne olursa olsun kan dökmekten yana asla değildim ama birisinin bunlara iyi bir ders vermesi lazımdı.
Acil şekilde tüm Aşiret büyüklerini toplayarak Zelal'in ana sütü gibi tertemiz olduğunu herkese duyuracaktım. Bu iş elbette ki Karanlıklar'a kalmıştı. Nasıl batırdıysa öyle temizleyeceklerdi. Bunca olandan sonra da sözlenmiş bir adama dayımın kızını vermezdim. Hiçbir kadın kuma olmayı, sevilmemeyi haketmezdi.
***
"Artık elinle mi ilgilensen Ozan?" diyen Gaye'ye döndü sinirli bakışlarım. "Gaye bu gece yeterince sinirlendim zaten, lütfen üstüme gelme."
"O kız kimdi? Niye kolunu tutmuştun?"
Ben bu gece Karanlık Aşiretinden olmasa bile Gaye'nin çenesinden dolayı kafayı yiyecektim herhalde. Sorusunu duymamazlıktan gelerek direksiyonu sıkıca kavradım.
"Gördün mü gözleri kıpkırmızı olmuştu. Hem rengi ne kadar değişik ve güzeldi. Gördüğüm hiçbir maviye benzemiyordu."
Tuzaklı cümle! Aynen öyleydi desem, sen rengini nerden hatırlıyorsun diyip başımın etini yiyecek. Evet gözlerinin maviliği öyle değişik ki, sahiden de unutmak mümkün değil ama bunu dile getiripte aramızı bozmama gerek yok.
"Güzelim bugün zaten yeterince gerildim, birde sen germe beni he!"
"O zaman eve gidip şu yarana bakalım, ona da kızmazsın umuyorum ki!" Bacağının üstündeki elini alarak bir öpücük kondurdum. Kafasını omzuma yaslamasıyla burnuma dolan o koku aklımı yerinden oynattı.
O koku... O küçük kızın kokusu hâlâ burnumdaydı. Deniz esintisiyle karışık yasemin çiçeği gibi kokuyordu. Bu zamana kadar aldığım hiçbir kokuya benzemiyordu.
"Ayrıca ben seni evine gönderdim, niye gitmedin?"
"Gitmek istemedim ve gitmedim Ozan bey! İtirazınız varsa buyrun edin."
Ona ne hacet! Gaye hanıma itiraz etmek hayati risk taşır! "Şu evlilik işini ne zaman halledeceğiz Ozan?"
Tamam bende sevdiğim kadınla evlenmek, yuva kurmak istiyordum ama Gaye çok fazla sık boğaz ediyordu beni. "Şu Zelal işini bir halledeyim, ondan sonra aramızda küçük bir söz merasimi yapıp evleniriz."
"Olmaz!" Panik hali dikkatimi çekti. "Niye olmaz?" dedim sorgular şekilde. "Yani... Şey... Ailem yurtdışında Ozan biliyorsun."
"Ailen 2 senedir yurtdışında zaten. Kızlarının sözüne de gelemeyecekse işimiz var Gaye."
"Sevgilim, ailemle aram pek yok biliyorsun. Yani o yüzden evlensek bile geleceklerini düşünmüyorum." diyince dolan gözleri dikkatimi çekti. Keşke benim anam sana da bana da ana olur diyebilseydim ama ne yazık ki öyle birisi değildi... Ömrü kumalarıyla beraber bir yarış haline gelen anamın gözü saltanattan başka hiçbir şeyi görmüyordu.
"Gel biz en iyisi söz falan yapmadan direk evlenelim. Biliyorum Ozan, ne annem ne babam ne de herhangi bir akrabam düğünüme gelmeyecek. Ben bu yaşa kadar aile sevgisi almadan büyüdüm. Benim ailem olur musun? Benim eşim, çocuğumun babası olur musun?" dediğinde elimi karnına götürdü.
Hemen arabayı bir köşeye çekip, ona döndüm. "Şaka değil mi? Şaka yapıyorsun değil mi?"
Kafasını aşağı yukarı sallayınca sevinçten ne yapacağımı şaşırdım. "Ben... Ben baba mı oluyorum Gaye?"
"Sen sadece baba değil, dünyanın en iyi babası oluyorsun." İçimdeki mutluluk bana Zelal olayını bile unutturmuştu. Bedenim bu gece ilk baş öfkeyi, ardından da sevinci tatmıştı.
***
Gül'den...
Ozan'ın çekip gitmesiyle beraber Karanlık Aşireti, karanlığa gömüldü.
Babam hızlıca Ömer abinin yanına gidip, herkesin içinde ağır bir tokat attı. "Beni ne duruma düşürdüğünü görüyorsun değil mi Ömer?"
Sola doğru savrulan kafasını yerden kaldırmadan çenesini sıktı. Yüzünün kızardığını havanın karanlık oluşundan bile anlayabiliyordum. "Kızın namusuna söz getirmişler Ömer! Beni hayal kırıklığına uğrattın! Bu kızla evliliğine de asla rızam yoktur! Ha belki evlenirsin ama o kızı kesinlikle aileden görmem, bunu da böyle bilesin!"
Ortam iyice karışmaya başlayınca, gecenin üstüme bindirdiği yüklerin tamama erdiğini düşünerek odama çıktım. Herkesin derdi ayrıydı ne de olsa... İki aşiret birbirine bile girebilirdi... Hatta üç aşiret... Kim birbirine girerse girsin umurumda bile değildi.
Hayatımda ilk defa kendimi düşünerek acımın yasını tutacaktım. Bu saatten sonra Ozan o kızdan ayrılsa bile olamazdık ya zaten...
Söküp atsam... Bu gece bana o pislik cümleyi söyleyen adama olan sevdamı kalbimden söküp atsam... Ben az önce bir erkeğin ayakları altında çiğnendim ve sesimi çıkaramadım.
Bedenime değen bedeni ilk temasımız olduğu halde bir tiksinti hissetmiştim. İnsanın sevdiğine karşı bu denli tiksinmesi normal miydi ki? O gözümün yaşına bakmadan silahı kafama dayayacak kadar sevmiyorken, ben onun için kurşunların önüne atlayacak kadar seviyordum onu.
Ne oldu bize? Bir kaç aya kadar hepimiz mutluluk içinde dans ederken, şimdi ne olmuştu bize? Gonca sevdiği adam ile beraberdi, ben uzaktan da olsa Ozan'ı seviyordum, babam her şeyi belli bir düzene sokarak milletin ağzını daha yeni susturmuştu, abim yeni yeni kendini toplamaya başlamıştı... Bize ne oldu da böyle pirinç taneleri gibi ayrıldık?
Aşağıdan hâlâ kavga sesleri geliyordu. "Bırak beni baba, bırakta gidip o itin kafasına sıkayım! Benim bacımın başına silah dayamayı göstereyim ona!"
"Sen mi yapacak mışsın bunları he? Sen daha kendi k.çını toplayamıyorsun lan!"
Ellerimle kulaklarımı tıkamam bile fayda vermiyordu. Bu evde kendi acını yaşamakta haram olmuştu insana. Çalan telefonumla ayağa kalkıp gözyaşlarımı sildim.
Bilinmeyen bir numara arıyordu. Sesimi düzeltip açtım. Ben daha söze girmeden, karşıdaki konuşmaya başladı.
"Eğer sözlünün başına bir şey gelsin istemiyorsan, yarın herkesin önünde gerçekleri söyleyeceksin Ömer!"
Bu ses Ozan'ın sesiydi. Cevap veremedim ve sadece yutkundum. "Dilini mi yuttun lan?"
Tüm cesaretimi toplayıp karşılık verdim. "Ben Ömer değilim, Gül Karanlık'ım ben!"
Dediğimi duyduktan sonra bir kaç cümle sıralayıp, telefonu yüzüme kapattı. "Ulan ben sizin yapacağınız işi s.kiyim lan! Ömer'in numarası yerine gitmiş bana küçüklüğün numarasını bulmuşsunuz!" Kapanan telefon ile neye uğradığımı şaşırdım. Onun gözünde küçük bir çocuktum ben daha... Tamam aramızda 7 yaş vardı ama fazla küçük sayılmazdım bence.
Hat karışıklığına da şaşırmadım. Ömer abi bir sürpriz yaparak, kendi üstüne hat alıp getirmişti bana. Kesin o yüzden şaşırdılar.
Ömer abiyi Gonca ile tehdit ediyordu. Ben yanlış bir adama mı sevdalanmıştım? Şimdi bunu gidip Ömer abiye desem, Ozan'ın evini basar, üstüne bir de Goncalar'ın kapısına bir yığın adam dikerdi. Rutin giden hayatımıza kaos sokan harika Zelal'e gidip özel olarak teşekkür etmemiz lazım...