ZİNDANA ATIN

1701 Words
Eğitime devam ederken her geçen gün daha çok güçlendiğimi hissediyordum. Bir kovulmuş gökyüzü büyücüsü için oldukça güçlü olduğum bir gerçekti. Ama neden kovuldum? "Hey Eris. Kapıda kısa, öfkeli bir adam seni soruyor." "Lewis mi?" "Bilmem." Neden gelmişti ki şimdi.. Dışarı çıktığımda onu evin önünde volta atarken buldum. "Naber Lewis?" "O kız gerçekten kralın kızı mı?" oldukça heyecanlı görünüyordu. Hatta yerinde bile duramıyordu. "Hangi kız?" "Bütün kasaba bunu konuşuyor. Yanındaki kız? Kralın kızı mı?" "Ondan büyüyü bozmasını isteyeceksin değil mi?" "Bana sadece doğruyu söyle. O kralın kızı mı?" "Evet. Doğru." Yavaşça yutkundu. Ve ondan hiç beklemediğim bir şekilde ağlamaya başladı. Neden ağlıyordu bu sinirli adam? "Hey neden ağlıyorsun sen?" "Onu özledim." "Onu tanıyor musun?" "Evet. Kral kaybolmadan önce onu bana emanet edip gitmişti. On yedi yaşına kadar onu izledim. Fakat bir gün kayboldu. Onu tekrar bulamadım. Şimdi emanetini nihayet görmek beni mutlu etti." "Sen kaç yaşındasın?" Bu haliyle otuzlarında duruyordu. Kral ona emanet ettiğinde çocuk olması gerekiyordu. Çocuk birine neden birini emanet eder ki?" "Bin yaşımdan biraz fazlayım." "Bin mi yuh?!" "Bu kadar çok şaşırma. Bu da benim özelliğim. Ölümsüzüm. Sadece yaşıyorum." "Gerçek halini çok merak ediyorum. Aisy'den büyüyü bozmasını isteyeceğim. Sadece kralın kanından biri büyüyü bozabilir demiştin." "Evet öyle. Ama unut gitsin. O yaşıyor ya bu halde kalsam bile sorun değil." "Aisy sana seve seve yardım eder." "Beni tanımadı. Belki de artık eskisi gibi görünmediğim için.." "O uyurken seni nasıl gördü ki?" "Görmedi. Bir insanı sevmek için görmeye, duymaya, hissetmeye gerek yok. Biz onunla kalben bağlıydık." Lewis kafasına büyük bir taş yiyince eliyle alnını tuttu. Ona taş atan kişiye baktığımda Aisy'di. "Seni yer cücesi!" Lewis saygıyla eğildi önünde. "Efendim, size bir yanlışım olduysa affedin." Neler oluyordu burada? Aisy yanına gelip diz çöküp onunla aynı seviyeye geldi. Elini alnına kadar kaldırıp az önce kanayan yere şifa büyüsü yaptı. Şimdi de Aisy ağlıyordu. "Seni unutabileceğimi mi sandın?" "Ama az önce... Hatırlamadın." "Kafanı kırmak için unutmuş gibi yaptım. Sana hala sinirliyim." "Seni kaybettiğim için mi?" "Abimi kaybettirdiğin için." "Siz ikiniz ağlamayı kesecek misiniz? Gerçekten duygusal anları hiç sevmiyorum." İkisi birden bana bağırdı. "Kes sesini Eris!" "Tamam kızmayın ve ağlayın. Ben gidiyorum." Biraz uzaklaşıp onları izledim. Sarıldılar ve ağlamayı bıraktılar nihayet. Demek Lewis ve Aisy tanışıyordu. Benim de kafam iyice karıştı şimdi. Bu tılsım nasıl bir şeydi böyle... Lewis gittiğinde Aisy yanıma gelip oturdu. "Lewis her şeyi anlattı. Yakında onun büyüsünü bozacağım." "Seni uyandırdığım gün seni kaybetmiş. İzlendiğini bana neden söylemedin?" "Söylemediğim çok fazla şey var. Önemsiz olduğunu düşündüm." "Artık kafam karışıyor. Her gün başka bir şey öğreniyorum. Yarın ne öğreneceğim?" "Bilmem. Beraber öğreneceğiz." "Seni nasıl uyandırdım acaba?" "O geceyi bende çok merak ediyorum." "Her neyse önce buradaki işimiz bitsin. Daha sonra onu da öğreniriz." "Bana kızmadın değil mi? Senden çok fazla şey sakladım." "Kızmadım. Sana kızamam. Hem bende bir şeyler sakladım. Eşitiz." "Eris? Sence bir gün her şey güzel olacak mı gerçekten de?" "Tabiki. Her şey bir gün güzel olacak." Olacaktı. Bir gün her şey çok güzel olacaktı. "O gün geldiğinde yanımda ol tamam mı?" "Yanında olacağım. Sen benim en iyi dostumsun. Seni asla bırakmayacağım." Gülümseyip ayağa kalktı. "Benim şimdi gitmem gerek. Kralın davetine katılacağım." Bekle, ne?! Kralın davetine katılacaktı ve benim neden bundan yeni haberim oluyordu? Ayağa kalktım. Bunu bana nasıl söylemezdi?! "Aisy sen... Neden bana bunu yeni söylüyorsun?" "Öyle gerekti. Endişelenme. Sadece yemek yiyeceğiz. Hemen geri döneceğim." "Ben de geleceğim." "Gelemezsin. İçeri almazlar. Sadece beni çağırdı üstelik. Seni almazlar." "O halde sen de gitmeyeceksin o adamın yanına." "Gidiyorum Eris. Daha fazla ısrar etme." Arkasını dönüp gitti. Asi. İnatçı keçi. Sinsi Aisy. Arkamdan yine iş çevirmiş. İçten pazarlıklı Aisy. Off! Eve girip her zamanki gibi koltuğa uzandım. Kollarımı bağladım. Sinirimi bozuyor bu kız.. Gitmek zorunda mıydı gerçekten? Baş başa yemek yiyeceklermiş bir de. Hadi canım yaa! Aisy'nin topuklu ayakkabılarının tıkırtıları ile gözlerimi kapattım. Bir de topuklu ayakkabı giymiş. Süslenmiştir de kesin. Sanki erkek arkadaşıyla buluşacak. Neden topuklu ayakkabı giydi ki?! Off. "Gidiyorum." "Git." dedim gözlerimi açmadan. Git güzel güzel yemeğini ye. Ben de burada aç kalayım hah. "Kızdın mı?" "Kızmadım. Acıktım." "Bir şeyler yesene." "Yemeyeceğim." "Çocuk gibi trip atıyorsun şu an farkında mısın?" Gözlerimi açıp onu görmek gibi bir hata yaptım işte. Üzerinde gece dolunayın gökyüzüne vurduğunda ortaya çıkarttığı parlak ama yer yer koyu mavi olan bir elbise vardı. Etekleri yere kadar tüller içinde kat kat uzanıyordu. Bel kısmında parlak, incecik sanki bir ağacın yeni çiçek vermiş bir dalına benzeyen bir kemer vardı. Minicik mavi gülleri ve parlak yapraklarla süslenmişti. Elbisenin kolları yoktu, göğsünden itibaren sanki bir kelebeğin kanatlarıyla süslenmiş gibi duruyordu. Göğüslerini örten kısmının üstünde saydam kelebek kanatlarını andıran tüller vardı. Saçlarını mavi güller süslüyordu. Ay kadar güzel teni loş ışıkta daha güzel görünüyordu. Yüzünde çok hafif de makyaj vardı. O adam için bu kadar süslenmesine gerek var mıydı? Çok güzel görünüyorsun Aisy... Ve bu beni sinir ediyor. Bütün bu hazırlığın kral için olduğunu bilmek beni deli ediyordu. "Çocuk gibi trip atmak mı?! Sen çocukluk hakkında ne biliyorsun ki konuşuyorsun?!" Aisy gülümsedi. Haklı olduğumu biliyordu çünkü. Ve ben de aptal olduğumu biliyordum. Ona nasıl böyle bir şey derdim. "Haklısın Eris. Çocukluğumu yaşamadım. Nereden bilebilirim ki? Haklısın." Gözleri dolmuştu. Yine de yüzünden gülümsemesi silinmedi. Böyle dememeliydim. "Aisy bak.." elini durmam için havaya kaldırdı. Kırmıştım işte onu aptal kafam. "Sakın Eris. Sakın konuşma." Gözlerini kapatıp gözyaşlarını sakladı. Onları geri gönderip derin bir nefes aldı. Gözlerini tekrar açtığında karşımda Aisy yoktu. Eski Aisy yoktu. "Şimdi gidiyorum. İşlerimi halledeceğim. Sen de ne yapıyorsan yap!" Dışarı çıktığında öfkeyle oturdum koltuğa. "Aptalsın Eris! Tam bir aptalsın." Kıza en son söylemem gereken şeyi söylemiştim. Hatta hiç söylememem gereken şeyi söylemiştim. Salak Eris. Gerçekten salaksın. Benden nefret edecek... Onun gönlünü almam gerekiyordu. Ama ondan önce onu o adamın yanından almam gerekiyordu. Şu an kralla bir yemek yiyecek olması beni korkutuyordu. O adam ona bir şey yapabilirdi.. Buna izin vermeyecektim. *** Şatonun önünde Hera'yı görmek için bekliyordum. Hera Kral Dias'ın kızıymış. Bunu da muhafızlardan öğrenmiştim. Çünkü hepsi ona "prenses" diye sesleniyordu. Gel bakalım Prenses Hera. "Ne işin var burada Eris?" "Seni görmek istiyorum." "Neden?" "Bunu burada ayakta mı konuşacağız?" "Pekala gel içeri." Koridoru geçtiğimizde yemek odasından kralın sesi duyuluyordu. Ne dediği anlaşılmıyordu. Oraya girmem şarttı. Durup elimi karnıma koyup dudaklarımı büzdüm. Hera gelmediğimi görünce arkasına baktı. "Hey ben çok acım. Sabahtan beri hiçbir şey yemedim." "Yeseydin Eris." "Acıktım diyorum ya. Tepkin bu mu cidden?" "Yemek odasında Kral var şu an. Girmemiz doğru olmaz." "Kralla beraber yemek yersek ölür müyüz yoksa?" "Evet. Aptal değilim. Derdinin o ikisini kontrol etmek olduğunu anlayabiliyorum." Derin bir nefes alıp ona doğru yaklaştım. Aramızdaki mesafeler git gide azaldı. Sarı saçlarından bir tutamı alıp kulağının arkasına yerleştirdim. Flört modu açılsın bakalım. "Yanlış tahmin Hera. Benim derdim sadece sensin." Gülümsedi. Ellerini enseme doladı. Nefeslerimiz bile birbirine çarpar olmuştu artık. "Öyle mi?" Aramızdaki mesafe git gide azalırken fısıldadı. "O halde öp beni." Gözlerini kapattı. Kalbim deli gibi atıyordu. Onu öpmek istemiyordum. Ona yakınlaşacağım diye onu öpmek istemiyordum. Gözlerini açıp beni itti. "Bunun bir yalan olduğunu biliyordum. Neden geldin buraya?!" "Yalan değil. Senin için geldim buraya." Hera elini havaya kaldırdığında hızlıca tuttum elini. Diğer elimi beline yerleştirip gözlerimi kapattım. Onu öptüm. Kapı açıldı. Hera gülümseyerek itti beni. Arkamı döndüm. Kral ve arkasından Aisy bize bakıyordu. İşleri daha ne kadar berbat edebilirdim ki. "Neler oluyor burada Hera?!" Aisy'e baktım. Evden çıktığı gibiydi. Yüzü ifadesizdi. Kalbini çok kırmış olduğum belliydi. Bir de gidip Hera'yı öpmüştüm. Aferin Eris. Hera reverans yapıp krala gülümsedi. "Kralım, Eris beni ziyaret etmek için buraya gelmiş sadece." "Kapımın önünde neler oluyor peki? Başka bir yer bulamadınız mı?!" "Özür dilerim efendim. Şimdi gideceğiz." "Ahh hayır neden? Acıktığımız için buraya geldik." Hera'dan önce davranıp içeri girdim. Kral şaşkın bir şekilde bana bakarken bir sandalye çekip masalarında kendime yer ayırdım. "Bu ne densizlik?!" "Sadece acıktım Kralım. Asıl bu ne hiddet?" "Kralım izin verin bizimle otursun." Aisy nihayet konuşmuştu. Ses tonu bile kırgındı. Onun gönlünü nasıl alacaktım ben. "Pekala Aisy. Senin hatrına kabul ediyorum." Kral, Aisy ve Hera da oturduğunda yemek masasına göz attım. Sadece Aisy ve kendisi için mi bu kadar yemek hazırlamıştı? Şimdi hepsini tek başıma yiyeyim de gör sen. Hah. İştahla yemek yemeye başladığımda Kral bana bakmayı bırakıp Aisy'e döndü. Gülümsedi. Pis yaşlı. "Madem herkes burada. Sorumu tekrar yenilemek istiyorum Aisy." Aisy gülümseyip kafasını eğdi. "Krallığım, halkım için uzun zamandır bir Kraliçe arıyordum. Güzel, güçlü ve zeki bir kadın. O kadın sensin." ellerini uzatıp Aisy'nin elini tuttu. "Kraliçe'm olur musun Aisy?" Yemek boğazımda kalmıştı. Öksürmeye başladığımda hepsi dikkatini bana vermişti. Uzanıp bir bardak su içtim. "Babacığım bildiğim kadarıyla Aisy ve Eris uzun zamandır beraberler." Hera'ya katılıp kafa salladığım sırada Aisy'nin sesini duydum. "Hayır. Beraber değiliz." gözlerini üzerimden çekip krala döndü. Gülümsedi. "Teklifinizi kabul ediyorum Kralım." Nefesim kesildi. Bana sinirlendiğin için mi kabul ediyordun bunu Aisy? Gerçekten bu adamla evlenecek miydin? Yumruğumu sıktım. Gözlerimi kapattım. Buna izin vermeyeceğim. Masaya sertçe yumruğumu geçirdim. Gözlerimden alev çıktığına emindim ki bu alev etrafımızı sarmaya başlamıştı bile. Kral hızla ayağa kalktı. Aisy sakince oturmaya devam ediyordu. "Ne yapıyorsun sen?! Söndür şu ateşi!" Ayağa kalkıp Aisy'nin yanına gittim. Kolundan tutup onu kaldırdım. "Gidiyoruz." "Bırak kızı." Kral elini savurduğunda yere düştüm. Daha çok sinirlenmiştim. Yerimden kalktığımda Aisy dibimdeydi. "Dur artık." "Sen dur Aisy. Sen dur. Nasıl kabul edersin?" "Bu seni ilgilendirmez Eris. Bu benim hayatım. Benim kararım." "Aisy delirdin mi sen?!" "Bana karışamazsın. Buna hakkın yok." "Karışamazsam evleneceğin o adamı hemen şimdi öldürürüm." Aisy'i arkama alıp ateşi fırtınayla harladım. Sudan bir kalkan yapıp Aisy'i o kalkana hapsettim. Kralın yanmasını istedim. Sadece bunu hissettim. "Yanlış yapıyorsun çocuk!" Kral ellerini havaya kaldırıp toprağı yönetti. Toprak ateşi bastırdı. Ateşi söndürdü. Fırtına dindi. "Şimdi onun babasının gittiği yere gideceksin." İtirafıyla arkamda hareketlilik hissettim. Aisy alevlerin arasından yükselip krala saldırdı. Kral düştüğünde Hera harekete geçti. Onu suyla savurup hapsettim. Çok güçsüzdü. Bu yüzden karşı koyamadı. Aisy'e baktım. Ellerinden şimşekler çıkarken uçarak kralın yanına indi. "Ailem nerede?!" "Onları istiyor musun? O halde evlen benimle. Gücünü bana ver. Ancak öyle onları sana veririm. Aksi takdirde beni öldürsen bile onları bulamayacaksın." Aisy durduğunda yanına koştum. Elini kaldırıp şimşekler çakmasına sebep oldu. Geriye savruldum. "Kabul." dedi titreyen sesiyle. "Kabul." Aisy ayağa kalkıp gözden kayboldu. Ayağa kalktığımda Hera kılıcını boynuma tutmuştu. "Sen burada kalıyorsun!" Arkamdan iki elime kelepçe geçirildiğinde kelepçeyi kırmak istedim. Ama büyü yapamamıştım. "Bu kelepçe ile büyü yapamazsın Eris. Zorlama!" Bir kez daha denedim işe yaramadı. Aisy'nin yanına gitmeliydim. "Bırakın beni!" Kral ayağa kalkıp bir kaç adımda yanımdaydı. Kızına dönüp emrini verdi. "Onu zindana atın."
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD