4.Bölüm

2519 Words
Kollarının arasındaydım beni sıkıca kavradı daha sonra kucağına alıp sedyeye yatırdı. Şoförünü çağırdı. "Ahmet arabayı hazırlayın hastaneye götürelim." O sıra tıkırtılar ile birlikte Birsen Hanımın sesi duyuldu "Ay eyvahlar olsun ne oldu bu kıza? Zeynep'i kurtaracağım diye oda yaralandı." "Ne demek oda yaralandı? Neden söylemediniz anne? Zeynep kafayı mı yedi?" Gözü o kadar kör olmuş ki öylesine kardeşine odaklanmış ki benim yaralarımı göremeyecek kadar kördü. O sıra kolumdaki yaraya dokundu. "Zeynep mi yaptı bunu? Anne Zeynep iyice delirdi." "Deme öyle kuzum kolay mı yavrumun yaşadıkları. "Tamam anne. Başımıza bela aldık şikayetçi olursa ne yapacağız acaba?" Beni yeniden kucağına alacakken hafifçe gözlerimi araladım elimi başıma götürüp. "Başım." Alnıma dokundu ateşimi ölçer gibi hayır bayılmış olmamla ateşin şuan ne alakası olabilirdi ki. Doktorculuk oynuyordu kendince. İlgilenme numaraları ama yemezler. "İyi misin? Hastaneye gidelim mi?" "Yok teşekkür ederim. Ben gitsem iyi olacak." O sıra Birsen Hanım "Nereye?" diye bir çıkışla bana yöneldi. "Az önce kovuldum. Özür dilerim benim hatamdı Zeynep'e daha çok dikkat etmem gerekti." "Kızım sen zaten yeterince dikkat ettin. Yaraların nasıl iyi misin?" "Ben şimdi bir hastaneye giderim hallederim merak etmeyin. Teşekkürler her şey için, özür dilerim." Yiğit koluma dokundu. "Kesik derin gözüküyor bence hemen bir hastaneye gidelim. Terzi kendi söküğünü dikemez derler sende kendine dikiş atamazsın herhalde." Zorlu şartlar altında bunu yaptığım olmuştu ama tabiki şuan çıtkırıldım bir kızı oynamam gerekti. Kafa salladım. "Peki." Birlikte onun arabasında hastaneye giderken. "Ben senin yaralandığını görmemişim. Zeynep çıldırdı deyince annem nasıl geldiğimi bilemedim. Neden yaptı bunu sana?" "Biz konuşuyorduk sonra belki ona iyi gelir diye bahçede kahve içelim mi dedim sonra delirdi. Asla normal bir kız olamayacağım, peşimdeki adamlar beni hedef alacak. Babamı öldürenler gelecek gibi şeyler söyledi." "Siz de ona inandınız mı?" "İnanmadım elbette sadece onu sakinleştirmek istedim ama pek işe yaramadı. Kullandığı ilaçlar çok ağır olduğundan halüsinasyon etkileri olabilir bu normal." "İyileşmesi zor mu?" "Zor diye bir şey yoktur o şeyi ne kadar istediğin ve başarmak için ne kadar çaba gösterdiğin önemlidir. Gerisi kolay. Ben Zeynep'in iyileşmesini istiyorum ve bunu başaracağım, hala kovulmadıysam tabi." Gülümsedi. Evet bu gülümseyiş olumlu bir tepkiydi. "Öfkeyle çıktı ağzımdan kovulmadınız." Gülümsedim hastaneye geldiğimizde acilden giriş yaptık. Yaralarım çok yoğun kanamasa da kanıyordu bir doktor hemen beni müdahale odasına aldı dikiş atacaktı tam o esnada karşıda Serdar ile göz göze geldim. Kanım çekildi ama belli etmemeye çalıştım sanırım bir olay için gelmişti oda. Bana bakıyordu kafamı geri çevirdim. "Geçmiş olsun. Nasıl yaralandınız?" "Cam kesiği görülmez kaza." Göğsümdeki daha derindi orayı temizleyip dikiş attı sonra aynı işlemi koluma yaptı. Acı hissetmemiştim bile. "Düzenli pansuman yaptırın dikişler kendiliğinden atacak ekstradan gelmenize gerek yok." "Doktorum bende, hallederim aksi bir durum olursa teşekkür ederim." "Aaa öyle mi ne güzel o halde sizi kendinize emanet ediyoruz. Yaranızı temiz tutmanız gerektiğini biliyorsunuz." Kafa salladım. O sıra perde açılınca Yiğit yanıma geldi. "İyi misin halloldu mu?" "Evet." Tam o sıra bize doğru yürüyen Serdar'ın yanımıza gelmiyor oluşunu umut ettim ama imkansızdı. Polisçilik oynaması gerekti detay öğrenmesi lazımdı. Gözlerinden öfke çıkıyordu bunu görebiliyordum. Bana zarar geldiğini düşündüğü için endişelenmişti. Bana kıymet verirdi Serdar bunu gizli saklı yapmaya çalışırdı ama ben hissederdimm. "Geçmiş olsun hanımefendi." "Teşekkürler." "Yaralanma durumu olmuş sanırım." Yiğit Serdar'a döndü. "Siz kimsiniz?" Polis kimliğini çıkardı kendinden emin ve gururlu bir tavırla gülümseyerek. "Polis." Dedi Yiğit bana baktı kardeşinden şikayetçi olurum diye mi düşündü? Gözlerindeki korku bu adamın gözlerinde ilkkez bu endişeyi gördüm. "Ufak bir kaza." Dedi Yiğit. Serdar beni süzdü baştan aşağı. Daha büyük yaram olup olmadığıyla ilgili kontrol sağlıyordu. "Göğsünde ve kolunda kesikler nasıl bir kaza? Saldırıya mı uğradınız hanımefendi." "İllegal bir durum yok memur bey iyiyim talihsiz bir kaza yaşadım şimdi izninizle gideceğiz." Baktı baktı hadi ama Serdar ne oluyor bırak adamı şüphelendirmeden gidelim. Yiğit atıldı. "Sizin ilgilenmeniz gereken bir şey olsaydı zaten bildirirdik. Teşekkürler ilginize." Serdar bakışlarını Yiğit'e çevirdi. "Hastane hemşiresi yaralanma vakası deyince ilgilenmek istedik. Geçmiş olsun o halde. Sağlıklı günler." "Teşekkürler." Arkamızı dönüp oradan uzaklaşırken Yiğit "Acıyor mu iyi misin?" "Teşekkür ederim, iyiyim şuan bir sıkıntım yok." "Kendinden önce kardeşimi düşünmen çok anlamlıydı. Teşekkür ederim. Şikayetçi olmadığın için de…" Gülümsedim. Eve gidene kadar yeniden konuşmadık kapıdan içeriye girdiğimizde Birsen Hanım geldi koşarak. "İyi misin Azra kızım? Ciddi bir şey yoktur inşallah." "İyiyim merak etmeyin sıkıntı yok." Benden önce Yiğit sordu soracağım soruyu. "Zeynep ne durumda? Uyuyor mu?" "Ağrı kesiciden sonra uyudu. Ne yapacağız biz böyle bu kızla?" "Azra Hanım iyileştirecek onu. Sen üzülme annem." Birsen hanım gülümsedi. "Aç mısınız hazırlatalım hemen bir şeyler? Ya da dinlen istersen Azra kızım." Yiğit'e döndüm. "Zeynep uyanana kadar biraz dinlenebilir miyim?" Kafa salladı. Odama çıktım o an telefonuma gelen ardı ardına mesajlar büyük bir titreşim haline dönmüştü. "Azra ne oldu? O adam mı bir şey yaptı?" "Kendini tehlikeye atmaman gerekiyor. Neden yaralandın?" "Başkana bildireyim mi durumu?" "Yardıma ihtiyacın var ise..." Aaa tamam yeter. Serdar'ın gözü dönüştü. "Sorun yok yazmayı kes. Mesajları sil ne yaptığını sanıyorsun böyle davranarak?" Gelen bütün mesajları sildim. Başım çatlıyordu ağrı kesici içtim hemen. Bu görev canımı şimdiden sıkmaya başlamıştı. Bu delilerin arasında yaşamak istemiyordum, hemen görevi bitirmeli ve eski hayatıma dönmem gerekti. Gözlerimi kapatıp belki yarım saat kırk dakika kadar uyudum. Uyandığımda daha dinç hissettim zaten öyle çok uyuyan, dinlenen birisi değildim. bu yaralanma benim için ufak bir şeydi ve canım acımıyordu bile. Hemen toparlanıp Zeynep'in odasına geçtim, uyuyordu. O uyurken odasını incelemeye başladım gözüme çarpan her şeyi. Şüpheli olacak her şeye odaklandım. Gözüme üzerinde kilidi olan bir çekmece çarptı. İçinde ne olduğu merak uyandırırken Zeynep'e doğru yürüdüm. "Zeyneppp." Hafifçe koluna dokundum. "Zeynep." Gözlerini açtı. "Azra..." Hemen yaraladığı yerlere baktı. "İyi misin? Özür dilerim. Gerçekten çok özür dilerim." "Sorun yok iyiyim. Sen nasılsın? Yemek yiyip ilaçlarını alman gerek daha sonra kan değerlerine bakmak istiyorum. Diğer organların durumuna." Cevap vermedi. Onu odada bırakıp aşağı indiğimde evin gelini yine buradaydı Yiğit beni görünce yanıma geldi. "Uyandı mı?" Kafa salladım. "Hızlıca bir şeyler hazırlatalım mı yemek yesin sonra ilaçlarını almam gerek; kan değerlerine bakacağım, böbrek fonksiyonları. Ek tedaviler gerekebilir. En son değerlerine ne zaman bakıldı?" "Beş ay önce çalışan bir doktor kan tahlili falan yaptı ama onda da kötü bir sonuç çıkmamıştı." "Beş aydan bu yana epey zaman geçmiş. Üstelik dediğim gibi kullandığı ilaçlar oldukça ağır olduğundan yeni etkiler oluşmuş olabilir." Kafa sallamakla yetindi. Aylin bana doğru yanaştı. "Geçmiş olsun sizde yaralanmışınız? Umarım iyisinizdir?" "İyiyim teşekkür ederim." Zeynep yemeğini yedikten sonra önce ilaçlarını içti sonra da tahliller için kanını aldım, diğer kalan şeyleri yaptım ve odanın içindeki buzdolabına koydum. "Yarın bunları daha önce çalıştığım bir özel hastaneye götüreceğim orada kısa sürede sonuçlar çıkar." "Tamamdır." İşlerimi toparladıktan sonra odama geçtim. Yarın hastanede Deren'i görür ayaküstü laflardım belki. Erken bir saate alarm kurdum fakat uzun saatler boyunca uyuyamadım kafamda sürekli bir şeyler, planlar dönüp durdu yine birkaç saatlik uyku ile erkenden kalktım bu Yiğit'te hiç uyumuyordu herhalde ben çıkarken oda çıkmıştı odadan. "Günaydın." Dedim gülümseyerek. "Günaydın erkencisin." Kafa salladım. "Tahliller için hastaneye gideceğim Zeynep uyanmadan gidip geleyim." "Ben götüreyim." "Hiç gerek yok." "Daha çabuk gider gelirsin. Bu arada kendi yarana pansuman yaptın mı?" Aklımdan çıkmıştı. "Hastanede hallederim onu da." "İyi hadi çıkalım." "Zeynep uyanırsa sizi göremezse eğer." "Bu saatte uyanmaz o zaten." Mecburen birlikte çıktık. Elimdeki soğutucuda sım sıkı tutuyordum tahlilleri. Hastaneye gelince. "Ben arabadayım uzun sürer mi?" "Laboratuvara bırakacağım. Sonra pansuman yaptırırım gelirim." Kafa salladı hızlıca indim arabadan hastaneye girdiğimde ilk iş tahlilleri bıraktım sonra gözlerim Deren'i aradı beni fark ettiğinde yanıma geldi. Ben bir şey söylemeden konuşmadı izlenme ihtimalime karşı. "Pansuman yaptıracaktım." "Buyurun." Müdahale odasına aldı. "Ne oldu?" "Ufak bir kaza?" "Azra problem ne dün başkan buraya geleceğini biliyormuş gibi telefonunu almamı istedi." "Ne?" "Telefonları değişeceğiz hattını çıkar buna tak aynı telefon ama içi temiz." "Ne demek oluyormuş bu?" Dün Serdar başkana gitmiş bu görevden alınmanı tehlikede olduğunu söylemiş. "Delirdi herhalde." "Telefonu alabilir miyim?" Çıkardım verdim. "Serdar ile mi görüşüyorsun? Delirdiniz mi siz?" "Görüşmedik karışık şuan anlatamam aşağıda beni bekliyor." Kafa salladı. Hızlıca hattı değiştirip bana yeni telefonu verdi. "Dikkat et başkan çok öfkeliydi ve şuan topun ucundasın." "Lanet olsun. Başkana söyle her şey kontrolüm altında. Sorun yok. Hiçbir sorun yok, Serdar oda aramasın ne olursa olsun aramasın." "Aramaması gerekti zaten Azra." Kafa salladım. Ayaklandım. "Teşekkürler daha uzun kalamam sonuçlar çıkınca ilk bana haber verilsin. Takipte kal." Kafa salladı. Ben yeniden bir şey olmamış gibi aşağı indim Yiğit orada bekliyordu hızlıca yan koltuktaki yerimi aldım. "Sonuçlar öğleden önce çıkmış olur. Tahminlerime göre böbreklerinde bir sorun oluşmuş olabilir. Ayrıca yeteli sıvı takviyesi almıyor gibi. Beslenme düzenini değiştirmemiz gerek." "Ona özel yapılıyor çoğu şey ama yemiyor. Gördün aşırı zayıf ve güçsüz." "Evet..." Birkaç dakika sessizlik oldu ve o anda. "Kantaron işe yaradı." "Efendim." "Görüşmeye geldiğinde döküntülere kantaron yapı iyi gelir demiştin geldi." Gülümsedim. "Bol suda içtiniz mi?" "İçmeye çalışıyorum." Yolda biraz lafladık hiçbir sorun yok gibi onunla konuşurken aklım Deren'in söylediklerinde kalmıştı... Zeynep ile bir tedaviye başlayalı 1 ay olmuştu. Tıpkı tahmin ettiğim gibi kullandığı ilaçlar böbrekleri büyük ölçüde etkilemişti. İyi bir ilerleme sağlıyorduk bu süre zarfında operasyona dair ne elde ettiğime gelirsek Yiğit'in çok gizli tuttuğunu tahmin ettiğim bir evraklar vardı. İçerisinde kimsenin bulmasını istemeyeceği şeyler. Hedefim ona ulaşmaktı. Bugünkü amacım ise çalışma odasına böcek yerleştirmek olacaktı. Başkan benimle asla iletişime geçmedi son olaylar onu öfkelendirmişti Rasim Amca ile iki kez parkta iletişim kurmuş o sayede birkaç bilgi almıştım. Yusuf'un gönderdiği mini derecede olan ses ve görüntü alan cihazları yerleştirmem gerekti. Ev sessizken çalışma odasına girdim ses cihazını yerleştirecek uygun alan bakıyordum kendime o an telefonum çaldı. Özel bir numara. Açtım. "Çık odadan." Kanım dondu sesi tanıyamadım başta. "Efendim." "Odadan çık Azra." Yusuf. Bu Yusuf'tu ne oldu şimdi. Odadan çıktım. "Odada kamera var. Biraz daha geç kalsak..." "İyi de sen nasıl..." "Konuşmayı bırak evin güvenlik kameraların olduğu bölüme gitmen gerek odayı geçici süre devre dışı bırakacağım başarabildiğinde bana ulaş." Telefon kapandı. İyiden iyiye canım sıkılmaya başladı. Adamın odasında görüntü alan bir kamera var ve bunu tam cihazı yerleştirmek üzereyken mi fark ediyorlardı? Bir diğer soru ise nerede anladılar? Zeynep'in odasından gelen tıkırtılar ile oraya gittim. Banyodan geliyordu sesler tıkladım kapıyı "Gelmeeee." "Zeynep." "Kusuyorum." Kapının önünde bekledim onu çıktığında rengi bem beyazdı. "Neyin var?" "Midem çok kötü." Alnına dokundum hemen. "Gel tedavi odasına geçelim ateşine bakayım, sonra bir serum takviyesi yaparız." Kafa salladı. Odaya geçtik ateşi normaldi. Sedyeye yatırdım onu serumunu hazırladım damar yolunu açtım. "Kahvaltıda anormal bir şey yememiştin ilaçların yan etkisi mi acaba devam ederse kontrollü gidelim." "Ara ara olur böyle." "Olmaması gerek ama." O serumunu alırken aklımdaki tek şey güvenlik odasına girmekti. Of ay oldu aptal gibi doğru dürüst bir yol katedemedik." Akşama kadar Zeynep ile ilgilendim serumun ve ilaçların etkisi ile yemek öncesi uykuya dalmıştı ben aşağı inmiş bir şekilde o odaya sızmayı düşünürken kapıdan içeriye Yiğit girdi. "İyi akşamlar." Safiye Hanım hemen ceketini falan aldı astı Yiğit yanıma geldi. "Nasılsın Azra?" "İyiyim siz nasılsınız?" "İyiyim. Zeynep nasıl? "Bugün kustu ateşi yoktu ama ben yine de serum takviyesi uyguladım gözetim altında devam ederse ekstra tahliller yapar bakarız." "Kötü bir şey yok değil mi?" "Öyle umuyorum." Tam arkamı dönmüş salona geçerken. "Bu arada bugün benim odadan çıkarken görmüş sizi Safiye Hanım. Bir problem mi oldu bir şey mi aradınız?" Safiye mi gördü yoksa kameradan mı gördün? Bir şey demem gerekiyordu. Kafa salladım. "Telefon görüşmesi yapacaktım o an sizin odaya dalıverdim sonra çıktım zaten affedersiniz girmemem gerekiyordu." "Odama Safiye Hanım dışında kimsenin girmesinden hoşlanmam özel görüşmelerinizi başka yerde yaparsanız." "Affedersiniz." O geldiğine göre ben çıkabilirdim. "Ben biraz çıkabilir miyim dışarıda işlerim var." Kafa salladı. "Tabi. Zeynep iyi değil ama çok geç kalmazsınız değil mi? Farkındayım aslında şuan mesai saatleri dışındasınız ama endişeliyim." "Haklısınız çok gecikmem." Evden arabama atlayıp çıktım. Rasim Amca ile görüşecektik. Takip edileceğimden neredeyse emindim arkamdaki araçlara baktığımda başta şüpheli bir araç görmedim köy yoluna girdiğimde ise en başta beri arkamda olan o araba hala arkamdaydı. Güzel Yiğit Bey ajancılık oynuyor demek ki. Yalnız bu yolları o yine giderken ben tur bindirmiş dönüyordum. Arabayı kenara çektim. Köy kahvehanesinin önüne gittiğimde Rasim Amcanın yanına gittim. Elini öptüm. "Dedemmm." "Güzel kızım." Yüzümü sevdi. Kahvehanenin en dip masasına oturduk. Ellerimi sevdi. Buralarda herkes bizi dede torun bilirdi. Devamlı gelir bu şekilde görüşürdük. Eski istihbaratçılardan yıllarını devlete adamış. "Şu ilerideki adamlar seni izliyor herhalde." Gülümseyerek kafa salladım. "Yusuf ile konuştun mu?" "Evet. Çok zorlu bir şey söyledi nasıl yapacağım bir fikrim yok. Evin güvenlik odasına nasıl gireceğim." "Dikkatli olmak gerek. Şüphe çekmemen lazım. Adamın güvenini kazan sonra sevgisini." "Adam ailesi dışında birine sevgi besleyecek birisi değil. Güven konusunda çabalıyorum." "Deren'i yanına aldırman gerek." "Nasıl? Şuan her şeyi yapıyorum. Birine ihtiyaç var gibi görünmüyor." "Başkan kıza bir atak geçirtmeni öneriyor. O an tek başına müdahaleyi yapamayacağın bir atak." "Bile isteye kızı hasta etmemi istiyor yani?" "Öyle bakma." "Bunu yapamam ama doğru değil her şeyden önce mesleğime olan saygım..." Devam ettirmedi. "Sen sadece bir doktor musun Azra? Mesleğine saygı ise bu da saygı. Devletin ajanısın." Kafa salladım. "Başka çare bulurum. Yeterince hasta bir kızı daha kötü yapmadan bir çözüm bulacağım." Gülümsedi. "Seni 13 yaşında gördüğümde demiştim ki bu kızın gözleri parıldıyor. Bu kız devletin en önemli ajanı olacak." Gülümsedim. "Başkan ne dedi biliyor musun?" "Hayır." "Zayıf bir kız neden seçilmiş anlamadım, duygusal ve her şeyle bağ kuruyor. Eşyalarla bile." Cevap vermedim. "Hayır dedim, ben gözlerden anlarım göreceksin... Bugün karşımdasın Azra sen ve ekibinin başardığı onlarca görev oldu." "Evet. Buda onlara eklenecek." Yüzümü sevdi. "Hiçbir şeyle bağ kurmaman gerek. Başkanın söylediği o güçsüz, zayıf kız olmaman gerek." "Hayır kimseyle bağ kurmuyorum neden böyle bir şey dedin ki?" Ellerimi tuttu. "Evet güzel kızım yavaştan sen git. Deren meselesini hızlandır. Ayrıca telefonda bir daha asla kimseyle iletişim kurulmayacak. Serdar cezalı." "Neden? Niye ceza verdi ki?" "Operasyonları tehlikeye atamazsınız Azra. Duygularınızdan, hislerinizden veya arkadaşlıklarınızdan daha önemli bu operasyonlar." Haklıydı devletin çıkarı göz önünde olmalıydı. Vedalaştık bana sarıldığında. "Sadece Yusuf ile iletişim kuracaksın ve doğru zamanı bekle." "Görüşürüz dedem." Güya çantamdan çıkardığım parayı uzattım. "Başka bir şeye ihtiyacın olursa ara beni." "Güzel kızım sağolasın." Hızlıca arabama binip uzaklaştım. Güçsüz ve zayıf bir kız olarak görülmem. Başkan böyle düşünmüştü demek ki. Neden insanlar yüreğini gösteren kişileri zayıf sanıyor? Cevabı basitti aslında. İnsanoğlu karşısındaki insanın zayıflıklarından beslenir kendi zayıflıklarını, başarısızlıklarını görmezden gelerek karşısındakinin başarısızlığından haz duyar. Ben başaramadım ama oda başaramadı. Sürekli bir kıyas ve rekabet hali. Oysa rekabet ettiğimiz tek kişi kendimiz ve hedeflerimiz olsa o başarıya zaten ulaşılacak. Başkasının düşüşünden keyif almaya devam ettiğimiz sürece düşmeye mahkumduk. Bu operasyonu elbette tehlikeye atmazdım ama zaten hasta olan bir kızı bilerek daha da hasta etmek istemiyordum. Başka çözümü olmalıydı. Arabayı evin otoparkına soktuğumda bahçedeki kalabalık ve telaş havası dikkatimi çekti onlara doğru giderken Yiğit'in yanlarında olduğu dikkatimi çekti. Kötü bir şey mi olmuştu? "Yiğit Bey." Kafasını çevirip bana baktı tam o sıra bir silah patlaması duyuldu. Dondum kaldım ve bir silah daha patladı. Ufak çaplı bir çığlık attığımda hızlıca yere çöktüm. Etrafa bakıp neler olduğunu anlamaya çalışıyordum. Kafamı hafifçe kaldırıp bir şeyler görmeye çalışırken. "Kafanı eğ." Sesi ile hızlıca eğildim. Şimdi karşılıklı çatışma sesleri içerisinde kalmış ne yapacağımı bilmeden öylece duruyordum. Müdahale edemezdim. Sıradan bir doktordum; Yiğit'in adamlarından birinin ayağından aldığı darbe ile yere düşmesiyle ayaklandım. Yanlarına gidecekken aniden üzerime koşan ve beni yere seren adamla hızlı bir düşüş yaşadım. "Yiğit Bey." Bana bakıyordu ama cevap vermedi. Üzerimde hissettiğim sıcaklık ile korkuyla bakışlarım karnıma kaydı. Üzerime düşen Yiğit'ten dolayı net kendimi göremesem de sızıntı şeklinde akan kan ile yeniden Yiğit'e baktım. "Yiğit Bey."  "Beni iyileştirmen gerek doktor." Hayır, vurulmuş olamaz. Kahretsin...
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD