2. Bölüm: Evlilik Tartışması

916 Words
#Ladin Annemle karşılıklı bakışırken bu durumun en fazla iki gün süreceğini tahmin ederek oturduğum koltukta daha da yayıldım. “Kızım bu rahatlık nereden geliyor?” Anneme dudağımda serseri bir gülümsemeyle baktım. “Kendimden.” Bunu söylemem üzerine annemin bakışı yine kırmızı görmüş boğaya dönünce oturduğumda koltukta kendime çeki düzen vererek dik oturma pozisyona geçtim. Annemin gözlerinin içine bakarak “Anne çocuğu beğenmedim. Bunda anlaşılmayacak ya da üzülecek bir nokta olduğunu düşünmüyorum. Sonuçta daha çok gencim elimi sallasam ellisi.” dedim. Annem, kendimden emin oluşuma sinirlense de elimden bir şey gelmiyordu. Ne yapayım yani insanları memnun etmek için kendimde olan bir özelliği arka plana mı atayım? Fakat annem sözlerimi pekte sallamayıp laf anlatma çabasına kaldığı yerden kendinden emin sözlerle devam etti. “Kızım ne demiş Hz. Mevlana: Hüsnüne güvenme bir sivilce yeter, malına güvenme bir kıvılcım yeter.” Anneme anlamsız bakışlar atınca derin bir of çekerek sözüne devam etti. “Yani kızım gençlik dediğin nedir ki göz açıp kapatıncaya kadar uçup gider. Ben zaten tanıştığın kişiyle şak diye evlen demiyorum ki. Her şeyi zamanla hep beraber birbirimizin içine sinerek yapalım derken zaten sen 25-26 yaşında olursun. Ondan dolayı diyorum ki sen kendine böyle uygun birini bulsan, sevgili olsan ne kadar güzel olur.” Annemin bu konuşmasından sonra gündemin sonuna yaklaştığımızı fark edip kocaman gülümseyerek “Zaman anne, her şeyin ilacı zaman. Bakarsın bir gün olur.” dedim. Annem umutsuz bir şekilde bana bakarken yüzümde kocaman bir gülümsemeyle koltuktan kalkıp annemi yanağından öptüm. "Akşam yemeğinde görüşürüz anne." Annem başını sallamakla yetinirken ben kendime ait yaşam sahama doğru koşar adım ilerlemeye başladım. ♡♡♡♡♡ Umutsuz bir şeklide odamda oturmuş akşam yemeğini bekliyordum. İş yapmayı sevmediğimden genellikle ev işlerini kardeşimle annem yapardı. Kapımın tıklanma sesiyle tavanla olan aşkıma ara vererek “Gir” diye cırladım. Lila bana bıkkın gözlerle bakarak “Ladin akşam yemeği hazır.” dedi. Hiç bozuntuya vermeden “Tamamdır hemen geliyorum.” dedim. Kardeşim odadan çıktıktan sonra üstüme başıma bakıp odadan çıktım. Babam çoktan masaya oturmuş yemekleri götürmekle meşguldü. Kardeşimin yanına geçip oturduğumda Lila bana kaş göz yaparak annemin babama bugünkü olayı söyleyeceğini anlatmaya çalışıyordu. Omuzlarımı silkeleyerek cevap vermeyi tercih ettim. “Ahmet sana bir şey söyleyeceğim.” “Buyur, söyle Ayla.” “Askerlik arkadaşının oğlu Abdulsıtar ile Ladin’in birbirlerini daha yakından tanımaları için bugün bir buluşma ayarlamıştık ya!" "Evet." Annem bana sinirli bakışlar atarak "İşte o iş yattı.” dedi. Babam başını yemekten kaldırıp ilk önce bana baktı. Daha sonra anneme dönüp “Bu sefer neyi beğenmemiş bizim kız?” diye sordu. Annem bana inanılmaz bakışları atarak olayı benim gibi “Kıl.” diyerek tek kelimeyle özetledi. Babamın şaşkın bakışlarına gülmek istesem de sadece yemeğime odaklanmaya çalıştım. “Kıl derken Ayla!?” “Bildiğin kıl Ahmet. Ladin, çocuğun sss Ormanlarından fırlamış kıllara mensup olmasından dolayı kabul etmemiş.” Babam bıyık altında gülümseyerek “Söylerdik aldırırdı kıllarını kızım.” dedi. Derin bir nefes verip başımı yemeğimden kaldırdım. “Baba, adam bu zamana kadar kıllarında rahatsız olmamış ki aldırma ihtiyacı hissetmemiş. Eğer benim, senin ya da bir başkasının söylemiyle kendisinde memnun olduğu bir durumu değiştirecekse günün birinde başka bir söylemle de beni değiştirir. Başka bir açıdan düşünecek olursak da eğer bizim söylemlerimizle kendinde uzun süredir var olan bir durumu yeni fark edecekse yine sorun var demektir. Yani bu iş olmaz.” Babam bana öyle bir bakıyordu ki sanki yürüttüğüm mantık zor bir matematik problemiymiş de nasıl anlatsam anlamayacakmış gibi. Daha sonra babam içine kaçan sesini bir yerlerden bulup “Kızım ne alakası var? Biz insan olarak bazen bir şeyleri ayırt edemiyoruz. İşte o zaman dost dediklerimiz bizlere göremediğimiz noktalarda yardımcı oluyorlar.” dedi. Babamın haklı çıkışı karşısında her zamanki yaptığım gibi kaçmayı tercih ettim. “Baba bu konuda daha fazla konuşmak istemiyorum. Bir kere bu iş olmaz diye adama söyledim. O da herhangi bir pürüz oluşturmadığına göre herkes hâlinden memnun.” Annem nefesini tutmuş bir şekilde derin bir of çekti ve annemin güvendiği dağlar yıkıldığının sinyali verildi. Tabii omuzlarım zaferle şahlandı ve kimsenin bana, Ladin KÖKSAL'a laf yetiştirilemeyeceğini bir kez daha anlamanın sevinciyle yemeğimden bir kaşık aldım. Annem bana kısa bir bakış atıp babama dönerek “Bırak kendi hâline. Bundan sonra ona koca falan aramayacağım. Eve görücü gelirse ancak o zaman karışırım. Evde kalırsa da karışmıyorum.” dedi. Ah canım anam ben de koca da koca diye ölüyordum zaten! “Sanki evliliğe çok meraklayım. Olsun evde kalayım. Sanki ne olacak?" diye seslide tepki verdim. Annem üzgün bir sesle "Kızım nasıl bir şey olmayacak? Biz bugün varız yarın yokuz. Bu dünyada yalnız kalmanı istemiyorum." dedi küçük Emrah modunda. "Yalnızlıktan ölünmüyor, sadece yalnız ölüyorsun.” dedim ben de Neriman KÖKSAL edasıyla. Neriman Hanım'ın oyunculuğunu çok beğeniyorum ve bana göre Yeşilçam’ın güçlü kadın rolünü oynayan kadındır. Beni örnek almış! "Yalnız ölmek bedeni öldürür. Yalnızlıktan ölmek ise ruhu. Ruh öldükten sonra bedenin bir anlamı kalmaz." diye mantıklı konuşmaya devam eden annemle boşuna matematik öğretmeni olmadığını düşündüm. "Anlam aradığımı belirtmedim. Bedenimde ruhumda bu düzenden memnun." diye inatla düşüncemi savunmaya devam ettim. Babam otoriteyi eline alması gerektiğini farkına varıp anneme kaş göz yapmaya başladı. Bizim evde de kaş göz genetik. Konuşmak yerine bu ikisini kullanıyorlar. Annem benimle atışmak yerine yemeğine döndü... Yemek faslı bittikten sonra odama geçip defterimi açtım. Oraya biraz içimi yazdıktan sonra deftere uzun uzun bakıp arasına sakladığım fotoğrafı çıkardım. Aradan ne kadar zaman geçmişti. Şimdi kim bilir nerede, ne yapıyorsun? Elimdeki fotoğrafla daha fazla bakışmak istemediğimden dolayı eski yerine bıraktım. Defteri çekmecenin içine koyarak çekmeceyi kilitledim. Maazallah annem görürse özel filan demez oturur okur. Okurken de çayını pastasını eksik etmez. Annemi böyle düşünce gülesim geldi. Çünkü defterde ilerledikçe pasta boğazından düğümlenir.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD