3.Bölüm?

734 Words
''Ananı avradını ne oluyor lan.'' Boğazına yaslanan silahla şok içinde konuşan adama sırıtarak büyük bir zevkle cevap verdim. ''Kısa metrajlı korku film çekiyoruz canısı bil bakalım ilk kim ölüyor?'' Boş boş suratıma bakarken ani bir şekilde sağ eliyle silahı tutan kolumu yakalamak için harekete geçmesiyle birlikte diğer elimle onu durdururken oda diğer eliyle suratıma yumruk için hazırlanıyordu ki beklemediği bir şey oldu . Kasık tekmesi... Her ihtimale karşı küçük beye yakın tuttuğum bacağım sonunda hızlı bir şekilde en can alıcı yere ölümüne geçirmişti. Acıyla iki büklüm olup yere çömen adamdan iki adım uzaklaşıp, kafasına tuttuğum silahla tekrar konuştum. ''Evimde işin ne?'' Acı çeken inlemelerinin ardından duvara yaslanarak yerde oturur pozisyon aldı. bacaklarını kendi çekerken, malum yerinde olan eli sonunda kalkmak için yerden destek aldı. ''Kızım sen vahşi misin? Böyle yaparsan Evde kalırsın haber vereyim. Beni Yağız abiler gönderdi, seninle olan iş birliği için konuşmak lazımmış.'' Kaşlarımı çatarak silahımı indirdim. ''Umuyorum ki konuşacağım insan sen değilsindir kuyruklu.'' Dediğim şeyi idrak edince refleks olarak eli saçına giden adamı baştan aşağıya süzdüm. Spor yaptığı her halinden belli olan adam klasik giyimin yanı sıra spor beyaz bir ayakkabı tercih etmişti. Bu kıyafetlerle asla uyumlu olmayan ayakkabıları dikkatimi olduğundan fazla çekince orada fazla oyalanan bakışlarım tekrar kuyruklu herifin suratına döndü. ''birincisi sen bana kurban ol. İkincisi ise üzgünüm ki tatlım benimle konuşacaksın. üçüncüsü ve en önemlisi şuan bana mecbursun çünkü bu süreç boyunca sürekli iletişim halinde olacağız.'' Lafını bitirir bitirmez gözlerimden ayırdığı pis bakışları üstümde gezip tekrar gözlerime bulunca kaldığı yerden konuşmasına devam etti. ''Ayrıca sen tipine bakmadan benim saçıma nasıl hakaret ediyorsun acaba? seni minik iskeletor.'' Bana hayatın kötü bir şakası olan adamla iş birliği içindeydim öylemi? Gerçekten hayatım artık tirajı komik kategorisine girmeye başlamıştı. Ayrıca bana taktığı isimle gözlerimi devirme ihtiyacı hissetim. İskeletor mu demişti bu kuyruklu yılan. Tamam Çok güzel bir kadın değildim ama farklı bir al benim olduğunu düşünüyordum. Kumral bir tenim fazla uzun olmayan ama benim için gayet yeterli olan 167 boyum vardı. Saçlarım açık kahve olmasının yanı sıra güneşten sarıya çalan hali başka bir renge beni boyama diye yalvarıyordu adeta. Bebeksi bir suratımın her ayrıntısı ise orantılı bir şekildeydi. Dolgun göğüslerim ve güzel yuvarlak bir kıçım vardı. Çoğu adamı etkileyecek bir kadındım. Karşımdaki kuyruklunun gay olma ihtimaline düşünürsek beni beğenmemesini buna yormak daha güzel bir seçenekti. Fazla sessiz kaldığımızı fark eden kuyruklu yılan sonunda tekrar kalın kulak tırmalayan sesiyle konuştu. ''İskeletor ablam ne kadarda misafir perversin be anasını avradını.'' Sinirden baş ağrım bile geçmişti. Elimi kaldırarak salonu gösterdim. ''Geç içeri kuyruklu.'' ''Bu nazik teklif için teşekkürler sıska şey.'' Yeni söylediği şeyle uzunca nefes çektim içime. Keşke hiç açmasaydım şu siktiğim kapısını diye düşünmeye başlamıştım. Sabır sınavı gibi olan adam olduğu yerden büyük adımlarla salona geçip üçlüğü koltuğa yayılarak oturdu. O etrafı incelerken bende onu inceledim. Sürekli arkadaki kuyruğuna giden eline baktım. Bir şey düşünürken mi yapıyordu yoksa stres altındayken mi diye karar vermeye çalıştım. Etrafı incelemesi bitince gözleri gözlerimle kesişti. Her ne kadar iznim olmadan bu evde olsa da sonuçta bir misafir kaba davranmak bana yakışmaz diye kendimi avutmaya çalışarak konuştum. ''Bir şey içer misin adını hala bilmediğim herif.'' Memnuniyetsiz surat ifadesinin yerini alayla karışık suratı alınca biraz düşünürmüş gibi ımmm layarak ses çıkardı. ''Valla bir kahveni içerim. Bu arada adım Samet sana söylerim bir alamet.'' Ne diyordu bu sik kafası? şaka mıydı şimdi bu? Benim buruşan yüzümün aksine onun katıla katıla gülerek dizini yumruklaması beni akli dengesini sorgulamaya itiyordu. Kamera şakası mıydı bu herif? Yağız Şanlıkan gibi bir adamın böyle aptal saptal bir adamla iş tutması onun altında çalışan heriflerin bir bokuma yaramadığının kanıtı gibiydi. En azından benim için... ''Lütfen gerekmedikçe konuşma, tahamül sınırım sana baktıkça azalıyor.'' Sonunda gülmeyi keserek soluklandı. ''Valla senin o meymenetsiz suratının buruşmasını görmek için sürekli bunu yapabilirim. Seni delirtmek bana aşırı haz verdi İskelet woman.'' Cevap verme gereği duymadan mutfağa geçtim. Kısaca boş tezgâhta gözlerimi gezdirip 2 saat önce demlediğim çayımın altını yakıp onun ısınmasını beklerken çay bardakları çıkarttım. Isınan çayı bardaklara döküp küçük tepsime yerleştirdim. Yanına birkaç abur cubur yerleştirdim, o kuyruklu yılanın boş boş mu getirdin laflarını çekemeyecektim. Tekrar salona geçince, direkt koltuğuma yayılan adama baktım. Gözleri yere sabitlenmişti. Hafif boğazımı temizleyerek geldiğimi belli etmek istemiştim. Başarılı olmuş olmalıydım ki hafif silkelenip bana doğru kafasını yavaşça döndürdü. O an onda görmeyi beklediğim en son surat ifadesiyle bana bakıyordu. Sinirli ve öfkeli olduğu aşırı belli olan adam kızgın suratına hiç bir şey demen tekrar yere odaklamıştı. Sehpaya elimdeki tepsiyi yerleştirerek bende onun baktığı yere merakla baktım.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD