11.Bölüm

2344 Words
YİĞİT Her şeyin üzerime geldiği sorunların altında kaldığım bir dönemde Zeynep ilerleme kat etmek yerine daha kötü oluyordu. Kaç doktor değişti, kaç yeni çalışan geldi hepsini kaçırdı. Zaten hepsi faydasız işe yaramaz tedaviler uyguluyordu. Azra bu doktorun gözü karaydı, tuttuğunu koparan, Zeynep'e sözünü dinlettiren bir tipti. Üstelik vurulduğumda bile beni tedavi ettirdi tüm sorgulamalarına rağmen. Değişik bir kızdı onda tuhaf bir şeyler sezmeme rağmen hakkında tek kötü bir şey bulamadım. Üstelik kimsesiz bir kızdı. Bizi bırakıp gitmek istediği zamanlarda durdurabildim ama bu şimdilik böyleydi. Bilmemesi gereken çok şey biliyordu ve ona asla güvenmiyordum. Ben babamın pisliklerini temizlemeye çalışırken bir yandan Zeynep'le uğraşmak durumundaydım. Onun hayatını korumak zorundaydım. O gün babam öldüğünde gördüğü şeyler için, bildiği şeyler için hayatta kalması istenmiyordu. Eve hapis hayatı bu şekilde başladı. Mutlu değildim bu durumdan ama dışarı çıktığı an ölecekti. Kaç kez denediler. En son denediklerinde yine başarısız oldular ama vurulan ben oldum. Ölmekten korkmuyordum ama ben ölürsem annem ve kardeşimin yalnız olmasından korkuyordum. Annem senelerce babam tarafından sınandı, üzüldü şimdi Zeynep'in durumu, bende ölürsem kadın mahvolurdu. Azra'nın üst üste gelen işlere yetişememesi nedeni ile eve birde hemşire alma fikri kafamda oluştu beni ameliyat eden o neşeli kız neydi adı... Deren o kızı araştırdım iyiydi oda yıllarca devlet hastanesinde çalışmış ardından özel bir hastanede devam etmiş. Bizimle çalışmayı kabul etmişti. Ortalığın biraz karışması kontrolü kaybettirecek gibi olsa da son anda kontrol altına aldım her şeyi. Aylin Azra'nın beni öpüşüne çıldırdı. Kolundan tuttum çıkardım evden hala delirmiş gibi bağırıyordu. Arabaya geçtik elini tuttum. "Sakin olur musun? Bana bak tamam sakin." "O kız seni öptü." "Yani?" "Ne yanisi? Sana kafayı takan o diğer sürtüklerden birisi." Güldüm. Evet eve gelen birçok doktor, hemşire ile yaşamıştık bu durumu ama çok taktığım bir şey değil. Karşılıksız hisler pek ilgi alanımda değildi. Üstelik Aylin'in kıskandığı kadın kendisine göre sıradan sayılan bir kadındı. Aylin güzeldi. Çok güzeldi. Sarı saçları, bem beyaz tebi, mavi gözleri, uzun boyu ile heykel gibi kadındı. Azra... Azra standart boylarda, kahverengi saçlı, ela gözlü, buğday tenli bir kızdı bir albenisi var mıydı? Beni çeken tek bir albenisi yoktu... dudağına öpücük kondurdum Aylin'in. "O kadar güzelsin ki. Ufak pürüzlere takılmana lüzum yok." Gülümsedi. Gözünden akan yaşı sildim. "Oda çok güzel." "Azra mı?" Kafa salladı. "Gözleri, gülüşü, saçları her şeyiyle tatlı bir kız." Kahkaha attım. "Ben tatlı değil sexy kadınlardan hoşlanıyorum ama." "Ne zaman gidecek?" "Şuan için kalmalı..." Anlıyordum onu öfkeliydi. Kıskançlık yapıyordu her kadın gibi. Kıskanmak kadınların doğasında onlarla bütünleşmiş bir duyguydu. Her şeyi kıskanabiliyorlar bu çok anlamsız geliyordu. Ağlamaktan ve sinirden beyaz teni kızarmış burun ucu bile kızarıktı. "Hadi kahvaltı edelim seninle." Kafa salladı. Onunla kahvaltı ettik sonra onu iş yerine bıraktım kendim çikolatacıya geçtim. Özel spesiyalleri hazırladım sonra küçük bir kutu yaptım ve akşama doğru eve geçmeden Deren'i aldım. Yolda biraz lafladık Azra'ya göre daha konuşkan ve güleçti. İri mas mavi gözleri vardı, kumral saçlı hafif çilleri olan hoş bir kadın. Üstelik cıvıl cıvıl. "Garip hastalar oluyor işte. Yaşlılar ile çok uğraşıyoruz ama olsun mesleğin bir parçası." "Azra ile yakın mısın?" "Yoo o kimse ile yakın değildir ben onunla hep hastane içinde muhabbet içinde oldum. Kaç kez kahve içelim, yemek yiyelim dediğimde kabul etmedi. Soğuk bir tarafı var ama iyi birisidir." "Çok zıtsınız siz. Onun aksine neşelisin." Kıkırdadı. Bu hali beni de güldürdü. "Siz hep size benzeyen insanlar ile mi takılırsınız?" "Efendim." Neşeyle bana bakan gözleriyle anlatmaya başladı. "Mesela ben şöyle düşünüyorum. Hayat bir kır bahçesi gibi ve o bahçede binbir çeşit çiçek var. Kimi papatya, kimi kaktüs, kimi gül. Birine çok su vermen gerek, diğerine az, birisi güneş görerek yaşar diğeri karanlık sever ama buna rağmen bir şekilde aynı yerde büyürler. Aslında hepsi çiçek ama hepsi farklı bakım ister." Kızı hemşire diye aldık içinden filozof çıktı. Bakış açısına göre değişirdi aslında. Eve geldiğimizde Deren odasında yerleşirken biz benim odada Azra ile konuşuyorduk köşeye sıkıştırdım onu. "Doktor söylesene senin amacın ne?" Yutkundu gözlerini benden kaçırdı ve ne diyeceğini bilmez bir tavırla kafasını önüne eğdi. "Amacım işimi yapmak. Bir daha haddimi aşmayacağım." Ben bu kadar büyütmemiştim bu meseleyi öptüyse öptü. Tek bir şey bile hissetmediğim anlamsız bir eyleme takılıp kalmanın bir anlamı yoktu. Yanımda getirdiğim küçük kutuyu aldım ve ona uzattım kafasını kaldırdı ve baktı. "Ne bu?" "Çikolata senin için." Yüzü kızardı hafiften. "Sizi öptüğüm için çikolata mı aldınız?" Bu kez gür bir kahkaha attım şaka gibiydi bu kız beni öptüğü için neden çikolata alayım ona? "Teşekkür amaçlı doktor yaptıkların ve fedakarlıkların için. Şu öpüşme olayını unut gitsin artık. Aylin zor sakinleşti bir daha ki sefer bu kadar kolay kurtulamazsın." Gülümsedi. "Teşekkürler." Dedi kutuyu alıp gitti. O gidince bende Zeynep'in yanına gittim. Beni görünce gülümsedi. "Abi." Yanına geçtim ayağını alçıda gördükçe üzülüyordum. Yüzüne dokundum. Solgun, yorgun yüzüne önceden parlardı kardeşimin yüzü, gülerdi her daim kahkahası doldururdu evi. "Ağrın var mı?" Omuz silkti. "Hissetmiyorum bile. Aylin nasıl delirdi mi?" Bunu gülerek söylüyordu ortalık karıştırmaktan keyif alıyordu. Evin içinde kaldıkça kaostan beslenir bir kız oldu. "Evet ama sakinleşti. Neden yaptın bunu?" "Azra için. Sana aşık olursa ölebilir biliyorsun değil mi?" "Zeynep." "Zaten sevgisiz kalbine onu sığdırmazsın. O kızı üzersin." "Merak etme doktorunla işim olmaz. Üzmem onu." "Her şeyi biliyor ama sana toz kondurmuyor. Gözünü iyi boyamışsın abicim." Kaşlarımı çattım hem beni bu kadar sevip hem bana bu kadar nefret dolu olması. "Uyuşturucu kaçırdığını biliyor." "Zeynep! Uyuşturucu kaçıran ben değilim kes şunu. Yapma artık. Unut. Tut şu çeneni o kıza her şeyi söyleyince ne olacak? Söylesene? Ya beni hapse tıktırırsa" "Bilmem birilerine anlatmak hoşuma gidiyor. Rahatlıyorum." Yüzüne dokundum. Öfkeli bakıyordu ama kırgındı. Her şeye rağmen canımın parçasıydı o benim. "Senin için didiniyorum sana zarar gelmesin diye, annem üzülmesin diye. O doktor babamızın kızı değil ona güvenemezsin." Kahkaha attı. "Abicim ben o kıza zaten hiç güvenmiyorum ki." "Ne demek o seviyorsun ama." Kafa salladı. "Evet bana karşı iyi gerçekten tedavi ediyor ama onda bir şey var işte bilmiyorum." Kendi halinde sıradan bir doktordu. Zeynep herkese şüpheci yaklaşıyordu sadece. Yüzüne minik bir öpücük kondurdum kokusunu çektim içime. Küçükken de onu koklayarak öpmeyi çok severdim. Minicik bir bebekken annem kucağıma bu senin kardeşin diye verdiğinde o minik suratını koklayarak öpmüştüm, küçük ellerini sevmiştim. O benim kardeşimdi ve ben onu ömrümün sonuna kadar koruyacaktım. "Zeynep'im güzelim benim bir gün yine abi kardeş birlikte sahilde yürüyeceğiz, yeniden kahvaltılara gideceğiz ve yine ben seni erkek arkadaşlarınla gittiğinde mekanda darlayıp karşılaşmış gibi yaparak sinir edeceğim. Söz veriyorum sana bu normal hayatını geri vereceğim." Ağlamaya başladı o an sarıldı. Hıçkıra hıçkıra ağladı. "Çok korkuyorum abi bu evde yaşlanıp ölmekten korkuyorum." Tam o sıra odanın kapısı açıldı. "Zeynep abin çikolata getirmiş bu bademliler efsane sana da..." Tam o an bizi fark etti. "Pardon ben birden daldım." Zeynep akan yaşları sildi. "Çikolata mı o? Kardeşin dururken acımasız doktoruma mı çikolata var." Gülümsedim. “Sana son getirdiklerimin hiç birini yememiştin.” Azra kıkırdadı. "Aşk olsun Zeynep. Üstelik bunları yememek için dolu olmak gerekir." Kutuyu uzattı Zeynep'e. Dudağının kenarında çikolata kalmış parmaklarında kalan çikolataları yalıyordu. "Baya sevdin herhalde." "Ya bunlar çok başka bayılıyorum." "Afiyet olsun." Ellerini temizleyip Zeynep'in başına geçti komidinin başındaki ilaçları uzattı. "Ağrın var mı? Yemekten önce al bunları yemek sonrası ağrı kesicini alırsın. Biraz düzgün beslenmen için Safiye Hanım'a söyledim, ilik suyu kaynattılar." Zeynep'e baktım o an o güzel suratını buruşturdu sevmezdi bu tarz şeyle rama tanıdığım Azra onu bile başarırdı. "İğrenç bir şey asla içmem." "İçer misin diye sormadım Zeynep, yemekten sonra terapiye çıkacağım." Bana döndü. "Terapinin akışı açısından dinlemeyi sonraya bırakır mısınız?" Anlamamıştım ne dediğini. "Pardon?" "Odaya her seferinde damlamanız olayından bahsediyorum. Şu ses ve görüntü alan kamera." Zeynep'e döndüm o an suratındaki muzur gülümseme ile omuz silkti bu kız inada böyle davranıyordu. Azra'ya döndüm her geçen gün şüphelenmesi için daha başka sebepler var. Hiç çaktırmadım burnumdan kıl aldırmaya niyetim yoktu. "Olur terapi bitince söyle o zaman dinlerim." Bu tavrım onun sinirini bozmuştu. Gözlerini devirdi. Odada çıkarken içinden mırıldanıyordu. Zeynep'in yüzüne öpücük kondurup bende çıktım odadan. Aşağı annemin yanına indim hemen yanıma geldi. "Aylin nasıl? Sakinleşti mi?" Kafa salladım. "Evladım ne yapıyorsun sen? Bak kızı üzme." "Üzmüyorum anne. Çocuk değilim ben. Hallettik, Zeynep'in halt yemesi." Derin bir of çekti annem yaşadıklarının altında kalıyordu oda artık yoruyordu bu olanlar onu yüzüne dokundum hemen elime öpücük kondurdu. "Oğlum." "Annem." "O doktor kızın günahına girme, iyiliği dokundu bize. O olmasa sende, Zeynep'te." Devamını getirmedim anneme. "Merak etme doktorla işim yok. Konuştuk unuttuk gitti. Deren ile tanıştın mı?" "Oğlum şaşırdın mı? Kızı daha önce gördüm ya lafı değiştirmeye çalışma." Güldüm anneler asla yemez doğru buradan yırtamayacağım derken Deren girdi içeriye. "Merhabalar." "Merhaba kızım nasılsın?" "İyiyim siz nasılsınız?" "Çok şükür." Azra'da gelince sofraya geçtik. Derin bir sessizlik vardı, kimse konuşmuyor. En konuşabilme ihtimali olan Deren'e soru yönelttim. "Eee Deren senin ailen nerede?" Kafasını önüne eğdi. "Görüşmüyorum ailem ile. Yurtdışındalar. Halam büyüttü beni." "Aaa kötü bir şey mi oldu?" "Tercih etmiyorum. Ailem hakkında konuşmaktan hoşlanmam." Bende nerede gizemliler var onları bulup getirdim resmen. Kafa salladım. "Sende Azra gibi arkadaş edinmekten korkanlardan mısın?" Kıkırdadı. "Ben felaket arkadaş canlısıyım. Arkadaş olmayı beceremediğim tek kişi Azra sanırım." Gülümsedi Azra sonra Deren devam etti. "Hastanede herkesle aram çok iyiydi bir ev arkadaşım vardı hatta ama tayini çıkınca o gitti maalesef." "Anladım. Ağrı'da çalışmışsın bir süre." Kafa salladı. "Evet zorunlu görevimi yaptım orada ama daha sonra Bitlis, Tunceli gibi yerlerde de çalıştım. Maalesef sağlık, eğitim onlar için bize olduğu kadar kolay ve ulaşılır değil." Doğru. Ne güzel yardımsever insanları her daim sevmişimdir. "Ne hoş harika bir ekip olup kardeşimi elbirliği ile iyileştireceksiniz." Kocaman gülümsemesi ile kafa salladı Deren. "Tabi elimizden geleni yaparız. Azra zaten psikiyatrist dalında da oldukça iyi." "Azra her konuda iyi." Bana bakıp minik bir tebessüm gönderdi sadece. Durgundu ve neden böyle olduğunu bilmiyordum. Tam o sıra telefonum çaldı. "Efendim." "Yiğit Bey sevkiyat sırasında bir sıkıntı çıkmış. Araçlar durdurulmuş. O adamlar..." "Anladım." Telefonda fazla detaya gerek yoktu. "Konum gönder." "Gönderiyorum hemen." Ağzıma son lokmamı attım. "Benim çıkmam gerek." "Nereye evladım?" "Aylin'in yanına gideceğim anne." Kafa salladı. "Selam söyle uğrayın dönüşte kahve içeriz." Kafa salladım. Hızlıca üç dört adamla verilen konuma doğru yol aldık. Bu kez değildi. Bu kez malları değiştirip kendi istediklerini yapamayacaklardı. Bu tongaya iki kez düştüm ama bu kez olmayacaktı. Olabildiğinin en hızlısı gittik verilen konuma. Bizim çikolataların gideceği araç önünde bir sürü adam. Arabadan indiğim an bir silah sesi yayıldı etrafa daha sonra "İstihbarat. Basıldık." Kelimesini duydum. Herkes ateş açmış ortalık biranda savaş meydanına dönmüştü. Aracın arka kısmına geçip kendi silahımla kendimi koruma pozisyonuna aldım. Karşı tarafın adamları istihbarat olduğu söylenen tarafa ateş açamaya devam ederken bir kadın vuruldu omzundan tam geri çekilecekken bir kurşun daha alınca yere düştü kalbine ya da kalbinin altına denk gelmiş gibiydi. Kimse durmuyordu deli gibi ateş ediliyorken adamlarıma. "Kimse ateş etmesin sakın ateş etmeyin polis olabilirler. Ateş edilmeyecek! Kesin hemen." Kadının vurulmasının öfkesiyle iki elindeki silahları delirmişçesine etrafa savuran adam da vurularak yere düştü. İstihbarat dedikleri taraftan iki kişi vurulmuştu. Çok yanlış şeyler dönüyordu. Çikolataları, sevkiyatı her şeyi boşverip arabaya binip uzaklaştım oradan. Bugün burada olan şeyler kötü şeylerin habercisiydi. AZRA Yiğit'de gidince Zeynep'in kontrollerini yapıp odama çekildim. Öyle bom boş tavanı izlerken çalan telefon ile dağıldı dikkatim. Rasim Amca arıyordu, bu saatte neden? Şüphe çekmeyecek bir tonda açtım. "Dedem." "Azra kızım." "Ne oldu? İyi misin?" "Kızım gelebilir misin? Düştüm biraz kötü gibiyim. Bir baksan bana." "Gelirim." Kötü bir şey oldu kesin kötü bir şey oldu. Bu saatte beni durduk yere çağırmazdı. "Gelirken sana yardım edecek birisi varsa kızım tek başına hak edemezsin şimdi ben çanağı kırdım galiba." Deren'de gelsin demek istiyor. "Tamam dedem." Telefonu kapadım Yiğit'i aradım. "Dinliyorum doktor." "Yiğit Bey dedem, yani benim manevi bir dedem var düşmüş yardıma ihtiyacı var bir bakmam gerekecek. Oturup kalkması sıkıntıymış yanında birisi daha gelirse dedi Deren ile bir uğrayıp baksam. Yaşlı kendisi ilgilenecek kimse yok." "Olur eve dönüyorum bende. Zeynep uyudu mu?" "Ağrı kesici yaptım ağrısı vardı. Uyuyor. Bir sıkıntı yok." "Tamamdır. Bir şey lazım olursa haber verin." "Olur." Telefonu kapatıp Deren'in odasına daldım. "Ne oluyor Azra?" "Dedem düşmüş yardıma ihtiyacı var gelir misin benimle?" Yüzü buz kesti. O an oda kötü bir şey olduğunu anladı. Baktı bana göre daha duygusaldı duygularını belli ederdi. Kolay ağlardı. "Deren hadi." Kafa salladı. Hızlıca çıktık evden. Yolda kafamda türlü senaryolar kurdum ne olmuş olabilir? Ne oldu? "Ne oldu acaba? Serdar'ı mı arasam?" "Kimseyi arama Deren Rasim amca çağırdı işte demek ki haber ondan gelecek." "Bu saatte hayırlı haber gelmeyeceği çok belli." "Belki olumlu bir gelişme olmuştur, hemen bilelim istemişlerdir. Kötü düşünme." En iyi ihtimalleri düşünmek istiyordum. Yarım saatlik yol bana üç saat gibi geldi. Rasim Amcanın evinin önüne geldiğimde hızlıca indim arabadan. Evin anahtarı vardı hemen kapıyı açıp içeri girdim koltukta oturuyordu Rasim Amca bizi görünce ayaklandı. "Kızlar." Deren ağlamaklı bir tonla "Bugün bir operasyon yapıldı?" "Ne operasyonu? Bilgimiz yok. Neden?" "Yiğit ve diğer tarafın adamları sevkiyat için buluşmuş bugün. Sanırım içi uyuşturucu dolu çikolatalara olay yerinde baskın yapılacaktı. Biranda çatışma çıkmış. Çatışma sırasında." Önce bana baktı sonra Deren'e, Deren dokunsalar ağlayacak modundaydı. "Deren salak salak triplere girme belli ki operasyon başarılı geçmiş. Yakaladılar mı Yiğitleri, umarım en sonunda pisliklerini yüzüne vuracağımız deliller elde edilmiştir." Rasim Amca tüm soğukkanlılığı ile. "Pınar vurulmuş, önce omzundan sonra kalbinden..." Nefesim kesildi o an. Dişlerimi sıktım çenemde hissettiğim o baskı ile gıcırdadı dişlerim. "Ardından Volkan..." Volkan deyince Deren bir hıçkırık kopardı bile. Ellerimi yumruk gibi kapamış tüm gücümle sıkıyordum. Tırnaklarım avuç içime batıyor acısını hissetmiyordum bile. "Pınar olay yerinde hayatını kaybetmiş Volkan yoğun bakımda. Durumu kritik." Deren artık tamamen ağlamaya başladı. "Başımız sağ olsun. Volkan'ın durumu da ağır. Bilginiz olsun." "Kim vurmuş?" diyebildim. "Kimin vurduğu belli değil Yiğit ve adamları, karşı tarafta başka adamlar onların kurşunları arasında kalmışlar." Kafa salladım. Ağlayan Deren'e baktım. Konuşmak istiyorum ama sanki dilim tutuldu. O an gözümde Pınar'ın yüzü belirdi. Biblo gibi o pürüzsüz yüzü, kızıl saçları, kahverengi gözleri o yanağındaki bir iki küçük çil, gülen yüzü. O yetimhanede tanıdığım günden beri birlikte büyüdüğüm, savaştığım o kız öldü bizi abi gibi koruyan adam ölümle burun buruna. Derin bir nefes aldım. Ağlamayacaktım, ağlayamam... "Hadi Deren." Bana baktı. "Ne? Nereye?" "Eve dönüyoruz." Tüm gücüyle beni itekledi. "Duymadın mı Pınar ölmüş. Ev arkadaşın olan, birlikte operasyonlara çıktığın kadın artık yok." Hayır şimdi değil Azra güçsüzlüğün sırası değil ağlamayacaksın ağlamaman gerek. Ağlamak bir şeyi çözmezdi ben o Yiğit ve ailesini ve bu işle bağlantılı herkesin hayatını altüst ederek ödetecektim bunun bedelini. Bizden birini çalmanın bedeli ağır olacaktı.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD