18.Bölüm

1431 Words
Eve tekrar alışma süreci, Zeynep ve diğer işler derken Yiğit Bey ile gönül ilişkimi sağlamlaştırma derdindeydim. Üç dört gün bu şekilde devam etti. Kahvaltı masasında oturmuş herkes kendi halinde hiç konuşmadan yerken dışarıda kopan o çığlık sesi eve yaklaşmaya başladı. "Mahvedeceğim sizi. Allah belanı versin Yiğit." Ve sonunda hem ses hem görüntü olarak Aylin karşımızdaydı. Önce bana baktı sonra Yiğit'e döndü. "4 senedir sadece sen ne dersen onu yaptım." Yiğit'in canı sıkkındı yüzü gergindi. Ayrılmış mıydı? Bana bahsetmedi. Gözünden akan damlayı hızlıca sildi. Kadın ayrılık haberinden sonra bile çok güzeldi yalnız. Beyaz tek omzu olmayan mini bir elbise ve ayakkabılar, saçlar oldukça doğal dalgalar halinde biraz ağlamış ve şişmiş gözlerini makyajla gizlemeye çalışsa da anlaşılıyordu. Dianna'nın intikam kombinini giymişçesine çıktı şimdi meydan okuyor Yiğit'e helal olsun mahvet bu adamı ben arkandayım. İçimde kahkahalar atıyordum. Senin olsun benim bir işim yok bu gerzek buzlar prensi ile ama mecburum bir süre nişanlını çalmam gerekiyor. "Aylin yapma böyle konuştuk bunları." Kahkaha attı Aylin kadın delirdi. Bize doğru bir adım attı parmağını salladı Yiğit'e "Konuşmadık sen sadece tek başına konuştun. Ne demek ya olmayacak yapamıyorum, boğuldum..." Bana döndü ve o yüzündeki nefret belirtisi ile beni işaret ederek "Bu aşüfte gelmeden önce her şey yolundaydı." Birsen hanım girdi araya. "Aylin kızım yakışıyor mu sana böyle sözler? Azra'nın ne ilgisi var konuyla yapma kızım lütfen." "Oğlunuzda yakışmayan şeyler yapıyor, onu uyarın isterseniz." "Aylin anneme çemkirme çık tamam dışarıda konuşalım. Söyle ya açıkça söyle beni bu alelade kız için mi terk ettin. “ Kıkırdadım keyif almama daha çok öfkelendi bana doğru hareketlendi. "Aylin ben seninle yarış halinde bile değilim." Yiğit kolumu tuttu. "Zeynep'in yanına gider misin?" Kafa salladım ben Zeynep'in yanına çıktım. Beni görünce ayaklandı. "Aylin mi geldi ne oldu? Ayrılmışlar galiba duydum?" Kaşlarımı çattım. "Madem duydun niye tekrar soruyorsun?" Güldü. Bana yanaştı "Dedikodu edelim diye." Cevap vermedim Zeynep ise laf alma derdindeydi. Bana sokuldu iyice. "Sevgili oldunuz değil mi? Zaten başka türlü dönmezdin sen. Tutuğunu kopardın." "O ne demek Zeynep? Senin için döndüm ben." "Onu külahıma anlatırsın Azra. Neyse ama neden döndüğün ile ilgilenmiyorum, döndün o yeterli. Buradan çıkmamı becerecek tek insan sen gibi görünüyorsun o yüzden seni pek kaybedesim yok." Bu kız bana asla güven vermiyor hatta zaman zaman tedirgin ediyor. Bu kızda bazen kendi sinsiliğimi görüyorum, nasıl bu kadar benzer oluruz diye de şaşıyorum hatta. Cin olmadan adam çarpma dedikleri. "Seviştiniz mi?" O an gözlerim açıldı çok şaşırdım "AAa. Zeynep!" Kikirdedi. Hiç komik değildi bence ayıptı. "Bu çok ayıp." "Ne var söyle sende." "Hayır Zeynep sevişmedik bir daha sakın sorma. Lütfen." Bu kez daha meraklı bir tavırla. "Ama öpüştüğünüzü biliyorum hatta bir keresinde fotoğrafınızı Aylin'e bile gönderdim." İyi bok yedin demek isterdim... cevap vermedim. "Bir erkek ile öpüşmek nasıl bir his peki?" "Zeynep ben senin doktorunum. Arkadaşın ya da ablan değilim. Bana böyle şeyler sorma cevap alamazsın." Kaşlarını çattı. "Ne var bana arkadaş ya da abla olman bu kadar zor mu? Abimle evlenirsen yengem olacaksın hem." Kafayı yemiş bu. Yanına gidip omuzlarından tuttum. “Uyusana sen.” “Anlat hadi ilk kaç yaşında seviştin? Bir erkeği hissetmek nasıl bir duygu?” "Sen ilaçlarını aldın mı?" Kafa salladı. Kulağına doğru eğildim. "Aldıysan uyku yapması gerekti sende çene yapmış. Yatsan iyi edersin." "Ooooo eski Azra hemen su yüzüne çıktı. Nazi kampına hoş geldiniz. Yoksa abimi gerçekten sevmiyor musun?" "Zeyneeeep" bağırmamdan korkmuştu ağzını fermuar kapatır gibi yaptı ve yatağa geçti o sıra pencereden dışarıya baktım Aylin ve Yiğit epey hararetli konuşuyordu. Aylin çıldırmış gibiydi. Sanırım 10 dakika kadar konuştular ve sonrasında Aylin gitti geride kalan Yiğit pek mutlu görünmüyordu. İçeri geçti yukarı geliyordu galiba. Zeynep'e döndüm. "Sen dinlen, birkaç saat sonra egzersiz için geleceğim ve ara öğününü yersin." Cevap vermeyince. "Sana diyorum Zeynep!" "Anladım tamam." Odadan çıktığım an merdiven başında Yiğit'i gördüm oda beni gördü ama odasına geçti peşinden gittim. "Yiğit." Cevap vermedi birkaç adım atıp arkasından sarıldım sırtına öpücük kondurdum. "İyi misin?" Bana doğru döndü başını olumsuz anlamda salladı. "Hiç iyi değilim." Yüzüne dokundum bu kez. Gözlerini kapadı. Çok mutsuz görünüyordu "Ne yapabilirim?" "Hiçbir şey yapamazsın Azra. Gördün gözü döndü. Dün ayrıldım ondan beş günüm dolmak üzereydi malum!" Sesinde ima ve kızgınlık vardı senin bok yemen demek istiyor anladığım kadarıyla. Beni istiyorsa bunu yapmak zorundaydı ve yaptığına göre beni istiyor. "Açıkça da tehdit etti giderken. Babam üzülmemden hiç hoşlanmayacak dedi." "Sırf babasından çekindiğin için ömür boyu ona katlanacaktın yani. Ben seni daha cesur sanmıştım. Korkaklar gibi davranmak…" Sinirlendi zaten sinirliydi üzerine cümlem tuzu biberi oldu. Kapıyı gösterdi. "Çık dışarıya." "Ne?" "Dışarıya çık. Şuan konuşmak istemiyorum." Kafa salladım öyle olsun çıkar giderim. İşinize gelmeyen her şeyde odadan kovun zaten kapısını sertçe kapadım umarım küfrettiğimi anlamıştır. Ben onun kuklası değildim, beni görecekti bana kıymet verecekti. Deren ile koridorda karşılaştık. "Nasılsın?" "İyiyim Deren sağol umarım sende iyisindir." "Süperim. Bana olan öfkenin sebebini merak ediyorum ben sana ne yaptım Azra." "Sana öfkem falan yok saçmalama ve benimle duygusal bir iletişim kurma. Sen sadece sektörden bir arkadaşsın unutma." Kafa salladı sinirlendi ama sinirlensin her seferinde ulu orta böyle yanıma yanaşıp sorduğu sorular sanki ilk operasyonu, sinir oluyordum. Çaylaklar bile daha akıllı davranır bir sonraki operasyonda asla Deren ile olmak istemiyordum. "Dışarı çıkacağım işlerim var. Zeynep ile ilgilenir misin? 1 saat sonra egzersiz yapsın ara öğünde kefir ve şeftali birazda ceviz. İlaçlar bağırsaklarını çok etkiliyor sonrasında gaz sansısı oluyor. Ara öğünden bir saat sonra rezene içsin akşama gelmiş olurum.” Kafa salladı sadece odama gidip hazırlandım. Hastaneye diye gider gizli geçitten başkana uğrarım oradan Serdar'ı görürdüm belki. Çıkacağımı Birsen hanıma söyledim bir şey demedi sağolsun ama çıkıntı oğlu beni görünce. "Azraaa." Diye öfkeli tonla yanıma geldi. Suratında hayırdır nereye gidiyorsun ifadesi cümlelerine döküldü. "Hayırdır?" "Hastaneye gideceğim." "Neden? Bildiğim kadarı ile götüreceğin bir tetkik falan yok." Her şeyi bil. Kafa salladım. Yok ama ben gitmek istiyorum. "Bir hocam var yurtdışından geldi onunla görüşeceğim makalesi ile ilgili sonrasında birkaç farklı ilaç bakacağım alternatif olarak Zeynep'in bağırsak florasını bozdu bunlar." Tatmin olmadı. "Kim hocan? Adı ne?" Güldüm. Şaka mıydı? Neyin sorgusu bu? "Ne oluyor anlamadım? Neyi soruyorsun?" "Sana git dedim diye odadan kovdum diye delirip evi terk ediyor olabilir misin merak ettim?" "Çocuk muyum her seferinde sana küsüp ev terk edeyim. Rutin şeyler." Bileğimden tuttu. Bu kez onu takmayışım sinirlerini bozdu. Bozulmamı belki kavga çıkarmamı isterdi böylesi daha kolaydı onun için. "Sonrasında konuşacağız." "Kafanı toplayıp beni kovmayacak noktaya geldiğinde konuşuruz, kaçmıyorum. Korkma!" Cevabını dinlemeden arabaya bindim. Ciddi manada manyak bu adam hastaneye geçince birkaç hocam ile görüşüp sonrasında gizli geçiti kullanarak başkanın yanına gittim. Odasına aldı beni güler yüzle karşıladı hatta kahve ikram etti karşılıklı kahveleri içerken. "Herkese sevdirdin kendini anlaşılan. Evde herkes seviyor seni artık." "Evet kardeşinin delilikleri hala aynı ama oda alıştı bana. En önemlisi Yiğit o yakında kör kütük olacak." "Dikkatli ol Azra. Sen çok operasyona girdin ama hiçbirinde bu kadar uzun ve iç içe değildin. Çok yakınsın düşmanına bu kez. Duygularına engel olacağını düşünüyorum." Neyin imasıydı? Ben yanlış bir şey mi yaptım acaba? Duygularımı hiçbir zaman katmam işin içine. "Başkanım yanlışımı mı gördünüz? Duygularımın hiçbir önemi yok biliyorsunuz? Her seferinde sizin duygularınız bir hiç asıl olan devlet diyen de sizdiniz ben bu cümle ile büyüdüm siz şimdi o adama duygu besleyeceğimi mi sanıyorsunuz?" "Azra insanın en zor savaşı nedir bilir misin?" Kafa salladım. "En zor savaş kafanda bildiklerinle kalbinde hissettiklerin arasındadır. Bir şeylerin gerçekliğini biliyor olman kalbinin önüne geçemez, geçer sanırsın öyle gibi davranırsın ama geçmez." "Başkanım." "Ben sana güveniyorum. Elbette o adama aşık olursun demiyorum. Şüphem olsaydı seni bu operasyonun başrolü yapmazdım. Sadece temkinli ol. Duyguların seni yönetmesin sen onları yönet. Unutma sizlere öğrettiğim ilk şeydi bu siz robot değilsiniz, duygularınız olabilir, seversiniz, ağlarsınız veya kızarsınız. Mühim olan o duyguları yönetebiliyor olmanız.” Kafa salladım sonra bana. "Birsen hanım onunla nasılsın?" "İyi birisi. Yani oğlunun veya kocasının zamanında yaptıklarını biliyor mu bilmiyorum ama bir kötülüğünü görmedim. Çocuklarını çok seven fedakar bir anne sadece." "Sen fedakâr bir anne nasıl olur ne biliyorsun Azra? Senin annen mi oldu? Ya da sen? Zaten senin anne olma şansın hiç yok. Annelik hakkında çok bilgi sahibi olduğun söylenemez. Bu duygu ile ilgili konuşma." "Evet doğru bilmiyorum ama görebiliyorum. O buz prensinin annesinin sevgisi karşısında eridiğini görüyorum o deli kızın annesinin yanındaki sakinliğini." "Ya da senin kriz geçirdiğinde onun kollarında ağlaman gibi mi?" Gözlerim kocaman oldu. "Deren söyledi söylemesi gerekiyor da zaten. Senin daha önceleri yaptığın gibi." Kafa salladım. Utandım bu yüzden mi imada bulundu bana acaba? Onları sevdiğimi mi sandı? Operasyonu tehlikeye atacağımı düşündü. "Azra o kadını hiç sahip olamadığın annen yerine koyuyorsan." Güldüm. Delilikti bu saçma bir zırvalık. "Başkanım.. Beni bu operasyondan alın." Şok oldu asla beklemediği bir cümleydi. Ama ben çok ciddi bir tavırla söylemiştim. "Ne dedin?" "Beni bu operasyondan alın. Olmak istemiyorum."
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD