2. OLAYLI İSTEME GÜNÜ

2247 Words
Yıldız'dan... "Ben gelmek zorunda mıyım ya? Eve göz kulak olurdum en azından baba." 26 yaşındaki abime kız istemeye gidecektik ama memleketimden dışarı çıkmak istemiyordum. "Olmaz oyle şey. Sen da geleceksun!" diyen babama "Of!" ladım. "Of baba of! Bıktım senin uşaklarından." Babam usulca yanıma gelip "Ben da piktum Yılduz!" dediğinde gizlice güldük. Biz baba-kız her zaman çok iyi anlaşırdık. Babamın tek kızı, evin de prensesiydim. Gerçi babama göre prensestim ama 3 abiyle ben de erkek gibi büyümüştüm. Neyse ki birisi evlenip gitmiş, geriye 2 tanesi kalmıştı. "Güzel giyun anasunun guzelu." diyen anneme ters ters baktım. Sanki beni isteyecekler! "Pantolonla t-shirt neyine yetmey anne?" "Hadi çıkalım artık!" diyen abim konuşmamızı yarıda kesti. Heyecandan yerinde duramıyordu. "Yav hadi daa yav! Kız bizi bekliyor!" "Patladın mı abi? Gidiyoruz işte. Hem Çınar abim nerde? O gelmeyecek mi?" "Burdayım bacım ama Ela gelmiyor. Mira biraz rahatsızlandı, onunla kalacak." demesiyle telaş yaptım. Hatta hepimiz yaptık. Ailenin ilk torunu, göz bebeğiydi. "Neyi var abi?" diye sorduğumda hepimiz gelecek cevabı bekliyorduk. "Korkmayın yav! Bilama üşütmüş o kadar. Önemli bir şeyi olsa ben gelir miyim hiç?" dediğinde rahatça soluduk. Halasının prensesiydi o. "Ela dikkat etsun oğlum. Habu aralar çok fazla salgun var." "Eder anne eder, hadi gidelim artık." Yaklaşık 1 saatlik kargaşanın ardından yola çıkabilmiştik. Uçakla gitmek varken annemin yüzünden arabayı tercih etmiştik yine! Uzun yolculukları severdim ama kafa denkleriyle. Neyse ki Kuzey abimin arabasına binmiştim. Gerçi gidene kadar horon dinlemiştik ama olsun... Dinlene dinlene 13 saatte varmıştık. Tabii ki de otelde konaklamıştık. Vardığımız gibi kapılarına dayanacak halimiz yoktu ya! Otelde 1 gece konakladıktan sonra hazırlanarak dışarı çıktık. Değişik ambiyansı vardı Mardin'in. Sanki sevmiştim bu memleketi. Gerçi ülkemin her karış toprağına aşıktım ya... "Uu sen boyle mi geliysın?" Annem yine aynı konuyu ısıtıp önüme koymuştu. "Sana böyle geleceğim demiştim anne. Niye yeni duymuş gibi davranıyorsun?" "Bu kiz benu eldurecek! Hep senun yüzünden İdris! Habu kizi sen ettun boyle." Babamla birbirimize bakıp bıyık altından güldük. Abim bizi atılan konuma götürdüğünde "Yok artık! Sakın bana aşiretler falan deme abi!" diyerek serzenişte bulundum. "Çok konuşma da kapıya vur!" "Ben niye vuruyorum ya?" "Her yerde öne atlamayı biliyorsun!" "Abi!" "Of, kesin sesinizi! Hâlâ büyüyemediniz mi?" diyen Çınar abimle ikimizde sustuk. Ne yalan söyleyeyim... Çınar abimden korkardım. Kenara çekilince kapıya vurdu ve beklemeye başladık. Annem ise stresten başörtüsünü düzeltip duruyordu. Kapı açılınca yüzüme değen hafif rüzgar bana filmleri andırdı. Dizilerde izlediğim o konaktan içeri giriyordum resmen. Babam selam vererek ilk adım atan kişi oldu. Ardında boncuk gibi hepimiz dizildik. Toprak abimin heyecanına gülmemek için zor duruyordum. Onunla hiç anlaşamazdım. Hatta evde tek onunla anlaşamazdım. Kediyle köpek gibiydik... Kapının önüne geldiğimizde yan yana geçmeye çalışınca sıkıştık kaldık. Ben gülünce kızdı tabii. "Gülme Yıldız, gülme!" Dudaklarımı birbirine bastırıp onun geçmesi için geri çekildim. Ee hani gelini göremiyordum ben. Gözlerim fıldır fıldır etrafı tararken, Çınar abimle bakışlarımız kesişti. Kaş göz yaparak kafamı eğmemi söyledi. Uyarı büyük yerden gelmişti. Başımı yere eğerek yürümeye devam ettim. Acaba yukarılarda ne oluyordu? Of ya! Kafamı yerden kaldırıp bakmak istiyordum ama ben! Hem, belki diğer abime de kısmet çıkardı. Düşüncesi ile küçük kahkaha atınca herkesin bana baktığını anladım. Gözüm Çınar abime kaydı. Öfke ile soluyordu. "Buyrun, buyrun içeri!" Bir tane kadın bize eşlik ediyordu. Muhtemelen gelinin annesiydi. İçeri girdiğimizde hayranlıkla baktım evin içine. Gerçekten de buram buram tarih kokuyordu. Büyük bir salona geldiğimizde babam yaşlarında adamın oturduğunu gördüm. Bu babaydı sanırım. "Hoşgelmişsiniz!" Sesi ürkütücü derecede kalındı. "Hoşbulduk!" lafıyla hepimiz yerleşmiştik. Salon da pek fazla kişi yoktu. Gelinin abileri diye tahmin ettiğim 4 erkek, 2 tane de kız vardı ama bunlar gelin değildi. Abim bana önceden göstermişti kızı. Hepimiz heyecanlıydık, ben hariç sanırım... Babam ile o adam sohbet ederken, ben de etrafı tarıyordum. Annem de annesiyle konuşuyordu. "Gelsene yanımıza." diyen kızlara baktım. Benim yaşlarımda varlardı. "Gel gel! Hadi biz içeri geçelim." Beni kolumdan tutup içeri götürdüler. İtiraz dahi edemeden kendimi bilmediğim odanın içinde buldum. "Ay sen ne güzelsin böyle? Damadın kız kardeşi misin?" "Evet." dedim şaşkınlıkla. "Gözlerin lens mi?" diye sordu bir diğeri. "Hayır." Hangisine bakacağımı şaşırmıştım. Birinin sorusu bitmeden diğeri başlıyordu. "Trabzonlu musunuz sahiden?" "Evet." Evet hayır oynuyorduk sanırım. "Mavi gözlü olana mı isteyeceksiniz?" Kuzey abimden bahsediyorlardı çünkü ailenin tek mavi gözlüsü oydu. "Hayır, o en küçük abim. Yeşil gözlü olana..." diyemeden sözümü kesti. "Ay ciddi misin? O abin bekar mı?" Ahanda abime kısmet çıktı. "Evet bekar." "Sevgilisi var mı?" Tam cevap verecektim ki "Kimin sevgilisi var mı?" cümlesiyle sustum. Kapının eşiğinde duran adam tek kolunu kapıya yaslamış hâlde bize bakıyordu. "Kime soruyorum Helin?" Bir anda yüzü ciddileşti. "Şey abi..." Abileriymiş demek ki. O zaman gelinin de abisi oluyordu. Duruşunu düzeltip kolunu kapıdan çekti. "Buna soruyorduk." diyerek parmağıyla beni gösterdi. Gözüm üçünü de teker teker geziyordu. Abi darlamasını iyi bildiğimden çaktırmamaya çalıştım. Adamın gözleri beni bulmuşken, ne diyeceğimi bilemedim. Sanki ağzımdan çıkacak cevabı bekliyordu. "Misafiri sık boğaz mı ediyorsunuz? Sizden cidden korkulur." demesiyle rahatladım. Ben niye bu kadar stres etmiştim ki? "Hadi içeri içeri!" diyerek başıyla 'geç geç' yaptı. Kızlar koşarak çıkarken ben geride kalmıştım. Lan ben böyle işin... Ev sahibi miyim ki tek bırakıyorsunuz? Peşlerinden giderken, genç adamın bir an da sağına dönmesiyle örselenerek ileriye doğru savruldum. Hayvan gibi adammış be! Tek omzuyla evin diğer köşesine yollamıştı. Telefonum yere düşünce "Uy senun edeceğun işun ağzuna edeler!" diye mırıldandım. Eğilerek telefonu yerden aldığımda yanımda gördüğüm gölge ile tam arkamda durduğunu anladım. Yüzüne bile bakmadan kaçarcasına içeriye gittim. Ben dedim babama! Ben gelmeyeyim dedim dimi? Babamları bulduğumda Çınar abim beni kenara çekti. "Neredeydin sen Yıldız?" "Ya abi, kızlar beni alıp içeri götürdüler." İkimizde fısır fısır konuşuyorduk. "Bir daha sakın kaybolma Yıldız." "Tamam abi." dediğimde yanağımdan makas aldı. "Eve gidince abine mısır ekmeği yaparsın artık." "Abim ister de ben yapmaz mıyım?" dediğimde güldü. Çınar abim pek fazla gülmezdi. Zaten gülünce de gözleri kısılır, gamzeleri ortaya çıkardı. Ela yengem ne kadar şanslı bir kadındı. Abim çoğu kadının arzulayacağı bir adamdı. Hepimiz yerimize oturduktan sonra ekstradan bir kaç adamın daha salona girdiğini gördüm. Hepsi de esmer ve boyluydu. Bizimkiler genelde sarışın ya da kumral olduğu için, esmer görünce tuhaf oluyordum. Furkan'da kumraldı zaten. Furkan demişken... Sevgilimi özledim ben ya! "Sebebu ziyaretumuz bellu. Gençler birbirlerunu görmüş, beğenmuşler. Bize de istemek duşer. Allah'ın emri Peygamber'in kavliyle kizinuz Berivan'u, oğlumuz Toprak'a isteyruz." Oh be! Babam sonunda istemişti Perihan'ı. Ortamda oluşan sessizlikle yüz analizi yapmaya başladım. Aha! Valla anladım ben! Baba vermeyecek kızı. "Sizi davet ettik, buraya kadar da geldiniz. Hoşgeldiniz, sefa getirdiniz ama..." Ama girmişti bir kere araya. Cevabı almıştıkta zaten. "Ama töreler farklıdır. Sen de bir kız babasısın İdris. Kızını kendi memleketinden birine mi vermek istersin yoksa dışarıya mı?" demesiyle tüm gözler bana kaydı. Çınar abim öksürerek bakışları dağıtmaya çalıştı. Köşeye sinmiş, olayları izliyordum. "Şimdu konumuz benum kizim midur Mehmet? Sevmuşler işte." "Sevmek karın doyurmuyor." "Durumumuz vardur, biliysın Mehmet." "Töreler farklı İdris. Kızım oralarda yapamaz! Hem, biz başkasına söz verdik." demesiyle babam ayaklandı. "Sen ne diysın? Ağzundan ne çıkay? Bizu ne çağurdun o zaman? Dalga mu geçiysın?" Bizim aile ayaklanmıştı. Toprak abim sinirle solurken, babam ise köpürüyordu. "Yürüyün hayde!" "Baba!" lafıyla babam iyice delirdi. "Yürü Toprak! Adam bizle kafa buliy yürü!" Ayaklanıp giderken, çok üzgün ve kızgındım. Ufak hengame arasında iki aile de laf dalaşına girdi. Ben ise kendimi kapıya attım çünkü kalırsam hepsini bozacaktım. "Yürüyün evimden! Size kız mız yok!" Cümlesinin ardından daha fazla dayanamadım. "Ula ben şimdi senin!" diyerek öfkeyle yürürken, kolumdan birisi tuttu. "Nereye böyle öfkeyle?" Arkamı döndüğümde yine o adamla karşı karşıya geldim. "Bıraksana kolumu!" Dişlerimin arasından konuştum. "Çıkın gidin evden hadi!" "Kes be sesini! Çağıran sizsiniz, şimdi de kovuyorsunuz! Nasıl misafirperverlik bu?" "Abin o kadar çok ısrarcı oldu ki..." dediğinde bir kaç adım üstüme yürüdü. Ben de aynı anda geri gittim. "Geri bas geri!" lafıyla birlikte abimin yumruğu yerine iade oldu. Haketmişti ama ortalık karışacaktı. Hemen araya girip abimi tuttum. "Sen kimsin ki benim namusumun üstüne yürüyorsun lan he?" Bence tutamıyordum... Abim, yere düşen adamın üstüne çıktığında arbede başladı. "Abi dur! Abi Allah aşkına dur abi!" "Çekil kenara Yıldız!" "Abi bak ortalık karışacak dur!" Abim yere indiğinde diğeri üste çıkmıştı. Allah'ım ne yapacaktım ben? İçeride ayrı kavga dışarıda ayrı... "Yeter artık yeter!" diye çığlık attığımda herkes donmuş gibi durdu. Ben de fırsattan istifade abimin üstündeki adamı kenara itip abimi kaldırdım. Kaşı açılmış, dudağı da patlamıştı. Zorla arabaya doğru sürükledim. "Önüne bak artık Çınar abi!" "O dua etsin! Sana dua etsin!" dediğinde arkadaki adama kafasını sallıyordu. Onun da zaten dudağı patlamıştı. Ellerini beline koymuş, bizi izliyordu. Arabanın içine itiş kakış bindirdim. Şoför koltuğuna ise ben oturdum. "Evli barklı adamsın abi. Evde seni bekleyen çoluğun çocuğun, karın var. Niye öfkeni kontrol edemiyorsun?" Elini başına koymuş, öfkeyle soluyarak dışarıyı izliyordu. "Sus Yıldız! Sinirimi senden çıkartmadan sus! Adamlar bizimle d.şak geçmek için çağırmış! Onca yolu bizimle d.şak geçmeleri için gelmişiz resmen!" Ellerini birbirine vurup, kravatı çıkarttı ve gömleğin düğmelerini açmaya başladı. "Beni deli edecek bu çocuklar. Kaç kere dedim ben ona!" Eyvah ki ne eyvah! Sinirli Çınar geri gelmişti. Araba zaten küçük, bir de abimin gür sesiyle iyice küçülüyordu. "O kızla olmaz Toprak dedim! Abi sözü dinle, bu işte hayır yok dedim ama onun laf dinlediği nerde görülmüş? Ben bilmiyor muydum sevdiğim kadınla evlenmeyi he?" demesiyle direksiyonu sıkan parmaklarım gevşedi. Nasıl yani? Çınar abim, Ela yengem ile aşık olarak evlenmedi mi? "Abi sen..." dememle lafımı kesti. "Arabayı sür ve sakın soru sorma! Otele geçiyoruz! Babamlarda gelir herhalde!" İtiraz etmeye ne hacet Çınar kaptan? Sesin bile beni korkuturken, itiraz etmeye ne hacet? Otelin önüne geldiğimizde abim arabadan inip direk odasına çıktı. Daha doğrusu beni de peşinden sürükleyerek. "Benim odam ileride abi." "He ileride dimi abicim? Benimle geliyorsun Yıldız! Babamlar gelene kadar yanımda dur. Bu otellere zerrece güvenmiyorum." Tutmuş Karadeniz inadı, daha durur mu Çınar Kurt? Odaya geçtiğimizde abim direk ağrı kesici attı. Sinirden elleri titriyordu ama benim aklım dediği cümledeydi. Abim kime aşıktı? Ela yengem çok iyi ve güzel bir kadındı ama abim kimi seviyordu? Sormaya da korkuyordum. Sakinleşmesi için yanına gidip oturdum. İlk önce tek kaşını kaldırarak bana baksa da, ardından kolunu kaldırıp göğsüne girmem için bekledi. Ben de kedi yavrusu gibi sıvıştım. Kollarımı bedenine sararak kuzu gibi bekledim. Başımı okşamaya başladı. O böyle yapınca benim hep uykum gelirdi. "Sen benim en değerli varlığımsın Yıldız." dediğinde nefes almayı bir kaç saniye unuttum. Saçımdan öptü ve konuşmasına devam etti. "Küçükken hep senin yanında durmak isterdim. Aramızda 9 yaş var güzelim. Sen doğduğunda ben 9 yaşındaydım. Hep sana bakmak isterdim çünkü şimdi de olduğu gibi o zaman da çok güzeldin. Kız abisi olmak isterdim. İlk Toprak doğduğunda 3 yaşındaydım. Kuzey doğduğunda ise 5... İkisi de erkek olunca kızmıştım annemlere. Tabii... O zamanlar cinsiyeti verenin Rabbim olduğunu idrak edemezdim. Hep bir kız kardeşim olsun isterdim. Saçlarını tarayayım, ona prenses oyuncakları alayım ama senin bu iki hayvan abin sana hep erkek oyuncakları aldılar. Gerçi sen de kız oyuncakları istemezdin ya..." demesiyle ikimizde güldük. Abimi dinlemek çok iyi geliyordu. Beni ne kadar çok sevdiğini bakışlarından dahi anlardım. "20 yaşına geldin ama hâlâ benim gözümde ilk doğduğun Yıldız'sın. Senin adını da ben koydum. Dedim ki, 'Hayatımıza bir Yıldız gibi doğdu, bu yüzden adı Yıldız olsun.' İyi ki de doğmuşsun güzel bacım benim." dedi ve saçlarımda gezinen parmakları durdu. "Ama sen büyüdükçe korkum artıyor Yıldız. Yaşın büyüdükçe evlenme çağın geldikçe korkuyorum. Bak! Evlenme diyince bile tüylerim diken diken oluyor." diyerek ürperdi. "Bir gün evlenip gideceksin biliyorum ama bunu istemiyorum, hem de hiç istemiyorum. Sana birinin gözü değse, birisi yan gözle baksa öfkem saman alevi gibi parlıyor. Çok mu koruyucuyum senin gözünde bilmiyorum ama benim bu hayattaki tek bacım sensin. Ya şerefsizin birisine denk gelirsen? Ya hayatını zindana çevirirse Yıldız?" Abimin titreyen sesiyle kafamı göğsünden kaldırdım. Gözleri dolu dolu olmuştu. "Abim..." diyerek sarıldığımda ağladığını omzuma düşen damlalarından anladım. O sırada kapı çaldı ve eski Çınar geri döndü. "Kalk kız kapıyı aç." İkimizde yaşlarımızı silip burnumuzu çektik. Kapıyı açmamla babam öfkeyle içeri girdi. "Sen nerdesun Çinar? Babanu niye yalağuz koysun?" "Bacımı aldım ve çıktım baba." "La senun yuzune noldi Çinar?" "Bir şey olmadı baba! Ne zaman gidiyoruz, sen onu söyle." Babam abimin sinirli yapısına alışık olduğu için yüzünün gözünün halini pek sorgulamadı. "Heman! Heman gidiyrız hayde!" Sonunda memleketime dönüyordum ama buruk şekilde. Bu sefer beni Toprak abimin arabasına vermişlerdi. Zaten yol boyunca da sevdiği kızla görüştü ama kesik kesik. Kız sürekli ağlıyor, kaçır beni diyordu. "Ay yeter! Gidene kadar bu kızın zırlamalarını mı dinleyeceğim?" "Ne biçim konuşuyorsun lan sen?" diye bağırmasıyla gözlerim doldu. Abim ilk kez bana böyle bağırıyordu. "Ağzından çıkanlara dikkat et! Senin yengen o Yıldız!" "Ben de kardeşinim dimi abi?" dediğimde ağlamaya başlamıştım bilene. Birisi başımı okşamaya kıyamazken diğeri de basıp bağırıyordu. "Özür dilerim... Yıldız tamam ağlama özür dilerim. Beni de anla ama. Kızı vermediler, babam da daha verseler de istemiyorum diyor. Arafta kalmışım, ne yapacağımı bilmiyorum." Toprak abim de ağlamaya başlayınca ne yapacağımı şaşırdım. Onun çıkmazı farklıydı ama bizi de anlaması lazımdı. Hem karşı tarafa da hak veriyordum. Nasıl ki beni babam dışarı vermek istemiyorsa, onlar vermek istemiyordu. Neyse ki Furkan Trabzonlu'ydu da, bir de ondan ayrılığa düşmeyecektik... *** Herkes kaderine boyun eğmiş, aradan da 2 sene geçmişti. Ben 22, Çınar abim 31, Toprak abim 28, Kuzey abim ise 26 yaşında olmuştuk. Yeğenim 2 yaşına gelmiş, yengem ise yine hamileydi. İlk evladının kız olmasını isteyen abim yine kız sevdasından vazgeçmemişti ama bu sefer ki erkekti. Lan madem sevmiyorsun, niye çocuk yapıyorsun? Bu erkekleri de anlamak çok zordu sahiden. Yatak işine gelince Ela yengem bir numaradır kesin! Hep sorardım, ilişkiniz nasıl diye. O da abimin her zaman kibar olduğunu ama yatakta daha da kibarlaştığını söylerdi. Gerçi abim ve kibarlık kelimeleri yan yana gelemeyecek kadar alakasızdı ama demek ki eşine karşı öyle değilmiş. Bu da hoş bir şey. Onlar mutlu oldukça ben daha da mutlu oluyordum zaten. Toprak abim ise kızla gizli gizli görüşmeye devam ediyordu. Bir b.klar da karıştırıyordu ama hadi hayırlısı...
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD