2.Bölüm

2357 Words
Yolda başkanı aradım. "Azra nasıl geçti? Bana güzel şeyler söyle." "İçiniz rahat olsun. İş bende bırakmam kimseye biliyorsunuz." "Şüphe çekmemen gerek Azra. Dikkatli olman gerek. Bu daha öncekilerden çok daha önemli." "Farkındayım. Emin olun her yeni görev benim için daha önemli. Başaracağımın garantisini veriyorum size." "Sana güveniyorum. Şimdi birkaç gün ben size yeniden talimat verene kadar herkes normal hayatlarına dönsün. Adam çok pimpirikli seni işe aldıktan sonra takip ettirecektir bu süreçte biliyorsun ki direkt olarak iletişimi en aza indireceğiz. Önlemleri ona göre almanı tavsiye ediyorum." "Tamam başkanım." "Kızlarla kaldığınız eve geç toparlanmaya başla. Onlarla da konuşacağım." "Anladım tamam." Yolda kendimce planlar yapıp sürecin işleyişini değerlendirdim. Başkan çok değer veriyordu bu işe ve asla onu hayal kırıklığına uğratamazdık. Eve geçtiğimde diğerleri gelmemişti kendime hızlıca sandviç hazırlayıp laptop başında başkanın gönderdiği dosyayı inceledim. Yiğit ve ailesi hakkında daha çok araştırma yaptım. Haklarındaki çıkan bütün haberleri ezberledim neredeyse. Ben çalışmaya devam ederken Deren ve Pınar geldi beni görünce hızlıca yanıma geldiler. "Bizim çikolatacı aslında çok da masum değilmiş." "Eee yani?" "Babası çikolata ithalatlarında yurtdışındaki önemli adamlara kaçakçılıkta aracı olmuş. Ayrıca bazı çikolataların içerisinde uyuşturucu madde olduğu söyleniyor. Babası bilmemesi gereken şeyler bildiği için öldürülmüş olması olası." "Bu adam sıradan birisi olsaydı başkan zaten bizi bu işe sokmazdı. Eminim çok daha fazlası vardır. Bakalım Yiğit denilen adam bu işin neresinde?" "Bu iş beni çok heyecanlandırdı Azra. Umarım biran önce planı uygulamaya geçeriz." Gülümsedim. "Adam hakkında araştırma yapıyordum bende. Nişanlıymış. Kız arkadaşı modacı yani zengin bir ailenin kızı 3 yıldır nişanlılar çok nadir magazinde yer almış. Çok fazla lezzet ödülü almış. Kendine ait özel çikolataları yurtdışında oldukça ilgi görüyormuş. Şu anda hala yurtdışı ile bağlantıları devam ediyor. Belki bu bağlantıların altında gizli bir iletişim olabilir. Anlamak için iyi bir gözleme ihtiyaç var tabi." Pınar atıldı bu kez. "Kız kardeşi de aslında üniversite sınavına girmiş ama kayıt bile yaptıramadan babası ölünce ve sonrası akıl sağlığını yitirince eve kapanma dönemi başlamış." Deren sorgulayıcı tavrıyla. "Çok saçma değil mi? Sadece babası öldü diye delirmesi. Bana garip geliyor. Bence kızda bilmemesi gereken şeyler biliyor olabilir." Kafa salladım benim de teorim bu yöndeydi. Yani o kızda bir şeyler vardı kilitli kapımızı o kız sayesinde aşacaktık. Sırlar odasının anahtarı o kızın elindeydi ve ben o anahtarı almak için her şeyi yapacaktım. Öğrendiğimiz bilgilerin paylaşımlarını birbirimizle yapıp tekrar bir kritik yaptıktan sonra rutininize döndük. Aradan geçen birkaç günün ardından arayan soran yoktu. Nasıl olurda hala aramazdı. Bir şeyleri yanlış mı yapmıştım? Bu işi beceremezsem bu göreve başlayamazsak. Delirecek noktadaydım. Başkan sakinliğimi korumamı istese de bu göreve dahil olamama fikri bile delirmeme yetiyordu. Yanlış hiçbir şey yapmadım. Bütün görüşmeyi gözden geçirdiğimde her şey olması gerektiği gibiydi. Kendinden emin biraz ukala ama yer yer geri kalmayı bilen bir tavrım oldu. En iyisi olduğumu anlamış olması gerekirdi. Bu plan işlemezse başkan b planına geçerdi, ben ve ekip o plana dahil olamazdık. Tüm bunları düşündüğüm sıra telefonum çaldı. Tanımadığım bir numaraydı açtım. "Efendim." "Azra Tekin." "Evet." "Ben Yiğit Beyoğlu nasılsınız?" Ufak çaplı bir şaşırıp içimde sevinç, başarı çığlıkları atıp hemen toparladım kendimi. "Teşekkür ederim Yiğit Bey iyiyim. Umarım sizde iyisinizdir." "Teşekkür ederim. Sizi birine kaptırmadıysak çalışmak isterim sizinle." İçimden zafer çığlığının sesini arttırdım ama asla bozuntuya vermedim. Tamamen donuk bir ifade ile. "Sevindim. Bende çok mutlu olurum sizinle çalışmaktan..." "O halde bugün tekrar gelebilirseniz ayrıntıları konuşalım. Bu kez sizi çikolata dükkanına bekliyorum. Adresi atarım size. Kolay gelsin." Hızlıca başkanı aradım. Başkan telefonlarımızın dinlemesinden dolayı güzel haberi zaten almıştı. "Azra güzel haber. Şimdi dükkana gitmeden evvel son bir kez toplanalım ve konuşalım. Sonrası büyük bir titizlik ile ilerleyecek operasyon olacak." Son kez ekip olarak toplandık bir daha ekip olarak ne zaman böyle toplanırdık bilmiyorum. Belki aylarca bile ayrı kalabilirdik. Benim için önemli operasyonlar arasında olduğu için her şeyi titizlik ile yapmak istiyordum. Planım üzerinden geçtik. Görevimin her ayrıntılarını bana yeniden aktardı başkan. "Bizimle asla iletişim içinde olmayacaksın biliyorsun. Her görevde olduğu gibi Rasim Amca ile iletişim kuracağız. Aksi ne olursa olsun onunla iletişim kurulacak. Anladın değil mi Azra." "Evet başkanım. Yapmam gerekenleri sırası ile Rasim Amca ile göndereceksiniz değil mi? Bulduğum her izi sizinle paylaşacağım." "Evet. İlerleyen zamanlarda Deren'i içeri sokabilmemiz gerekecek Azra. Bunun için sana pay düşüyor. Kendini sevdirip aralarına girdikten sonra Deren konusunu açabilirsin." Kafa salladım. "Daha önce çok ortak operasyon olduğu için dikkatli olun demeyeceğim. Birbirini hayatında ilk kez gören iki yabancısınız." Deren kafa salladı. "İçiniz rahat olsun." "Şüpheli her şeyi. Numara, adres, isim her ne olursa ben ve Serdar'a gönderin Serdar gerekli desteği sağlayacaktır." Eh tabi bir polisle kanıt paylaşmak en akıllıcasıydı. "Eve girdikten sonra belli yerlere özellikle Yiğit'in çalışma odası ve yatak odasına böcekler ve kameralar yerleştirmeliyiz heran izlenmeli ki her adımını bilelim. Asla bulamayacağı, göremeyeceği yerlere koymalısın sonrası Yusuf'ta olacak zaten." Tüm ayrıntıları konuştuktan sonra ben çıktım. Onları uzun süre görmeyecektim. Soğukkanlıydım, endişem yoktu. Başarısız olma lüksüm olmadığı için başarılı olmak zorundaydım. 11 yaşımdan beri eğitildim hep başarılı olmam ve en iyisi olmam için. Hepimiz öyleydik. Başkan bize seçilmiş çocuklarsınız derdi. Seçilenlerdik biz bizim öyle diğer çocuklar gibi bomboş oyunlara, amaçsız eğlencelere vaktimiz yoktu. Her daim önemli görevler vardı ve devlet için tüm bunları en iyi şekilde yapmalıydık. Çikolata dükkanının önüne geldiğimde arabayı park edip hemen indim. Şirin bir dükkandı. Kahverengi bir tahta üzerine yazılmış BEYOĞLU ÇİKOLATICISI yazısı sade ama göz dolduran bir tabela. Kapının önünde Fransız butik çikolatacıları andıran masa ve sandalyelerin hemen yanında duran eksi bir bisikletin ön kısmındaki sepet renkli çiçekler ile süslenmiş. İçeriye girdiğimde duvarlar Retro, vintage duvar tablolarların hemen yanında duran eski bir plakçalar. Şahane bir yerdi burası kendimi bir filmin içinde gibi hissettim. Arka fonda çalan "Adieu Mon Pays." Şarkısı ortamı daha güzel bir hale sokuyordu. Şarkının büyüsü ritmi ile çikolataları yerken gözlerinizi kapatıp hayal alemine dalmak mümkün. Burnuma dolan şahane çikolata kokusu ve bana çocukluğumu anımsatan anılar ile gülümsedim. Dikkatle inceliyordum dükkanı; o sıra omzuma dokunan elle geri döndüm. "Azra Hanım hoş geldiniz. Yiğit Bey sizi şurada bekliyor." Diyerek karşıyı gösterdi. Karşıda oturan adam sanki beni beklemiyormuşçasına önündeki kâğıda bir şeyler yazıyordu. Gülümsedim. "Teşekkür ederim." Yiğit'e doğru ilerledim ayaktaydım hala bana bakmasını bekledim ama kafasını hala kaldırmıyor bir şeyler yazmaya devam ediyordu. Beyaz bir keten bir gömlek vardı üzerinde altında siyah bir pantolon. Göz alıcı görünüyordu. Temiz, şık ve yakışıklı. Ondan bir hamle bekledim ve sonunda. "Oturabilirsiniz Azra Hanım." Yüzüme bakıp insan gibi konuşsa incileri dökünürdü. Oturdum. Kalemini masaya bırakıp yüzüme bakma lütfunu gösterdi beyefendi. "Hoş geldiniz. Nasılsınız?" "Teşekkür ederim, iyiyim." "Dükkanı beğendiniz sanırım?" Kafa salladım. Burayı beğenmemek delilik olurdu. "Çok şeker bir ortam. Ayrıca çok şık dizayn edilmiş. Plak şahane; çalan şarkılarda. Büyülendim." Kafa salladı. "En eski dükkan burası. Babamın açtığı ilk dükkan. Kalan şubeler ile pek ben ilgilenmem bura baba yadigarı olunca." "Anladım. Çok güzel idare ediyorsunuz bence. Sıcak ve samimi bir ortam var." "Ne ikram edelim size." Gülümsedim. Çikolata aşığı bir kızdım ama kontrollü olmam gerekti. "Su." Hafif bir tebessüm etti. Hayret gülme gibi bir yeteneği varmış. "Şahsıma hakaret kabul edeceğim. Her biri elimden çıkmış şahane çikolatalardan birinin tadına bakmak istemez misiniz?" "Estağfurullah ben keyif yapmaya gelmişim gibi olmasın diye." "Spesiyalden söylüyorum o halde." Kafa salladım. "Kahve." "Sade filtre kahve." Garson kızlardan birini çağırıp siparişi verdi. "Bugün hemen başlayabilir misiniz?" Ufak çaplı bir şaşırdım hemen gel başla demesini beklemezdim. Bir şoka uğradım kabul. Kafa salladım. "Evime gidip toparlanmam gerek." "Evet uzun süre kalacakmış gibi eşyalarınızı toparlayın. Deneme süresi olacak fakat ben iyi geçeceğini umut ediyorum." "Umarım." Önüme kağıt sürüsü koydu. "Ne bunlar?" "Gizlilik sözleşmesi." Eh akıllı adam tabi işini garantiye alacaktı. Karşımda dişli bir rakip vardı. "Ailem ile alakalı hiçbir şey dışarıya çıkmayacak, evde gördükleriniz, şahit olduklarınız her şeye kör ve sağır olun, anında unutun. Burada tek tek maddeler halinde yazıyor. Aksi olması durumunda üzülerek belirtiyorum ki çok yüklü tazminatlar ödemek durumunda kalacaksınız ve avukat ordumla yüz yüze gelip bu sancılı süreci yaşamayı istemezsiniz." Gülümsedim. Bu da benim çok umurumdaydı. Aldığın nefese kadar dışarıya bilgi sızdıracaktım, hiçbir şeyi unutmayacağım ve kuyunu kazacağım senin avukat ordunu benim tek nefesim yok edecek güçteydi. "Bunu hiç istemem. Gizlilik ve özel hayat kırmızı çizgimdir. Alakadar olmadığım konuları anında unuturum." Kafa salladı. O sıra kahvem ve çikolatam geldi. Teşekkür ettim. Çikolatanın buram buram kokusu burnuma geliyordu. Kahvemden bir yudum aldım sonra çikolatama baktım. Yiğit'e baktım konuşma bittikten sonra mı yemem gerekirdi. Eliyle tabağı gösterdi. "Buyur lütfen. Tadımı yap merak ettim beğenecek misin?" Küçük bir ısırık aldığım an bu zamana kadar gerçek manada çikolata yemediğimi düşündüm. Bu çok başka bir şeydi. Kokusu, tadı, kıvamı. Ağzıma yayılan o çikolatanın kıvamlı yapısı, tadı gerçekten keyif aldıran şeydi. Gülümsedim. "Üzüldüm." "Ne için?" "Bu zamana kadar kendimi çikolata yediğime inandırmışım. Bu muazzam bir tat." Gururlu bir ifade yerleşti yüzüne. "Afiyet olsun." Çikolatamı bitirdim ve konuşmaya devam ettik. "Kız kardeşim çok hasta. Sanrılar görüyor. Öldürülmek istediğini düşünüyor, kendine zarar veriyor. Bakıma ihtiyacı var. Kullandığı ilaçları, tedavi süreci var. Her gün olması gereken iğneler. Dışarı çıkmıyor o yüzden bütün tedavi süreci evde. Evde ona odası dışında oluşturduğumuz bir hastane odası var. Bütün her şeyi orada yapabiliriz." Cevap yoktu şaşırmış hatta biraz endişelenmiş bir ifade ile bakıyordum. Nasılsa sıradan masum bir kızdım bu duyduklarıma şaşırmam gerekirdi. "Şaşırmanızı anlıyorum ama emin olun alışacaksınızdır. İlerleyen zaman içinde yardımcıya ihtiyaç duyacak olursanız o konuda da yardımcı olacağım ama şuan da aynı anda iki kişi iyi gelmeyecek kardeşime." "Anlıyorum. Tamam." "Aylık 100.00,00 TL ödeme yapılacak izin durumlarınızı geçen görüşmede konuştuk. Talebiniz doğrultusunda maaş yükseltilebiliriz. Avans vb her durumda benim dışımda kimseyle görüşmeyeceksiniz." "Tamam." "İş seyahatlerim olacak o zamanlar iki katı özen isteyeceğim. Zeynep benim kıymetlim." "Siz hiç merak etmeyin." Sözleşmeye göz gezdirip hızlıca imzaladım. Nasıl olsa hiçbir maddesine uymayacağım için beni alakadar etmiyordu. "Hayırlı olsun." "Teşekkür ederim." "Şimdi evinize geçip toparlanın isterseniz sonrasında evde görüşürüz. Bende bir saate geçmiş olurum. Odanızı hazırlatayım." "Teşekkürler." Oradan ayrılıp hızlıca evdeki eşyalarımı toparladım. Başkan ile son kez görüşüp telefonu bıraktım. Onlar ile iletişim kurduğum telefon başkaydı ve onu yanımda götürmek riskli olurdu nasılsa onlar beni her türlü dinleyeceklerdi. Her adımımdan haberleri olacaktı. Daha önce görüşmeye gittiğim evin doktoru olarak gelmiştim. Kapıdan içeri girdiğimde bu kez bahçede oturduğumuz masanın yanından doğru ilerledim ve kapıyı çaldım. Görevli kız beni görünce gülümseyip içeri davet etti. Büyük ve ihtişamlı salonda Yiğit ve annesi Birsen Hanım beni karşıladı. Güleç sevimli bir kadındı. Esmer, beyaz tenli hoş bir kadın. Bana doğru bir adım hattı. "Hoş geldiniz. Hayırlı olsun kızım." Dedi. "Teşekkür ederim efendim." Yiğit bana doğru bir adım attı. "Zeynep geleceğinden haberdar ama pek memnun olmadı. Yukarı çıkıp tanışmanız gerek." "Tabiki." Bana eşlik ederken içimde garip bir heyecan oluştu. Kendine gel Azra heyecan sana yanlış yaptırır. Odanın kapısı açıldığı an yere çökmüş kollarıyla yüzünü kapamış kız Yiğit'in. "Zeynep'im" demesiyle bakışı bize yöneldi. "Azra Hanım’la tanışsana." Ayağa kalktı bana baktı baktı tepkisizdi. Gülümsedim ona doğru bir adım attım. "Merhaba Zeynep nasılsın?" "Sennnnn!" Öfkeyle bağırdı. "Abicim sakin ol. Doktorun o." "Katil o. Katil. Ailemizi mahvedecek. Gitsin. Defooolll." Bana döndü. "Demiştim sanrılar iyice kafasını bulandırdı herkesi tehlike görüyor." Bana doğru hızlı adımlar ile geldi boğazıma yapıştı. Tüm gücüyle sıkıyordu. "Abimi öldüremeyeceksin. Onu alamazsın. Babamı aldıkları gibi onu almalarına müsaade etmem." Yiğit kardeşinin ellerini boğazımdan çekmeye çalışıyordu nefes almakta zorlanmış öksürmeye başlamıştım hızlıca itti Zeynep'i "Zeynep. Hayır doktorun o. Azra Hanım. Sakin ol tehlike yok bana güven. Tamam mı güven bana. Sakin ol hadi." Abisinin komutları ile sakinleşen kızın öfkesi giderek azaldı. "Şimdi Azra Hanım’a merhaba demen ve özür dilemen gerekecek sanırım." Öfkeli bakışlarını bana dikti. Nefret dolu bakıyordu bana. "Özür dilerim." Gülümsedim. Hınzır şey boğazıma öyle yağıştı ki. Nefes alamayacağım sandım karşımda tescilli bir deli vardı. İşimi çok daha iyi yapmam gerekiyordu. "Önemi yok. Nasılsın Zeynep." Yatağına geçti. "Deli değilim ben. Değilim. Herkes anlayacak." "Deli olduğunu hiç düşünmemiştim." Masanın üzerinde duran ilaçlara baktım. Ağır antidepresandı bunlar. İlaçlarını güncellemek gerekirdi bunlar onu daha kötü yapardı. Odasını onu hızlıca inceledim sonra Yiğit'e döndüm. "Bizi yalnız bırakır mısınız?" "Efendim?" "Müsaade istiyorum. Onunla konuşmam gerek." Kulağıma eğildi. Tanıştığımızdan beri en yakın halimizdi bu adam uzaktan buz gibi resmi olduğu için bu yakınlıkta onunla olmak garipti. "Az önce seni boğuyordu. Delirdin mi?" Koluna dokundum koluna baktı sonra geri çekildi. "Bana güvenin çıkın lütfen." "Kapının önünde olacağım." "Yiğit Bey..." "Tamam iyi karşıda çalışma odasındayım o halde aksi durumda hemen müdahale etmem gerek." Kafa salladım. Yiğit çıkınca yatağın üzerinde oturan Zeynep'in öfkeli bakışları dikildi üzerime. "Seni onlar gönderdi değil mi?" "Kimler?" "Babamı öldürenler." "Babanızı biri mi öldürdü." Eliyle "Şişttt." Dedi. "Sanki bilmiyorsun." "Babanız hakkında bir bilgim yok başınız sağolsun ben kalp krizi sanmıştım." "Gördüm ben öldürdüler onu. Biliyorsun işte seni gönderenler öldürdü." Evet bingo bu kız çok şey biliyordu ve benim bu kızla arayı iyi tutmam gerekirdi. "Zeynep beni kimse göndermedi. Ben doktorum ve sana yardımcı olmak istiyorum. Önceliği seni daha da hasta yapan bu ilaçlardan kurtularak yapmamız gerek." "Dedim içemeyeceğim dedim zorladılar. Ben deli değilim." Yanına gittim oturdum eline dokundum. Sarışın, mavi gözlü, bem beyaz teniyle öyle güzel bir kızdı ki bu hali üzdü. Deli değildi delirtilmeye zorlanmış aldığı bu ilaçların onu böyle yapması çok normal zaten. "Deli değilsin. Hem bilirsin ne derler asıl deliler kendinin deli olmadığını sanan akıllılardır." Kafa salladı. Bu kez biraz tebessüm etti. "Sen katil değil misin?" "Ben insan öldürmem onların yaşaması için uğraşırım." "Daha önce gelenlerin hepsi deli dedi bana ben..." "Sen deli değilsin Zeynep gerçekten. Seninle arkadaş olabiliriz, doktor deği lde sırdaş gibi.” "Olmaz çok sır var abim hepsini..." Odanın kapısı açıldı o esnada. "Azra Hanım iyi misiniz diye bakmaya geldim ses gelmeyince endişelendim." "İyiyiz konuşuyoruz." "Zeynep biraz yorgun onu dinlendirelim ne dersiniz?" Ayaklandım. "Görüşürüz Zeynepçim ben hep buradayım artık." Cevap vermedi odadan çıktık. "Ne dedi size? Sanrılarından bahsetti değil mi?" "Katil olduğumu düşünüyor. Daha öncekiler deli olduğunu söylemiş." "Evet. Hiçbir doktor ile anlaşamadık." "İlaçları oldukça ağır ilaçlar bu kadarına gerek yok yarın hepsini gözden geçirmek istiyorum." "Olur. Odada olanlar için kusura bakma." Boğazımı gösterdi acısını o demese hissetmiyordum bile acıya öylesine alışığım ki bu ufak bir sıyrık gibiydi. "Önemli değil. Fena bir başlangıç yapmadık." "Zeynep biraz problemli kafasında devamlı senaryolar uydurur sana eğer bir şey dediyse." "Ne gibi?" "Genel her şey." "Babanızın öldürüldüğünden bahsetti." Tepkisini ölçmek için pat diye söyledim yüzü bem beyazz oldu ardından "Dedim işte sanrılar. Kafasını ele geçirmiş durumda babamın öldüğünü kabul etmek istemediği için." "Babanızın ölümünden sonra bu haldeydi değil mi?" Kafa salladı. "Babanız ölürken yanında mıydı?" "Evdeydi evet." "Babanız belki de." Bileğimden tutup kendine çekti. "Azra Hanım dedektifçilik oynamıyoruz doktorsunuz ve buraya doktor olarak geldiniz hasta kardeşimin dediklerine siz inanacaksanız sizinle hiç başlamadan yolları ayıralım."
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD