3.Bölüm

2228 Words
Aşırı tepkiliydi. Sinirlenmişti. Babası ile ilgili gizlediği bir şeyler olduğu kesindi. Hemen toparladım kendimi. "Yiğit Bey yanlış anladınız. Kardeşinizin psikolojisini de anlamaya çalışıyorum. Sonuçta ölürken yanında olması onda büyük bir travma yaratmış. Altında yatan sebepleri bilmek yardım eder diye." "Altında yatan bir sebep yok Azra Hanım gördünüz kardeşim sizi de katil sandı. Kendi uydurduğu hikayelerine inanan bir kız. Onu iyileştirmenizi umuyorum." Kafa salladım. Göreceğiz Yiğit Bey. "Kuşkunuz olmasın." Birlikte aşağı indiğimizde anneleri Birsen Hanım koltukta oturmuşmuş inmemizi bekliyordu bizi görünce ayaklandı yanıma geldi. "Nasıl kızım iyileşir mi? Onu kurtarın Azra Hanım her gece kabuslar görüyor, ağlıyor, saldırıyor." "Anne tamam Azra Hanım biliyor zaten." Birsen Hanıma uzandım elini tuttum. "Bence kızınız oldukça akıllı ve emin olun iyileşecek." Yiğit'e döndüm. "Yiğit Bey bana bütün ilaçlarını getirir misiniz hepsini gözden geçireyim." "Tamam. Başka lazım olan bir şey olursa." "Merak etmeyin." "Size evi göstereyim. Çalışanlarımız ile tanışın sonra dinlenin isterseniz." "Teşekkür ederim." Koca evi gezdik her yeri anlattı, şoförü, yardımcısı, aşçısı, bahçıvanı bir sürü insanla tanıştırdı. Herkesle kısa tanışma sonrası çalışma odasına gittik. "Bunlar ilaçlarının listesi. Ben zaten her şeyini yakından takip ediyorum. Geçen ay doktor dozunu arttırdı." Bu ilaçların hepsi çok fazlaydı. Dozlar ağırdı neden göz göre göre kızı daha da delirtmeye çalışmış bu doktorlar? "Yiğit Bey hepsini çöpe atıp daha az ilaç ama daha çok terapi istiyorum. Yaşına göre kullandığı ilaçlar çok fazla." "İlaç kullanmadığı zamanlar öfkesi büyüyor, saldırganlaşıyor." "İlaç yine kullanacak elbette ama bu şekilde değil. Ben birkaç yeni ilaç yazacağım ve yarın Zeynep ile bir terapiye başlayacağım adım adım ilerleyelim küçük ama sağlam adımlar. Beyninin içini iyileştirmek isterken karaciğeri, böbreği kalan organları hasarlı hala getiriyoruz. Bu ilaçlar ona daha çok zarar veriyor." "Tamam yeni ilaçları siz reçetesi ile bana verin yarına alınmış olur." "Anlaştık. Ben artık dinlenebilir miyim? Yarın yorucu bir gün olacak." "Tabiki bu katta odanız Zeynep ve benim odamın ortasında kalan odayı size verdim. Ben Zeynep'e yakın olmak için oradayım sizde ona yakın olursanız daha iyi olur diye düşündüm. Bir şeye ihtiyacınız olursa Safiye Hanımlardan yardım isteyebilirsiniz." "Teşekkürler." Çalışma odasından çıkıp bana ait olan odaya geçtim. Yatağa yattığım an düşünceler beynime doldu. Gizemin neydi Zeynep. Seni hasta eden gerçek neydi? Yine bilmediğim bir evde bilmediğim bir yatakta düşüncelere dalmıştım. Kızlardan, ekipten uzak ne kadar süreceğini bilmediğim bir görev. Kendime yeni hayat oluşturduğum ve yeni insanları benimseyeceğim bir görev. O sıra çalan telefon ile gülümsedim. Hemen açtım. "Serdar." "Azra nasılsın?" "İyiyim. Sen?" "İyi sesini duymak istedim." Şahsi telefonundan aradı bu telefonlarda asla işten, operasyondan, başkandan bahsedilmezdi. Sıradan iki arkadaş gibi konuşurduk. Gerçi başkan buna karşı olsa bile bu konuda biraz laf dinlemezdik. "Yeni işin nasıl?" "İyi. Yatıyorum. Sen nasılsın?" Kendimi tereddüt içinde hissediyordum. Başkanın öfkeleneceğini bile bile yapıyorduk bu konuşmayı. Aramaması gerekiyordu özel olarak nasıl olduğumla alakadar olmaması gerekiyordu. "İyidir. Belki müsait bir zamanda görüşürüz." "Serdar! Konuşuruz daha sonra. Kapatıyorum." Görüşemezdik bunu çok iyi biliyordu. Başkana karşı gelmekti. Operasyonu yok saymaktı bu. "Tamam dikkat et kendine. Bir şey olursa ararsın." "İyi geceler." Telefonu kapadım. İlk zamanlar hep zor olurdu. Her gün gördüğüm ekibi görememek birileriyle bir şey konuşamamak gerçekten can sıkıcıydı. Telefondan galerime girdim resimlerimize baktım bütün ekip güzel eğlenirdik. Kafamdakilerden kurtuldum. Duygusallığın zamanı değildi kendime gelmem gerekti yarın önemliydi, çok önemli. Gözlerimi kapayıp uykunun derinliklerine bıraktım kendimi. Erkenden çalan alarm ile kalktım. Hızlıca üzerimi giyindim ve odadan çıktım hemen yanımdaki odanın kapısı tıklatıp içeri girdim. Zeynep uyuyordu. O esnada odasına göz attım. Duvarlar karalanmış garip şeyler çizilmiş. Büyük bir kitaplık var içinde sayamayacağım kadar çok kitap. Odanın belli köşelerinde resimler. En çok abisi ile olan resimler, babalarının olduğu aile resmine baktığımda arkamda hareketlenme hissettiğimde sanki farkında değilmiş gibi davrandım. Hareketlenme durduğunda tam arkamda olduğunu hissetmiştim aniden ona doğru dönüp korkmuş gibi sıçradım. "Kahretsin aklım çıktı Zeynep." Cevap yoktu. "Günaydın. Nasılsın?" Hala cevap yok. Ürpertici bir kız olduğunu kabul edelim. Üzerindeki uzun beyaz tül elbisesi korku filmlerini andırıyordu zaten. Gülümsedim. "Kahvaltı edelim mi? Sonra biraz laflarız. Bu arada ilaçlarını çöpe attım." Bu onu gülümsetmişti. "O ilaçlar çok fazla daha az ilaç ile daha iyi olacaksın. Hasta olduğunu düşünmüyorum." "Hiç içmek istemiyorum." "Zeynep elbette hiç içmeyeceğin günlerde olacak ama şuan için bu şekilde ilerlememiz gerek." "Güç kaybediyorum bunlar beni halsiz yapıyor. Onlar geldiğinde direnecek gücüm kalmalı." "Korkma eminim abin seni korur." "Babam koruyamadı ama." Evet yine babası ile alakalı gizemli konuşma başladı. "Baban seni neyden koruyamadı Zeynep." "Onlardan. Hepsi katil. Beni de öldüreceklerdi. Gözlerimi bağladılar sonra abim..." Kapının açılması ile oraya doğru baktık. Yiğit Bey uyanmış yanımıza doğru geldi "Günaydın. Tahminimden daha erken başlamışsın Azra." "Evet Yiğit Bey Zeynep ile güne erken başlayalım dedim." "Çok iyi. Söylediğin ilaçları verdim alacaklar. Başka bir eksik var mı?" "Kahvaltımızı edelim sonra Zeynep ile terapiye başlayalım istiyorum." "Olur. Ben göndertiyorum kahvaltıyı." "Zeynep odasında yer. Aşağı inmez." Zeynep'e döndüm. "Neden? Bahçede bile yapabilirsin kahvaltını nefis bir hava var Zeynep." Korkunç dolu bakışları üzerimde hissettiğim an sustum. Yanlış bir şey mi söyledim? "Zeynep odasından çıkmıyor Azra. Babamdan beri burada etse iyi olur." Kafa salladım. "Safiye Hanımlar kahvaltısını ettirirken sende kahvaltını et sonra terapinize başlarsınız." Kafa salladım aşağı indiğimizde Birsen Hanım biriyle konuşuyordu salona girdiğimiz an koltukta oturan o güzel ışıltılı kadın ile karşılaştım. Yiğit Bey'in nişanlısı Aylin Işık. Fotoğraflarından daha güzel gözüktüğünü itiraf etmeliyim. Oturduğu yerden bana baktı. "Merhaba." "Merhaba. Ben Azra yeni doktor." "Birsen Teyze bahsetti. Memnun oldum. Aylin." "Bende memnun oldum Aylin." "Geleceğinden bahsetmedin Aylin." Ayaklandı Yiğit'e doğru bir adım attı ve yanına yanaştığında yanağına minik bir öpücük bıraktı. "Kahvaltı ederiz diye düşündüm." "İş saatine kadar evde durmam gerekecek. Zeynep ve Azra'nın birbirine alışması için." Bu durumdan pek hoşnut olmadığı yüz halinden belli olmuştu yüzü asılan kadının neşesini yerine getirmek istercesine "Akşam yemek yiyebiliriz ama uzun zamandır bir şey yapamıyoruz farkındayım." Kafasını salladı. "Akşam çıkışta çikolatacının önünde olurum." Yüzüne bir öpücük kondurdu Yiğit Birsen Hanım'ın ısrarları ile kahvaltıya kaldı Aylin. "Azra neler yapıyorsun daha önce nerelerde çalıştın." "Zorunlu görevimi Cerrahpaşa Tıp fakültesinde yaptım. Sonrasında bir özel hastanede çalıştım bir yıl kadar ama bu kurumsallık bana göre değildi bende sadece önemli ameliyatlara katılıp daha bireysel devam etmeye karar verdim." "Bu yaşta çift anadal yapmak büyük başarı. Bir insanın kalbini elinde hissetmek nasıl bir duygu?" Gülümsedim. "Sanırım bu soruyu bir kalp cerrahına sormak daha iyi olur. Ben genel cerrahi ile ilgileniyorum. Staj dönemimde bir iki kez açık kalp ameliyatlarına girdim tabi ama mesela ellerimde birinin bağırsaklarını hissetmek keyifli hissettirmişti." Kıkırdadım. "İç organları severim." Yüzünü buruşturdu. "Miden bulanmıyor mu?" "Benim hiçbir şeyden midem bulanmaz." "İlginç." Kahvaltımızı yaptık ilaçlar gelmişti hızlıca kontrol ettim ve "Ben artık Zeynep'in yanına geçiyorum." Endişeli bir tavrı vardı Yiğit'in. "Gitmesem mi acaba?" "Neden?" "Zeynep'e çok güvenmiyorum. Biliyorsunuz sadece ben sakinleştiririm." "Endişe etmeyin yardıma ihtiyacım olursa Birsen Hanım müdahale eder. Zeynep ile iyi anlaşacağımıza eminim." "Tamam." Yiğit ve nişanlısı gidince Zeynep'in yanına çıktım. Camdan dışarıya bakıyordu benim girdiğimi görünce bakışlarını bana sabitledi. "Nasılsın? Kahvaltını ettin mi?" Cevap vermedi. Odasında duran tekli koltuğa oturdum. Masasında duran ilaçları hala içmemiş. "İlaçlarını içmemişsin." "İçmek istemediğimden içmedim." "Zeynepcim sana yardımcı olmak için buradayım o ağır ilaçları içmemen için sana gerçekten iyi gelecek ilaçlara başlattım seni ama bunları da içmezsen." "Ne olur? Abime mi şikayet edersin." "Yoo hayır abine durumunun kötü olduğunu ve akıl hastanesine kapatılman gerektiğini söylerim." Yüzü değişti böyle bir tavır beklemiyordu ama yumuşak yüzlü davrandıkça daha arsız tavırlar sergiliyordu usulca masadaki ilacını aldı ağzına atıp birkaç yudum suyla içti. Sarı saçları önlerine gelmiş, karışık, dolaşık görünüyordu. Bakımsızdı. Yüzü çok güzeldi ama yanak bölgelerinde izler, döküntüler vardı kullandığı ilaçların hormonel etkisi olarak da bunların oluşması mümkündü. Kollarında ise ara ara tırnak izler vardı bunları yüksek ihtimalle kendi kendine yapmıştı. Stres, korku veya öfke anında insanlar farkında olmadan kollarını ve bacaklarını sıkarlar hatta kendi boğazını sıkan insanlara bile rastlanır. Karşıma oturdu. "Ne soracaksın diğerleri gibi çocukluğuma mı ineceksin? Saçma terapi ve hipnozlar mı uygulayacaksın?" "Yok çocukluğun ile alakalı bir problem olduğunu zannetmiyorum sorunun temeli babanın öldüğü günde." Yüzü değişti gözlerini benden kaçırdı. Eminim bu kız bir şeyler gizliyor. "Baban kalp krizi geçirdiğinde neredeydiniz? Sen ne yaptın?" "Hiçbir şey tuttular beni ne yapabilirdim ki?" "Kim tuttu? Abin mi? Annen mi?" "Onlar yoktu biz vardık kimse inanmıyor bana ama ben doğruları söylüyorum. Bağırdılar 'Konuşşş konuş yoksa kızı öldürürüm, nerede olduğunu şimdi bize söyleyeceksin' Bunu söylerken oda bağırıyordu. Ağladım babama bir şey yapmasınlar diye yalvardım ama olmadı. Önümdeki deftere notlarımı alırken tüm dikkatimle onu dinliyordum. "Babandan ne istemiş olabilirler?" "Ben bilmiyorum abim bilir." Bingo Yiğit Bey kesinlikle bir şeyler gizliyor. "Babanın kalp krizi geçirildiği söyleniyor Zeynep. Bu söylediklerin. Öfkelendi ayağa kalktı. "Çık git bana inanmıyorsan sana bir şey anlatmıyorum." "Zeynepp. Kollarımı tutup tırnaklarını geçirdi, tıpkı kendi kollarına yaptığı gibi. "Defollll." "Sana inanıyorum." Histerik bir kahkaha attı. Gözlerini devirdi. "Bana inandığın falan yok git şimdi." Beni ittirdi. Çıkmadım karşısında durdum, iki kolunu bileklerinden tuttum sıkıca. Hareket etmesine engel olmuştum. "Zeynep birbirimiz ile iyi anlaşırsak iyileşme sürecin hızlanır. Şimdi sakin olman gerek ve saldırgan tavırlar sergilememelisin." Öfkeli nefes alışverişleri ve bana bakışları nefretini açıkça belli ediyordu. Onu koltuğa oturttum. "Babanın ölümüne gerçekten çok üzüldüm, eminim ki doğru söylüyorsun ve bunu kanıtlaman için sana yardım ederim. Deli olmadığını abin, annen de bilmeli." "Deli olmadığımı çok iyi biliyor. Abim korktuğu için böyle davranıyor." "Abin neyden, kimsen korkacak ki?" "Babamı öldürenler yeniden gelecek diye korkuyor." Evet kesinlikle birileri vardı kimdi bu insanlar neden bu aileye zarar vermişti? Nasıl bir işe bulaştılar? "Gelirlerse bile abin seni korur baksana buraya bir sürü güvenlik var kimse onları aşamaz." "Abimi de öldürürlerse. Azra abim ölürse bende ölürüm." Yüzüne dokundum. "Abine bir şey olmayacak Zeynep, sakinleş şimdi." Bunları anlatırken gözünden yaşlar akmıştı yaşları sildim. "Yeni giysiler giyelim mi?" Dolabını açtım bir sürü güzel elbisesi vardı. "Belki ılık bir duş seni rahatlatır sonrasında saçlarını örebilirim." Cevap vermedi. "Bahçede kahve içeriz." "Odamdan dışarıya çıkmıyorum." "Neden?" "Birilerinin hedefi olabilirim." "Zeynep korkular ile yaşayamazsın. Hayatının en güzel yaşlarını dört duvar arasında geçiremezsin. Üniversiteye gitmeli, hedeflerini gerçekleştirmeli ve hayallerini yaşamak için çaba göstermelisin." "Ben üniversiteye gidemem artık... Anlamıyor musun sen ben bu odaya mahkumum, bu hayatı yaşayacağım. Babamı öldürenler dışarıda bir yerde ve beni bekliyor. Ömrümün sonuna kadar bu ilaçları içeceğim, hayallerim gerçekleşmeyecek. Burada çürüyüp kalacağım. Aşık olmayacağım, anne olmayacağım veya iş kadını olamayacağım." Öfkeliydi bağırışı odayı inletiyordu. Masada duran bardağı fırlattı duvara. "Benim arkadaşım değilsin. Salak değilim ben. Sana güvenmiyorum. Defol." "Zeynep." Yerde duran kırık cam parçasını alıp boğazına dayadı. "Belki de kendimi kurtarmalıyım bu işkenceden. Kendi canıma kıyarsam her şey çözülür." "Zeynepcim yapma. Bunun kimseye bir faydası olmaz." O sıra odanın kapısı açıldı. Birsen Hanım girdi. "Azra Hanım ne oluyor? Zeynep kızım ne yapıyorsun?" "Ölmek istiyorum anne. Ölmek." "Yavrum yapma kızım sende gidersen ne yaparım ben hadi kuzum indi şunu." "Hayır. Bu kadını istemiyorum. Kimseyi istemiyorum." "Zeynep bırakır mısın hadi ver onu bana?" O sıra Birsen Hanım. "Yiğit'i arayın hemen." Zeynep'e doğru birkaç adım attım. "Gelme. Dur dedim sana." "Kendini öldürmen ne işe yarayacak Zeynep? Sen ölünce her şey bitecek mi? Annene bak ne halde şuan. Peki ya abin ömür boyu kendini mi suçlu hissetsin? Yanında olmadığı için hep vicdan azabı mı duysun?" "Bende duyuyorum. Yeter artık. Bak işte sende dedin normal değilim ben bahçemde bir kahve bile içemiyorum." "İçebilirsin, ben normal olmadığını söylemedim." "Anne git. Ölümümü görmeni istemiyorum. Ömrün boyunca unutamayacağın bir acı olmasın bak bana babamın ölümünü gördüğümden beri bu haldeyim." "Kızım yapma birtanem lütfen bırak şunu." Müdahale etmezsem kendine zarar verecekti ani bir hamleyle koluna atıldım sıkıca tuttuğu cam parçasını benden kurtarmak için savurduğunda göğsümün üst kısmına denk geldi ve çizildi. Anlık bir sızlama yaşasam da aldırmadım. Sıkıca tutmasından dolayı elleri kesilmiş ve kanlar akıyordu. Elini tuttum almaya çalışırken bu kez kolum çizildi kolumdan akan kanları görünce ani bir refleks ile bıraktı cam parçasını. "Kanıyor ben yaptım sana zarar verdim. Katilim ben katil oldum." "Zeynep ben iyiyim sorun yok tamam gel eline bakayım." Birsen Hanım koştu hemen. "Kızım. Azra hanım eli çok kanıyor yardım edin." Hemen Yiğit Bey'in bahsettiği o hastane ortamını aratmayan odaya götürdüm Zeynep'i. Eli derin kesilmişti. Sedyeye yatırdım. O an geçici olarak kendi kanımı durdurmak için sardım. Sonra eldiven geçirip Zeynep'e müdahaleye başladım. Elinden akan kanı temizledim, bir iki küçük parça cam kaçmış onları çıkardım. Dikiş atacaktım. "Senin de kanıyor. Azra ben çok özür dilerim. Ben kötü birisi değilim." "Biliyorum. Acıyor mu elin? "Hayır." Dört dikiş attım eline. Ağrı kesici bir iğne vurdum. Tam o sıra. "Zeynep abicim." Sesi duyuldu. Kapının önünde duran Yiğit yere damlayan kanları görünce şok olmuş bir ifadedeydi. Zeynep ayaklandı. Abi bilerek yapmadım kimseye zarar vermek istemedim." "İyi misin güzelim. Ne oldu sana?" "Elimi kestim ama Azra yardım etti. O ben ona da..." Yiğit bana döndü. "Siz kardeşimi daha çok delirtmeye yeminlisiniz herhalde" "Ben sadece." "Şu haline bak ne dediniz ona." "Yiğit Bey." "Abi o yapmadı ben anlık." "Odana geç Zeynep." "Ama." "Odanaaaa!" Zeynep'e döndüm. Gülümsedim. Onun yüzünde ise korku ve endişe vardı. "Elini çok hareket ettirme. Biraz dinlen ağrı kesici seni rahatlatacak." Herkes çıkınca Yiğit ve ben kaldık. Kolumu tuttu. "Ne dediniz ona? Kardeşim nasıl bu hale geldi." "Terapi yapıyorduk ona yardımcı olmaya çalıştım." "Pek olabilmiş gibi değilsiniz?" "Yiğit Bey kardeşiniz hasta ve kendisi ısrarla babanızın birileri tarafından öldürüldüğünü onlardan korktuğunu ve sizin de gerçeği gizlediğinizi söylüyor." Öfkeden kızaran yüzüyle bana bağırmaya başladı. "Şimdi terk edin burayı. Kovuldunuz." Kovuldum mu? Ne demek kovuldum? Sen beni kovamazsın sen benim bu görevde olmama engel olamazsın. Neden korkuyorsun bu kadar? Neleri gizliyorsun sen Yiğit? Öğrenme fikrim bile seni böyle korkutuyorsa. Gitmiyorum hiçbir yere. Tam o anda elimi başıma götürdüm; gözlerimi kapayıp sendeledim. "İyi misin?" Onun koluna tutundum. "Ben..." Kolumdan tuttu. Bedenimi ona bıraktım. "Ne oluyor?" O sıra benim de yaralı olduğumu anca fark etmişti bay ukala. Gözlerimi kapadım ve kendimi tamamen onun kollarının arasına bıraktım. "Azra... Azraaa. Kahretsin biri baksın buraya kız bayıldı."
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD