KAPLAN

1146 Words
Üç gün olmuştu Lewis kendine geleli.. Üç gündür hepimiz ev ve kasaba arasında gidip geliyorduk. Naya hem beni çalıştırıyor hem de Lewis'le ilgileniyordu. Aisy arada bir kasabaya gidiyor onun dışında ise odasında takılıyordu. Onu ne zaman görsem derin düşüncelere dalmış ya da aşırı soğuktu. Bizimle konuşmaz olmuştu. Sebebini az çok biliyordum. Lewis'e zarar geldiği için kendini sorumlu tutuyordu. Kralın teklifini kabul etmek zorunda olduğunu düşünüyordu. O bu teklife onay vermeden önce bedenleri bulmamız lazımdı. Fakat ne bir iz ne bir ipucu vardı. Yakacak odunları kırarken arkamdan adım seslerini duyup durdum. Bir kaç adım sonra önümde Hera belirmişti. Ne işi vardı bu kızın burada? "Selam Eris." "Selam Hera. Neden buradasın?" "Bu biraz kaba oldu." "Yaptıklarını düşünürsem bence yerinde oldu." Kralın Aisy'e evlenme teklifi ettiği gün benim elime o kelepçeleri takan taa kendisiydi. Ona nasıl davranmamı bekliyordu ki... "Nasılsın?" "Umrunda mı?" "Seninle ilgili her şey umrumda Eris." "Güldürme beni. Beni o zindandan kurtarmaya çalışmadın bile." "Yapamazdım. Babama karşı gelemezdim." "Ölecek olsam bile mi?" "Ölmene asla izin vermem Eris." Buna inanmak oldukça güçtü. Beni sevdiğini söylüyordu ama hareketleri tam tersiydi. "Baban biliyor mu burada olduğunu? Kızmasın sonra?" "Babam akvaryuma balıklarını görmeye gitti. Haberi yok." Sesli bir şekilde güldüm. "Babanın haberi olmadan geldin demek. Kaçak kız seni." "Eris neden dalga geçiyorsun? Ben seni görmek için babamdan habersiz buraya geliyorum. Senin yaptığına bak." Elimdeki baltayı bırakıp ona yaklaştım. "Belki farkında değilsin ama biz karşı taraflardayız Hera. Biz düşmanız." "Ben seninle düşman değilim Eris. Arkadaşlarınla evet ama seninle değilim." "Git artık." Arkasını dönüp bir adım attı. Durdu. Ne yapacağını izlemeye başladım. Aniden arkasını dönüp parmak uçlarında yükselip kollarını boynuma doladı. Bunu beklemiyordum işte. Elimi beline götürüp onu uzaklaştırmaya çalıştım. "Bırak Hera." "Seni seviyorum." "Git artık." Kırgın gözlerle baktı yüzüme. "Beni sevmeyeceksin asla değil mi?" Lara.. Dostum. Onu o kadar çok severdim ki.. Bir arkadaş olarak.. Bir kız kardeş olarak belki de.. Ona hiç bu gözle bakmamıştım. Ama Hera.. Şimdi karşı karşıyaydık. Yaşadığımız onca anı silinmişti sanki. Her şey bitmişti. İçimde ona karşı, Lara'ya karşı olan sevgim bitmişti. Cevap vermeyince tekrar sordu. "Aisy yüzünden mi?" Neden herkes bunu söyleyip duruyordu. Aisy benim arkadaşımdı. "Hayır Hera. Kalbimde hiçbir kadına yer vermedim. Vermeyeceğim. Git artık." "Çok kötü bir yalancısın Eris. Ona olan sevgin gözlerinden bile okunuyor." Ağlamamaya çalışıp yutkundu. "Kavuşmanıza izin vermeyeceğim." Tehditkâr sözlerine devam etti. "Asla mutlu olmayacaksınız." Arkasını dönüp gittiğinde öylece bakakaldım. Önce Lewis şimdi Hera. Ona nasıl bakıyordum ki..? Aşk olabilir miydi? Hayır hayır değildi. Gökyüzünde şimşekler çakmaya başladığında kafamı havaya kaldırdım. Yağmur yağacaktı sanırım. Kırdığım odunları toplayıp eve geçtim. *** "Kaplan tam karşımda duruyordu. Üstüme atılmadan önce ona öyle sert bir yumruk attım ki gözlerinden yaşlar akmaya başladı. Hatta kan akıyordu. Sonra hırladı. Üstüme atladı. Tabii ben ona karşı koydum. Ama sonra bir baktım arkasında üç kaplan daha var. Üçü birden üstüme atladı." Kafamı kaşıyıp üç gündür aynı hikayeyi anlatan Lewis'e döndüm. "Yalanı kes Lewis. Sadece bir kaplan vardı." "Ne yalanı ya? Gerçekleri anlatıyorum." "Tamam Lewis'ciğim yorma kendini." Lewis'ciğim mi? Geldiği ilk gün bacaklarına bakıyor diye onu mahveden Naya ne ara ona bu kadar alışmıştı. Gerçekten kadınları anlamak çok zor. Lewis tatlı tatlı gülmeye başladığında mutfaktan takırtılar duymaya başladım. Aisy yine nereyi yıkıyordu acaba? Ayağa kalkıp yanına gittim. Kapıdan onu izledim. Önünde bütün bir tavuk onu kesmeye çalışıyordu. Ya da tavuğa eziyet diyebilirdik buna. Nasıl kesmesi gerektiğini bilmiyordu. "Yardım edeyim mi?" Arkasını dönüp bana baktı bir an. Sonra kafasını çevirip tekrar işine odaklandı. "Hayır gerek yok." Yanına gittim. "Neden beni geri çevirip duruyorsun?" "Öyle bir şey yapmadım." "Sürekli yapıyorsun Aisy. Tamam anlıyorum kırıldın ama sürekli beni terslemek zorunda mısın? Normal konuşamayacak mıyız artık?" Elindeki bıçağı havaya kaldırıp yüzüme doğru tuttu. "Normal konuşuyoruz ya?" İşine döndüğünde somurttum. "Yardım etmek istiyordum sadece." Derin bir nefes verip gözlerini kapattı. "Eris sadece Lewis için bir şeyler hazırlamak istiyorum." Lewis'e kendi ellerinden yemek yapmak istiyordu anlaşılan. Susup onu izlemeye devam ettim. Saçları yanına düşmüştü. Elimi kaldırıp saçlarını omzundan arkaya attım. Kafasını kaldırıp bana baktı. "Hey ne yapıyorsun sen?" "Saçların işine engel olmasın diye yaptım." Kaşlarını çatıp konuştu. "Temas etme bana." "Neden?" Eski Aisy muhtemelen "etkileniyorum" tarzı bir şey derdi. Yeni Aisy'nin cevabını bekledim. Eskisi gibi olsun istedim. "Çünkü... Erkeklere alerjim var." Güldüm. "Erkek vücudunun özel ilgi alanın olduğunu söylemiştin ama?" "Öyle. Ama uzaktan ilgi alanım sadece. Yakından değil." "Pekala. Öyle olsun." Onu yakından izlemeyi bırakıp sandalyeye geçtim. Lewis için tavuk çorbası yapmıştı iki saatin ardından. "Eris gel de tadına bak şunun." "Güzel olmuştur. Götürsene." "Gel tadına bak dedim. Kötü olmuşsa vermeyeceğim." "Neden ben test etmek zorundayım ki?" Aisy'e güvenmiyor değildim ama yeni yeni yemek yapmayı öğreniyordu. Bazen ortaya çıkardığı yemekler gerçekten yenilmez oluyordu. "Aisy ben bakmasam olmaz mı?" tatlı bir şekilde sorup bu durumdan kurtulmayı düşündüm ama Aisy eline bir tahta kaşık alıp kafama vurdu. "Ya ne vuruyorsun kızım ya?" offlayıp kaşığı aldım. "İç şunu çabuk bir tane daha geliyor bak." Kaşığı sallayıp dururken önüme kaseyi koydu. "Zorbasın sen zorba." "İç Eris." Derin bir nefes alıp gözlerimi kapattım. Çok kötü olmasın diye içimden geçirdim. Sıcak olduğu için üfleyip tek seferde içtim. Fena değildi. Gerçekten çok iyiydi. "Aisy bu konuda baya gelişmişsin." "Gerçekten mi? Beğendin mi? Hepsini iç." "Çok beğendim. Çok güzel olmuş." "İçine sevgimi kattım. Tabi güzel olur." Elimdeki kaşığı bırakıp ona döndüm. "Bekle, yani bana yaptıklarında sevgini katmıyor muydun?" Çünkü onlar oldukça kötü oluyordu. "Hayır. İçimden gelmiyordu." "İyi." ayağa kalkıp mutfaktan çıktım. İşin yoksa bir de buna üzül Eris bey. Neden üzülüyordum ki? "Bir yere mi gidiyorsun Eris?" kapıya doğru giderken Lewis'in sesini duyup duraksadım. "Biraz hava alacağım." "Ben de geleyim mi?" Sıkıldığı için dışarı çıkmak için sürekli bahane arıyordu ama ayağa kalkmak yasaktı ona. Benden önce Naya konuştu. "Pardon nereye Lewis bey. Dinleneceksin." Lewis oflarken ben dışarıya çıktım. Rüzgarı hisseder hissetmez ceketimi almadığıma pişman olmuştum. Fakat tekrar içeri girmek de istememiştim. Hayır basit bir çorbayı kıskanmış olamam. Çorba yani sadece çorba. Onun için hazırlarken daha güzel yapmış diye kıskanmış olamam. Hem bana yemek yapmaya çalışırken daha o zamanlar pek becerikli değildi ki.. "Sevgisini katmamışmış.. Hah." "Sevmeni beklemedim zaten. Niye bekleyeyim?" "Alt tarafı çorba Eris. Alt tarafı çorba." "Sadece çorba değildi ama." Oflayıp durdum. Kendimle konuşa konuşa uçurumun kenarına kadar gelmiştim. Denizin sertçe kayalıklara çarpan sesi beni rahatlatmıştı. Denizin sesi her zaman beni rahatlatırdı. Köpüren dalgalara baktım. Bir an o suyun içinde olmak istedim. "Gökyüzü büyücüsü?" Kralın sesiyle arkamı döndüm. Arkasında bir kaç muhafızla tam karşımda dikiliyordu. Biraz arkalarda pelerinli bir adam daha duruyordu. "Ne diyorsun sen Kral Dias?" "Sonunda gerçekleri öğrendim diyorum Eris." "Ne gerçeğinden bahsediyorsun sen?" Gökyüzü büyücüsü olduğumu nereden biliyordu ki? Yura öldüğünde öğrenecek hiçbir yolu kalmamıştı. "Neden bahsettiğimi sende çok iyi biliyorsun gökyüzü büyücüsü. Adamımı öldürmüş olabilirsin. Ama sonunda onu geri döndürdüm ve tüm gerçekleri öğrendim." Gözüm arkadaki pelerinli adama ilişti. O Yura mıydı? Onu öldürmüştük. Gözlerimin önünde siyah bir toz bulutuna dönüşmüştü. Şu an nasıl karşımda olabilirdi ki? "Yura... Yanıma gel." Yura öne doğru gelmeye başladı. Nasıl geri dönmüştü? Bu mümkün müydü? Kralın yanında durdu. Ellerini kaldırıp pelerinini açtı. Siyah gözlerini yüzüme dikti. Bu gerçek değildi. Gözlerime inanamayıp fısıldadım. "Hera?"
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD