26. ZIT KARAKTERLER...

1285 Words
Mihriban'dan... Diyar'ın peşinden diyar diyar geziyordum adeta. Her gittiği yere beni de götürüyor, sözlüsü olduğumu cümle aleme bildiri olarak yayınlıyordu. Altındır, bileziktir, kolyedir, yüzüktür... Ala ala sıkılmış, bıkkınlık geçirmek üzereydim. "Yeter artık Diyar!" dememle dizlerimin üstüne çöküp cebimdeki peçeteyi çıkararak havada sallamaya başladım. Sokak ortası falan umurumda dahi değildi. O an yorgun ve bitik hissettim, kendimi yere attım. Sabahın 7'sinden beri kuyumculardan çıkmıyorduk. Koroğlular'a yaraşır gelin olmak adına canımı dişime takmıştım. Küçük boy, zayıf vücutla yürüye yürüye ayaklarım karaları bağlamıştı. "Mardin'i turladık artık cidden yeter!" Öyleydi zaten. Turlaya turlaya sokaklarını beynime mıh gibi kazımıştım. Dejavu yaşamaktan 'Aa bu az önce çıktığımız dükkan' diyordum içimden. "Az bir şey kaldı Mihriban. Çocuk gibi mendil sallayacağına ayağa kalk." Demesi kolaydı dimi aslanım? Kocaman, iri yapılı cüsseyle ben de sokak sokak gezinirdim. "Ayaklarım çok fena oldu." dedim yolun ortasına uzatıp ovalayarak. "Oy ayaklarum..." Yorulduğumda yer ve mekan fark etmeksizin bulunduğum yere konuşlanırdım. "Kızım..." diyen Diyar, koca ayaklarıyla iki adımda yanıma vararak kolumdan tuttu. "Yolun ortasındasın Mihriban kalk ayağa!" Küçük çocuklar misali omuzlarımı silkince ısrar etmek yerine yere eğilerek bacaklarımı kollarının üstüne alıp kucağına kaldırdı. 'Ne yapıyorsun?' bile diyemeden düşmemek adına kollarımı boynuna doladım. "Azıcık bir şey gezmiş, Mardin'in sokaklarını süpürüyor." dedi sitem ederek. Güvenliğimden emin olduğum an kollarımı iki yana açarak "Oh be, dünya varmış!" diyip keyiflendim. "Yürüyen merdivenim Diyar Koroğlu!" diye bağırmamla Diyar keskin sesiyle bana öfkelendi. "Burası Mardin Mihriban! Hareketlerine dikkat et kızım!" Ben Mihriban'dım işte... Nerede olursam olayım aklıma eseni yapardım. "Burası Mardin!" diye bağırdım Diyar'ın kucağında. Hayatı ciddiye alma huyum yoktu. "Kapa çeneni Mihriban!" Sanırım bu sefer sahiden sinirlenmişti. Önümüzde duran arabanın kapısını açtırarak tabiri caizse içine doğru fırlattı. "Deli edecek bu kadın beni ya!" Söylene söylene diğer kapıya yönelip yan tarafıma oturdu. Ben ise ona yer ayırmayacak derecede köşeye sıkıştırmıştım. "Mihriban üstüme çık, sen de rahatla ben de!" "Uykum geldi Diyar. Sabahın köründe diktun benu altunlarun onune!" "Adetlerimiz böyle Mihri." Adet adet adet! İki lafından biri buydu zaten! Duymamazlıktan gelerek sağ kolumu koltuktan aşağı saldım. Diğerini de Diyar'ın üstüne atmamla öküz gibi bağırdı. Korkuyla ayağa kalkıp yüzüne baktım. İki büklüm olmuş, bağıra bağıra ses tellerini yıpratıyordu. "Ne oldu? Ne oldu Diyar?" "Yaktın geleceğimi kızım! Doğmamış çocuklarımı öldürdün içeride!" dedi aynı sesle bağırarak. Ne olduğunu hâlâ idrak edemeyen ben, salak gibi yüzüne bakıyordum. "Diyar ne çocuğu? Hamile misin?" dedim doğal olarak. Saçma soru olduğunu bilmeme rağmen sormuştum çünkü benim adım Mihriban'dı! "He a.ına koyayım! Senin haberin yok mu? Babası sensin ya Mihri!" demesiyle "Ben mi?" diye sordum. "Benim çocuğum mu?" diye sorduğum an, giden aklım yerine geldiği gibi koluna vurdum. "Niye dalga geçiyorsun benimle?" "Mihri sen salak mısın? Gelmişsin bana 'hamile misin?' diye soruyorsun. Nereme sokayım çocuğu?" Durdum ve düşündüm. Sonuna kadar haklı olduğu konuda nasıl itiraz edeyim ki? Ama bana gelipte doğmamış çocuklarım derse, elbette yanlış anlarım. "Çocuğu sokana kadar, sıkışan çantamı almama yardım etsene!" dedim, çekiştirerek. Koltuğun kenarına sıkışan çantamı çekmeye çalışırken, günlük son eforumu da onun için harcamıştım. "Yardım - etsene..." dememle çanta yerinden fırlayarak Diyar'ın kucağına düştü. "Ağ ağ! Gitti... Bu sefer sahiden tüm çocuklarım yerini terk etti..." Aha şimdi anlamıştım. Esse adamı bugün canevinden iki kere yaralamıştım. "Ay!" dedim ağzımı kapatarak. Utandığımı hissetmemle yanaklarımın sıcaklığı tenime işledi. "Ay ya ay! Yaraladın beni Mihri..." Dalga geçercesine ağlayınca bende tüm kayışlar koptu. Ben dalga geçebilirdim de, başkası geçince aşırı sinirleniyordum. "Komik değil Diyar! Bilerek yapmadım!" "Tamam ciddi bayan." Ciddi tavrı geri dönünce ayaklarımı üstüne doğru uzattım. Sabahtan beri sokak sokak gezdirirsen sonucuna katlanırsın. Uzanan ayaklarıma hayretle baktı. "B.kunu çıkartma istiyorsan!" "Çok yoruldum Diyar! Biraz masaj yapsan ne olacak sanki?" 'Ya!' dercesine bakarak gömleğinin kollarını sıyırıp elbisemi yukarı itti. Dizimin üstüne kadar çıkan elbisem, Diyar'ın bakışlarını bacaklarıma yöneltti. "Burası nasıl bayan?" diye sordu, elini bileklerimde gezdirerek. Elbiseyi aşağı çekiştirip ayaklarımı üstünden geri aldım. Sinir etmek, ders vermek adına yaptığını apaçık bilsem de yine de sinir olmuştum. Gülme sesi kulağıma iliştiğinde konu uzamasın diye sessizliği tercih ettim. Yol boyunca önündeki tablete bakarken, ben de telefonumdan komik videolar izliyordum. "Ay şuna baksana!" diyip farkına varmadan onun önüne uzattım telefonu. Alışkanlık olmuştu bende bu hareket. Komik video gördüğüm an yanımdakine uzatırdım. "Bu kim?" diye sordu ciddiyetle. Burda komik video izletiyorum, sorduğu soru bu mu? "Futbolcu. Ama gördün mü nasıl kaymış düşmüş çimlerin üstüne?" "Sana ne Mihriban!" Telefonu geri çekerek göstermemişim gibi izlemeye devam ettim ama kalbim kırılmıştı. "Bu akşam Trabzon'a dönüyorum." dedim soğuk tavrımla. Şaka yapmasını da soğuk olmasını da iyi bilirdim. Samimiyetimi suistimal edene tekmeyi tersten vururdum. "Tamam, beraber döneriz." dedi aynı soğuklukla. Kuyruk gibi peşimden ayrılmıyordu. Altınları dahi Trabzon'dan almayarak beni Mardin'e göstermek adına buraya gelmiştik. 'Diyar Koroğlu'nun karısı'... İnsanların gözünde ve dilinde sadece buydum. İsmim, soyismim yoktu. 'Diyar Koroğlu'nun karısı'ydım sadece. "Ben tek dönebilirim Diyar." dedim her zaman ki gibi itiraz ederek. "Tek başına dönemezsin Mihriban." Doğru! Uçakta kartal kapardı beni. Alır, İstanbul'a bırakırdı. "Nedenmiş?" dedim yüzümle beraber bedenimi de ona döndürerek. "Sen artık Koroğlu'sun Mihriban. Biri görür, güzelliğine laf eder... Uğraştırma işte beni kızım." Kıskanmış mıydı? Evet evet! Diyar'ın yüzünden bile kıskandığını anlayabiliyordum. "Ya sen beni mi kıskandın Diyar Ağa!" dememle yüzüme sinirle baktı. Öfkeden kıpkırmızı olmuştu. Sanırım bu sefer abartmıştım, hem de çok... Kendimi tutmayı bırakın, hareketlerime bile hâkim olamıyordum. "Hanım Ağa olacaksın Mihriban! Senden tek ricam, biraz olgunlaş!" Cevabını vermeden uzaklara daldım. Hanım Ağa neydi ki? Ben hiç Aşiret görmemiştim bu vakte kadar. Adetleri, töreleri, yaşam şekilleri nasıldı bilmezdim. Düz Mihriban'dım ben. Her şeyle, herkesle dalga geçen Mihriban. "Bu akşam da dönemezsin ayrıca. Bizimkiler yemek ayarlamış, seni de görmek istemişler." dedi sakince. Beni görünce ne yapacaklar? Beğenmezlerse başka seri mi isteyecekler? Daha fazla sinir etmemek adına susup daveti kabul ettim. *** Herkesin bakışları üzerimdeydi ve doğal olarak geriliyordum. "Pek güzelmiş Diyar. Tam sana yaraşır bir kız almışsın." Yaraşır? Diyar beye yaraşırdım demek! Pekiyi o bana yaraşır mıydı? Beyazlamış saçlarıyla benden en az 5 yaş büyük olduğu kesindi. "30 yaşına gelmişsin oğlum. Evlen de çoluk çocuğa karış." cümlesiyle ağzımdaki suyu püskürttüm. 30 mu? Bu kadarını tahmin etmiyordum. "30 mu? 30 yaşında mısın sen Diyar? Bu yaşlı adamla mı evleneceğim ben?" dedim doğal olarak. Yaşlı değildi ama dilimin ayarı yoktu işte... Diyar'ın öfkeyle soluma sesini duymuştum fakat yine de şaşkın bakışlarımı sürdürüyordum. "Diyar gibisini zor bulurdun sen." dedi karşımda oturan teyze. "Niye? Diyar'ın kumaşı altından mı?" dememle "Terbiyesiz!" dedi. "Dilinden keste boyuna ekle." diye de ekleme yaptı. "Siz öyle yaptınız herhalde." dememle ortam buz kesti. Herkes susmuş, ölüm sessizliği oluşmuştu. Yere düşen sandalye sesiyle az sonra sürüklenerek evin içine sokulacağımı biliyordum. Diyar kolumdan tutup götürürken "Nereye Diyar?" dedi o kadın. "Sizin kaybolan boyunuzu aramaya!" dediğim gibi Diyar önünü ardını düşünmeden herkesin içinde "Kes sesini!" diyerek bağırdı. "Ama..." "Sana kes sesini dedim Mihriban!" Sesi bulunduğumuz ortamı inletirken, evin içine çekilip kapı üstümüze kapatılmıştı. "Rezil ettin kendini! Az önce kendini yalnızca rezil ettin!" Parmaklarını önümde savururken, hareketlerini izlerken başım dönüyordu. "Ama o kaşındı Diyar." "Sana Hanım Ağa olacaksın dedim! Sana bu evin Hanım Ağa'sı olacaksın dedim! Böyle cıvık cıvık konuşursan kim seni, beni kale alır! Kim Mihriban? Devam et tamam mı? Evlendiğin günün ertesinde içerideki kadınlar üstüne kuma getirttirirler!" dedi yüzüme yüzüme bağırarak. "Yaparlar Mihriban! Yemin ediyorum ki gözünün yaşına bakmadan yaparlar! Sonra oturupta bana ağlama! Bana sakın kuma istemiyorum diye ağlama!" Her kelimesinde sesinin tonu artıyordu. "O zaman evlenme benimle!" dedim aynı ses tonuyla. "Ben buyum Diyar! İster kabul et ister etme ama ben buyum! Senin istediğin kişi olamam, yapamam bunu! Ama şunu da unutma!" diyip dibine kadar girdim. İşaret parmağımı kapı tarafına çevirip "O içeridekilerin hiçbirisi benimle başa çıkamaz!" dedim. "Hepsi bir olsa yine de baş edemezler benimle! Zekamı sakın hafife almayın!" İşaret parmağımı yavaşça Diyar'ın göğsüne getirdim. "Ve sen Diyar Ağa! Değil kuma getirmek, bu eve ben varken dişi sinek bile sokamazsın! He oldu da soktun! İşte o gün, o gün beni kimse tutamaz! Yemin ediyorum ki bu konağı senin başına yıkarım Diyar! Bana Ağalığın sökmez! Bu konağı senin başına yıkarım!"
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD