17.Bölüm

3551 Words
Onu kendimden uzaklaştırdım. Bu tavrımı beklemiyordu. Derin bir nefes aldım elimin tersiyle az önce öptüğü dudaklarımı sildim. "Git." "Ne?" Öfkelendim. Ona kızgın bakışlarımı gönderdim an öncekinden daha gür bir sesle "Giiittt. Git dedim." Bana doğru bir adım attı uzandı. "Canını mı yaktım?" Gözlerim doldu yaşları saldım. Kafa salladım. "Canımı çok acıttın. Ne yapıyorsun sen? Öptün beni." Gülümsedi. "Sende ben öpmüştün." Ona baktım. Aptal koca bir aptaldı. İnsanları kitap gibi okuma yeteneğine sahiptim. Yiğit Bey bana epey kaptırmış kendini. Biraz daha kıvama gelse benimle evlenir o derece. Ona doğru yanaştım. Ellerini tuttum nefesinin sıcaklığı yüzüme vururken kafamı kaldırdım çok yakındık. İkimizde hareket etmiyorduk. "Aylin var. Ailen var beni tüm bunların ortasında isteyeceğini sanmıyorum. Bırak beni. Dedim ya sneinle siyah ve beyaz gibiyiz. Olmaz... " Yüzüme öpücük kondurdu. "Kimse daha önce kimse benim için çıkarsız kendini riske atmadı. Ötebilirdin, beni ele verebilirdin yapmadın. Bana biraz zaman ver. Geri dön lütfen. Senden başkasına güvenemem." İşte bu yaşasın bana çok güveniyordu. Aylin'den bile ayrılacak kadar. Bu fırsatı iyi değerlendirmeliydim. Sonunda en çok istediğim şey oldu birisi bana güvendi. Yüzüne dokundum. "Bana zaman ver. Biraz daha kendimi dinlemem gerek Yiğit." "Kaç gün? Uzak olmak istemiyorum Azra lütfen." Kollarımı boynuna doladım dudağına minik bir öpücük kondurdum. Biraz burnun sürtsün bana biraz daha kaptır kendini o zaman olurdu. Ne güzel bakıyordu bana o bakışlarındaki kırıntıyı hissediyordum. Yiğit Beyoğlu daha önce annen dışında birine güvendin mi sahi? "Çok değil." Kafa salladı. Sonra bakışlarını odanın içinde gezdirdi. Yatak odamdaydık ve neredeyse sevişecektik. Eh daha çirkin ve iğrenç adamlarla sevişmek zorunda kalmışlığım vardı Yiğit Beyoğlu ile sevişmek o kadar iğrenç değildi sanırım. "Ne ara buraya geldik?" Kıkırdadım. Utanır tavırla elimle yüzümü kapadım ve hafifçe onu odanın dışına ittirdim. "Gitmen lazım. Zeynep sende yoksun diye delirmesin." Kafa salladı. O gitti bense ardından evde mutluluk dansları ettim. Koltuk tepesindeydim. Hemen başkanı aradım sesimdeki o mutluluk hissediliyordu. "Başkanım her şey güzel gidiyor. Az önce buraya geldi geri dönmemi istedi ve öpüştük." Bir süre ses gelmedi. Fazla mı detay verdim acaba? "Başkanım." "Dinliyorum Azra." "Dönmem için neredeyse yalvaracaktı. Plan işe yaramış nişanlısından da ayrılır bu gidişle." "Çok güzel. Seninle gurur duyuyorum." İşte bu. Bu cümleyi duymak çektiğim onca şeye, yaşadığım onca acıya değiyor. Başkan bana güveniyor. Operasyonu ben yönetiyorum. Başkan ile konuşma sonrası telefonu kapadım ve rahat bir uyku çektim. Sabah erkenden kalktım harika bir kahvaltı sonrası başkan ile buluştuk planların üzerinden geçtik sonra ben çikolata dükkanına gittim. Yiğit görünmüyordu Kaya beni görünce gülümsedi. "Ne güzel bir gün yine sen gelmişsin." Kafa salladım. Tezgahtaki çikolataları gösterdim. "Bundan istiyorum." Kafa salladı. "Yiğit Aylin ile kahvaltı yaptı içerdeler ona geldiysen." "Ona gelmedim. İşi bıraktım ben." Hoşuna gitmiş gibi gülümsedi. Çikolatayı uzattı bana. "Ne hoş. Desene benimle buluşmaya daha bol vaktin olacak." Gülümsedim tam o esnada Aylin ve Yiğit göründüler. "Bunun ne işi var burada?" Aylin'e baktım düz sarı saçları üzerindeki tek parça pembe elbisesi, omzunda duran sarı çantası ve sarı stilettoları. Şık ama banal bir kızdı. Tavrı, karakteri öyleydi. Sıkıcıydı. Zaten bununla bir ömür geçmezdi. Aslında burada Yiğit'e de iyilik yapıyorum. Onu kudurtmak istercesine suratına baktım gülümsedim bir adım attım. "Yiğit ile konuşacağım. Yeniden dönebilirim." Çatık kaşları ile öfkeli ve kıskanç bakışlarını Yiğit'e dikti o tiz sesiyle "Yiğittt!" dedi sorgularcasına. "Aylin konuşuruz sonra. Azra seninle de sonra konuşsak." Öyle mi? Senin istediğin zamanda istediğin anda mı olacaktı? Kafa salladım, Kaya'ya döndüm. "Buraya kadar gelmişken yaptığın çikolatalardan yerim kahve içeriz ne dersin?" Kaya balıklama atladı hemen. Önlüğünü çıkarıp tezgahtan birkaç çikolata seçti. "Kahve?" "Sütlü, şekersiz olur." Yiğit önce bana sonra Kaya'ya baktı öfkeyle. "Kaya senin yapacak işlerin yok mu?" Kaya dalga geçercesine "Artık yok." Dedi. Bana yaptığı çikolataların güya sırrını anlatıyordu. Gerçi hakkını yemek istemem Yiğit'te Kaya'da nefis çikolatalar yapıyor. O sütün tadı çikolatanın lezzeti burnuma gelen nefis kokusu her şeyi ile insanı yerken mutlu ediyordu. Yani mutluluk hormonu salgıladığı söylenen çikolatalar kesinlikle bunlar yoksa bakkaldan aldığım iki liralık şey ile bu aynı asla olamazdı. Kur yaparcasına. "Ama bu nefis hatta ultra nefis" Gülümsedi. "Sen birde diğerlerini dene." "Sabırsızlanıyorum" Yiğit bize bakıyordu. Masanın üzerine kollarını koyup hafifçe eğildi. "Azracım sen bize geçsen hem Zeynep biraz sakinleşir hem de biz konuşuruz." "Yiğit gitmeyeceğim. Konuşacaksak burada konuşalım." Aylin bana doğru geldi. Kendince tehditkâr olan bir surat ifadesi ile çıkarabileceği en gür ses tonu ile. "Defol ucuz pislik seni hayatımızda istemiyoruz." Ayağa kalktım gülümsedim. Sakinlik bazen karşındaki insanı çıldırtacak kadar güçlü bir silah olabilirdi. Ben her daim karşımdakinin zayıf yönlerini analiz eder ve itina ile onu kullanırdım. Aylin çingene karakterli birisiydi. Bağırıp, çağırıp kavga çıkarmak onun olayıydı. "Böyle nezih bir ortamda bu tarz davranışlar herkes size bakıyor Aylin Hanım. Bu yaptığınız daha çok komik duruma sokuyor sizi. Hem üzgünüm sizi değil Yiğit'i dikkate alıyorum, yani o dönmemi istiyor sanırım Zeynep ve Birsen Hanım'da öyle bu yüzden sizin minik fikrinizle pek alakadar değilim." Sonra hemen Yiğit'e döndüm. "Evde bekliyorum o halde." Kafa salladı. Kaya'ya gülümsedim. Elimi uzattım o ise kalkıp sarıldı. "Yeniden gel." "Elbette harikaydı çikolatalar yeniden tatmak için sabırsızlanıyorum." Göz kırptı. Yiğit ise ölümcül bakışlar atıyordu. Ne o kıskandın mı? Kıskan bende sinirlendim mesela o alık kızın hakaretlerini duymak zorunda olduğum için. Çizgimden çıkmamam gerekiyordu eve gidene kadar bunları düşündüm. Kapının önüne gelince kapıyı çaldım sanki hiç gitmemişim gibi direkt içeri girdim. Birsen hanım kendi köşesindeydi dinlenmeye almış kendisini benim olduğum tarafa doğru baktı beni görünce gülümsedi ayağa kalktı. "Azra kızım hoş geldin. Geç şöyle. Yiğit haber verdi geleceğini öyle mutlu oldum ki." "Birsen hanım henüz net bir durum yok yalnız konuşacağız." Kafa salladı. Elini uzattı yüzüme dokundu. Yumuşacıktı elleri, sıcaklığını yanağımda hissediyordum. "En doğrusu neyse onu yapın kızım. Senin üzülmeni inan istemem. Yiğit'in işleri... Biliyorsun işte biraz şahit oldun o yüzden daha açığım sana. Babasından kalan pislikleri temizlemeye çalışıyor. İnan hiç kolay değil." Babasından kalan pislikler ne demekti? Nasıl bir pislikten bahsediyordu? Uyuşturucu, kaçakçılık, cinayet hangisi? Tam soracakken yukarıdan büyük bir gürültü geldi. Aynı anda ayaklandık. "Eyvah Zeynep yine delirdi." Dedi Birsen hanım. Hızlıca yukarı çıktım merdivenleir ikişer ikişer çıktım o derece hızlıydım. Odasının kapısını açtım içeri girdiğimde yerde etrafa saçılmış yemek tepsisini gördüm. Deren karşısında duruyor sakinleştirmeye çalışıyordu. Beni fark etti Zeynep tuhaf tuhaf baktı. Gözlerini avuşturdu. "Verdiğin o aptal ilaçlar beynimi bulandırdı. Şimdi de Azra'yı görüyorum." O sıra Deren döndü beni fark etti. "Azra. Tanrım! Şükürler olsun." Zeynep bana doğru bir adım attı. Gözleri dolu doluydu. Elini uzattı titriyordu. "Gerçek misin? Döndün mü Azra?" Yanına gittim kaşlarımı çattım. "Şu haline bak Zeynep. Seni yalnız bırakmaya gelmiyor hani bahçede kahve içecektik." "Gittin. Terk ettin." Biranda sarıldı bana sım sıkı... Bırakmak istemiyorcasına. Bu anlamsız yakınlık hoşuma gitmedi onu kendimden uzaklaştırdım. "Döndüm sayılmaz." O ağlamaklı komik surat ifadesi ile bana dikti gözlerini. Ürkütücü bir yanı vardı bu kızın. Ben tam bir şey söyleyecekken Yiğit'in sesi duyuldu. "Burası yine yangın yerine dönmüş." Deren hızlı ve talaşlı bir özet geçti. Yiğit gözlerini bana dikti parmağıyla yaklaş yapıp kaşları ile "Odama..." dedi arkasını döndü ve gitti. Pardon? Odama ne demek? Köpek mi çağırıyordu! Sinirlendim Birsen hanım anlamış olacak ki yine elini uzatıp elimi tuttu. "Benim oğlum biraz üslupsuz olabiliyor. Özür dilerim onun adına." "Kocaman adamın yaptığı şeyler için özür dilemenize gerek yok. Tamamen onun kişisel hödüklüğü olduğu kanaatindeyim." Yüzü bir değişti tabi beklemiyordu ama senin oğlun hak ediyor ben ne yapayım. Hızlı adımlarla çalışma odasına geçtim kapıyı çarptırınca kafasını kaldırıp bana baktı. Çatık kaşları bana hayırdır dercesine doğrulmuştu. "Ben senin evcil hayvanın değilim o nasıl gel demek?" Eliyle sandalyesini gösterdi. "Oturur musun?" İçim sıkıldı şimdiden yine başa dönmedik umarım dün evime gelip yalvaran adam nerede? Ben onu istiyorum. Buz prens Yiğit'i değil. “Oturmam Yiğit. Tavrına ve ses tonuna dikkat et.” "Aylin konusunu çözmem kolay değil onunla dikleşmeni istemiyorum." Kahkaha attım öyle gür kahkaha attım ki Zeynep'in deli ve histerik kahkahalarının aynısıydı. Yiğit'in suratından bu tepkimden rahatsız olduğu belliydi. Ona döndüm çok uzatmaya eveleyip gevelemeye niyetim yoktu. "Kapatman olmamı istiyorsan yanılıyorsun." Sesi gürleşti. "Saçmalama!" Ayağa kalktı masasına doğru eğildim. "Bak Yiğit dün evime geldin dön dedin kendin istedin, sen öptün beni. Oyun mu oynuyoruz? Aylin'e dikleşmiyorum gördüğü yerde hakaret eden o. Ayrıca ona değil bana ihtiyacın var; her anlamda..." Cevap vermedi. Düşünüyordu. Ne düşündüğünü merak ettim. Aklından geçenleri bilmek isterdim mesela. İyi analiz ederdim insanları, bazen kitap gibi okumak dedikleri misal okurdum ama Yiğit bazen tam bir kapalı kutu. Şuan da öyle. Neden kopamıyor Aylin'den? Aşık mı? Çok mu seviyor? Çıkarı mı var? Korkuyor mu? Neden ya neden? Kafamın içindeki kırk tilki beni mahvediyordu. Cevap yok. "Ona aşık mısın?" Güldü. Bu kez onun gülmesi alaycıydı. Komik bir şey söylemedim oysa. "Hiç aşık olmadım Azra." Imm biraz bozuldum. Bana olmanı umardım ama daha yolumuz var aceleye gerek yok. "Aylin'i seviyorum ama." Kafa salladım. Şu an sana çok şey derdim buz prens ama sakin kalıp daha kontrollü davranmak adına susuyorum. "İyi ben aranızda yokum. Mutluluklar." Arkamı döndüm gidecekken adımla seslendi durdum ama ona dönmedim ayaklandığını hissetmiştim bana yaklaştı arkadan elimi tutup kendine çevirdi. "Nereye?" "Benimle dalga mı geçiyorsun?" "Biraz zaman istiyorum. Aylin'i seviyorum evet bu aşk anlamında değil işte yıllardır hayatımda ve anlarsın..." "Anlamam Yiğit hiç anlamam. Nasıl anlayayım ki? Ben sahteden kimseyle birlikte olmadım, aşık olmadığım biriyle nişanlanmadım yani seni ve hayatını anlamam inan kolay değil." Hemen gözlerimi doldurdum biraz ağlamak iyidir. Erkekler savunmasız kadınlara bayılır o ataerkil güçlerini kadınları korurken göstermek o egolarını öylesine okşar ki. Maalesef bazen kadınların zayıflığı erkeklere iyi hissettirirdi. "Sana zaman vermeni söyledim. Aylin'den öylesine ayrılamam." "Bekle diyorsun..." Cevap yok. "Sana ihtiyacım var Azra. Her anlamda! Haklısın." "Bana karşı bir hissin yok değil mi? Sadece ilk kez birine güvendim o yüzden öptün beni o yüzden geri dön dedin." Sessizdi cevap yoktu anlaşıldı henüz bana tam anlamıyla tav olmamış olsun kabul sonuçta Aylin'e değil bana güveniyordu. Ben buradan daha kolay yürürdüm. Şimdi hızlıca bir plan değişikliği yaptım. Sürekli operasyonlarda olmak sürekli insanlarla bir şeyler çözmek devamlı alternatif yedek planların olması demekti. Devreye onlardan birini sokmanın zamanı gelmişti. O gergin suratı biraz daha gerelim. Yiğit bey'in tadı ve uykusu kaçsın biraz. "Tamam." "Ne tamam Azra?" "Ayrılma Aylin'den..." Ellerimi tuttu. Hemen o yavru kedi bakışları suratındaki o abuk tebessüm ifadesi. "Bekleyecek misin?" "Hayır." "Azra." "Yiğit seni beklemem beni sevdiğini sanmıyorum bana güveniyorsun sadece Aylin ile devam et ben Zeynep için kalacağım ama birkaç gün kafamı toplamam gerek." Sinirlendi evet...Burnundan soluyor. Ne istiyordu beyefendi? Ne olacaktı hem onunla hem benimle mi? Aylin'den tamamen kopması gerekti. Hislerini bilmem gerekiyordu. Yüzünde bazen belirsizlik oluyordu. Mimikleri kimi zaman çok şey anlatırken kimi zaman içimde koca bir boşluk hissi ile dolmaya sebep oluyordu. "Vazgeçiyorsun." "Benim için hiçbir şeyi göze almayan biri için savaşmam gerekmez." Uzaklaştım ondan ellerimiz ayrıldı. Endişeli bakışlarını üzerimde gezdirdi sonra gözlerini devirdi. Ukalaca bir gülümseme sonrası. "Azra bana ayak oyunları yapma çok kadın tanıdım ne yapmaya çalıştığını görüyorum." Ona doğru adım attım tokatı geçirdim suratına. Oh biraz rahatladım. Çok kadın tanımış olabilirsin ama sen daha Azra Tekin'i tanımadın Yiğit. Sana annenden emdiğin sütü nasıl zehredeceğimi bilmiyorsun. Parmağımda fareyle oynar gibi oynayacağımı da bilmiyorsun. "Öyle mi?" Elim ağırdır suratı yana savruldu dişlerini sıkarak bana bakıyordu. İlk kez bir kadından tokat yediğine öyle eminim ki. "Oyun falan yok sakın karşıma çıkma Yiğit Beyoğlu! Sana küçük hayatında mutluluklar. Kendimi tehlikeye atmaya değmeyecek birisin. Yüzünü görmek istemiyorum. Oyunlar benim değil senin hayatındaki diğer kadınların işi. Korkak bir adam için uğraşıp çaba harcamayı bırakıyorum." Arkamı döndüm ne söylediğini dinlemeyecektim. Neden sürekli oyun başa dönüyor oysa ki biranda kaç level atladım. Merdivenlerden hızlıca inerken Deren seslendi ama teğet geçtim evin kapısını hızlıca açtım hızlı adımlarla arabama giderken arkamdan bir el ile çevrildim ve dudaklarımda baskı hissettim. Kendimi geri çektim. "Alışkanlık yaptı sanırım?" "Gitme. Gitmeni istemiyorum." Sen ne istiyorsun be adam ne istiyorsun? Benim beynim bile bulandı. "Zaman ver. Burada kal." "Kalırım... Ama artık biz diye bir şey de olamaz tamam mı? Beni öpme, görme bende aynısını yapmaya çalışacağım. Benim için çok zor olacak ama başarmam gerek. Başkasını seven bir adamı kalbimde büyütemem." "Ona aşık değilim. Seviyorum bu sevgi mi alışkanlık mı onu da bilmiyorum. Kalbini kırmak istemem Aylin'i öylece ortada bırakmayı da. Yıllardır yanımdaydı." "Yiğit... Özgürsün problem yok. Anlaştıysak eğer gidiyorum kafamı toparladığımda dönerim. Zeynep iyi görünmüyor." Cevap vermedi arabama atlayıp gittim. Sakin olmam gerekti adam bana karşı boş değildi ve güveniyor buradan ilerlersem güzel şeyler olabilir. Kaya o ahmak benden hoşlanıyor gibiydi sanıyorum onu piyon olarak kullanmak iyi olurdu. Eve gidip harika bir plan yaptım. Yiğit sen bana öyle ya da böyle aşık olacaksın bende senin sonun olacağım! Aradan iki gün geçmişti ben çikolata dükkanının yakınında bir kahve dükkanındaydım Kaya ile öğle arasında bir şeyler içmek iyi fikir olurdu elbet giderdi Yiğit'in kulağına bugün zaten eve dönecektim. Kaya'yı görünce ayaklandım yanıma geldi tokalaştık oda siparişini verince sohbete başladık. Kaya iyi biri gibi bu olanlarla çok ilgisi olduğunu sanmıyorum işini yapan ve sonrasına karışmayan. Yiğit ile ne kadar yakın arkadaşlar bilmiyorum tabi orasını zamanla bu adamdan öğrenirdim nasılsa. Yakışıklı bir adamdı. Onu normalde hep beyaz önlükle görmüştüm bugün ise siyah bir t-shirt ve lacivert bir jean giymiş. Yapılı bir vücudu vardı, uzun boyu sık ve gür siyah saçları. Hafif sakalları vardı Yiğit'in aksine çok sakal bırakmıyordu burnuma ondan gelen güzel bir parfüm kokusu vardı onu inceliyordum, tanımaya anlamaya ve öğrenmeye çalışıyordum. "Yiğit'e Azra ile buluşacağım deyince inanmadı." Söylemiş miydi? Helal olsun aferin sana. Benim amacımda bir şekilde duyurmaktı zaten. "Aaa neden?" "Çalışanısın ya biraz takıntılı o konularda etik falan ama sonuçta benim çalışanım değilsin ne olacak." Kafa salladım. Sohbet muhabbet derken yirmi dakika geçmişti ki masamızda güya tesadüfen beliren Yiğit bey. "Nabersiniz? Bölmüyorum inşallah?" Kafamı kaldırıp baktım. Yine siyah gömlek siyah keten pantolon ile siyahlar içinde buz prensi. Ben cevap vermedim. Kaya ile konuştu. Masaya geçti oturdu. Pişkinliğe bak. Ben o yokmuşçasına Kaya ile sohbet ettikçe kudurdu. Kudursun. Daha sana neler edeceğim Yiğit Beyoğlu. Kaya lavaboya kalktığı sıra bana yanaştı. "Ne yapıyorsun? Ne bu? Beni kıskandırmaya mı çalışıyorsun?" Kıkırdadım. Çok da zekisiniz. "Yiğit Beyoğlu sen neden kendini bu kadar önemsiyorsun. Seviyoruz dedik diye de ölmedik. Çok şükür! Ben seninle sadece profesyonel ilişkim devam etsin istiyorum o kadar." Bileğimden kavradı. "Sen zeki kadınsın aslında ama anlamamakta inat ediyorsun. Sana zaman ver dedim." "Bekleyemem! Çünkü..." Ortama Kaya'nın gelişi ile cümleler ağzıma tıkıldı. Kaya'ya gülümsedim. "Kaya çok teşekkür ederim hoş sohbetin ve arkadaşlığın için ama kalksam iyi olur Zeynep'i görmem gerek işe döndüm biliyorsun ve patronumla anlaşmama göre izin hakkım çok yok." Kıkırdadım. "Yiğit Bey kolay gelsin akşam görüşürüz." Kaya ile ufak temaslı bir vedalaşma sonrası Yiğit'in bakışları ve "Bekle! Beni de bırakırsın eve" demesi ile yalnızca kafa sallamak ile yetindim. Arabaya geçtiğimizde sessizliği korumaya yeminli gibiydim. "Yiğit Bey demek... Güzel, mesafe diyorsun." Cevap vermedim. Bozulmuş belli ki bende bozuluyorum zaman zaman olur öyle şeyler demek istesem de umursamazlığımı devam ettirdim. "Madem öyle tamam Azra Hanım..." Ani fren yaptım. Öfkeli gözlerle ona bakarken bana delirdin mi der gibi baktı. "Sen ne istiyorsun açıkça konuşsana?" "Ne?" "Açık ol Yiğit." "Hah şimdi tekrar Yiğit oldum demek..." Boşversene dercesine bir mimikle ona baktım dalga mı geçecekti tamam ben ona da vardım. "Ne isteyebilirim?" "Korkaksın korkak. Yüreğin yok senin." Kolumu tuttu zoruna gitti duydukları erkekliğine dokundu tabi. Kaşları çatılabilecek en son noktaya gelmiş suratı öfkeden kızarmış bir hal almıştı. "Doğru konuş." "Sıkıldım sürekli aynı tantana beni böyle sıkıştıramazsın. Beni istemeyen sensin ne yapacaktım?" "Seni istemediğimi nereden çıkardın?" "Aylin'den ayrılmıyorsun." "Ayrılacağım. Allah kahretsin sadece zaman ver diyorum." "O zaman içerisinde her şey normalmiş gibi onunla el ele olmanı kaldıramam. Ya ne yapıyorsun boş bir cümleden başka ne yapıyorsun? Daha bugün kahvaltı etmişsiniz birlikte Kaya söyledi? Sen kimi oyalıyorsun Yiğit? Nişanlın ayakta uyutacağın birisi olabilir ben zeki bir kadınım ve üzgünüm." "Sana güveniyorum dedim kapına kadar geldim bir önemi yok mu?" "Var elbette ama devamı yok. Benim için her şeyin ne kadar zor ve karmaşık olduğunu anlamak zor mu? Seninle tanıştığım günden beri hayatım mafya dizilerine döndü. Hayatında silah görmeyen ben silahların arasında kaldım, bilmediğim karanlık olaylar döndü ve ilk kez sorguya çekildim nezarethanede kaldım bunların senin için önemi yok mu?" Elini uzattı yüzüme dokundu. Etkilenmiş gibi gözlerimi kapadım derin bir nefes aldım. "Tamam haklısın tamam hızlandıracağım. Lütfen sende sakin ol fevri olma." "Beş gün." "Ne?" "Sadece beş gün veriyorum Aylin'den ayrılmazsan bizi rafa kaldırabilirsin söz veriyorum eğer beş gün içinde ayrılmak istemediğine karar verirsen sana bir imada bulunmayacağım ve çalışmaya devam edeceğim. Son derece profesyonel ha eğer istemez ise iş ilişkimiz de biter." "Beni çok zora sokuyorsun devamlı emrivakisin." Omuz silktim ben buydum kabul edecekse eğer böyle etsin. Kafasında bir şeyler düşünüp kurguladı muhtemelen. Beni okeylercesine kafa salladı. Nefes alamadım o an arabayı kenara çekmiştik zaten indim. Derin bir nefes aldım ardımdan indi konuşmaya devam etti. "Fevri olma zannettiğin kadar kolay olmayacak. Aylin'in ailesi... Azra ailemiz hakkında bilmemesi gereken şeyleri biliyorlar. Kızlarını üzersem bundan hoşlanmazlar." "Korkudan kızları ile evlenecek değilsin." "Korkmuyorum endişelerim var oda geride kalırsa annem ve kardeşim için." Bu Aylin budalasının ailesi ne biliyordu? Ne kadar biliyordu? Yiğit bu kadar korkuyorsa belli ki büyük işler dönüyor. Şansımı denemek için ilk hamlemi yapacaktım henüz doğru zaman değildi ama denemekten zarar gelmezdi. "Ne biliyorlar? Baban ile mi ilgili? Vurulman ile ya da Zeynep'in bahsettiği o..." "Zeynep deli saçması şeyler ile uğraşıyor. Vurulma konum geldi geçti işte... Sorgulama bilmen gerekmez." Kafa salladım yüzüne dokundum. Henüz bilmem gerekmez ama hepsini öğrenip seni bok çukuruna tıkacağım gün görüşeceğiz. "Bilmem gerekmez sen olduğun sürece. Garip bir güven duygusu oluşuyor sen varken. Zeynep'i şimdi anlamaya başladım galiba." O an hiç beklemediğim bir şey ile beni ters köşe yaptı. "Sen nasıl bu kadar gözü kör oldun? Neyime düştün benim? Yıllardır kimseyi istemeyen kendinden başka kimseye güvenmeyen sen neden bana biranda tutuldun." Zonk! Böyle çalışmadığın yerden sorarlar Azra Hanım neyse ki zeki ve hazır cevapsın. Kikirdedim. "Sen tam da biranda tutulacak bir adamsın." Yakışıklı fiziği o karanlık yanıtla birçok kadını tutkunu yapacak bir adamdı yalan yok. "Yani sanırım saçma ama senin o karanlığın da beni çekti. Hayatımda sizden önce heyecan yokmuş. Ben kendimi keşfettim içimde bir şeylere meydan okumak isteyen kadın varmış meğerse." Güldü inanmadı gibi sanki ha siktir oradan tavrı olduğuna yemin edebilirim. Bakışlarımı ona sabitledim evet biraz kendimizi açalım hayatımızdan ayrıntı verelim beni görsün, tanısın, acısın... "Anne sevgisi ya da baba sevgisi hiç görmedim yetimhanede kalırken tek hedefim başarmaktı açıkçası başka şansında olmuyor yani bir sorun, ailen olması imkansız herkesin isteği oradan kurtulmak zengin olmak. Çok çalıştım ben gece gündüz ders çalıştım girdiğim tıp fakültesine birincilikle girdim baya iyi net kastım yani. Hayatımın bütün kombinasyonu başarmak üzerine kurulmuştu." Dikkatini çekmiştim. Bakışlarını ilgili bir tavırla bana yöneltti boğazımı temizledim ve devam ettim. "Sonra kazandığın okulu bitirmek öyle kolay değil bilirsin tıp fakültesi ve rekabet ortamını." Güldü hoşuna gitmişti anlattığım hikaye. Evet buradan devam et Azra süpersin. "Övünmek gibi olmasın ben birde çift anadal yaptım biliyorsun yani bu rakiplerime göre daha çok çalışmak demekti. Üstten dersler alıyordum okul hemen bitsin en iyi eğitime ben sahip olayım, en saygın ben olayım..." Yani biraz egoist biri miyim? Evet öyleyim neden olmayayım kim benim yaşımda bu zorlu süreçlerden geçip devletin ajanı olup sayısız operasyon bitirip üzerine tıp fakültesinde çift anadal yapar? Derin bir nefes aldım ayrıntı vere vere ona anlatmaya devam ettim sonra o can alıcı noktaya geldim. Bana acıyacağı kalbinin kapısını biraz daha aralayacağı o cümleleri kuracaktım. "Ama sizi görünce. Birsen hanımı görünce bir şeyler oldu?" Yüzü değişti. Ne gibi dercesine baktı. "Size olan sevgisi, fedakarlığı anne sevgisi nasıl bir şeymiş şahit oldum. Senin Zeynep'e olan sonsuz bağlılığını gördüm, bir kardeşe sahip olmak böyle bir şeymiş demek ki dedim. Yani aile olunca o insanı her şeyiyle kucaklıyormuş insan. Düştüğünde saçını okşayan birileri oluyormuş bana yabancı bu duyguların içinde kendimi bulunca kalbimin içi ısınmaya başladı." Yüzüme sokundu hafifçe okşadı. Gözlerimi doldurdum hemen bir iki damla yaş akıttım. "O gün saldırıya uğradığında beni korudun. Benim üzerime kapandın ve vuruldun... Yiğit..." Yutkundun gözümden akan diğer damlayı sildim. Sesim titredi şuan tam o masum kadındım işte sonsuz güvenilecek o kadın. "Senin annene, Zeynep'e olan ilgini görünce içimden geçirdim yalan değil dedim ki bu adam beni de sevse ya? Beni de birisi korusa bir kez olsun buna izin versem hayatımda neler değişir ki dedim?" Ona yanaştım kafamı salladım göğsüne, hafifçe sardım kolumu ona. "Beni üzme sakın üzme Yiğit Beyoğlu. Ben ilk kez birine güveniyorum ilk kez sevmek istiyorum." "Bende Azra... Aynı duygulardayız senden farkım şu ki bana ihanet edersen, beni hayal kırıklığına uğratırsan hiç görmek istemeyeceğin bir Yiğit ile karşı karşıya kalırsın." Net bir tondaydı sesi. Tehditkardı ben korktum mu? Hayır ama korkmuş tedirgin olmuş gibi yapmam gerek miydi? Evet... Yiğit bey görelim ya o karanlık suratını bir göster bize. Bana doğru eğildi dudağıma öpücük kondurdu. "Hadi gidelim artık seni bekleyen Zeynep var..." Gülümsedim kafa salladım. Arabaya geçip eve gittik. Evde beni Birsen hanım yine sevecenlik ile karşıladı, Zeynep'in yanına çıktım beni baştan aşağı süzdü. Gözlerini devirdi, "Ne o yine gitmek için mi geldin?" "Artık kalmak için geldim." Gülümsedi. Bana doğru bir iki adım attı. Tekrar o bakımsız hallerine dönmüş hemen. Saçları karışmış, kıyafetleri kirlenmiş, banyo yapmamış belli. İlaçları alıyor muydu? Deren bu evde ne halta yaradı acaba? Deren'e döndüm. "Sen Zeynep ile ilgilenmiyorsun herhalde. Biraz daha az çene yaparsan daha çok iş yaparsın." Bozuldu ama lafın altında kalacak bir kız değildi. "Vallahi en başta sorumluluk sendeydi Azra... Sen bırakıp gidince düzen bozuldu takdir edersin ki Zeynep hiç kolay bir kız değil..." Kıkırdadım benim kızıma bakın be lafın altında böyle kalmaz işte. Omuz silktim. Zeynep'n yanına gidip gözünün önüne düşen saçlarını geriye attım. "Zeynep zorlamayı sever ama onun dilini bilmek gerekir." Zeynep gülümsedi. "Zeynep yarın kahkül mü kessek sana ne dersin?" Dudak büzdü. Olabilir diye mırıldandı. Biraz daha ayaküstü sohbet edince odama çekildim. Evet yeniden olmam gereken yerdeydim. Bu eve artık çok daha güçlü girmiştim. Yiğit Beyoğlu'nun sonu olacaktım. Kurduğu iğrenç düzeni altüst edecektim, bu operasyon sonunda herkesin tebrik ettiği insan olan ben olmalıydım. Ben kaybetmezdim en nefret ettiğim şey kaybetmektir.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD