KIRMIZI RUJ

2005 Words
williamin geçirdiği çocukluk ve gençlik yıllarına bakıldığında aslında claranin içten içe kötü bir şeyleri hissetmesi en ufak bir kadın olayına tahammül edememesi ve kabuslar görmesi aslında muhtemel bir durum olarak görünüyor. lakin claraya soracak olsalar bunlar yalnızca bir kuruntudan ibaret olduğunu söyler. zaman zaman onunda böyle atakları olsa da williamin elini tuttuktan sonra bütün çıplak gerçekler onun gözünde kayıp olur. çünkü aşk böyle bir şeydir. onun uğruna her şeyini verirsin. haysiyetini gururunu onurunu hatta hayatını. o yüzden yanlış kişiye karşı duyulan aşk tehlikelidir. insanın kendi hayatına sebep olur. hele ki körü körüne yaşanılan aşklarda insan kalıcı hasarlara maruz bırakır kendini. Clara şuan böyle bir dönemden geçtiğinin farkinda bile değildir. çok net bir şekilde kendi savunma mekanizmasının ona uyarıcı bir rüya göstermesi aslında içten içe her şeyin farkında olduğunu fakat bunu ısrar ile kabul etmediğini hayalindeki ne ise gerçeğin de o olduğunu kendisine inandirmis bir durumda idi. gözü onun dışında hiç bir şeyi görmüyordu. onun uğruna sahip olduğu her şeyi karşısına alabilirdi. hal böyle iken Clara elinde tuttuğu babasından gelen o beyaz zarfı açtı ve içindeki mektubu okumaya başladı. mektupta şöyle diyordu: - sevgili kızım Clara. sana ulaşamadığımız da ne kadar endiselendigimizi tahmin dahi edemezsin. neyse ki David bize ulaşabildi ve senin hangi trene bindigini hatirlayabildi ki biz de şuan olduğun adresi bu sayede ancak bulabildik. nişanlın David ( o zamanlarda İngiltere'deki çoğu aile çocuğunun yanına yakistirdigi partnere nişanlısı olarak hitap ederlerdi) senin için çok endiselendi. ayrıca kalbi de kırılmış bir şekilde seni bir an evvel bulup sana kavusabilmek için Paris'e yanına geliyor. hatta sen şu an bu mektubu okur iken o çoktan yola çıkmış olur. ne olursun onun gönlünü almaya bak. o senin için en iyi damat adayı. ailemize yaraşır bir soyisim. ayrıca seni çok da seviyor. ona bir şans ver senin için dünyayı ayaklarının altına serer. onun senden beklediği yalnızca bir parça sevgi ve ilgi. on dan bu merhameti eksik birakma. seni seviyorum en kisa zaman da david ile yanimiza nisaninizi kesme niyeti ile donmenizi diliyorum.. sevgili baban. clara babasinin sesinden olumus gibi sanki her dedigi seyi onceden tahmin ediyordu. annemin halinden hic bahsetmemis diye dusundu. aslinda sasirmadi cunku annesi asla babasi kadar sakin bir insan olamadi. suan muhtemelen davidi yari yolda biraktigi icin kendisine cok kiziyordur. ilk is yanina tipis tipis gelen biricik mustakbel damadi davidin moralini toparlayip gerisin geri kendisini alip gelmesi icin parise pesime yollamistir, diye dusundu clara icten ice. ardindan endiseli bir hal ile williama dondu ve dedi ki: - buraya beni almaya geliyor. - kim? baban mi? - hayir keske babam olsa ama degil. - peki oyle ise kim clara? - nisanlim, dedi aniden agzindan kaciverdi. william bu nisanlim kelimesinin ardindan birden irkildi. ve ekledi - ne! nisanlin mi? ne nisanlisi clara? düğününden mi kaciyordun sen? williamin boyle soylemesinin ardindan claraya dank etti birden. annesi ve babasi claranin uzerinde oylesine bir baski uygulayip bu nisanli kelimesini kullaniyorlardi ki artik gercekten de nisanli olmadıklarını clara unutmustu. hatta davidin adi aklimda daha cok nisan olarak kalmisti. hatasini fark eder fark etmez clara acele ile duzelmeye kalkisti ve soyle soyledi: - hayir hayir. nisanlim falan degil. ailemin istedigi bir damat adayi sadece. dun sabah ondan kacarken hatta seninle tanistik. ben onu sevmiyorum ve asla beraber olmayacagim william, deme ihtiyaci duydu williamin hala yuzunde ki o cicek gibi tebessümü goremeyince. bir an durdu ve ic cekip elini tuttu williamin. ardindan soyle ekledi: - sadece sensin william. inan bana benim nisanlanabilecegim tek adam var o da suan yanimda. fakat clara halen daha o williamin suratindan bekledigi tebessumu gorememisti. hatta sanki suan bir muziplik yapipta annesinden nasihat dinlemek istemeyen kacacak yer arayan afacan cocuk hali vardi uzerinde. sanki bir an evvel claranin elini elinden cekmek ve kosarak yikamaya gitmek ister gibi idi. clara bu durumun kaynaginin kesinlikle kendisi olmadigini dusunuyordu fakat oyleydi. o kendisini davidden kiskandigi i dusunuyordu ve bu neden ile ona tatli tatli aciklamalar yapip endise etmemesi gerektigini soyluyordu. fakat farkinda degildi ki william clarayi bu halde gordukce gordukce daha da utancindan yerin dibine giriyordu. william icinden resmen dugunden kacan bir kizi kacirmis parise getirmisim diye dusunuyor ve kendi adina utaniyordu. ve claranin kendisinin onu kiskandigini sanip da halen daha ona hirsla aciklama yapmasina katlanamayip en sonunda elini elinden hizla cekti. bir an sanki basi donmus gibi gozlerini sikica kapatik ardindan gerer gibi acti. claranin bu hizli ve ofkeli hareketler halan daha hosuna gidiyordu. sadece onu kiskandigini dusunuyor ve sakin olmasini soyluyordu. william claranin daha fazla hayal dunyasini renklendirmemesi icin sinirleri gerilmis halde odanin kapisini carparak cikti. cok emindi ki su an arkasindan onu ne kadar fazla sevip baska erkeklerin gozunden sakindigim icin nasil da david denen zavalli icin kiskanclik krizi gecirdigini dusunuyordu. bu kadinlarin hepsi neden bu kadar cabuk yukselebiliyor anlamiyordu adeta. ayrica bir insanin nisanlisi varken neden baska apacik kotu niyetli adamlar kizlarin hep zayif noktasi ve zaaflari olmustur bunu da anlamiyordu. her insanin belli basli bazi kurallari vardir. olmalidir daha dogrusu. kadinlar neden duygusal hayatlarinda hep hataya daha meyilli olan tarafi secerler ve hayatlarini tepetaklak olmasini seyredip ardindan da ağlarlar. neden onceliklerini hep bir macera ugruna feda edip ardindan da cefasini cektiklerinde dizlerini doverler. williami sinirlendiren sey iste tam olarak bu. yoksa kiskanclik gibi bir sey soz konusu olamaz hele ki clara icin cunku onu sevmeyi birak william ondan her gecen dakika daha da nefret ediyordu. williamin karsisina cikan her kadinda annesi olan o mahluk kadindan izler buluyordu ama ilk defa bu kadar onun ile ozdestirdigi bir kadin ile tanismisti. hatta eger anesini bulamaz ise butun intikam planlarini calara uzerinde deneyebilirim diye dusundu sinirden kudurmus bir halde. bir de benimle evlenme hayali de kuruyor matmazel. suna bak geldigim hale bak. neyse ki henuz clarayi kestirip atamazdi william. cunku daha isine yarayacakti kendisi. zaten uzun zamandur izini suruyordu. claranin cogu ratlanti ve denk gelme sandigi seyi aslinda william aylardir planliyordu. zavalli clara kaderin kendilerini bir araya getirdigini sansa da olay aslinda hic de oyle degildi. clara ida da tek kalmisti williamin bir hisim cikmasi ile. ardindan kosup onu sakinlestirmeyi dusundu ama vaz gecti. biraz hava alip kendi kendisine sakinlesmesi daha kolay olur diye dusundu. kiskanilmak cok hosuna gitmisti claranin. ilk defa bir erkek tarafindan bu kadar sahpleniliyordu. en iyisi onu bir sure yalniz birakmak ve donmesini beklemekti diye dusundu kendi kendine. simdi babasina nasil bir cevap mahiyetinde mektup nasil yazacagini dusunuyordu. david belkide coktan yola cikmisti. mektupta babasi oyle diyordu ama nereden bilecekti belki de coktan parise varmisti bile. davidin yuzu aklina gelince claranin birden yuzu eksidi. bir insana baska daha nasil anlatabilirdi ki kendisinin onu istemedigini veya sevmedigini. yalnizca kor degil ayni zaman da aptal da olmak gerekir bu duruma dusmek icin. bir de kalkip bulundugum yerin adresine kadar ogrenme zahmetine girismis. hic ugrasmasin cunku asla onun ile geri donmeyecegim. su an da bu kapidan iceri david gelse ne yapacagini dusunmeye calisti clara. lakin bulamadi. her halde zor ile yaka paca onu sirtladigi gibi geri goturemezdi. lakin davidi de taniyordu kendisi. onu asla geri goturmeden kendisi de tek bir adim dahi atmazdi. ve bu yasanacak olasi hikayenin william uzerindeki etkisini dusunmek dahi istemiyordu. aslinda henuz onu tanimadigini hakkinda cok az sey hatta hic bir sey bilmedigini suan tam anlami ile kavradı. cunku vericegi tepki claranin hayalinde tam bir boşlukta idi. belki de sinirlenip davidin ustune ustune yuruyup onu yaka paca atacakti hatta surecekti paristen ( cunku claranin gozunde william su gecen 24 saatte oyle bir buyumustu ki bunu yapacak gucu kuvvete ve iktidara sahiptir her halde diye kodlamisti bilinc altina ). ve yahut bu durumu cabucak kabullenip sesini cikarmayip ceketini alip cikip kendisi de gidebilir. bu ihtimali dusunmek claranin kalbini acitti. yapmazdi boyle bir seyi william yapamazdi ki kiyamazdi ona. kendisine karsi ne kadar merhametli ve sahiplenivi davrandigini dun sabahtan beri kac kere sahit olmustu zaten. daha ne yapabilirdi ki sanki. lakin clara artik bu kafasinda kurdugu senaryolarin sonunun gelmiyecegini anlayinca da bu isi birakti ve en dogru kararin aslinda david buraya ugramadan william ile beraber bulunduklari konumu degistirmek zorunda oldugunu dusundu. ve williami bulmak uzere yataktan dogruldu fakat birden kafasina bir sey dank etmisti. su an bu otelde claranin olmasi bir rastlantiydi williamin degil. çünkü william burayı zaten kendisi icin tutmustu nedeni ise paris de bir isinin olmasi idi. yani plana clara sonradan eklenmisti. williamin burada olmasinin bir nedeni vardi clara gibi istemedigi nisanlisindan kacar iken kaza ile bindigi bir tren onu pariste birakmamisti. ya kabul etmez ise diye dusundu clara yuregi pir pir edip yuzunde ki bir mahcubiyet ile. sen onun yerinde olsam yapar miydin? diye sordu kendi kendine. elbette yapardim diye cevap verdi yine kendi kendine. neden yapmasindi ki. onu gercekten cok seviyordu. ugruna yapamayacagi hic bir sey yoktu. peki o da benim icin ayni seyleri mi dusunuyor? bu konudan nasil bu kadar emin olabilirim ki? yine gecen aksam ki gibi siddetli gel gitler yasanmaya baslamisti claranin zihninde. yorulmustu dusunmekten. aklina fotograf karesi gibi parca parca goruntuler geliyordu. otelin resepsiyonunda calisan gorevli kadin, william ile beraber olduklari ilk gece, parise giden tren, arkasina bakinca gordugu nefes nefese kalmis davidin kizarmis surati? babasinin ona yolladigi mektupta yazanlar, az evvel gordugu kabusta aynadaki o avaz avaz bagiracakmis gibi duran yasli ve cirkin kadin, dun sabah yuruye yuruye geldikler asiklar koprusu. . . butun iyi ve kotu kareler birbirine girmis hangisinin ne oldugunu secemez hale gelmisti akli karismis clara. ne yapacagini bilemez halde ilk is gerisin geri oturdugu yataktan tekrar dogrulup kiyafetlerini toplamaka oldu ki aslinda williami bulmak daha akillica geldi sonra. cunku david gelir ve odayi basar ise william odaya geldiginde bu manzara ile karsilasmis olmasini istemiyordu. ilk once williami bulmali idi en iyisi diye dusundu ve odayi oylece daginik birakip derhal williami bulmaya gitti. ama nereye gidebiliridi ki. etrafa bakiyordu clara caresizce williami bulmak icin ama bir yandan da davidin suratini bir yerden gorecek diye odu de kopmuyor degildi. ne yaptigini bilmez halde williamin koridorlarda olmadigina emin olduktan sonra merdivenlerden asaagi indi clara ve resepsiyona sormaya karar verdi. bu denli varlikli ve etkileyici goruntuye sahip bir adamin elbet ne taraftan gittigini bilen birrileri vardir diye dusundu. resepsiyonun oldugu kata indi ve oraya dogru ileriler iken clara birden dun aksam kiskanclik krizlerine girmesine neden olan kadini gordu orada. ayni dun aksam oldugu gibi sanki orayi hic terk etmemis ve williamin belki merdivenlerden assagi inerde gorururum bekleyisindeymis gibi dun nasildiysa bugunde ayni oyleydi. tek bir fark ile. bugun bir de koyu kirmizi bir ruj surmustu dudaklarina. bakan herkesin dikkatini cekebilecek kadar kirmiziydi bu dudaklar. clara oylece kadina baka kaldi. o an aklindan neler gectigini okuyucularimiz claranin yuzunu gorebilselerdi anlarlardi. tepeden tirnaga kipkirmizi olmus ve zangir zangir titriyordu. konusmasina engel olacak kadar cenesi birbirine kenetlenmisti. hatta az daha boyle kalir ise bir kac tane disinden olacagindan emindi clara. kadin ayni sahte gulumsemesi ile kendisi ile muhatap olan musterilere cevap veriyordu ki o musterilerin arkasindan fark edilmemesi imkansiz bir halde duran clarayi fark etti ve gulumsemesi birden silindi kadinin. yuzunde hic bir duyguyu belli etmeyen bir ifade ile yardim etmek istercesine kibar ve yumusak bir ses ile claraya donerek soyle soyledi: - mosyo Williami mi ariyorsunuz? - . . ! derin bir sessizlik ile karsilik vermek zorunda kaldi clara cunku ya hic bir sey demeden oylece cenesinin gevsemesini bekleyecekti yada hic gevsemeden direk kadinin kafasini masaya vurup patlatacakti. o ilk secenegi sevti cunku oteki turlu william bu manzarayi ogrendiginde ona dun aksamki kadar kibar ve merhametli olmayacagini dusundu. kadin claranin bu sessiz ama sinirli halini gorunce kendi sordugu soruya gene ayni nazik ve yumusak ses ile cevap verdi: - kendileri otelin mutfagindaydilar bir az once. sonra disariya ciktilar efendim, dedi ve kadinin suratinda bir an icin seytani bir gulumseme belirdi. ardindan kafasini çevirip tipki 2 dakika once oldugu gibi onundeki musteriler ile muhatap oldu. claranin kulaklari uyusmaya baslamisti bile yavas yavas kadina arkasini donup otel kapisindan disariya dogru vikti ve williami bulmaya calisti disarida. fazla uzaklasmis olamazdi her halde. ne kadar olmustu ki disari cikali. hem zaten bir az onceye kadar otelin bunyesindeymis ardindan cikmis fakat bu detay clarayi gereksiz yere dusundurmustu suan. kadin soylerken sinirden o kisima odaklanamamisti fakat sinir bunyesini yavas yavas terk ederken clara birden dusundu. otelin mutfagi mi? dedi kendi kendine. kahvalti yapar iken otelin restoranına girersin, calisamlarin oldugu mutfakta ne isin olabilir ki, diye dusundu kendi kendine.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD