Yıldız'dan...
Babamın içindeki sıkıntı kalbini tetiklemişti ve doğal olarak sıkışma yapmıştı. Neyse ki şimdi kendine gelmişti ama yüzüme bile bakmıyordu. Onun her bakışı öyle değerliydi ki benim için, neden böyle yaptığını düşünüyordum.
Yanına giderek elini tuttum. "Baba neden yüzüme bakmıyorsun? Anlamadan hata mı işledim?" dedim titreyen sesimle.
"O ne gaydedur? Ben kendu ellerumle senu ateşe attum kizim, oğa yanayrum."
Sert babamın altında gördüğüm yumuşak ve duygusal huyu beni her geçen gün şaşırtıyordu. "Senin suçun yok ki baba."
"Var var!" diyerek dertli dertli başını salladı. "O uşağu ben oyle ettum. Adam gibi yetuşturseydum habular olmayacaktu."
"Kendine bu kadar yüklenme baba."
"Oyle oyle!" diyerek gözlerini benden alıp uzaklara daldı. "Çinar'i vuracağuz deduler Yılduz." Ve babam daha fazla dayanamayıp ağlamaya başladı. "Küçük sebisi var, doğmamış uşağu var."
Durdum ve düşündüm. Furkan desen, açık belge şeklinde korktuğunu belli etmişti. Benimle evlenmeyecekti. Zaten bu saatten sonra onun gibi korkak herifle ben evlenmezdim! Baran desen, Berfu'ya aşıktı ama evlendiğimizde zıttına giderek kendimden soğutupbu evliliği kısa süreli tutabilirdim.
Abimin vurulma ihtimali bile kanın bedenimden çekilmesine neden olurken, bu bencilliği aileme yapamazdım. Annem dışarıda perişan haldeydi. Yengem ise korku ile yaşıyordu. Kararımı vermiştim. Kendi rahatım için hiç kimseyi tehlikeye atamazdım.
"Baba!" dedim, çekimser halimle. Yüzünü bana çevirdiğinde yutkundum ve "Kabul ediyorum." dedim. Kaşlarını çatarak yüzüme baktı. "Neyi kabul ediysın?"
"Evliliği baba." dememle yattığı yerden doğrulup kolundaki serumu çekip attı. "Ben onun içun mu dedum Yılduz? Asla vermam senu! Gerekiyse ailem içun kendumu feda ederum ama habuni etmam!"
"Baba yapmak zorundayım."
"Değulsun!"
"Zorundayım baba!" dedim en sonunda ben de gözyaşlarıma hâkim olamayarak. "Ne seni ne de abimi... Hiç kimseyi zorda koymak istemiyorum!"
"Kendun! Ya sen ne olacaksun?"
Omuzlarımı yukarı kaldırarak acıyla tebessüm ettim. "Belki bir gün severiz birbirimizi baba. Baran kötü birisi değil, sen de bir kaç kez gördün."
Babam yine de ikna olmamıştı. "Olmaz oyle şey. Ben gideceğum, ne isteyseler bendan alsunlar. Canumu mu isteyler, sikinti yok! Sizun içun oni da ederum." Elimle ağzımı kapatarak gözlerimi dışarı attım.
"Baba senin ağzın ne der? Böyle bir şey yaptığın an o mezara sadece sen değil hepimiz gireriz!"
"Konuşma burda bittu Yılduz!"
"Bitmedi baba!"
"Bitti!"
"Bitmedi işte bitmedi! İzin vermezsen yemin olsun ki kaçarım." dememle yüzüme baktı. "Bunu yapabileceğimi ikimizde çok iyi biliyoruz baba. Kırk kilitle de bağlasan beni, aklıma koyduğumu yaparım, biliyorsun."
Mahcubiyetle yüzüme bakarken, ikna olmaya başladığını gördüm gözlerinde. Vermek istemiyordu ama çıkacak başka kapı kalmamıştı. Kendini feda etse, peşinden teker teker bizde dağılırdık. Abimi feda etse, ardında kalan ailesini düşünüyordu. Yine en iyi seçenek bendim. Gerçi onun gözünde bu kendi ölümündende beterdi ama...
"Seviy misun o uşağu?" diye sorduğunda ikna olmaya başladığından emin olmuştum. Nefret ediyorum demek o kadar çok isterdim ki...
"Sevmiyorum ama sevebilirim baba. Baran iyi adama benziyor. Ağır başlı, yaşının adamı. Hem kaderimiz böyleymiş baba." dediğimde ayağa kalkarak yanıma gelip beni bağrına bastı. "Yapamam Yılduz. Tüm ailenin günahunu sağa yukleyemem."
"Yapmak zorundayız baba!" dediğimde ben de ona sımsıkı sarılmıştım, hiç bırakmamak üzere... Kapı açıldığında birbirimizden ayrılarak kimin geldiğine baktık.
Toprak abim ve Perihan içeri girdiğinde sinir bedenime tekrardan nüfuz etti. Abim ne ara böyle bencilleşmişti?
"Geçmiş olsun baba." diyerek elini öpmek istediğinde babam geri çekildi. "Git Toprak! Senu sildum, git!"
"Yapma baba! Bizi düşünmüyorsan torununu düşün." demesiyle babam sert bir tokat indirdi.
"Bak hâlâ yeduğu fuşkiyi utanmadan diy bağa! Yılduz al habuları çıkart odadan!"
"Toprak hadi çıkalım." dediğimde hüzünle baktı bana. Çünkü çok iyi bilirdi ki, ben yalnızca ona çok kırgın olduğumda Toprak derdim. "Kime diyorum hadi? Hiç mi düşünmüyorsun bu adamı? Yürü Toprak yürü!"
Direnmeden dışarı çıkmayı kabul etmişti. Perihan'la onu çıkarınca kapıyı kapatıp Toprak abimin yüzüne baktım. "Sen benim abim değilsin artık Toprak. Bundan sonra ne ölüme ne dirime!" dememle kalbine kurşun yemiş gibi sarsıldı.
"Kurban seçecektin demek he!" diyerek bakışlarımı Perihan'a çevirdim. "Bu kız için kardeşini kurban verdin he Toprak! Habu kız için ettun he?" Kafamı sağa sola sallayarak "Yazık ki ne yazık! Ne idüğü belirsiz bir kadın için aileni, beni ya beni kurban seçtin sen!" diye bağırdım.
"Sevdik Yıldız." dedi Perihan ve olanlar ondan sonra oldu. Saçlarını elime aldığım gibi "Seni parçalarım kızım! Bak elimde kalırsın, seni parçalarım!" diyerek dövmeye başladım.
Toprak abim araya girmeye çalışsa da deli gücü gelmişti bana. "Yılan! Ailemizi paramparça ettin yılan!"
"Hamileyim! Bebeğim var bırak Yıldız!"
"Hamilesin öyle mi? Gizli gizli yemeseydiniz o haltı bana ne lan! Sizin günahınızı niye ben ödüyorum niye? Neden izin verdin kızım?"
"Seviyordum!"
"Sen her sevdiğin adamın altına yatıp bacak mı açıyorsun Perihan!" diye bağırmamla Toprak abim beni kendine doğru çekip tokat attı. "Yeter Yıldız yeter! Ağzından çıkanı kulağın duyuyor mu senin?
Bana... Bana tokat atmıştı. Elin kızı için kendi öz kardeşine vurmuştu. Elimle yanağımı tutarak hayal kırıklığı ile baktım yüzüne. "Haddini bir daha sakın aşma!"
Dudaklarım kendiliğinden büzülmeye başladığında içimdeki küçük kız çocuğu Yıldız'ın geri geldiğini sezdim. Abim ne yaptığını daha yeni idrak etmiş olacak ki, korkuyla baktı gözlerime.
"Yıldız..." diyerek bana yaklaştığında elimle durdurdum. Gözyaşlarımı silerek ordan ayrılıp koşarak aşağı indim.
"Yıldız dur! Az bekle kızım da! Özür dilerim Yıldız."
"Gelme peşimden! Seni sildim Toprak Kurt! Bana bir daha ismimle bile seslenme!"
"Yav tamam dur az!" diyerek beni kendine çevirdi. "Senin de dilinin ayarı yok Yıldız."
"Sen bana vurdun ya vurdun! Başka bir kadın için kız kardeşine vurdun abi!"
"Özür dilerim, sinirle yaptım. Yoksa ben sana bakmaya bile kıyamam biliyorsun."
"Sen bakmaya kıyamazsın, vurmaya kıyarsın dimi?" diye bağırmamla Çınar abimin gür sesi kulaklarımıza erişti.
"Vurmak mı? Lan sen bu kıza mı vuruyorsun şerefsiz!" demesiyle yanımıza gelerek Toprak abimin suratına yumruk attı. Çığlığım ile geri çıktığımda ikisi yumruk yumruğa kavga ediyordu. "Bu kıza mı vurdun sen Toprak? Senin gelmişini geçmişini s.kicem lan sonunda! Oğlum derdin ne? Senin derdin ne Toprak? Ne istiyorsun lan bizden, bu kızdan? Öldüreceğim seni! Seni öldürüp rahatlayacağım lan!"
"A-abi! Abi dur abi! Abi lütfen yapma!" İkisini ayırmaya çalışsam da gücüm yetmiyordu. Kuzey... Kuzey abim geldi aklıma. Kantine inmişti. Koşarak oraya vardım ve Kuzey abimi zaten direk gördüm.
"Abi koş!" dememle elindekileri masaya bıraktı. "Abi koş kavga ediyorlar koş!"
İkimizde yukarı koşarken, diğer abimler kavgayı iyice büyütmüşlerdi. Yüzleri gözleri kan içinde kalmıştı. Kuzey abim direk aralarına girmişti ama arada o da nasibini alıyordu dayaktan. "Bırakın lan! Bırakın bizi! İkimizden birisi bu aileye fazla geliyor artık!"
"Abi durun artık ya!"
"Bırak Kuzey! Bu şerefsiz Yıldız'a vurmuş haberin var mı?" dediğinde Kuzey abim kavgayı ayırmayı bıraktı. "Ne ettu ne ettu?" Aha şimdi s.çtık! "Doğru mu abi?" diyerek bu sefer ki yumruk Kuzey'den indi.
Ayıkla pirincin taşını Yıldız! Üçü birbirine girmiş kavga ediyordu. Elimi kolumu nereye koyacağımı şaşırmıştım. "Ula noliy ula!" sesiyle annemin yetişmesine sevinmiştim. Yanına koşup "Anne ayır şunları anne!"
"Ula ayrulun! Ayrulun diyrım size! P.kyiyenler! Bir habu kaldu etmeduğunuz bağa dimi? Oy oy! Yüzümü yurtacağum artuk yeter!" diyerek annem adeta çığlık attı. Üstünü başını yırtmaya başlayınca sinir krizi geçirdiğini anlamıştım.
"Bubanuz yukarda canuyla cebelleşiy, siz burda talaş ediysınız. Yeter yeter!"
Hepimiz yanına koştuk. "Anne tamam anne! Bak ayrıldılar tamam!" desemde kendinden geçmiş gibiydi davranışları.
Hemşireleri çağırarak sakinleştirici yaptırdık ama gözyaşı bir türlü dinmiyordu. Bir kızın yaptıklarına bakın! Bir tane kızın ailemizi soktuğu duruma iyi bakın! Dua etsin ki hamileydi yoksa yemin olsun ki kendi ellerimle onu ailesine teslim ederdim.
İlk fırsatta Perihan'dan abisinin numarasını isteyerek aradım. "Alo!" diyince bile tiksindim çünkü hanzolar gibi açmıştı telefonu.
"Konuşmamız lazım!" dediğimde "Sen kimsin bacım?" dedi. "Gelecekte ki karın!" dememle "Yıldız sen misin?" diye sordu telaşla.
"Yok eben! Bir kaç güne gelin isteyin, bitsin bu saçmalık tamam mı?" dememle suratına kapattım. Hayatımın çöküşünün ilk adımını atmış bulunmaktaydım. Bu zamana kadar bizim için fedakarlık yapan hep babamdı. Bundan sonra da ben yapacaktım! Babam için, annem için, abimler için yapmak zorundaydım!
Babamı ikna etmiştim ama Çınar abimi ikna etmem epey zor olacaktı. Tansiyon düşünce hepsinin yanına geçtim. Çınar abim, Toprak abime öfke ile bakarak oturduğu yerde bacağını sallıyordu. Hepsinin yüzüne teker teker baktım. Birinin burnu, birinin kaşı, birinin dudağı kanıyordu.
Sonra Perihan'a döndüm. Dişlerimi sıkarak dövmemek adına nefsimle mücadele ettim. Bunlardan doğacak çocuğa üzülüyordum. Yanıma geliyordu birde!
"Aradın mı abimi?" dediğinde "Sana ne!" diyerek sert çıkış yaptım. "Abimle evleniyorsun diye bu ailenin içinden birisi olduğunu sakın düşünme Perihan!" Gözleri dolmuştu ama ağır konuşmadığıma dua etsin, bir de karnındaki bebeğe!
Şimdi kararımı abime nasıl diyecektim? "Çınar abi." dediğimde "Ne oldu Yıldız?" dedi sinirle.
"Biraz konuşabilir miyiz?"
Bakışlarını Toprak abimden alarak sert tavrını bana da gösterdi. "Ne konuşacağız?"
"Abi..." diyerek kafamı eğdiğimde ayağa kalkıp ileri gitti, ben de peşinden.
"Söyle Yıldız. Çabuk söyle çünkü az sonra bu çocuğu öldürmeye gideceğim!"
Gözlerimi kapatarak "Abi ben evliliği kabul ediyorum." dedim. Ses yoktu ve bağırış çağırışta olmamıştı. Bakmak amacıyla hafif araladığım gözlerimin ardında Çınar abimin kıpkırmızı olmuş yüzüyle karşılaştım. Hayde Yıldız! Çınar'ın öfkesi yerine yükleniyor, uğraş bakalım!
"Komik mi şimdi bu?"
"Şaka yapmadığımı ikimiz de biliyoruz abi."
Elini havaya kaldırıp yan tarafımda bulunan duvara vurdu. "Beni katil mi etmek istiyorsunuz lan siz? Anlaştınız mı? Birisi gider elin kızını hamile bırakır, birisi gelir evleneceğim der! Yeter lan yeter!" Öyle korkuyordum ki onun bu hallerinden. Delirdiğinde gözü kimseyi görmezdi.
Bir anda Perihan'ın yanına gidip kolundan tuttu. "Yürü evine! Yediğin haltları bir bir babana anlatacağım yürü!"
Herkes bir araya toplandı yeniden. Lütfen kaos çıkmasın lütfen! "Saçmalama abi! Öldürürler kızı."
"Ha abin ölsün yani! Karına kıyamıyorsun ama abine kıyıyorsun dimi?"
Al işte yine aldılar birbir yakalarından!
"Bırak Toprak! Bu kızı evine geri bırakacağım bırak! Evleneceği adamdan olduğunu sanırlar bebeği bırak!"
"Benim bebeğim başkasına mı baba desin? Ne diyorsun sen abi?"
Hepsini orda bırakarak kendimi dışarı attım. Kavgalarından da, didişmelerinden de bıkmıştım. Sessiz dünyanın içindeki çığlıklar bedenimi tekmelerken girdiğim durumdan nasıl çıkacağımı düşünüyordum. Perihan'ı geri bırakmak çözüm değildi. O yüzsüz yine kaçardı çünkü. Kendimi feda etmekten başka hiçbir çarem yoktu...