Ahmet 'ten
Sadece 3 gündür evimdeydi ama evimi b*k götürüyordu resmen. Hakanı eve kabul ettiğim gün aklım neredeydi acaba. Bütün gün çalışmış huzurlu evimin hayali ile hızlıca eve gelmiştim. Daha kapıyı açmam ile başladı herşey. Kapının arkasında ayakkabısının teki, antrenin ortasında ceketi duruyordu. Salona doğru ilerlediğimde sehpanın üzerinde envai çeşit abur cubur şeyler, yerlerde kabuklar ve dökülmüş cips parçaları , bitmiş bira şişeleri..
Derin bir nefes aldım. Mutfağın halini merak ediyordum. Yavaşça oraya doğru yürüdüm. Neyseki mutfak temizdi. Buraya fazla uğramamış demek ki.
Misafir odasının 'artık hakanın odasıydı' kapısını açtığımda salondan pek te farkı olmadığını gördüm. Giysiler yerde, yatak dağınık ve yatağa yan bir şekilde yatmış bir hakan. Sinirle gidip omzundan dürttüm.
"Uyan."
Hakan tek gözünü açtı ve beni görünce geri kapatıp uykusuna devam etti. Tekrar ve daha sert bir şekilde dürtüp bağırdım.
"Hakan uyan dedim. "
Sesimin yüksek çıkması ile sıçrayarak yatakta doğruldu. Yarı açık gözleri ile bana bakmaya çalışarak konuştu.
" Ne? Ne oldu? "
" Bu evin hali ne hakan? Kim geldi? "
" Hiç kimse. Yalnızdım. "
" Tek başına mı bu kadar dağıttın. Sana inanamıyorum. Yarın her yeri tertemiz göreceğim. Yoksa çok kötü olacak. "
Hakan gözlerini zorla açmış başını sallarken hızla odadan çıktım. 3 günde çöp eve dönmüştü ortalık. Söylene söylene kendi odama giderken cebimde titreyen telefonumu elime aldım. Ekrana baktığımda sinirim iyice arttı. Bu aramalar sıkmaya başlamıştı artık. Bir Anlık kararla açtım ve karşı tarafı beklemeden konuşmaya başladım.
" Yeter artık. Sana beni arama dedim. İnatla aradın. Eğer tek bir kere daha ararsan seni savcılığa vereceğim. "
Tam kapatacakken ince bir erkek sesi duydum.
" Ahmet abi "
Sesin sahibini tanıyamadım. Bir Anlık duraksamamdan sonra kim olduğunu sorabildim.
" Sen de kimsin "
" Adım arda. Alpaslan'ın oğluyum. "
Onun ismini duymak bütün vücudumu germişti sanki. Konuşamadım. O katilin oğlu ile konuşacak bir şeyim yoktu.
" Bir daha arama. "
Hızla telefonu kapattığımda kapıda Sessize duran Hakanı gördüm. Endişeyle bana bakıyordu. Yanıma gelip bir elini omzuna koydu.
" O muydu ? "
" Oğluydu. "
" Oğlu mu ? Bir çocuğu olduğunu bilmiyordum. "
" Bende bilmiyorum. Sesinden anladığım kadarıyla genç biri. Daha ne kadar karışacak işler. "
Hakan anlayışla kafasını sallayıp yatağıma otururken " Peki senden ne istiyormuş ? " diye sordu.
" Bilmiyorum dinlemedim "
" Bu kadar ısrarla aradığına göre belki de dinlemelisin "
Sinirin tekrar bedenimde yükseldiğini hissettiğimde hızla hakana baktım. O da kaşlarını çatmış bana bakıyordu.
" Onların bana söyleyebileceği birşey yok. Ayrıca Alpaslanın hapisten çıktığı gün beni aramaya başlaması da nasıl bir tesadüf.
Yüksek çıkan sesime engel olamamıştım. Sinirlerim iyice bozulmaya başlamıştı artık. Hakan geldiği sessizlikle giderken bende sakinleşmek için banyoya doğru gittim. Hemen suyun altına girmeli ve hiç bir şey düşünmemeliydim.
&&&&&&&&
Aradan on gün geçtiğinde sonunda aramalar kesilmişti. Bende rahatça kafamı toparlayabiliyor ve işlerimle ilgilenebiliyordum. Nazlı da iyice bana ve işin temposuna alışmış görünüyordu. Hatta işi çoktan kaptığına emindim. İleride çok iyi bir avukat olacağından şüphem yoktu. Hayatımda şimdilik kötü giden tek şey hakanın dağınıklığı idi. Çoktan kendine bir ev bulur gider diye bekliyordum ama o hiç te gidecek gibi değildi. İşin kötüsü iki kişi yaşamaya, eve gittiğimde dertleşecek bir dost olmasına hatta hakanın gevezeligine bile alışmaya başlıyordum.
Ben düşünceler içinde boğulurken Nazlının seslenişi ile kendime geldim. Karşımda genç bir adam ve Nazlı bana bakıyorlardı. Adamın bana uzattığı elini sıkarken oturması için yönlendirdim.
" Hoşgeldiniz "
" Merhaba Ahmet bey. Ben Can Türker. "
Kısaca tanıştıktan sonra direk sorununu anlatmaya başladı.
" Eşimden boşanmak istiyorum. Beni aldattığını düşünüyorum ama kanıtım yok. Kendisi boşanmak istemiyor. Zorluk çıkaracak gibi duruyor. "
" Anlıyorum. Öncelikle boşanmakta kararlı mısınız? Evlilik zordur. Çok kolay yıkılabilir. Aldatıldığınızdan emin misiniz ? "
" Evet eminim. Boşanmak istiyorum. "
" Pekala"
Ben yapılacakları sıralarken bi anlık gözlerim nazlıya kaydı. Yine kaşlarını çatıştı. Kesintisiz olarak Can bey'e bakıyordu. Karşımda oturan adam aslında çocuk sayılırdı. Daha 20 yaşında olduğunu söylemişti. Can bey ile anlaşıp onu gönderdiğim de bana bir şey söylemek isteyen Nazlı ile göz göze geldim. Gözlerini bana dikmiş, dudaklarını ısırıyordu. Bir şeyden çekindiği belliydi.
" Nazlı bir şey mi söyleyeceksin ? "
" Şey Can beyi daha önceden tanıyor olabilir misiniz ? "
" Hayır ilk defa gördüm. Neden sordun ? "
" Hımm sanki daha önce sizin yanınızda gördüğümü sanmıştım. Sanırım başkasına benzettim. "
Gözlerini kaçıracak odadan çıktığında nedense yalan söylediğini hissettim. Nazlının bazı gariplikleri beni düşündürüyordu. Ama özünde iyi biri olduğunu biliyordum.
Derin bir nefes alarak bilgisayara odaklandım. Tarihi gördüğümde aklıma gelenle yine keyfim kaçmıştı. İki gün sonra Ayşegülün düğünü vardı. Hiç eğlence havasında değildim. Ama gitmezsem hakanın çenesinden kurtulamayacağımı da biliyordum. Ayrıca davetiyelerde iki kişilikti. Tek başıma da gitmek istemiyordum. Kimi götüreceğimi düşünürken odaya elinde iki kahve ile Nazlı girdi. Gülümseyerek birini bana uzattı. Kahveyi alırken aklıma gelenle bende gülümsedim.
" Nazlı bu hafta sonu işin var mı? "
" Yok sanırım. Bir şey mi oldu ? "
Başımı salladım Yavaşça.
" Benimle bir yere gelir misin ? "
&&&&&&&&