15.Bölüm

2072 Words
Serdar arabayı çalıştırıp evden uzaklaşmaya başlayınca birbirimize bakıp kahkaha attık. Evet başardık mı? Oldu mu şimdi? Benim için endişelendi. Korktu. "Şimdi ki aşama ne olacak?" "Şimdi ki aşama biraz benim rol yeteneğime bağlı onu da izle ve gör." "Azra inşallah işe yarar." "İşimi sağlama alırım ben bilirsin. İşe yarayacak. Kesinlikle yarayacak." Kafa salladım.Yüzüme dokundu. "Sen iyi misin peki. Her şey üst üste geldi." Geri çektim kendimi kafa salladım. "İyiyim odaklandığım tek şey bu operasyon. Tek şey görevimizi iyi yapmak olmalı. Başkanı hayal kırıklığına uğratmak istemem." Kafa salladı cevap vermedi. Tutuklanmam ve sorguya çekilecek olmam Yiğit'i korkutacaktı eh benim gibi sıradan bir doktor kızda çok korkacak ve ne yapacağını bilemeyecekti. Yeterince korkmuş sorguda sarsılmış biz kızı kimse gözden çıkarmak istemezdi. Ama sorguda ne pahasına olursa olsun onu satmayan bir kadın olacaktı. Karakola gelince sorgu odasına girip görüntülü görüşme ile başkana bağlandık. "Azra sana güvendim ve Serdar'a onay verdim ama bu başına buyrukluğun operasyonu tehlikeye atarsa seni bu operasyondan alacağım bilgin olsun." "Başkanım size yemin ederim her şeyi istediğiniz gibi yapacağım. Düşünmeden karar vermem biliyorsunuz her şeyi en ince ayrıntısına kadar düşündüm. Bu yaptığım şey işin seyrini değiştirecek ve inanın çok daha iyi oldu. İşim hızlanacak. Amacıma ulaşmanın kısa yolu." Kafa salladı. Adam evden çıktı avukatı almış yanına gelecek şimdi biliyorsun ki kendini suçlattırdın nasıl aklayacaksın peki. "Beni aklayacak şey Yiğit ve gücü olacak sizde ona ve kanıtlara inanmış gibi yapacaksınız başkanım. Beni en fazla 24 saat tutabilirsiniz sonrası denetimli serbestlik." Hoşuna gitmişti aslında gülümsedi. Bana bir yandan güvense de bir yanı bu işin hala uzamış olmasına öfkeliydi ve şüphe duyuyordu. Başkan ile yapılan görüşmeyi sonlandırdık ben bir saat kadar kaldım burada sonra yanıma avukatım gelecekti. Ağlamış bir kız korkmuş ve çaresiz bir kadın olmalıydım. İçeriye iyi giyinimli elinde deri çantası olan bir adam girdi. Bana baktı. "Azra Hanım ben avukatınız İhsan Çetin." Kafa salladım. Gözümden akan yaşları sildim. Serdar ve yanında bir polis memuru daha vardı. "Ağlamanız bittiyse ve avukatınızda geldiğine göre konuşmaya başlayabiliriz Azra Tekin." Kafamı eğdim kaldırmıyordum. "Yiğit Beyoğlun'un evinde ne yapıyorsun?" "Doktorum ben sadece bir doktor. Kardeşi için oradaydım." Bana doğru eğildi. "Sadece kardeşi için mi?" Kafa salladım. "Yiğit Beyoğlu vurulduğunda onu ameliyat etmedin yani?" Korkmuş ve şaşırmış bir ifade ile avukata döndüm yüzüyle inkar et dercesine mimik yaptı. Telaşlı bir hareketle. "Hayır asla." "Kanıtlarımız var Azra hastaneden ekip çağırmışsın devlete ait doktorları özel ve yasadışı bir ameliyat için kullanmışsın." "Ben yasadışı bir ameliyat yapmadım... Sadece." O an sertçe elini masaya vurdu. Bense korkmuş gibi bir çığlık atıp ağlamaya devam ettim. Serdar öfkeli polisi çok iyi oynuyordu bense korkak bir kızı. Avukatım araya girdi. "Müvekkilimi korkutuyorsunuz. Elinizde yaptığınız suçlamalara dair kanıt var mı?" Diğer kıza döndü Serdar kız elindeki dosyaları açtı. "3 adet sağlıkçı 2 ay önce esrarengiz bir şekilde hastaneye ait olan ameliyat gereçleri ile çıkıyor ve 8 saate yakın süre boyunca gelmiyorlar. Kamera takipleri ve izler bizi Yiğit Beyoğlu'nun evine götürüyor." "Evde ameliyat olduğunu düşündüren nedir? Bir kanıt var mı?" "O gün bir çatışma olmuş civar evlerden duyanlar olmuş." Avukat güldü. "Miş muşla mı tutukladınız? O gün çatışma olduğuna dair bir görüntü varsa çıkarın, Azra Hanım’ın ameliyat yaptığına dair kanıt varsa çıkarın veya o doktorların Yiğit Bey'in evine girerken çekilmiş görüntüler varsa çıkarın." "Şuan evinde çalışan Hemşire Deren oda o gün oradaymış şansa bakın ki kısa süre sonra oda o evde işe başlamış." "Kendisi Azra Hanım'ın hastaneden iş arkadaşı iyi bir referans ile Yiğit Beyoğlu'na önerildi ve kabul edildi." Kahkaha attı Serdar yalanlara karnım tok dercesine bana eğildi. "Diploman yanacak, mesleğini yapamayacaksın ve bir ucube gibi yaşayacaksın kim için? Bir suçluyu mu koruyorsun?" "Ben kimseyi korumuyorum o evde çalıştığım süre boyunca yasadışı tek bir iş olmadı bende yapmadım. Sadece Yiğit Bey'in kardeşine doktorluk yapıyorum başka bir şey ile alakam yok." İyice yanaştı bana Serdar ile yakınlığımız ona bu kadar yakın olup sanki onu tanımıyor gibi davranmak ondan korkmuş gibi rol yapmak. Kulağıma doğru eğildi ılık nefesi değdi kulağıma. "Tüm kanıtları topladığımda seni o deliğe ben sokacağım Azra. Türk polisini kandırmak ne demek öğreneceksin. O diploman ve ettiğin yemin her şey boşa." Ağlamam çoğaldı avukat beni sakinleştirmeye çalışıyordu. Kafamı kaldırdım Serdar'a baktım. "Su içebilir miyim?" "Ne?" "Su." Baktı baktı ve kafa salladı kapıyı açtı. "Su gönderin buraya." Birkaç dakika içinde pet şişede su geldi bana uzattı titreyen ellerimle kapağı açmakta zorlanıyordum Serdar uzandı açtı ve geri verdi. "Bu kadar korkuyorsun neden o adamı savunuyorsun?" Suyu içtim derin bir nefes aldım. "Bir şey biliyor olsaydım sizinle paylaşırdım. Kafa salladı. Avukata baktı. "Bugün burada nezarethanede kalacak." "Ama." "Ben ne dediysem o istediğimiz kanıtlar elimize gelmez ise defolup gidersiniz ama gelirse doktor hanıma eşlik edeceğim yeni yerinde." Kollarımı kelepçeledikleri an. "Hayır istemiyorum bırak yapmayın ben suçlu değilim lütfen. Çıkarın bunları. Ben bir şey yapmadım." İki polis kolumdan tuttu beni çıkardı Yiğit beni görünce ayaklandı yanıma geldi. Ben ağlıyordum. "Yiğit." "Azra iyi misin? Ağlama tamam sakin ol." Avukata baktı. "Neden kelepçeli?" "Yiğit Bey bugün tutuklu." Öfkeyle bağırdı avukata. "Kes sesini salak herif." Bana baktı akan yaşı sildi. "Korkma tamam mı sakin ol bir şey olmayacak sabah buradan birlikte çıkacağız." Olur olur korkmam. Aptal. Adeta korkudan titrer gibi yaptım. Ardı ardına akıttım yaşları. Yardım dilendim ondan. çaresiz ve korkan bir kadındım. Yiğit için hapis yatmayı da göze alacak kadar cesurdum. Bana doğru birkaç adım atıp bir şeyler söyledi açıkçası çok umurumda değildi sadece ağlıyor ve yardım istiyordum "Ben istemiyorum kelepçe taktılar ben suçlu değilim beni nezarethaneye atacaklar Yiğit... Korkuyorum." "Korkma sabaha kadar buradayım söz." Bak sen bekleyecek miydi cidden? Beklesin bakalım. Biraz da o korksun o düşünsün. Çaresizlik neymiş yaşasın. Zırp pırt karar değiştirmemesi gerektiğini anlasın. Beni gözden çıkaramayacağını anlasın. Ben onun gel dediğinde gelecek git dediğinde gidecek değildim. Kartlar benim elimdeydi ve bu kez ben dağıtacaktım kartarı. “Beni çıkar buradan Yiğit. Çok korkuyorum. Çok…” Yiğit'ten uzaklaştım nezarethane kapısı açıldı Serdar bana yaklaştı. Gülümsedim ona zafer kazanmışcasına "Aç mısın canım ne göndereyim sana?" "Şu bizim köfteciden köfte süper olur. Yanına ayran ama açık olsun." Göz kırptı. Ben ayaklarımı uzattım nezarethanede tektim ta ki on dakikanın sonunda bir kadın geldi. Giyimi ve tavrından anladığım kadarıyla hayat kadınıydı öfkeliydi ve küfür ediyordu. Bana baktı. "Bebek yüzlü bir masum kız ayol senin ne işin var burada?" "Ben suçlu değilim boş yere attılar beni." "Tabi anam tabi hep öyle olur zaten." Cevap vermedim. "Bu şerefsiz polislerde beni boş yere attılar." "Neden?" "Dallamanın biri beni taciz etti bende kafasında şişe kırdım sonuç olarak buradayım." Kıkırdadım. Ne denir ki bazen insanlar kendi adaletini sağlayınca iç huzura daha çabuk erişiyor. "Ne gülüyorsun kız zilli." "Eh haklıymışsınız aslında." "Gel de onu bu dalkavuklara anlat nasılsa hayat kadını diye beni tıktılar. Adaletine limon sıktığımın dünyası." O sıra Serdar elinde köfteler ile geldi başka birini görünce yanımda şaşırdı yan taraftaki memura döndü. "Bu kata başka kimse gelmeyecek demedim mi aşağıdaki nezarethaneye." "Bak ya orospuyuz diye ayrıştırıldık birde." Döndüm. "Ne alakası var olur mu hiç ben aslında tehlikeli suçluyum onların gözünde sana zarar veririm diyedir." Yanımıza geldi. Elindeki köftelerin kokusu geldi buram buram. "Of anam ne güzel koktu be." Gülümsedim. "Polis bey iki kadın açken bize eziyet etmezsiniz değil mi?" Kaşlarını çattı birlikte yeriz hayalleri suya düşmüştü poşetleri uzattı biz hızla açıp yemeye koyulduk. Adının Nilgün olduğunu öğrendiğim kadınla saatlerce sohbet ettik tanımadığım kişiler ile sohbet etmek en sevdiğim şeydi. Sonra birkaç saat uyumuşum bir yatak rahatlığı yoktu ama bundan daha rahatsız yerlerde de uyumuşluğum vardı. Hatta günlerce uykusuz kaldığımda. Sabah olunca Serdar kapıyı açtı "Azra Tekin." Kalktım hemen. "Serbestsiniz." Gülümsedim. O sıra Nilgün. "Eee peki ben." "Sen davaya çıkarılacaksın adam senden şikayetçi." "Ulan o dallama beni taciz etti." Serdar onu duymazdan geldi yukarı çıkarken kolundan tuttum. "Kim adam şikayetçi olan kişi?" "İfade verdi bırakacağız birazdan kadın mahkemeye çıkacak." "Adamı ben bir göreyim çıkmadan." "Azra." "Serdar..." Tek kelime etmedi kafa salladı arka kapıdan sorgu odasına geçtim adamı getirdiler. "Sedat Tokgöz." Kafa salladı. "Benim." "4 suç kaydın var. 3ü taciz..." "Ben... Ne alaka ben şuan mağdur edildim kadın kafamı yardı." Eğildim. "Ulan bana bak sen dün kadını taciz ettin diye yarmış kafanı." "Orospunun lafına mı inanıyorsunuz." Suratının ortasına bir yumruk çaktım acıyla elini burnuna götürdü. "Ahh burnum." Akan kana bakarken öfkeyle bağırdı. "Bu şerefsiz madem kadından şikayetçi daha önceki suçları araştırılsın ve hakkında suç duyurusu yapılsın. Neden salınmış? Neden hala dışarıda?" "Hayır yapmayın etmeyin benim ne günahım var." "Kadının ne günahı var lan şikayetini geri çek." Korkmuştu ve hapise girmek istemiyordu kafa salladı. Vazgeçtiğine air evrakları imzalattım ve çıktım. Serdar kolumu tuttu. "Sen insanlarla bağ mı kuruyorsun artık kadınla sabaha kadar kaldın ve merhamet mi ettin?" "Ben onunla bağ kurmadım ben onun devlete olan inancını kazandırdım. Devlet adaletli olanın yanındadır Serdar, haklının, mağdurun. O kadın hayat kadını da olsa taciz edildi kendini koruması gerekti ve korudu bu bir bağ meselesi değil görev. Sana bana en başta öğretilen neydi. Doğru olanı yap. Bugün doğru olanı yapmasaydım devletin polisi ve adaleti kadının gözünde değersiz olacaktı. Buna müsaade edemeyiz." "İyi de başkan böyle sorguya koşulsuz girdiğini duyarsa. Biliyorsun senin kimliğin gizli öylece insanları sorgulayamazsın. Yasak. Sen çeşit çeşit kılığa girip insanların hayatına sızıyorsun Azra bu meraklı polis hallerin sıkıntıya sokar bizi." "Evet bu aramızda ufak bir sır kalsın o halde." Birlikte Yiğit'in yanına gittik benim ağlamaktan şişmiş gözlerim, solgun tenim ve korkmuş halim hemen yanıma geldi. "Tamam bitti bak çıkıyoruz. Eve gidiyoruz" Cevap vermedim koluma girdi birlikte çıkacakken Serdar'ın. "Şimdilik kanıt yetersizliğinden gidiyorsun ama ilk kanıtta yeniden burada olacaksın Azra." Cevap vermedim arabaya geçtik birlikte bana arı ardına sorular soruyordu. "Aç mısın? Yemek ister misin? İyi misin? Sana bir şey yaptılar mı?" "Eve gidelim." Tek kelime etmediğim gibi yol boyunca ağladım ve titredim korkmuş mahvolmuş gözükme en güzeliydi. Eve gidince yanıma Birsen Hanım koştu önce ama konuşmadım onunla Deren sadece bakıyordu bir şeyler olduğunu anlamış ama çözememişti. Odama çıktım dolaptan bavulu alıp eşyaları doldurmaya başladım Yiğit geldi. "Ne yapıyorsun?" "Gidiyorum." "Nereye?" "Zaten kovulmuştum öne çektim." "Hayır kovulmadın tamam mı unut gitsin. Gel bir kahve içelim." "İstemiyorum tamam mı rahat bırak gidiyorum. Sen ve ailenle daha fazla kalmayacağım. Bitti. Dün gece neler yaşadım biliyor musun? Aç bıraktılar beni bir hayat kadını ile sabaha kadar acaba bana bir şey yapar mı korkusu ile kaldım. Tehdit edildim mesleğimi elimden almaları ile tehdit ettiler." Elimi tutmak istedi müsaade etmedim. Korkmuş çaresiz bir kız gibi gözyaşı döktüm. İçim sökülene kadar ağladım bana şefkatle bakan gözlerine kırgın bakışlarımı gönderdim. Kovma fikri çoktan rafa kaldırılmıştı ama öyle kolay pes etmek yoktu benden hemen vazgeçmemesi gerektiğini anlayacaktı. "Senin hayatın ve bilinmezliklerin bana göre değil." "Haklısın tamam bir daha aynıları olmaz. Konuşmamışsın Azra yerinde başka birisi olsa korkar satardı bizi ama sen sustun inkar ettin. Sana artık güveniyorum." "Bana güvenmen için bunları mı yaşamam gerekti? Ne kadar korktum ne kadar çaresiz kaldım biliyor musun?" Yüzüme dokundu akan birkaç damlayı parmağıyla sildi yanıma yanaştı. "Gitme." "Gitmeliyim." "Gitme..." "Anlamıyorsun bu karanlığın içinde seni sevmekten korkuyorum. Bu karanlığın içinde seni severken o karanlığı da sevmekten korkuyorum. Kendi karanlığımın olmasından korkuyorum. Hapsolmaktan korkuyorum. Bir daha o aydınlığa çıkamamaktan korkuyorum. Yiğit Beyoğlu ben senin karanlığının parçası olmaktan korkuyorum." Öfkelendi. Sağa sola adımlar attı bir şeyler mırıldandı sonra yanıma geldi. "Mahvedeceğim onları. Ne yaptılar sana. Kim sizi ifşalamış o doktorlar mı. Hayır Azra korkma sana zarar gelmesine asla izin vermem." "Gelgitlerin kararsızlıkların içinde savrulamam. Ben kahretsin ki seni sevdim. Nasıl oldu neden oldu bilmiyorum ama ben karanlık bir adamı sevdim ve mesleğim pahasına dün sustum. Hayatımda ilk kez nezarethanede yattım. Bu hayat tarzı bana göre değil. Susmamam lazımdı, her şeyi anlatmalıydım ama yapamadım. Sen beni zayıflattın…" "Kalman için ne yapmam gerek? Söyle." "Neden kalayım. Söylesene neden kalmamı istiyorsun." "Sana güveniyorum." Kıkırdadım gözümden akan yaşları sildim. Bavulun fermuarını çektim derin bir nefes alıp ona doğru bir adım attım yanağına minik bir öpücük kondurdum. "Söyleyeceğin cümleleri saklayamazsın. Onları içinde tutup söylememen bir fayda sağlamaz. Bana güvenmen bir şey ifade etmiyor. Sen zaten beni bir kez kovdun; artık ben sana güvenmiyorum." Bavulumu aldım kapıyı açtım ve çıktım peşimden gelip bir şeyler demeye başladı ama duymazdan geldim. Umurumda değildi. Şuan işler tam da istediğim gibi gidiyordu. Zeynep çıktı odasından. "Azra nasılsın? Nereye?" "Gidiyorum. Hoşcakal Zeynep" "Hayır. Abi hayır bir şey yap gidemez. Lütfen." Elimden tuttu Yiğit geri çektim. Akan gözyaşlarım ve çaresizliğimle indim merdivenlerden. Birsen Hanımla göz göze geldiğimizde ağlamaklı yüz ifadesi ile bana bakıyordu. Yanıma geldi yüzüme dokundu. Teninin elinin sıcaklığı geçti o an yüzüme sanki, güzel bir koku doldu burnuma. Titreyen sesiyle bana "Hakkını helal et seni üzdük, ağlattık seni hak etmiyoruz kızım. Başın daha fazla belaya girmesin. Gitmen en doğrusu." Gülümsedi bana bir şey diyemedim şaşkındım. Arkamdan bağıran Zeynep, kafamda bana bir şeyler anlatmaya çalışan Yiğit'in uğultusu ile çıktım evden. Bir süre bu evden uzaklaşmam herkes için hayırlı olacaktı.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD