ÖMER
Yıllardır ailemden uzakta yurtdışında yaşadım. Kendi yağımda kavrulup gidiyordum. Bir mesleğim vardı ve törelerden uzak yaşamaya çalışıyordum. Her şey güzel giderken, bir gün amcamdan gelen telefon ile geri dönmek zorunda kaldım.
"Buyur amca."
"Nasılsın oğlum?"
"İyiyim amca seni sormalı?"
"Ben de iyiyim oğlum. Ne zaman dönüyorsun?"
"Dönmeyi düşünmüyorum amca. Bir şey mi oldu ki?"
"Yaşlandım artık Ömer. Gel de işlerin, aşiretin başına geç." Derin bir solukla gözlerimi kapadım. "Amca Yiğit geçsin işte başa. Beni bu işlere karıştırmayın."
"Ömer buraya dönüyorsun! Eğer yarın akşama kadar evde olmazsan külahları değişiriz!" Suratıma kapanan telefon ile nereye saldıracağımı şaşırdım. Kimsenin lafıyla hareket etmeyi sevmeyen sinirli herifin tekiydim. Ama konu amcam olunca akan sular durulurdu benim için. Beni kendi çocuğu gibi bakıp büyüten amcama ve yengeme ölsem de vefa borcumu ödeyemezdim.
Küçük bir bavulla İstanbul'a dönüp amcamı ikna ederek geri dönecektim. İlk uçakla güzel ülkeme dönmüş, amcamların memlekette olan evimiz gibi yaptırdığı eve geçtim.
Kiraladığım araba ile kapının önüne geldiğimde genç bir kadını bir şeyler ararken gördüm. "Allah Allah! Nerde bu kapı şifresi?" Böyle bir evde kapı şifresi mi arıyordu cidden?
"Kime bakmıştınız?" Saçlarını eliyle kulağının arkasına koyup yüzünü bana çevirdi. "Kapı şifresine bakmıştım ama bulamadım."
Herkes sosyete olmuş ne hikmetse! Sinirden burnumdan soluyarak kapının üstündeki tokmağa vurdum. Kısa süre sonra açılan kapıyla yengem boynuma atladı. "Ömer! Senin burda ne işin var oğlum?"
Ana bildiğim yengem... Beni ne Yiğit'ten ayrı bildi, ne Gül'den, ne de Mustafa'dan... "Dur yenge, zaten yol yorgunuyum içeri geçelim de orda hasret giderelim." Sonunda beni boğmaktan vazgeçip boynumdan ayrıldı. "Ömer! Yoksa nikahlandın mı? Bu kadın kim oğlum?" diye dizlerini dövmeye başlayınca durumu yanlış anladığını idrak ettim.
"Yenge ne saçmalıyorsun sen? Sizin misafiriniz değil mi kadın?"
Meğer kadın Gül'ün arkadaşıymış. Zaten ilk gördüğümde bizden olmadığını anlamıştım. Bir anda gelmem hepsini şoka uğratsa da hiçbirisi gerçek nedenini bilmiyordu.
Amcamın yanına çıktığımda konuşmam gereken tüm her şey aklımdan uçup gitmiş gibiydi. Kapıya tıklatmam ile amcam ses verdi. "Gel Ömer!"
Bu adamın da her yerden haberi var! Yavaşça kapıyı açtım ve karşısında ki koltuğa oturdum. "Hoşgeldin oğlum!"
Şiyar Karanlık yine dalmış bir yerlere... "Hoşbuldum amca."
"Tıkıldık kaldık şu İstanbul'da Ömer. Mardin'e dönmek istiyorum oğlum." Masanın üstündeki sigarasını alarak cebindeki çakmakla yaktı.
"Ama işleri de güvenip kimseye bırakamıyorum. Yiğit desen aklı beş karış havada. Mustafa desen daha küçük, çekip çeviremez. Seni de zaten bu yüzden çağırdım. En kısa zamanda evlenip başa geç oğlum."
Ne diyebilirdim ki? Beni kendi evladı bilip büyüten amcama nasıl karşı çıkabilirdim? "Amca Yiğit'i bir denesen, belki yapar."
Sigarasını küllükte söndürüp kısa bir kahkaha attı. "O şerefsizden bir b.k olmaz oğlum. Daha kendi kıçını toplayamıyor. Eşek kadar adam olmuş, arkasını hâlâ ben kolluyorum. Sen aklı başında adamsın. Hem yaşında gidiyor artık. Evlenip çoluk çocuğa karış oğlum. Yok mu sevdiğin, konuştuğun birileri?"
"Yok amca."
"Ben yengene söylerim haber salar etrafa. Şanımıza yaraşır bir gelin bulur o. Sessiz, sakın, laf dinleyen bir gelinin de oldu mu, erkek çocukla beraber itibarımızda artar."
Amcam biraz daha konuştuktan sonra dışarı çıkıp derin bir nefes soludum. Benim evlenmek istediğimi nerden çıkarttılar? Sevmediğim bir kadınla nasıl aynı yastığa baş koyardım, ona nasıl dokunurdum?
Gonca'dan...
Güller'den ayrıldıktan sonra telefonu uçak modundan alarak açtım. Açmamla Yağız'ın araması ekrana düştü. "Efendim Yağız."
"Benim sevgilim yarın yemeğe çıkmak ister mi acaba?"
"Evet evet! Gidelim Yağız."
Oysa ki ben açık sekilde aldatılıyormuşumda haberim yokmuş...
"Geceliklerimi nereye koydun yakışıklım?" Sesiyle kaşlarım çatıldı. "O kim Yağız?"
"Televizyon açık kalmış güzelim. Eve kız atacak halim yok ya!" diyip gülmeye başladı. O kadar profesyonelce yalan söylüyordu ki, asla bir şey anlamıyordum. Öylece salak gibi inanıp telefonu kapattım.
...
Aradan 3 ay geçmiş, her şey yoluna girmişti. Sabah erkenden kalkıp bir çılgınlık yaparak Yağız'ın evine gitmiştim. Kapıya bir kaç kez tıklatınca içeriden gelen kahkaha sesi geri çekilip doğru mu geldim diye sorgulamama neden oldu.
Açılan kapı ile karşımda nerdeyse soyunuk şekilde bir kadın belirdi. "Kime bakmıştınız?"
Adımlarımı geriye doğru atıp kaçmak istedim. "Yanlış geldim herhalde." diyerek gerçeklerden kaçmak istedim. "Kim gelmiş?"
Yağız'ı yarı çıplak şekilde karşımda görünce tüm iller koptu bende.
Yazardan...
Sevgi yalandır, sevgi sahtedir, sevgi bencilliktir... Evet aldatan bir kişi için bunların hepsi doğrudur ama ya gerçekten seven, ya gerçekten aşık olan kişi? Onun için dünya toz pembedir. Toz pembe hayaller, toz pembe hayatlar... Pekiyi o pembe aradan çekilirse ne olur? Ortada sadece toz kalır.
Gözyaşının tozu, acının tozu, karanlığın tozu... İşte Gonca'nın toz pembe hayatının siyah beyaza dönüşeceği o günler az önce gördükleriyle başlamıştı. Oysa bir kere aldatan bir daha aldatırdı.
Fakat Gonca yüreğindeki sevda ateşine yenik düşerek bir şans daha verecekti sevdiğine. Aynı acıyı bir daha yaşayacağı halde güvendi, güvenmek istedi. Ama o güven bir daha kırılınca bitecekti her şey. Ne aşka inancı kalacaktı ne de sevdaya...
Gonca'dan
Kafamı iki yana sallayarak geri geri gitmeye başladım. "Hayır... Hayır... Bunu bana yapmış olamazsın Yağız..." Gözyaşlarım akmaya başlayınca Yağız koşarak yanıma geldi. "Hiçbir şey gözüktüğü gibi değil Gonca'm. Açıklama yapmama izin ver." Kolumu tutmasıyla tiksinti hissettim. "Dokunma bana sakın!" Avazım çıktığı kadar bağırdım.
"Bana dokunma! Pislik herif!" Sertçe kendine çekerek dudağımdan öpmeye başladı. Önceden olsa kalbim yerinden çıkıyor gibi hissederdim ama şimdi midem ağzıma geliyordu. Ben ayrılmak için debelendikçe o beni kendine daha çok bastırıyordu.
Ellerimle üstüne vuruyordum ama kendimi kurtaramıyordum. En son pes edip ellerimi iki yana doğru bıraktım ve dizlerimin üstüne çöktüm. Yağız'da benimle beraber çöktü ama hâlâ dudaklarımdaydı. Yavaşça benden ayrılıp kafasını kafama yasladı. "Özür dilerim Gonca. Bir anlık nefsime uydum özür dilerim."
Yere bakarak ağlamama devam ettim. Kaç gece hayalini kurduğum adam başka kadının koynundan çıkmıştı. Gözyaşlarımı elimin tersiyle silip ayağa kalktım. O hiç boynumdan çıkartmadığım yüzük kolyeyi boynumdan çekip aldım.
Yere fırlatarak gözünün içine baktım. "Bitti Yağız. Bu sefer gerçekten bitti! Bir daha sakın karşıma çıkma!"
Arkamı dönmüş giderken kolumdan kavrayıp kendine çevirdi. Yüzüne dönmemle beş parmağımı suratıyla buluşturdum. "Bana dokunma!"
Dik durup arabama kadar yürüdüm. Kapıyı açıp kendimi şoför koltuğuna bırakmamla bağıra bağıra ağlamaya başladım. Bir yandan direksiyona vuruyor bir yandan bağırmaya devam ediyordum. "Aptal Gonca! Salak Gonca! Adam seni yıllarca ayakta uyutmuş gerizekalı! Ayakta uyutmuş ayakta! Ama yok, bu sefer bitti! Bundan sonra yüzü varsa çıksın karşıma!"
Arabayı çalıştırmamla gaza yüklenip asfalta inmem bir oldu. Gözüm çalan telefona kayınca Yağız'ın aradığını gördüm. "Sen hangi yüzle arıyorsun it!" Kökten kapattım telefonu.
Sol şeritteydim ve hızım 100'dü. Arkamdaki adamın dibime girdiğini görünce sinirden çıldırdım. Camı açarak elimi salladım. "Derdin ne lan senin?"
Eliyle çık işareti yapınca, "Kenara çek kenara!" diye işaret ettim. Sağ şerite geçip ikimizde arka arkaya durduk. "Kaplumbağa gibi gideceksen niye sol şeritten gidiyorsun kardeşim?"
"Sana mı soracağım lan hangi şeritten gideceğimi? Adam gibi dörtlüleri yaksan zaten diğer tarafa geçerim. Ne diye dibime giriyorsun he!"
"Kaç kere yaktım zaten bacım, görmedin mi sanki?" diyince dizlerimin bağı çözüldü. Gözümü ne kadar hırs bürüdüyse görmemişim. "Ben... Ben... Görmedim... Ben hiçbir şeyi görmedim, görmemişim... Bunca yıl beni aldatmış onu bile görmemişim." diyerek ağlamaya başladım.
Adam aracındaki suyu alıp bana uzattı. "Al iç bacım. Yaşadığın şeyin acısını bilemem ama istersen doktora götüreyim seni." Kafamı sağa sola salladım. "Yalnız kalmak istiyorum, siz gidebilirsiniz."
Adam tereddüt etse de biraz sonra arabasına binip gitti. Yolun kenarında aracımın önünde öylece yarım saat ağladım. Yoldan geçen arabalar hafif şekilde durup baktılar ama sonrasında devam ettiler.
Sanki her şey bir anda siyah beyaz olmuştu. Masalsı aşkım, hayal gibi giden sevdam bitmişti. Oturduğum kaldırımdan da aşağı inerek yerdeki taşları avucumun içine almaya başladım. Avazım çıktığı kadar bağırıyor ve ağlıyordum.
"Ben bunları haketmedim! Ben aldatılmayı haketmedim!" Kafamı da yere koyarak gözyaşlarımı asfalta akıttım. Omzuma dokunan el ile sesimi kıstım. "İyi misiniz hanımefendi?"
Başımı kaldırıp yüzüne baktım. "Ne oldu sana kızım? Biri mi öldü, ne oldu?" Yaşlı teyzenin sorduğu soruyla daha sesli ağlamaya başladım. "Kızım korkutma beni. Ne oldu hadi söyle! Biri mi öldü?"
"Ben öldüm teyze ben! Benim duygularım, hayallerim, hayatım öldü! Benim sevdiğim adam bugün beni öldürdü de üstüme toprak attı."
"Ah benim güzel yavrum!" Teyze beni bağrına basınca sanki annemin kokusunu aldım. Bir anda sakinleştim ve ağırlaşan göz kapaklarım ile kendimi serbest bıraktım.
Gözümü açtığımda hastanedeydim ve başımda Yağız vardı. "Gonca'm, niye yapıyorsun bunu kendine?"
Yüzsüz pislik! Hem suçlu hem güçlü. Yüzümü çevirerek camdan dışarı baktım. "Gonca özür dilerim. Seni kaybetmek istemiyorum lütfen yapma bunu bana!"
"Dışarı çık Yağız! Yüzünü bile görmek istemiyorum."
"Yapma Gonca. Beni sensiz bırakma!"
Sinirle kolumdaki serumu çıkartıp ayağa kalktım. "Çık dışarı! Çık dışarı Yağız!" İçeri giren hemşire neye uğradığını şaşırdı. "Çıkartın onu bu odadan! Kim haber verdi buna? Çık Yağız çık!"
Hemşirenin koluma batırdığı iğne ile sakinleşip yere çöktüm. "Çıkarın onu!" Sessizce bile olsa hâlâ çıkmasını istiyordum. "Beyefendi çıkın artık lütfen."
"Çıkarın onu! Kim haber verdi ona? Niye geldi, hangi yüzle geldi? Çıksın!" Hemşirenin kollarına bayıldığımda bir daha uyanmak istemedim. Ya da uyandığımda tüm bunların bir kâbus olmasını diledim.
"Neredeyim ben?" Kafamı tutarak ayağa kalkmaya çalıştım ama yanımda duran abim buna izin vermedi. "Dur dur! Nereye gidiyorsun Gonca?"
"Abi ne oluyor? Niye burdayım ben?"
"Ben de sana aynı soruyu soracaktım bacım. Senin burda, üstelik bu hâlde ne işin var? Birisi bir şey mi yaptı sana Gonca? Bak bana anlat abiciğim. Anlat ki derdine derman olayım."
"Ben... Ben..." diyip ağlamaya başladım. "Sana ne oluyor Gonca'm?"
Bana sarılan abime iyice gömüldüm. "Abi ben çok salağım, çok aptalım abi. Hiç iyi değilim."
"Şşş! Tamam güzel gözlüm. Şimdilik dinlen, sonra anlatırsın tamam mı?"
Abimin yumuşak göğsünde huzuru bulmuştum. Akşam olunca beraber hastaneden çıkış yapıp arabaya bindik. "Bir yere girelim de yemek yiyelim bacım. Hemde biraz kendine gelirsin. Annemler bu hâlde görmesin seni."
"Abi hiç yemek yiyesim yok ya!"
"İtiraz kabul etmiyorum Gonca."
En yakın lokantaya girerek abimin zoruyla bir şeyler yedim. "Anlatacak mısın artık Gonca? Bak böyle sakin durmama bakma! Her an sinirlenebilirim."
"Önemli bir şey değil abi. Konuşmak istemiyorum. Bir arkadaş canımı sıktı sadece o kadar."
"Canını sıktı öyle mi? Birazcık sıktı birde! O yüzden mi bu hâle geldin? Gonca! Bak beni dellendirmede doğrusunu anlat şu işin."
"Abi lütfen zorlama, konuşmak istemiyorum." Önümdeki tabağa çatal batırıp duruyordum. "Tamam bırak şu yemeği. Bunu sonra konuşacağız. Hadi ye!"
Aradan bir hafta geçmişti, tam bir hafta... Ben her gün ağlayıp harcanan aşkıma üzülmüştüm. Benden zorla da olsa son bir kez görüşmemiz için izin aldı. Attığı konuma giderek soğuk bir şekilde karşısındaki banka oturdum.
"Anlat çabuk gideceğim." Elini masanın üzerindeki elime uzattı. "Çek elini Yağız! Ne diyeceksen de işim var."
Suratına bile bakmıyordum. Ağlamaya başlayınca istemsizce yüzüne baktım. "Ben çok pişmanım Gonca. Evet Allah kahretmesin ki bir hata yaptım ama köpek gibi pişmanım." Elini tekrardan elime uzattı ve sıkıca tuttu. Çekmek istesem de çekemedim. "Son bir şans, sadece son bir şans Gonca'm!"
...
Aşkımdan mıydı bu güçsüzlüğüm yoksa salaklığımdan mıydı onu hemen affetmem... Az sonra aldatılan kişi ben değilmişim gibi ayağa kalkarak yanına geçip sarılacaktım. Ben bu hayatta en büyük yanlışı kendime yapmıştım. Beni bir daha aldatacak adama tekrardan güvenip şans verecektim ve bu sefer onun asıl yüzüyle karşılaşacaktım. Siz siz olun aşkınız için gururunuzu ve kendinizi sakın çiğnemeyin...