20.Bölüm

2197 Words
Aradan geçen günler ve stresi her geçen gür artan Yiğit ile birlikte bir ilişki mi yaşıyorduk yoksa ara sıra birbirine sarılan ve öpüşen insanlar mıydık anlaması zordu. Bir şeyler yapmam gerekti bu ilişkiyş bir sonraki evreye geçirmem gerekirdi. Zeynep’e kahvaltı sonrası terapi yapacakken yine her zamanki geveze tavrı ile. “Abim seni hiç yemeğe çıkarmıyor mu?” “Hayır.” “Aylin ile her hafta yemek yerlerdi hatta Aylin’e sık sık sürpriz yapardı.” Gözlerimi devirdim. Çokta umurumdaydı. Kıskanmam mı gerekiyor? Buz prens beni çokta svemiyor mu yoksa… “Zeynep babanın öldüğü gün nasıldı?” Yüzü değişti. Hep o çok konuşacak değildi. Beklemediği bir soruydu. Gözlerini benden kaçırdı belli tedirgindi. “Şey ben…” “Anlat bana…” Odada kameranın olduğu yöne baktı kalktım kameranın olduğu yerden kameranın kablosunu çıkardım kenara attım. Şok olmuştu gözlerini açmış bana bakarken “Abim gebertecek.” Dedi “Hiçbir şey olmaz… Bu oda izlenmeyecek ve dinlenmeyecek.” Yanına gittim karşısına oturdum bana gülümsedi bu hareketi ile belki bana bir tık güven duydu. Saçlarını yana attı. “Ailece kahvaltı yaptık annem ve abim gitti işleri vardı biz babamla bahçedeydik sonrasında büyük bir gürültü oldu önce kapıdaki korumalar vuruldu sonra içeri girdiler. Önce beni tuttular kucağına almıştı bir adam beni içeri taşırken babamın “Zeyneppp kızımmmm” sesi yankılanıyordu. Aşağı bodrum katına indirdiler bağladılar bizi ben korkudan ağlıyordum çocukken bile sevmezdim bu bodrumu abim bir keresinde korkutmuştu orada beni o günden beri zaten hep korkutucuydu benim için.” Bunları söylerken kafası önüne eğikti parmaklarını kıtlatıp ara sıra belli belirsiz tırnakları ile eline baskı yapıyordu. “Babama sordular. Söyle malların yerini söyle…” Eliyle yüzünü kapatıp ağlamaya başladı. “Babam söylemedi bilmiyorum dedi önce benim kafama silah dayadılar ama işe yaramadı babam ısrarla bilmiyorum diye bağırdı. Bilseydi söylerdi Azra bilmiyordu eminim… Son içlerinden birisi o uyuşturucuların bulunduğu çikolata kutularının yerini söylememek senin sonun olacak dedi ve tetiği çekti. Babam gözleri açık alnında kocaman bir delik ve içinden kanlar akan halde….” Bağırarak ağlamaya başladı o an. Bir tür krizdi. İlkkez birine anlatıyordu. Çığlıkları kulağıma dolarken tuttum kollarından. O an açıldı odanın kapısı Yiğit “Zeyneeep!” Elimde dur işareti yaptım. “Kal orda.” Yiğit durdu. Zeynep ağlıyordu. “Gözlerimin önünde öldü Azra engel olamadım. Babam lanet bir uyuşturucu yüzünden can verdi. O gözlerinin açık hali, akan kan ne silebilir tüm bunları beynimden. Ben delirmeyim de kim delirsin.” Hırçınlaşmıştı. Sım sıkı sarıldım ona saçına öpücük kondurdum yüzünü sevdim. Farkında değildi tırnaklarını kollarıma geçirmişti. Bedeni titriyordu. “Sakin ol canım. Sakin. Hiçbiri senin suçun değil. Geçti bak ben buradayım geri kalan herkes burada sakin ol.” Kollarını bana sım sıkı sardı “Sen beni korursun değil mi Azra? Bana ve aileme zarar gelmesin diye bizi korursun” Amacım seni ve aileni tüm pislikleri ile ifşa etmekti Zeynep. Bu halin beni etkilemedi desem yalan olur sana tutamayacağım sözler vereceğim yüzünüze gülüp arkanızdan işler çevireceğim… Üzgünüm benim işim bu. “Korurum Zeynep. Ben yanında olacağım daima. Bana güven.” Deren elinde bir bardak su ile geldi onu içti Zeynep. Yiğit bana öfkeli bakıyordu. “Sen ne yapıyorsun? Delirdin mi?” “Terapi yaptık.” “Terapi dediğin şey bu mu? Ona travma yaşatıyorsun.” Ayaklandım ona doğru gittim. “Sence travmayı ben mi yaşattım Yiğit yaşadığı travmayı atlatmasına yardımcı olmaya çalışıyorum.” Kolumu tuttu ve sıktı. “Gel benimle.” Odasına götürdü bana yine bağırdı ve çağırdı. En iyi yaptığı şeydi. Öfke ona göreydi. “Kamerayı kapatmak haddine mi?” “İzlemeyeceksin bir daha o odayı.” “Sen mi karar veriyorsun buna? Kafana göre davranmayı kes.” “Yiğit. Kes şunu o odayı sapıklar gibi izleyemezsin kızı kontrol altına alamazsın. Kendini huzursuz hissetmesine sebep oluyorsun.” “Sen karışma. Kardeşimin iyiliği için.” “Kardeşin bir genç kız Yiğit çocuk değil, onun alanına böyle giremezsin yaptığın her şey doğru değil.” “Geldiğinden beri her şeye burnunu sokuyorsun. Sıkıldım senden.” Öyle mi? Demek sıkıldın! Peki öyle olsun buz prens. Gözlerimi doldurdum. “Sıkıldın mı? Dönmem için yalvarmıştın halbuki.” “Konu o değil burada olmandan mutluyum ama sen ısrarla kendi dediklerini diretiyorsun.” “Hayır Yiğit senin kardeşin 18 yaşını geçti o bir genç kız bir hayatı var o oda sınırları içerisinde de olsa özel alanı ona ait. Senin izlemen ona iyi gelmiyor.” “Söylediği şeyler zırvalık.” “Söyledikleri zırvalık değil Yiğit.” Sinirlendi masanın üzerindeki evrakları yere indirip bağırdı bana sonra parmağını salladı bana doğru. “Sen ne biliyorsun? Yalan diyorum.” “Ben birinin yalan söyleyip söylemediğini anlarım biliyorsun ve Zeynep bu travmayı yaşamış. Baban kalp krizi geçirmedi Yiğit baban Zeynep’in söylediği gibi vuruldu” Kollarımdan tutup sertçe duvara çarptırdı. Aramızda azıcık mesafe vardı öfkesi yüzünün gerginliği her şeyi belli ediyordu. “Kes sesini.” Onun aksine yumuşattım sesimi hafifçe uzanıp yüzüne minik bir öpücük bıraktım. “Sende aynısın öfkelisin. Ben babanın nasıl öldüğünü bilsem ne değişir? Babanın uyuşturucu taşıdığını bilsem ne değişir? Kendine bu sırrı daha ne kadar saklayacaksın?” Elleriyle yüzünü kapadı, öfkeli bir tonda çıktı sesi. Ne yapacağı belirsiz bir halde yeniden bana baktı. “Azra şuan kafamın içi allak bullak. Ben artık öyle yoruldum ki.” Yüzünü ellerimin arasına aldım ona güven verici bakışlarımı gönderdim. Evet zor ve yorucuydu ama benimde gerçekleri öğrenmem lazımdı. Yiğit’in hisleri umurumda bile değildi. “Ben yorulursan tutmak için buradayım.” “Şuan konuşmazsak daha iyi olur. İzin verir misin?” “Yiğit devamlı kaçıyorsun. Tabiki izin veririm kendini dinlemen gerekiyor ama kaçmayı bırak.” Gözlerini kapadı sıkıntılı bir iç çekti. Sandalyesine oturup geriye yaslandıktan sonra ağzının içinden geveleyerek küfür etti. “Çok kötü Azra… Çok. Sana güvenmediğim için değil bu pisliğe seni çekmek istemediğim için konuşamam.” Yanına gittim eğildim eline dokundum. “Umurumda değil ki.” “Zeynep delirdi sana da mı aynıları olsun. Bir bokun içine çekildim ben ve o boku temizlemekle uğraşıyorum. Maalesef keşke her şey Zeynep’in hayal ürünü olsaydı… Acı ama gerçek işte bunu bil yeter. Fazlasını bilmek sana da zarar.” “Uyuşturucu mu taşıyorsunuz? Kaçakçılık mı yapıyorsun Yiğit?” Gözlerini bana dikti bu kez sinir hakimdi bakışlarında. Sandalyesini geriye ittirip kalktı. Bana doğru bir adım yaklaştı. “Sence ben kaçakçılık yapan adi bir pislik miyimdir?” “Seni neleri yaparsın neler yapmazsın kadar tanımıyorum tanımam için fırsat hiç vermiyorsun. Sevgilin miyim bilmiyorum bile benimle bu evin dışında vakit geçirmedin, bana zaman ayırmıyorsun ve belki bana yalanlar söylüyorsun hiçbirini bilmiyorum.” Ellerimi tuttu. “Seninle kafanda kurduğun o ilişkiyi yaşamak elbette isterim ama hayatım inan kendime vakit ayıracağım kadar normal değil. Sürekli bir sonrasını düşünmem gerekiyor. Devamlı Zeynep’i düşünmem gerekiyor görüyorsun işte halini ben olmasam yaşayamazdı bu kadar. Annem kahrolurdu.” “Ben de varım artık bak kollarımdaydı bana sarıldı benden yardım istedi beni seviyor.” Gülümsedi avuç içini yüzümde gezdirdi. “Seni sevmemek mümkün mü? Evet Zeynep ilk kez bir doktoruna karşı böyle. Seni sevmesi hoşuma gidiyor. İyi ki varsın.” Yanaştım dudaklarına dudaklarımı bastırdım. Belimi kavradı iyice kendine çekti. Kokusu dolmuştu burnuma ateşli öpüşürken sırtımı duvarıma yapıştırdı boyun girintime öpücük kondurdu. “Aklımı başımdan alıyorsun.” Kıkırdadım. Öpüşmeye devam ederken geri çekildi. Yüzüme dokundu. “Akşam bir şeyler içmeye çıkalım mı?” Kocaman gülümsedim kolumu boynuna doladım “Hımmm demek sonunda sevgilin ile date çıkmaya karar verdin. Sabırsızlanıyorum.” Yanağıma yumuşak bir öpücük kondurdu. “Varlığın bana çok iyi geliyor.” Saçlarıma dokunuyordu, yumuşak, narin dokunuşlar. Beni tekrardan duvar ile kendi arasına sıkıştırdı. “Date sonrası belki birbirimizi daha yakinen tanırız ne dersin? Fiziksel keşif.” “Çok ayıp. Açık açık sevişme teklif ediyorsun. Tarzını beğenmedim. Sanmam.” Yuh adam açıkça seni dışarı çıkarayım sonra da benimle seviş diyor. Öküz! İttirdim yavaşça. Gidecektim kolumdan tuttu. Kulağıma doğru eğildi. “Öyle değil… sadece...” Döndüm neden yarıda kesti “Sadece ne?” “Uzun süredir hiçbir kadına yükselmedim bu anlamda. Yani beni heyecanlandırıyorsun.” “Hımm bakalım duygularımız karşılıklı mı?” Kaşları çataldı kahkaha attım ona uzaktan bir öpücük attım “Seni arsız.” Yanağından makas aldım. “Görüşmek üzere Yiğit Beyoğlu.” Bu adam çok değişikti iki farklı insan vardı. Birisi karanlık buz prens diğeri ise sevilmeyi isteyen, şefkate hasret bir adam… Hangisi gerçek Yiğit? Ben hangisini tetiklemeliyim. Zeynep’in yanına gittim biraz toparlamış ama durgundu. Gülümsedim ona bana baktı. “Abim çok kızdı mı sana?” Göz kırptım sonra her zamankinden daha farklı daha sıcak bir tavırla. “İyi ki sevgilisiyim yoksa kesin kovmuştu beni.” Kahkaha attı buna ve “Kesin.” Dedi. “Nasılsın? Ağır bir yüzleşme yaşadın üzerine gelmek istemiyorum ama.” “Abim kabul etti mi? Ayrıca kamerayı takacak mı yeniden?” “Artık bu odada kamera olmayacak Zeynep. Sen genç bir kızsın ve burası senin özelin.” Yanına gidip yüzüne dokundum. Yanağı sıcaktı ona yaptığım bu hareket hoşuna gitti. Gözlerini kapadı. “Abin için gerçekleri kabul etmek zor ama ben sana inanıyorum.” Gözlerini açtı gözlerinden bile neşesi belliydi saçlarını geriye attı derin bir “Ohh.” Yaptı “Deli olmadığıma artık eminsin.” “Deli olduğunu hiç düşünmedim. Seni anlamaya çalıştım sadece.” Ayaklandı elbise dolabının başına gitti. “Yarın bahçede kahvaltı edeceğim. Eminim. Sence hangisi elbisemi giysem?” Neşesi, kararı ve gelişimi hoşuma gitti ama Yiğit buna kızardı bu kadar çabuk olmazdı ama Zeynep’i de üzmek istemiyordum. “Abin ile akşam yemeğe çıkacağız bu fikrinden bahsederim ona.” “Date gibi mi?” Kafa salladım. “Nereye götürecek seni acaba? Ne giyeceksin?” Gözlerimi devirdim asla ayarı yoktu her seferinde karşısında arkadaşı var sanıyordu gevezelik etmek istiyorsa o kişi ben değildim. O sıra Deren girdi içeri. “İlaçlarını alman gerekiyor.” Homurdandı Zeynep Deren’e döndüm sonra Zeynep’e “Zeynep canın sıkılıyor sohbet etmek istiyorsun ya hani bak otur Deren ile sohbet et. Sana kadın erkek ilişkileri, erkekler, date detayları gibi her şeyi anlatır.” Sonra Deren’e sabitledim bakışlarımı. “Deren çok konuşmaya bayılır.” Deren’in suratı değişti o anlamıştı ne demek istediğimi yalan bir gülümseme ile Zeynep’e yöneldi. “Hadi bakalım Zeynep sor ben severim iletişimi, insanları ve duygularımı. Onlardan kaçacacak kadar korkak değilim. Korku diri tutar.” Zeynep ikimize baktı ve “Kız kavgası mı? Aranız mı bozuk?” Omuz silktim ve Zeynep’e baktım “Kavga edip aramızın bozuk olması için biriyle dost olmam gerekir Zeynep Deren iş arkadaşım hadi siz kaynatın.” Odadan çıktım Deren çok gözüme batmaya başlamıştı. Bu operasyonda ayağıma dolanırsa gözünün yaşına bakmazdım. Onun aptal duygularının, empatisinin, merhametinin benim için önemi yoktu Deren’in de yoktu ben bu operasyon uğruna kendimi harcamaya hazırım Deren kim? Başkan ile yağacağım konuşmadı Deren’in psikolojik destek alması konusunu açacağım. Odama geçince gece için Yiğit’in beğeneceğini düşündüğüm sade şık iddialı ama bir o kadar çabasız bir kombin yaptım. Straplez siyah mini vücuduma oturan bir elbise siyah ince parlak bir çorap ve stiletto. Saçlarımı her zamankinin aksine dalga yaptım hafif makyaj ve evet hazırım. Odadan çıktığımda holde çıkmamı bekleyen adamla göz göze geldik oda beyaz bir gömlek siyah bir pantolon gayet şık gözüküyordu. Beni baştan aşağı süzdü ve ıslık çaldı. Kıkırdadım bu haline. Bana yanaştı elimi tuttu hafifçe ve etrafımda çevirdi. “Büyülendim.” “Abartma Yiğit.” “Hadi gidelim…” Evden çıkacakken Birsen hanım gördü bizi gülümsedi yanıma geldi “Ah güzel kızım… Nasıl güzel olmuşsun.” “Teşekkür ederim.” “Azra kızım sana bir hediye vermek istedim bizim ve ailemiz için yaptığın her şey için teşekkür mahiyetli.” “Hayıt lütfen zaten karşılığında maaş alıyorum bana hediye vermenize gerek yok.” “İçimden geldi kızım.” Kafa salladım. Bu kadının zarafeti her geçen gün şaşırtıyordu beni. Nasıl kibar birisiydi bu kadın? Nasıl bu kadar mükemmel olabilirdi. Bir bileklik uzattı yeni bir şeye benzemiyordu. “Genç kızlığımda takardım ben bunu o zamanlar benim için çok özeldi ve bana uğur getirdiğine inanırdım şimdi sana iyilik uğur getirsin kızım.” “Olmaz manevi bir şey belli ki lütfen vermeyin bana.” “Yıllar oldu kızım takmıyorum artık ben bu bilekliğin bana uğur getirdiğine inandığım günleri geride bırakalı çok oldu. Sana bakınca zaman zaman kendi gençliğimi anımsıyorum şimdi bunu sen takarsan mutlu olurum.” Şaşırdım ve garip hissettim ne hissediyordum şuan? İçimdeki bu aptal kıpırtının sebebi neydi. Bu kadına neden bu kadar iyimserim mesela? Bu kadar iyi birisi olamaz bu kadında da kesin bir boklar vardı. Bileğimi uzattım. Taktı. Şık bir kolye inci göz alıcı tam ucunda sallantılı bir beyaz kalp taş var bileğime baktım kombinime uyum sağlamıştı. “Çok teşekkür ederim… Çok zarif.” “Güle güle kullan. Hadi iyi eğlenceler.” Evden çıktık arabaya geçtiğimizde Yiğit şaşkındı. “Yıllardır Aylin’e böyle manevi değeri olan hediye verdiğini görmedim. Sen nesin böyle? Etrafındaki herkesi büyüleyen birisin.” Güldüm bir dizi repliği geldi aklıma kıkırdayarak “Büyücü memnun büyülenen memnun ise sıkıntı yok.” Göz kırptı sadece. Yol boyunca da pek konuşmadık araba durduğunda marinaya gelmiştik. “Teknede mi yiyeceğiz.” Arabadan indik elimi tuttu. Sım sıkı yürürken eğildi yanıma öpücük kondurdu. Bu adam garipti tanıdığım soğuk, buz prens aşık bir adama dönüşüyordu. Teknenin önüne gelince. “Seni kaçırmayacağım korkma.” Elimi uzattım. “Endişelenmedim değil ama size bir şans vereceğim.” Teknede bizim için hazırlanmış mükemmel bir masa, mum ışıkları ve hafif esintili bir yaz akşamı. Bunun anlamı belliydi. Bugün burada romantik bir akşam yemeği yenilecek, içilecek çakır olunup karşılıklı dertleşmeler yaşanacak ve sonrasında kendimizi yatakta bulacaktık. Olurdu bana uyardı Yiğit Beyoğlu sevişmek için o kadarda kötü bir aday değildi hatta dürüst olmak gerekirse baya iyi bir adaydı.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD