16.Bölüm

1716 Words
Kendi yaşadığım eve girince derin bir nefes aldım. Bu evde kızlarla içtiğimiz kahveler geldi aklıma. Pınar geldi... Uzaklaşmam iyiydi bu sırada onların katilini bulup belki içimi bir nebze rahatlatırdım. Kahve makinesini çalıştırdım o çalışırken üzerime rahat bir şeyler geçirdim. Fincanıma kahve alıp kendimi koltuğa bıraktım. Birsen hanım neden bu kadar düşünceliydi? Gerçekten beni mi düşünüyordu? Bu anlamsızdı kendi çocuğunu düşünmesi gerekti ben onun neyiydim ki? Koşulsuz ilgi, sevgi ve şefkat güven vermiyordu. Bu kadar düşünce ağırdı bana düşünmek yükümü arttırıyordu, bir şeyler yaptım ama eğer elime yüzüme bulaştırırsam başkanın gözünden düşerim. Evde diğer sakladığım telefonu çıkardım Serdar'ı aradım. "Canım." "Nasılsın Serdar." "Nöbetteyim ne olsun sen ne yaptın çıktın mı o evden?" "Evet şimdilik. Deren kalsın bakalım. Nasılsa o adam eninde sonunda beni döndürmek için gelecek." "Ya gelmezse." Gelmezse ihtimalini düşünmek bile sinirimi bozuyordu. Gelecekti ama gelmek zorundaydı. "Şu gözaltında olan adamdan bir şey çıktı mı?" "Evet yarın birini daha sorguya alacağız. Bir isim verdi." "Saat kaçta?" "Gelecek misin?" "Tabiki. Kaçıramam." "Ararım sabah. Şimdi kapatmam lazım görüşürüz." Telefonu kapadım. Koltuğa cenin pozisyonunda yattım gözlerimi kapadım. Eğitimdeki ilk anlarımızı düşündüm. Bir keresinde Pınar eğitimde çok zorlanıp çıkmak istediğinde Volkan her zamanki gibi abilik yapıp motive etmişti onu sonra oradan bizi kokoreç yemeye götürdü hayatımda ilk kez orada onlarla yemiştim onu. Güzel bir gündü. İğrenip ıy ben bunu yemem derken yıllar içerisinde operasyonlarda daha iğrenç şeyler yemek zorunda kaldık. Özlediğimiz anıları ziyaret edemememiz ne kötü. Şimdi o anılar yerine toprak altında olan sevdiklerimizi ziyaret edebiliyoruz yalnızca. Çok can sıkıcıydı. 17 yaşımdayken silah atış eğitimlerinden sonra herkese keskin nişancı olarak hedefe ateş etme eğitimi verildi. Kesin nişancılık konusunda berbattım. Başkanın kendince bizi eğitmek için çözümleri olurdu defalarca hedefi bulamamış olmama öyle sinirlenmişti ki ya bugün o hedefe atacaktım ya da ben kovulacaktım. En sonunda hedefimin altına bir kuzu üzerine ise bir kuş koydurdu. Ben ya hedefi vuracaktım ya da onları. Titriyordum, öylesine korkmuştum ki ya kuzuya, kuşa zarar verirsem. Serdar geldi yanıma ellerimi tuttu ve kulağıma doğru eğilip dedi ki. “O kuzu ve kuşu özgürlüğüne kavuşturacak tek kişi sensin ve eminim bunu başaracaksın Azra. Yap bunu hadi.” O an derin bir nefes aldım başarmalıydım, kuzu ve kuşa özgürlük vermeliydim. Hedefe odaklandım gözümde sadece orası vardı diğer her şey biranda yok oldu. Derin bir nefes aldım ve metrelerce uzaktaki mesafeyi hedef alıp ateş ettim. Ateş ettikten sonra bakamadım arkamı döndüm hızlı hızlı nefes alıyordum korkmuştum. Serdar geldi yanıma oturdu ve “Onları özgürlüğüne kavuşturduğun için sana minnettarlar.” Başkan geldi sonra yanıma tebrik etti ve ardından “Zalim olduğumu düşünüyorsun, merhametsiz ama en iyisi olmanız gerek. Gün gelecek kalabalık insan dolu sokakta tek bir hedefi vurman gerekecek Azra. Hareket halinde olan o hedefi. O zaman kuzu, kuş veya bir kedi olmayacak. İnsanlar olacak birilerinin annesi, babası, kardeşi, sevdiği olan o insanlar. O zamanlarda doğru hedefi tutturabilmen için bugün bunu yapmam gerek her birinize. Sen bugün başardın. Başaracağından emindim…” Sevinmeli miydim? Ne hissetmeliydim? Başkan yüzünden senelerce duygusuz bir şeye dönüştüm. Hissetmekten korkan, duygulardan nefret eden. Kendimden bile önceliğe koyduğum şeydi devlet. Ben kimdim ki? Milyonlar içerisinde sadece bir tanesi. Sıradan, öylesine biri ama bu devlet bu güç hepimizden üstünde. Türkiye Cumhuriyet’i hepimizin duygularından çok daha önemliydi… Koltukta sızıp kalmışım çalan telefon ile açtım gözlerimi Deren arıyordu. Evdeyken beni neden arıyordu. Umarım yine boş boğazlık yapmaz. Açtım. "Efendim." "Selam. Uyandırdım mı?" "Sorun değil ne oldu?" "Azra Zeynep ilaçları içmiyor. Odaya kilitledi kendini. Yiğit Bey yanımda şimdi ne yapacağımızı bilemedik." "Benimle ilgisi yoktur Zeynep beni de sevmiyordu ki gitmem onu sarsmaz. Yapabileceğim bir şey yok." O an Yiğit'in sesi doldu kulaklarıma. "Bana bak tamam gittin ama geri gel sorumsuzluk yapamazsın o imzaladığın onca evrakta yazanları okumadın sanırım yerine birini bulmadan gidemezsin." "Öyle mi o gece hapse girseydim kim geçecekti yerime. Seni korumak uğruna sorguda o polis kanıt bulup beni içeri tıkmış olsaydı muhakkak bir planın olacaktı. Yine onu yap." Kapadım telefonu. Hayret Zeynep işimi kolaylaştıracak gibi. Bu tavrı iyi Yiğit biraz daha tutuşur ise yaklaşık bir hafta on gün sonra yeniden evde olup en kısa sürede de işi halletmem gerekecek. Dolapta hiçbir şey yoktu acıkmıştım üzerimi değiştirip çıktım evden bir cafede kahvaltı yaptım ve önce hastaneye gidip gizli tünelden karakola geçtim. Serdar beni görünce yanıma geldi. "Başkan burada." Kafa salladım. Yanına gittik başkanın. "Azra kurtulmuşsun evden dönüş ne zaman?" "Uzun sürmeyecek. Sabah aradılar geri dönmem için." "Başınıza buyruk bir plan ama beğendim fikri. Sana olan güveni şuan tam. Tek bir şüphesi yok. Polislere karşı onu ele vermedin. İşte beklediğim hamleler senden Azra. Görmek istediğim Azra buydu. Çok mutluyum o gözü kara kızı gördüğüme." Şükürler olsun biraz övgü alabildim sonunda bunu devam ettirmek için çok akıllıca hamleler yapmam gerekti. Sorguya girecektik. İçeriye girdik genç bir adamdı. Temiz yüzlü hatta iyi giyinimli böyle insanlarla neden iş yapmış diye düşündürüyordu. "Kemal Akgün. 26 yaşındasın. Uluslararası ilişkiler mezunusun. Uluslararası ilişkiler bilgini ülkeler arasında çikolata içinde yurtdışına uyuşturucu kaçırmakla mı kullanıyorsun." Cevap yok. "Olay gününü anlat." "Çikolata tırlarını durdurduk indirip gerekeni yapacaktık sonra Yiğit Beyoğlu ve adamları geldi müdahale edeceklerdi sanırım sonra çatışma oldu ne olduğunu anlamadım. O adamlarla iş yağmaya bayılmıyorum. Zorla götürüldüm oraya kimseye ateş etmedim." "Sadece izledin öyle mi?" "Silahım bile yok. Ateş etmeyi bilmem. Yurtdışı evraklarını sahteleri ile değiştirmek için beni getirdiler. Sizce öyle adamlar ile iş yapacak kadar salak mıyım?" "Öyle olmasan karşımda sorgulanıyor olmazdın." "İki devlet ajanını öldürdünüz." "Avukatımı istiyorum. Şuan tavrınız hoşuma gitmedi. Ben öldürmedim dedim ya silah." "Kes. Hoşlanmamış beyefendi pardon ya masaj yaparken alsaydık ifadeni. Kahve ister misin?" Cevap yok. Eğildim. Aradığım cevapları bana vermeliydi. "Yiğit ve adamları ne yaptı?" "Hemen gittiler. Kimse ateş etmedi onlardan. Arabaya atlayıp olay yerini terk ettiler. Çatışmayı başlatanda o taraf değildi." "Çatışmadılar öyle mi? Onlardan kimseden ateş çıkmadı." “Evet.” Kafa salladı. Yine de tam inanmıyorum. Yiğit denilen budala her şeyi yapabilirdi. Yaklaşık bir saat sürdü ifadesi. Verdiği isimleri, her şeyi tek tek kontrol ettik. Sonra ben ayrıldım oradan markete gidip evde yemelik bir şeyler aldım. Uzun zamandır kendi yemeklerimi yapamıyordum kendime nefis bir menü hazırlayacaktım bugün. Eve geçer geçmez mutfakta hummalı bir çalışma başladı. Bir saatten fazla süren sürenin sonunda kendime harika bir yemek çıkardım tam yemek için tabaklarken kapı çaldı delikten baktım. Yok artık... Yiğit gelmiş. Şaka mı? Derin bir nefes aldım. Açtım kapıyı bana baktı baştan aşağı süzdü. "Selam." "Selam." Sustuk. Öyle bakıyordu bende ona. Gülümsedi. "İçeri davet etmeyecek misin? Erkek arkadaşın mı var yoksa içeride?" Gülümsedim. "Geç." İçeri geçti. Evimi süzdü. Bu evde onun şüpheleneceği tek bir şey yoktu. Sıradan bekar bir genç kız evi. "Neden geldin?" "Misafire bu mu sorulur? Bir şeyler ikram etmek yok mu?" "Açım yemek yaptım yemek yiyecektim. Eğer açsan." "Olur." Vay pek sakin. Zaten yüzündeki ifade çok durgundu. Tüm gün uyumamış belli ki. Gözler şiş, Zeynep epey zorlamış onları. Yemek masasındaydık ilk çatalı aldı. "Vay sen mi yaptın?" "Evet." "Baya başarılı eline sağlık." "Afiyet olsun." Yine bir suskunluk. Susmaya mı geldin? Ne diyeceksen de artık. "Buraya yemek yiyip sohbet etmeye gelmedin herhalde." "Hayır bence neden geldiğimi biliyorsun." "Yiğit dönemem olmaz. Ne olsun istiyorsun sen? Hayatım mı bitsin? "İzin vermem yemin ederim. Sen artık..." Sustu masadaki bardağa uzanıp suyunu yudumladı. Devam et hadi… "Ben artık ne?" "Aileden sayılırsın. Sana güveniyorum." "Ne yapabilirim? Güvenmiş olman neyi değiştirir. Bende seni seviyorum mesela neye yarıyor?" "Herkes herkese seni seviyorum diyebilir. Ama herkes sana güveniyorum diyemez. Güveniyorum cümlesi daha özel demiş Cemal Süreyya." "Şimdi de edebiyat mı yapıyorsun? Bana güvenmen güzel çok güzel ama sen güvenirken incşttşn beni. Sana seni sevdiğimi söylediğim için kovdun. Kaçtın." "Sadece korktum birinin beni sevmesi beni korkutuyor." "Aylin onun sevgisi seni korkutmuyor mu?" Cevap yok. Öfkelendim. "Sen seni sevmemden korkmadın Yiğit, senin de beni sevme ihtimalinden korktun." Tam bir şey diyecekti susturdum. Öyleydi çünkü birini sevmekten ödü kopuyordu onun. Yıllarca ailesi dışında kimseye sevgisi olmayan bir adam ve onun için şuan fedakarlıklar yaptığını sanan bir kadın var. Çok rahat sevmesi için nedenler var. Onun gizli sırlarını bilen koruyan ve onu ele vermeyen bir kadın. "Çünkü Aylin'i sevmiyorsun, güvenmiyorsun. Şuan karşında annen ve kız kardeşin dışında bir kadını sevme ihtimali seni korkuttu ve benden kurtulmak istedin." İyi noktaya parmak basmıştım bu adamı çözmüş sayılırdım. Zavallı Yiğitcik benden gerçek anlamda etkileniyor demek ki. Bu benim işime gelirdi. Saf ve duygusal kız rolünü biraz daha devam ettirmek gerek. "Sana söyledim insanların seni sevmesine ve nefret etmesine engel olamazsın. Beni kovman beni sevmene engel olacak mıydı?" "Seni sevdiğimi nereden çıkardın? Aylin ile evleneceğim." Öfkeyle masaya çarptım çatalı sesim titredi gözlerim doldu. "Öyle mi? Git evlen o halde. Sevgisiz, güvensiz bir ilişkin olsun. Karının arkasından işler çevir. Ondan her şeyi gizle. Eminim istediğin hayat budur. Sevgisiz leş gibi bir hayat." "Kardeşim için dönmeni istiyorum." Uzandım elini tuttum geri çekmedi. Elinin sıcaklığı ısıttı soğuk elimi sıkıca avuç içime aldım ellerini. "İçindeki o duvarları yıkıp lunapark inşa etmek istiyorum. Gülümsemenin kıymetini anlatmak istiyorum. Sevmenin sevilmenin yaşattığı o mutluluğu hissetmeni istiyorum. Ben kalbindeki buzlar erisin istiyorum." Yanına gittim önünde diz çöktüm. "Kimseyi sevmedim ben. Kimseyi hayatıma almadım ama senin karanlığın beni korkutmadı, senin yanında güvende hissettim, sevmek istedim seni Yiğit ve buna sen engel olamazdın, olamadın. Kalbim kalbini seçti. Sanırım hayatının en güzel denk gelişiydi bu." "Ben sana yetemem. Annemde söyledi. Üzülürsün, canın yanar. Ben sevmek nedir bilmem. Tutarsızım babam gibiyim ben kalpsizim kalbimde sevgi kırıntısı bulmak zordur." Elimi kalbine götürdüm gülümsedim. "Zihnini rahat bırak. Düşüncelerini özgür bırak. Sen baban değilsin. Olmayacaksın. Kendi kendiyle devamlı savaşan bir zihin huzura erişemez. O yüzden buna son vermen gerekli." Etkilendi söylediklerimden anlamlı bakıyordu gözlerime. "Sevmeye kendinden başlaman gerek. Önce kendini seveceksin ki sonra başkalarını sevmeye yerin olsun. Kendini sevemeyen bir kalp nasıl başkasını sever? Baban seni sevmedi diye kendini cezalandırma." Ayaklandı babasından bahsetmem sinirlendirdi. Kaşlarını çattı. "Babamın beni sevmediğini nereden çıkardın sen? Saçmalama." "Zeynep söyledi. Yiğit baban sana kötü davranmış ama onu sevmekten vazgeçtin mi?" Kafa salladı. "Geçemezsin işte babanın davranışı senin sevgine engel olmuyordu. Ruhunu özgür bırak sen başkasın babandan başka bir adamsın. Yolun başka, hikayen başka, başardıklarınız bambaşka." Elini tuttum. "O gün sustum çünkü zaten içindeki o karanlığı ve umutsuzluğu büyütüp hapse girmeni istemedim. Ömür boyu kendini suçlamanı istemedim. Sen hapse girersen Zeynep'e olacakların sorumluluğunu senin taşımanı istemedim. Ben senin özgür olmanı istedim. Özgür ol ki önce kendini sonra hayatı sonra başkalarını sevmeye vaktin olsun." O an beklenmedik bir tavırla kollarımdan tutup çekti kendine dudaklarıma yapıştı. Öpüşmeye başladık. Kollarını belime dolayıp duvara yasladı beni. Gömleğinin düğmeleri açmaya başladım öpüşmeye devam ederken kendimizi benim yatak odamda bulduk. İşler karışıyordu şuan Yiğit ile sevişiyor muydum? Evet evet tam olarak bunu yapıyordum.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD