3 Bölüm. "İlk görüşte aşk"

1421 Words
Eski hayatın getirileri Ne kadar içimde git gel yaptı bilmiyorum. Ama hatırladığım gözlerimden yaşlar akarken ben artık ona karşı koymuyordum. Ama o vahşi bir hayvan gibi sadece üstümde debeleniyordu. Ve devam eden başka bir şey ise göz yaşlarımdı. Sadece sessizce akıyordu. ***** Şerefsiz pislik herif ne zaman benden sıkıldı, ne zaman üzerimden kalktı , ne zaman odadan çekip gitdi bu gibi sorular benim için tamamen karmaşıktı. Duyduğum sadece birlikte geldiğim arkadaşım Esmanın "Firuze, Firuze, lütfen kendine gel" diye beni çağırmasıydı. Onu duyuyordum, gözlerim de açıktı. Ama her hangi bir tepki veremiyordum. Bu durumda insan nasıl tepki verirdi ki. Ağlamaklamı? Ben saatlerce ağlamıştım ama hiç bir faydası dokunmamıştı bana. Bağırmaklamı tepki vermeliydim? Ama ben onu da yapmıştım. Ben ondan kurtulmak için daha neler neler yapmıştım da. Bir Allahın kulu gelip bana yardım etmemişti. Bir Allahın kulu gelip de dememişti ki bu kızın ne suçu var ki, böyle bir cezaya çarptırılıyor. Ama böyle bir şey ceza bile değil. Ölümle eşdeğerdi. O yüzden artık tepki veremiyordum. Sonunda bağırmaktan kurumuş boğazımdan "Esma" diye boğuk bir ses çıktı. Sesimi duyduğu an Esma ağlamaya başladı. "Lütfen affet beni, Firuze. Ben bilmiyordum. Seni dinlemem gerekiyordu. Ah aptal kafam" diyerek başına eliyle yumruklar vuruyordu. Ama ona da "yapma" diyemiyordum. Vursun, daha fazla vursun. Ben ona gidelim demiştim. Bu adamların hali hal değil demiştim. Üç kuruş fazla para için değermiydi? Değmezdi tabi ki. Sonunda kendine vurma işini bitirdiğinde beni uzandığım yatakta oturan bir hale getirdi ve çıplak olan bedenime üzerimden zorla çıkarılan giysilerimi giydirdi. Fakat ben bu sırada bir ölüden farksızdım. Kirlenmiştim ben. Adını bile bilmediğim, sesini bile doğru dürüst duymadığım biri tarafından kirletilmiştim. Hayatımda hiç aşık olmayan ben şeref yoksunu birinin kirletip atdığı bir peçete gibiydim. Zaten boktan bir hayatım vardı. Şimdi tamamen bu çukura batmıştım. Neye yaşıyorsam artık. Kimim kimsem de yoktu. Boşuna uğraşmışım meğerse. Esma koluma girip beni yatakdan kaldırdı ve odadan çıkmak için kapıya elini uzatdı. Tam o an adını dahi bilmediğim bana tecavüz eden sapık herif gülerek içeri girdi. Onu gördüğümde içimden acayip bir ürperti geçti. Korkmuştum. Hemen bir kaç adım geri giderek ondan kaçmaya çalıştım. Esma benim ne yaptığımı fark ederek kendini önüme siper etdi ve beni arkasında sakladı. Her ne kadar boy olarak ben ondan uzun olsam da şuanki durumda karınca gibi zayıf ve güçsüz görünüyordum. Beni görünce gülümsemesi yüzünde dondu ve cebinden bir yığın para çıkarıp Esmanın eline sıkıştırdı. Esma şaşırarak " Bu da ne böyle?" diyerek benim aklımdaki soruyu sordu. "Kan parası" dedi sırıtarak. "Kan parası da ne demek?" diye tekrardan sordu "Ben arkandaki kızın bakire olduğunu bilmiyordum. Gerçi bilsem de yaptığımdan geri durmazdım da " dedi ve sonra Esmanın sağ tarafından bana doğru eğilerek " O yüzden kendi paran gibi kullan bunu. İstersen yine görüşelim. Benimki sevdi seni" diyerek erkekliğini işaret etdi. Söyledikleri karşısında adeta kusmak üzereydim. Bir insan, insan demeye bile dilim varmıyor, bir cani yapabilir anca bunu. Söylediklerinin etkisiyle Esmanın elindeki paraları alıp yüzüne fırlatdım ve " Ben orospu değilim" dedim ve yüzüne tükürdüm. Elinin tersiyle yüzünde kendine yer edinen tükürüğü sildi ve "Benim için orospudan, para için altıma girenlerden bir farkın yok" dedi. Sonrasında benim söylediklerimi umursamayarak odadan çıktı. Bense onun gidişiyle yere çömelerek ağlamaya başladım. Bir süredir dinen göz yaşlarım yeniden akmaya başlamıştı. Esmanın boynuna başımı gömerek ne kadar ağladım bilmiyorum. ***** Geçmişi geride bırak Hastaneden çıkmamın üzerinden 1 hafta geçmiş ve ben artık kendimi buraya ait görmeye başlamıştım. Evet, Mardinde hayat benim için yavaş yavaş ilerlemekteydi. Yeni hayatıma alışmak o kadar da zor olmamıştı. Önceden söyleseler ki, hayatının geri kalanına burada devam edeceksin. Hiç inanmaz " siz benimle alaymı ediryorsunuz?" derdim. Çünkü ben İstanbuldan dışarı çıkmamıştım. Zaten başka yerleri gezecek kadar param da olmamıştı. Abim beni bu gün hastaneye götürecekti. Doktor kontroller için çağırmıştı. Hem Firdevsde benimle gelecekti. Birlikte abla kardeş günü yapıp çarşıya çıkacaktık. Buralara uyum sağlamanın en iyi yollarından biri çarşı pazar gezmek diye düşünmüş ve bu karara varmıştım. Bir süre sonra şehire inmiş hastaneye gitmiştik. Kontroller sonucunda bende her hangi bir sorun olmayınca hastaneden erken çıkıp birlikte çarşıya indik. Abim de arkamızdan gelerek bize uzaktan eşlik ediyordu. Bazen de tanıdıklarını görüp bir az duraksayıp öyle arkamızdan yine devam ediyordu. Firdevs ise tanıdıklarıyla selamlaşıyor ve benimle selamlaşanlar ise hafızamı kaybetdiğim için arkamdan "vah vah, gencecik kız. Hiç bir şey hatırlamıyor" diyerek benim için hayıflanıyorlardı. Başkalarının söylediklerini kafaya takmayalı uzun süre olmuştu. Bir kaç mağazaya girip çıkıp bazı şeyler beğenmiştim. Uzun zamandır kendime böyle güzel giysiler almamıştım. Almıştım da böyle kolayca para harcayarak almamıştım. Ne güzelmiş böyle para konusunu düşünmeden alış- veriş yapmak. Bir ara hatta kendimi fazla kaptırmıştım ama abime doğru döndüğümde gördüğüm adam karşısında tüm odak merkezim o yakışıklı adam olmuştu. Harun abimin yanında durarak bir şeyler konuşuyorlardı. Hatta biz ilerledikçe o da abimle birlikte yürüyordu. İsmini hatırlamaya çalışsam da aklıma bir türlü gelmiyordu. Bu kazadan sonra aklım gerçekten gitmişti. Hafızam da eskisi gibi iyi değildi. Doktorun söylediğine göre arabaya çarpınca başım taşa değmiş o yüzden sartıntı geçirmiş. Görünürde başımda bir hasar olmasa da hasar fazlasıyla içinde gibiydi. Doktor zamanla düzeleceğini söylüyordu. Ben bu yakışıklı kas yığınına bakarken Firdevs durumu farketmiş olsa gerek "Kız abla ne o bakışlarınla yedin Boran abiyi" dedi sırıtarak. Aa evet ismi Borandı değilmi. Ben de bunu hatırlamaya çalışıyordum. Dilimin ucunda gibiydi, ama çıkmıyordu. "Senin Boran abin olabilir, ama benim değil" dedim ben de ona sırıtarak. Firdevsle iyi anlaşıyorduk. Hep böyle bir kardeşim olsun istemiştim. Çünkü yalnız olmaktan bıkmıştım. Galiba tanrım sesimi duymuş ve bana böyle yardım etmişti.⁰ "Abimin yanında böyle deme. Seni parça pinçik eder. Sen belki unutmuş olabilirsin, ama abim gereğinden fazla kıskanç biri" dedi ve bir az düşünür gibi yaptıkdan sonra "abla, sen Emiri unutdunmu gerçekten?" dedi. Evet, o da vardı değilmi? Yerine geçtiğim Firuzenin önceden aşığıymış. Ama ne hikmetse ben bura geldiğimden bu yana Emir diye biri ortalarda yoktu. Acaba o da mı başka bir zamana ışınlanmış olabilir diye bir kaç defa düşünmüştüm. Üstelik tanımadığım bir adamın yasını tutacak da değildim. Sevseydi gelip bulurdu beni, daha doğrusu Firuzesini. Ama yoktu. Telefonunda kayıtlı da değildi. Ona ait bir fotoğraf bile yoktu. O yüzden fazla kurcalamamıştım. Neyime gerekse. Firdevse dönerek " Beni sevseydi arar bulurdu. Bak 1 haftadır hastaneden çıkmışım. Ne arayan var, ne de soran. Unutmam en iyisi olmuş bence" dedim ve yeniden esmer tenli yakışıklıya döndüm. Beni daha yeni farketmiş olacak ki ona baktığımı görüp o da bana baktı ve bu durum karşısında öyle bir heyecanlandım ki elimdeki poşetler yere düştü. Firdevs benden bir kaç metre aralı başka yere döndüğü için bunu göremedi ve bunu gören Boran efendi hemen yanıma gelip yere düşen çantamı ve poşetleri benimle birlikte toplamaya başladı. Topladıktan sonra ikimiz de aynı anda yerden kalktığımızda benim kafam Boranın göğsüne çarptı. Nasıl olduysa yine göğsüne çarpmayı başarmıştım. Benim boyum 1.70 sm olsa da onun boyu galiba 1.90 sm di. Çünkü benden fazla uzundu. Abim bile o kadar uzun değildi. Hemen kalkarak üzerimi ve poşetleri düzeltdiğimde abimin biriyle konuştuğunu gördüm. İyiki bizi görmemişti. "Yine çarpışarak görüştük" dedi Boran yüzündeki samimi gülümsemesiyle "Evet. Öyle oldu" dedim ben de utanarak. Gören de 17 yaşım var sanacak. Ama benim 34 yaşım vardı. Ama buradakı yaşımı saysak 24 dü. Hatta yanaklarım bile kızarmıştı. Zaten hava sıcaktı. Bu yanaklarım da kızarmasa olmuyordu sanki. Ter basmıştı adeta beni. "Merhaba. Ben Boran. Bence ilk defa görüşmüş gibi yapalım" dedi ve elini bana uzatdı. Ben de elimi ona uzatarak " Ben de Firuze. Tanıştığımız için memnun oldum, Boran abi" dedim. Abi sözünü bilerek kullanmıştım. Abimin arkadaşına zaten başka ne diye bilirdim ki. Ama sözümü sevmemiş olsa gerek yüzü adeta sinirlenmiş gibi oldu ve " Abi deme. Çünkü ben abin olmak istemiyorum" dedi bana göz kırparak ve içimde bir şeyler kanatlanıp uçmaya başladı. Fakat bir şeyler anlamamış gibi yaptım. Aniden Firdevs yanımıza geldi ve sonradan Harun abim de yanımıza geldi ve başka bir şey almadığımızı söylediğimiz için bizi arabaya yolladı, kendiyse 5 dakika sonra geldi. Firdevs benim Boranla konuşmamı görmüş ve bilerek yanımıza yanaşmamış. Fakat abimin geldiğini görünce yanımıza gelmiş. Öyle söylemişti. Akşam olmuş artık odama çekilmiştim. Bu şehrin sıcakları da bitmek bilmiyordu. Zaten beyaz tenliydim. Burada hepten kararmaya başlamıştım. Allahtan dışarı fazla çıkmıyordum. Yatağıma uzanmış Boranı düşünüyordum. Acaba abi deme diyerek ne söylemek istemişti. O da mı bana karşı bir şeyler hissediyordu. Ya da sevdiği vardır. Ne de olsa başka şehirde okumuş gelmiş. Belki de başkası vardı kalbinde. Benim gibi aklı gidik birini ne yapsın. Ama telefonuma gelen mesajla telefonu elime götürdüm ve gördüğüm numarayı tanımıyordum. Mesajı açtığımda ise yüzümde sebebini hala kendime bile açıklayamadığım bir gülümseme oluşmuştu. Bizden ne olurdu bilmem, ama bu adam ya beni mutlu edecek, ya da tamamen parçalanacak, unufak olacaktım. "İyi akşamlar Firuze. Ben Boran. Numaramı kaydedersen sevinirim. Çünkü ben seni kaydetdim ama kalbime"
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD