9. bölüm

1022 Words
Nazlı'dan Lanet. Lanet. Lanet. Ne yaptım ben. Aptalım . Resmen aptalım. Adamdan hesap sordum. Neyim ben, kimim ? Hissettiğim o duygular neydi? Kıskançlık mı ? Nasıl olur ? Düşünmekten kafayı yemek üzereydim. Saat gece 3 olmuştu ama ben düğünden geldiğimden beri yatağımda yatmış bu gece olanları düşünüyordum. Gecenin kritiğini yaptığımda rezilliğim diz boyuydu. Oflayarak yan döndüğümde gecenin sonundaki olay geldi bu seferde aklıma. Kimdi bu alparslan. Ahmet Beyin neyiydi de adını duyduğunda donup kalmıştı. Peki hakanın aklından geçen o düşünce neydi. Alparslanın Ahmet Beyin babasının ölümü ile ne alakası vardı. Sorular, sorular.. cevaplarını bilmediğim bu sorular beynimi kemiriyordu ve ben yarın Ahmet Beyin yüzüne nasıl bakacaktım. Kıskanç sevgililer gibi davranmıştım. Üstelik kendimi tutamamış ve açık vermiştim. O kadar şeyi nerden duyduğumu sorduğunda aklım başıma gelmişti ama Ahmet Bey şüphelenmişti bir kere. Düşündükçe kafayı yememek elde değildi. Bu gece bana uyku yoktu. &&&&&& Sabah alarmın sesini duyduğum da gözlerimi açmak istemiyordum. Sabaha karşı uykuya dalmıştım ve kendimi çok yorgun hissediyordum. Bedenimi zorla yataktan sökerken bu gün Ahmet Beyle karşılaştığımda nasıl davranacağımı kestiremiyordum. Gece beni eve bırakana kadar hiç konuşmamıştık. Arabadan inerken kuru bir iyi geceler dilemiş cevabını dinlemeden hemen inmiştim. Sorular yine beynimi kemirmeye başlarken kendime düşünmeyi yasaklayarak hazırlanıp evden çıktım. Masaya otururken Ahmet Beyin henüz gelmemiş olması iyiydi. Ama eninde sonunda karşılaşacaktık ve zaman geçtikçe stres oluyordum.  Öğlen olduğunda Ahmet Bey hâlâ gelmemişti. Hem nerde olduğunu merak ediyor gelmesini istiyordum hem tepkisinden korkuyor karşılaşmak istemiyordum. Gün içinde gelenlerle konuşup notlar almıştım. Yetkimi aşan konularda Ahmet Beyi aramıştım ama telefon çalmış çalmış açılmamıştı. Bu durum canımı çok sıkmıştı. Akşam olduğunda çantamı alıp ofisten çıkarken gözlerimin neden dolduğunu bilmiyordum. &&&&&& Televizyonun karşısında oturmuş aslının patlattığı mısırı yiyordum. Aslı bütün enerjisi ile yanıma zıplayıp koltuğa yayıldığında gözlerimi devirmeden tutamadım. Çocuk gibiydi. " Ee ne izliyoruz Nazlıcan " " Tabiki supernaturel. Jensen Ackles izleyelim gözümüz gönlümüz açılsın." " Kısa kız o adam " Ona attığım ölümcül bakışlarımı gördüğünde eliyle ağzına fermuar çekip televizyona odaklandı. Bu gece kafamı dağıtmam gerekiyordu ve bunu en iyi film izleyerek yapabilirim. Ah şu Jensen yakışıklı adamdı be. Üst üste üç dizi izlemiştik, gözlerimin acısını umursamamaya çalışıyordum. Aslı çoktan kafasını koltuğa yaslamış uyuyordu. Saate baktığımda daha gece yeni olmuştu ve benim aklım hâlâ sessiz adamımdaydı. Bu gün neden gelmemişti. Benim yüzümden mı? Eğer öyleyse çok kötü olurdum. Kafamı tekrar sağa çevirdiğimde Aslının uyanmış ve beni izlediğini gördüm. Hiç konuşmadan bende ona baktım. Canım arkadaşım.. sadece bakışlarımdan bir derdimin olduğunu anladığına emindim ki çok geçmeden beklediğim soru geldi. " Neyin var Nazlıcan? " Derin bir nefes aldım, dün geceyi , duyduklarımı herşeyi anlattım. Omuzlarımdaki koca bir yük kalkmış gibi hissediyordum. Şimdi geriye Aslının yorumunu dinlemek kalmıştı. " Sen bu adama aşık mısın?" Aslı nın söylediği ile bir an dondum. Aşk Mı hayır. Ama etkilendiğimde bir gerçekti. Sanırım ben sessiz adamımdan hoşlanıyordum. Evet ondan hoşlanıyordum. Bunu kendime itiraf ettiğim şu anda içimde müthiş bir rahatlama oldu. Aslı gözlerini kısmış bana dikkatle bakmaya devam ediyordu. Az önce kendime itiraf ettigim gerçeği sesli dile getirmek biraz zor gelse de söylemek zorundaydım. " Ondan hoşlanıyorum" Aslının yüzünde gördüğüm yumuşama benimde rahatlamama neden oldu. Beni yargılamamıştı. Hem benden büyük hem de patronumdu. Bu duygular yanlıştı. " Ah benim güzel arkadaşım. Şu patronunu birde ben göreyim bakayım bizim kız gönlünü kime kaptırmış. " Gülüşerek bilgisayarı kucağıma aldım. İnternetteki resmi siteden bir fotoğrafını bulup ekranı ona çevirdim. Gözleri kocaman açılmış Ahmete bakıyordu. Ahmet..  Onu Bey demeden anmak çok tuhaf hissettirmişti. " Ohaa. Bu ne kızım. O gözler ne öyle. Bu adam manken gibi. Sen günlerdir bu taşın yanında mı çalışıyordun. " Gülümsemem bütün yüzüme yayılmıştı. " Taş dimi " "Taş taş. Meteor hatta." " Allahım ergenlere döndük" Kahkaha atarak bilgisayarı masaya koyarken Aslı hızla yerinden kalktı. Odaya koşarken söylediklerini son anda anlayabildim. " Sana emreyle çekildiğimiz fotoğrafları göstereceğim. " &&&&&&&& Heyecanla kapıdan girecek olan Ahmeti bekliyordum. Dün hiç gelmemişti. Bu günde gelmezse oturup ağlayabilirdim. Yarım saat erken gelmiştim ve zaman geçmek bilmiyordu. Yaklaşık bir buçuk saat sonra kapıdan giren sessiz adamımı gördüğüm de hızlanan kalbime dur diyemedim.  Odaya girmiş masasına giderken kafasını kaldırıp bana baktı. " Günaydın Nazlı. Bana bir kahve getirir misin ayılmam lazım." " Günaydın Ahmet Bey. Hemen getiriyorum. " Hızla odadan çıktım. İyi görünüyordu. Gerçi uykusuz gibi duruyordu ama normal davranıyordu. Bana kızgın değildi. Yüzümde oluşan gülümseme den habersiz kahveyi getirip masaya koydum. Teşekkür edip içerken bende onu izliyordum. Ahmet kafasını kaldırdığında göz göze geldik ve utançla başımı eğdim. Onu izlerken yakalanmıştım. Bu çok utanç vericiydi. Duygularımı bu kadar belli ettiğim için kendime kızdım. Uzun uzun nefesler aldım ve daha kontrollü biçimde ayağa kalktım. Dün aldığım notlarla beraber yanına ilerledim. " Ahmet Bey bunlar dün yapılan işler. Hepsini not aldım" Başını sallayarak yazdıklarımı okumaya başladı. " İyi yapmışsın Nazlı" "Size danışmam gereken bir kaç durum olmuştu ama size ulaşamadım." Dün nerede olduğunu deli gibi merak ediyordum. Direk soramazdım. Dolaylı yoldan nerede olduğunu öğrenmeye çalışıyordum. Yazdıklarımı okumayı bitirmişti ve dalgın bir şekilde cevap verdi. " Evet. Dün biraz meşguldüm geri dönüş yapamadım. " Cevabının tatminsizliği suratını asmama neden olmuştu. Bir şekilde öğrenmeliyim işte. Bu merak çok kötü bir şeydi. Sessizce yerime geçerken Ahmet Bey in telefonunun çaldığını duydum. Yavaşça yerime oturdum ve kulağım onda önümdeki boş ekrana bakmaya başladım. " Efendim mine" Duyduğum isim ile bütün kaslarımın gerildiğini hissettim. "İyiyim sağol sen nasılsın?" "........" "Anladım akşam gidince bakarım büyük ihtimal dün banyoda bırakmışsındır. Yarın sana ulaştırırım merak etme." "........." "Tamam. Hoşçakal görüşürüz." Telefonu kapattığında içimde oluşan hayal kırıklığı, öfke, aldatılmışlık hissi ve kıskançlık gözlerimin dolmasına neden oldu. Dün bütün gün o kadınlaydı. Ben onu burada çaresizce beklerken onlar beraberdi hem de Ahmetin evinde , onun banyosunu kullanacak kadar... Hayır düşünmeyecegim bunları. İçime dolan ağlama hissini de yok sayacağım. Ben ondan hoşlanıyorsam ne olmuş. O da benden hoşlanmak zorunda değil ya. Ama düğün gecesi bana farklı bakmıştı. Sanki beğendiği birine bakar gibi. Yoksa ben mi görmek istediklerimi görmüştüm. Bütün çabama rağmen gözümden akan bir damlaya engel olamadım. Hızla elinin tersiyle akan yaşı kuruladım ve duruşumu dikleştirdim. Bu kadar üzülmemeliydim. Kısa sürede bu kadar bağlanmak doğru değildi. Tekrar derin bir nefes alıp kafamı dağıtacağını umarak işlere yoğunlaştım. Yoksa bu işin sonu iyi değildi. Böylesi iyi bile olmuştu. Aşk bana göre değildi. Bir kere kazık yemiştim zaten. İkinciye ihtiyacım yoktu. &&&&&&&&&  
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD