10.Bölüm

2143 Words
Dudaklarına öpücük kondururken o tepkisiz olmayı tercih etti. Eyvah kızarsa eğer öfkelenirse. Bu kadar hızlı gitmemem gerekti. Geri çekildim tek kelime etmiyor sadece yüzüme bakıyordu. Başımı öne eğdim. "Özür dilerim." Bana yanaştı. "Birini öpünce özür dilenmez doktor." "Çok utanıyorum neden yaptım bilmiyorum." "Olmamış gibi davranmayı tercih edeceğim. Sen şimdi odana geç dinlen istersen." Adama bak sanki az önce onu öpmemişim gibi gayet rahattı. Bir kız laf et haddimi bildir bana ama yok adam bana kibarca odana geç dedi. Kendime kızdım acele etmiştim işte yapmamam gerekti şimdi ne olacak? Ne yapacacağım? Odama çıkınca yeni bir plan düşündüm evet o olmamış gibi davranıyorsa bende öyle olacaktım. Hatta o yok gibi davranıp görmezden gelecektim. Erkekler egoları büyük canlılardı. Eğer ki görmezden gelindiğini düşünürse bu kez o kendini kanıtlamaya çalışabilir. Kafamda kurduğum plan değişikliği ile uykuya bıraktım kendimi sabah uyanır uyanmaz hızlıca Zeynep'in yanına gittim. Ağrı kesicisini verdim. Ayağı hala ağrıyordu, hızlıca bir kahvaltı tepsisi taşıdım ona ben kahvaltıya inmeyecektim bugün biraz gözden uzak olmak iyidir. Zeynep biraz da dünün etkisi ile. "Biliyor musun dün önceki günlere göre rahat uyudum. Birde acaba bana kitap mı alsak?" "Olur ne kitabı istersin?" "Roman bilim kurgu ya da polisiye." Kafa salladım. "Sen sever misin okudun mu polisiye hiç." Hayatım polisiye romanı gibiydi ama neyse. Gülümsedim. "Dedektif hikayelerine bayılırım Sherlock kitaplarını okudun mu? John Verdon serisi? İnanılmaz iyi kalemi var. Beyin jimnastiği yapıyorsun. Kendini bir suçu çözmeye çalışırken buluyorsun?" İlk kitabını okumuştum. Sahiden neydi o öyle o kaçış planı." Sahiden insanın aklına durgunluk verecek bir plandı şahsen kitabı okurken aklıma her ihtimal gelmişti ama öyle bir şey gelmemişti. Zeynep heyecanla kitabı anlatmaya başladı. "Karlı yerde tek yön ayak iziyle hem geliş hem gidiş yolunu nasıl geçmiş olabilir o kadar çok düşündüm ki sonra dedim ama ayakkabıların tabanını ters çevirmek sonra bir baktım gerçekten de öyle." Şaşırdım ne yani Zeynep böyle dahiyane bir fikri tahmin etmiş miydi? Ben bile okurken bu ihtimali düşünmedim. Aklıma gelmemişti bile. "Çok zekisin." "Sende çok zekisin Azra. Ayrıca iyi birisin. Babamın uyuşturucu kaçakçısı olduğunu söylediğim halde burada kalmaya devam ediyorsun." Bir dakika olay tatlı sohbetten çıkmış iğnelemeye geçmişti. Laf sokuyordu. Savunmaya geçmem gerekir miydi? "Zeynep abinle konuştum." Kahkaha attı. "Abimle mi konuştun? Hım onun dediklerine inanmak daha kolay değil mi? Dudaklarına yapışırken onu öperken." Kahretsin görmüş müydü? Kızgındı bana. Laf sokması bu yüzden. "Amacın abimi ayartmak değil mi?" "Saçmalama ben bir hata yaptım." Kafa salladı. "Hata yaptın bencede. Ondan uzak durman gerek. Üstelik senin gibi iyi niyetli birisi abimin karanlık dünyasında neden olmak ister?" "Zeynep." "İşi bırak defol git. İstemiyorum. İyiyim ben beni iyileştireceğim derken kendi hayatını mahvedeceksin. Bizim gibi bir aile için değmez. O güzel düzenini bozma.” "Neden böyle söylüyorsun?" "Ya abimi görmüyor musun? Baksana ona sevgisizlikten buz gibi bir adam oldu çıktı. Onun birisini sevme ihtimalii çok düşük. Ayrıca Aylin canına okuyacak." "Aylin nereden öğrenecek ki?" Bu kez daha gür bir kahkaha attı. Sonra telefonuna bakıp ekranı bana çevirdi. "Eee ben bu resmi gönderince öğrenmiş oldu." Dün bizi öpüşürken çekmiş ve Aylin'e mi atmış. Neden yaptı bunu? Gözündeki öfke sanki bana nefret kusuyordu. Balkondan bizi çekmiş. Manyak! "Aklın varsa git. Aylin gelirse canına okuyacak." Cevap vermedim. O sıra aşağıdan gelen bağırtı kabusun yaklaştığının habercisiydi birkaç dakika içinde hiddetle odanın kapısı açıldı. Gözlerinden öfke çıkan kadın bana doğru yürümeye başladı. Suratındaki o öfke, nefret her şeyi belli ediyordu. "Sen..." Cevap vermedim hareket etmeden bekliyordum. Çok geçmeden Birsen Hanım çıktı yukarıya. "Aylin sakin ol kızım ne olur." Ve odasından çıkan Yiğit. "Neler oluyor? Aylin ne oldu haber vermedin geleceğini." Aylin söylenenleri duymamışçasına bana doğru geldi ve saçlarıma yapıştı biraz tartakladı sonra hiddetli bir tokat geçirdi yüzüme tam o an Yiğit girdi araya. "Aylin delirdin mi sen ne yapıyorsun?" "Onu şimdi kovuyorsun Yiğit. Hemen." Kaşları çatılan Yiğit anlamamış gibi "Ne?" dedi Bana döndü uzun pençe tırnaklarını boğazıma geçirdi. Bu acıtmıştı. Daha dün Zeynep’in yaptıklarının acısı geçmemişken üstelik. Gözlerim doldu pıt pıt akıttım yaşları hemen. Sonra ufak bir hıçkırık salıp korkmuşçasına. "Aylin Hanım ne oluyor?" "Sen sürtüksün. Ne yaptığını biliyorsun?" Yiğit ellerini tuttu. "Kendine gel." Yiğit'i itti bu kez. Öfkelenince kaplan kadar güçlü bir kadına dönüştü. Asla bir kadının öfkesini hafife almamak gerekir. Bu kez tırnakları koluma geçti. "Sen bittin. Şimdi topla eşyalarını defol git." "Gidemem. Üzgünüm." Öfkeyle bağırdı. "Seni öldürürüm." Birsen Hanım geldi. "Aylin sakin ol kızım bırak bak mahvettin kızı. Ne oluyor?" Birsen Hanım'a döndü. "Bu küçük sürtük varya benim nişanlımı dün gece öpmüş. Ya benim başıma neden bu geliyor. Bütün gelen doktorlar neden kaltak?" O utanmışçasına yüzümü kapatıp ağlamaya devam ettim. "Özür dilerim." "Özür dileme defol." Yiğit öfkeyle bağırdı. "Aylin yeter. Çıkar mısın odadan? Bu delirmiş halin ne? Nasıl böyle kontrolsüz davranırsın. Kıza saldırdın şu haline bak. Çık hemen.” "Ben mi suçlu oldum şimdi. Yazıklar olsun ya." "Suçlusun demedim. Zeynep kızı boğar, sen tırnaklar tokatlarsın bir durun biraz sakin." "Sakin olamam seni paylaşamam anlamıyor musun?" Yüzüne dokundu. "Beni paylaştığın falan yok sakin ol. Ben seninim hep senin oldum." Bana döndü gözünden birkaç damla yaş akmıştı. Öfkeli, kıskanç bir kadının nefreti üzerimdeydi. "Şimdi defol git bu evden." Kafamı öne eğdim. "Özür dilerim." Kafa salladım tam gidecekken Yiğit kolumu tuttu. "Odanda bekle. Bir yere gitmiyorsun." Aylin ufak bir çığlık attı. "O gidemez kardeşime bu zamana denk en iyi gelen doktor o." "Kardeşinde pek seviyor sayılmaz bence. Bana resmi o attı." Yiğit Zeynep'e baktı. Kızgındı neden yaptın dercesine. "Ne var evet ben gönderdim. Benim hayatım boka döndü. Aylin desen senelerdir peşinde evlenmeyi bekleyen kuyruk gibi bu kızın güzel bir hayatı var en azından onun ki mahvolmasın. Doktorlarım arasından bana en insanmışım gibi hissettiren onu sevmiyorum ama zarar gelsin de istemem. Gitmesi hayırlı." Zeynep kendince beni korumuş yani? Beni bir tehlikeden koruyor hayatı tehlike olan bir kadını. Yiğit bana döndü. "Odada bekler misin?" Odaya geçtim her şey sarpa sarmıştı ve ne olacaktı hiç bilmiyorum. Aylin'in bağırışları hala evde yankılanıyordu. Çok geçmeden odanın kapısı açıldı Yiğit içeriye girdi. Hızlı adımlar ile yanına gittim. "Özür dilerim yapmamam gereken bir şeyi yaptım. Haklı kızmakta. Bu doğru değildi. Ben eşyalarımı toplar akşam olmadan giderim." Güldü sahi bunca olan şey arasında gülünecek zaman mıydı? "Komik mi?" "Sen her fırsatta çantanı alıp kaçar mısın?" "Kaçmak değil. Ben utanıyorum." Gözlerimi doldurdum hemen ve şıp şıp akıttım yaşları. İnandırıcı olmak gerekti. "Normalde böyle birisi değilim." Gözümden akan yaşı sildi parmak uçları ile. "Ağlanacak bir şey yok doktor tamam sakinleşir o. İlk kez yaşamıyor, dün dedim ya." Cevap vermedim. "Gitti gönderdim. Sakinleşince olay olmamış gibi davranır." Kolundan tuttum. "Peki ya sen?" Bana bakıyordu gözlerini ayırmadan derin bir nefes aldım. "Olmamış gibi davranacak mısın?" Bana yaklaştı. "Sen nasıl davranmamı isterdin?" "Ben...Yani şey." Ufak bir çocuk sever gibi burnumdan makas aldı. "Unutttum gitti." Kollarıma dokundu.” “Pansuman gerekli mi? Kendin halleder misin hastaneye götürelim mi? Özür dilerim. Şiddet görüyor olman çok iğrenç biliyorum ama şuan istediğim şey o değil.” “Önemli değil… Hallederim.” Arkasını döndü tam çıkacakken. "Bu arada Deren bugün geliyor. Akşama eve yerleşecek." "Sahi mi? Hiç haberim yoktu." "Hıhı. Artık kaçmazsın devamlı yardımcı da geldi sana." Cevap vermedim oda çıktı gitti ben kendimi toparlayıp Zeynep'in yanına döndüm. Ona tavırlı gibi davranıyordum. "Küstün mü?" "Çocuklar küser Zeynep. Bu odada tek bir çocuk var oda ben değilim." Kaşlarını çattı. "Ben çocuğum öyle mi?" "Evet aklından ne geçiyordu tüm bunları yaparken. İfşalamak güzel mi?" "Kendimce seni korudum bana karşı iyiliklerine teşekkür amaçlı." "Beni Aylin'e dövdürerek mi korudun?" "Abim ile olursan o yaralardan daha beteri olur." Parmağıyla bana yaklaş işareti yapınca eğildim. "Bu ailede tek bir akıllı var mı sence? Delirmek mi istiyorsun sende? Ya da ölmek." "İstemiyorum. Abin masum bir çikolatacı ve sen babanın ölümünden dolayı öfkelisin ondan dolayı." "Çikolatalarını yedin mi hiç?" "Evet tatmıştım oldukça lezzetlidir." "Özel spesiyelleri yurt dışına gönderirler. Babam öyle yaparmış yani önceden içinde neler olduğunu söyledim." "Baban neden uyuşturucu kaçırıyordu peki?" "Bunu anlatmak istediğim an kapı açılacak ve abim damlayacak." "Nasıl anlamadım?" Kitaplığını gösterdi sonra kulağıma zorla duyulur bir fısıltı ile. "Ses ve görüntü alıyor." Tahmin etmem gerekti. Her zaman en uç noktalarda çat diye gelmesinin tek mantıklı açıklaması. Nasıl düşünmedim. Çakallık dediğimizde de Yiğit bey ön planda. "Senin güvenliğin için Zeynep." "Baksan her şey benim güvenliğim için... Hepsi iyiliğimi düşünüyor." Evet garip bir aileyi, evet pis işlere bulaşmışlar ama emin olduğum tek bir şey vardı o kadın çocukları için ölürdü. Yiğit ise onun gözlerindeki o endişe zaten ailesine karşı ne kadar özverili olduğunu gösteriyordu. Yüzüne dokundum Zeynep'in. "Zeynep. Seni öyle çok seviyorlar ki. Senin için bir hastane inşa eder bu eve. Gerekirse tüm doktorları yığar buraya. Elinden geleni kendi bildiği yöntemler ile yapıyor. Onu yargılama." "Eski Zeynep olmak istiyorum ama burnumu dışarıya çıkarmam bile tehlikeli. Sen dedin daha yolun başındayım yaşamam gereken onca şey var." Kafa salladım. Zordu evet bu yaşta dört duvar arasında olmak. Kendi eğitim dönemim aklıma geldi liseyi yatılı özel bir kampta okuduk. Tamamen devlet adına yetişecek ajanlara özel eğitimler verilirdi. Gündüzleri normal ders akşamları devletin çıkarlarını koruma dersi. Nefret ederdik. Farklı insan yüzü görmek demlenmiş bir bardak çay içmek, insan gibi keyif yapma ya da duşa girmek ama hepsi kontrollü ve kurallara göre yapılırdı. Bazı zamanlar yemek bile yemezdik açlık ile sınanırdık. En zayıf noktalarımızla, acı eşiğimizi test ederlerdi. Vücudumun belli bölgelerinde izler var bunların hepsi işkenceye karşı dayanıklılığımızı ölçmek için yapılırdı. Ayaklarımızdan baş aşağı asılı üç gün durduğumuz günün akşamında bayılmıştım ara ara kısa süreli baygınlıklar hepimiz geçiriyorduk ama bu en uzun olanıydı. Nefes alamadığımı hissettiğim an her şey karardı. Uyandığımda kafamın bir yastıkta oluşunun mutluluğuyla gülümsedim. Karşımda başkan bana acıyan gözler ile bakıyor. "Üç gün. İşkenceye karşı dayanma süren üç gün. Üstelik sadece baş aşığı asılıydın ve yemek verilmiyordu buna rağmen üç gün." "Özür dilerim. Ben." "Sakın özür dileme. Özür dilenmesinden, özür dilenecek şeyler yapılmasından nefret ederim" "Başkanım." "Bir gün ajan olmayı başarır devlet için görevlere başlar ve esir düşersen sana acımayacaklar Azra. Sana elektrik verebilirler, tırnaklarını çekebilirler, vücudunda sigara söndürebilirler. Hatta... Tecavüz bile edebilirler." Cevap veremedim. Boğazım düğümlendi o acıları yaşadığımı düşünmek bile o zaman tüylerimi diken diken yapıyordu. Ölürüm herhalde diyordum, ölmedim. Ben bu acıları yaşarken ölmedim ayakta kalmam gerekti. Beni koruyacak bir ailem yoktu ve kendimi en iyi şekilde korumam gerekti. Zeynep şanslıydı o yüzden. Dört duvar arasındaydı ama onu seven bir ailesi vardı. Yaşam için bir sevinç kaynağı vardı. Eline dokundum. "Yaşam enerjini kaybetme. Eğer bir gün içinde bir yerde o yaşama sevinci ölürse yaşamak için yaşayan bir bedene dönüşürsün. İnan bu seni daha büyük bir bilinmeze sokar." "Sen yaşam enerjini mi kaybettin?" Göz kırptım. "Hiç değil içi yaşam enerjisi ile dolan tek insanım ben neredeyse her güne sevin dolu uyanırım. Tavsiye ederim sana da." Cevap vermedi. Belki inandırıcı gelmedi ona da. Rutin bakımları ve içmesi gereken ilaçları verdikten sonra çıktım yanından aşağı içecek bir şeyler almak için gittiğimde Birsen Hanım ile karşılaştım. Utanmıştım ona karşı mahcup hissediyordum. Yanıma geldi. "Birer kahve içelim mi kızım?" Kafa salladım. Salona geçtik birlikte yanına oturdum bana gülümseyerek bakıyordu. Güzel bir kasındı o beyaz teni, iri gözleri, küt kesim dalgalı siyah saçları yaşına göre oldukça güzel görünen ama gözlerine yorgunluk çökmüş bir kadındı. Herkese şefkatle bakıyordu ama gözleri. Kahvelerimiz gelince birer yudum aldık. "Bak kızım sana minnettarım ben. İki evladımın da hayatına dokundun. Can borcum var sana." "Estağfurullah benim işim bu." "Sen iyi bir kızsın belli. Kalbinde kötülük yok. Bir başına büyümüşsün kendini ne güzel yetiştirmişsin ama kızım görüyorsun işte bizim evin içi kaos dolu, nefret dolu... Yiğit'i seviyorsan." "Birsen Hanım özür dilerim." "Özür dileme. Ben kalbine engel olamam. Sadece diyeceğim o ki Yiğit kardeşi ve benim dışımda kimseyi seven birisi değil. O kızda senelerdir onun yanında kötü davranmıyor ama ondan bir sevgi kırıntısı göreceğim diye paralıyor kendisini." Cevap vermedim. Demek Aylin sevgi bekleyen bir zavallıydı. Belli halinden aslında üç sene nişanlılık mu olur yahu insanlar bu süre zarfına çocuk bile sığdırıyor. "Üzülürsün yani kızım, sevgi isteyen bir bir kızsan doğru adres oğlum değil." "Hayır sadece ben nasıl oldu bilmiyorum. Biranda gelişti aşık değilim, farkındayım ben boşa umutlanmam." "Öyle demedim kızım yanlış anlama. Sadece olabilecekleri söyledim." Hızlıca bitirdim kahvemi. Eline dokundum. "Çok iyisiniz teşekkür ederim. Dikkatli olacağım." Odama çıktım Zeynep uyuduğu için bende pek bir şey yapmadım. Akşama doğru Yiğit'in sesi kulaklarıma doldu kalktım hemen. Odasının önünde karşısında Deren ile konuşuyordu. Beni görünce. "Haaa doktor gelsene." Yanlarına gittim. Bu katta olan diğer odayı gösterdi. "Kontenjan doldu. Deren'in odası burası da." Gülümsedim, Deren'e baktım. "Hayırlı olsun." "Teşekkür ederim. Zorlu bir karar oldu ama buradayım." Şükür Allah'ım sonunda biri daha vardı bu evde. Tek değildim yoksa delirecektim. Deren odasına yerleşmeye gidince Yiğit'te çalışma odasına girdi hemen peşinden girdim. "Yiğit..." Arkasını döndü sırıttı. "Buyurun benim doktor hanım." Kafamı öne eğdim. "Özür dilemek istiyorum önce senden sonra Aylin'den. Bütün gün düşündüm yaptığım şey anlamsızdı, seni öpmemem gerekti. Aşık falan değilim ki. Ben aşık olmam. Aşık olmak aptalların işidir." Bana doğru yaklaştı tam önüme gelince durdu. "Öyle mi?" "Hıhı. Ben pişmanım. Yaptığım şeyin saçmalığının farkındayım." Üzerime doğru yürümeye başlayınca bende geri birkaç adım attım en son durduğumda eliyle yüzümü tuttu ve kaldırdı. "Doktor söylesene senin amacın ne?"  Ne demekti bu. Ucu çok açık bir soruydu amacım belliydi ama sen bunu hiçbir zaman bilemeyeceksin...
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD