bc

Firuze

book_age18+
1.2K
FOLLOW
12.9K
READ
love-triangle
HE
opposites attract
heir/heiress
kicking
genius
brutal
like
intro-logo
Blurb

(Tanıtım)

Ben Firuze Arslanoğlu. İntihara kalkıştığımda 34 yaşım vardı. Kocamın beni aldatması üzerine intihar girişiminde bulundum, ama ölemedim. Ve dahası uyandığımda yıllar geri gitmişti.Aynı yaşta ve aynı pozisyonda değildim. Çünkü Mardinli bir ailenin evinde yaşayan genç bir kız olarak kendimi buldum. Evet, yeni bir hayatım olmuştu. Hayata yeniden başlamak için ikinci bir şansım vardı. Ama bu hiç kolay olmayacaktı. Hayatımın aşkıyla karşılacak ve zorlukların üstesinden gelmeli olacaktım.

Eski hayatından fragman

Bir odaya girdik ve evin sahibi beni içeri itekledi ve odanın tam ortasına yığıldım. Dizlerim çok acımıştı. Ardından kapını kapatıp anahtarı da cebine koydu ve üzerime doğru gelmeye başlamıştı. Hemen üzerime gelip dudaklarımı öpmeye başladı. Öyle ki hem bu adam ilk öpücüğümü çalmıştı, hem de beni nefessiz bırakmıştı. Ne kadar çabalasam da bu adama karşı koyamıyordum. Beni sürüyerek yatağa fırlatdı. Sırtım yatakla buluşunca o da üstüme abandı ve üstümdekileri çıkarmaya başlamıştı. Ne kadar karşı koysam da, debelensem de hiç bir faydası olmamıştı. Göz yaşlarımsa sel misali akıyordu. Bazen dudaklarını kendimden koparıp bağırıp yardım istiyordum. Ama bana kimsenin yardıma gelmeyeceğinin farkındaydım. Fakat bir ümit belki kimse insafa gelir diye altında çaresizce debeleniyordum. Ve o korkunç an gelmişti. O da pantolunun çıkardığında bana dokunan şeyle ürpermiştim. Hayatımda yaşayacağım ilk deneyimin böyle tecavüze uğrayarak olacağını hiç düşünmemiştim. Bu aşağılık herif benim ilklerimi çalıyordu üstelik iznim dahi olmadan...

İntihar girişiminden sonra 10 yıl geri giderek kazandığı yeni hayat

Odamdan çıkıp aşağı avluya doğru gitme kararı aldım. Ama merdivenleri düşerken aniden bir adama çarptım. Boyu uzun olduğu içim kafam göğsüne çarpmıştı. Kasla kaplı olan göğsü başımda sert bir zemine çarpma etkisi yaratmıştı. Yüzüne bakmak için başımı yukarı kaldırdığımda koyu kahverengi gözlerle bana bakan esmer tenli bir adam gördüm. Beni ilk defa gören biri gibi dikkatle izliyordu. Bu adam da kimdi? Acaba bu hangi akrabamdı? Kim olduğunu bilmiyordum, ama gerçekten de yakışıklı bir adamdı. Mardinin esmer güzeli de denilebilirdi. Bu adama bakıp hayallere dalmışken abimin sesini duydum.

"Kardeşimle de tanışmışsın Boran." dedi ve ikimizin de yanına geldi.

"Firuze bu benim arkadaşım Boran Kızılay. Uzun zamandır burada yoktu. Ama artık buralarda. Hatırlıyormusun küçükken bizimle oynardın" dedi ve hemen yüzüm  hatırlamadığımı belirten bir surat aldı.

"Afedersin kardeşim. Hatırlamadığını unutmuşum. Evet Boran bu da benim kardeşim Firuze. Ama hafızasını kaybetmiş durumda"

chap-preview
Free preview
1 Bölüm (TANITIM)
"Yeni hayat* Derin bir uykudaymışım gibi gözlerim kapalı bir haldeydim. Tam olarak algılamasam da birilerinin beni çağırdığını duyuyordum. Rüyamı görüyordum? "Firuze kızım, Nolursun uyan. Allah için nolur?" diye biri yanımda konuşuyordu. "Doktor kızım neden uyanmıyor?" diyen kadın hiç susmuyordu. "Hanım bir sus da doktor bey konuşsun." diyen bir erkek sesi duydum. Galiba doktor olarak anladığım adam "Hanımefendi hastamız ameliyatdan daha yeni çıktı. Normal odaya da yeni alınmış durumda. Narkozun etkisinden bir an önce çıkar. Endişelenmeyin" dedi. Adeta tüm konuşulanları duyuyor gibiydim. Ve doktor olarak bildiğim adamın söylediklerine şok olarak gözlerimi açtım. "Kızınız bir azdan uyanacak. Ameliyat iyi geçti." "Ne kızınızmı? İyi de benim anne babam yok ki?" Doktorun sözleriyle gözlerimi açmış bulundum artık. Yalandan uyuyor numarası yapamazdım "Açtım açmasına da burası da neresi? Gördüyüm adamlar da kim böyle? Bana neden böyle dikkatle bakıyorlardı? Hem ben neden yaşıyordum? Ölmem gerekirdi. Evet, şimdi anlamıştım. Beyaz tavanlar ve tabi ki burası hastane. Ve yaşadıklarım hafızama kazınır gibi oldu bir anda. Çünkü ben intihar girişiminde bulunmuştum ve galiba bu isteğimi başaramamıştım. Her halde birileri bulup getirmişti. Ama bu adamlar da kimdi? Beni bunlarmı bulmuştu? Kadın çok güzeldi.45-50 yaşı varmış gibi görünüyordu. Garip ama ben bu kadına benziyordum. Saçlarım aynı onunku gibi sarıydı, ama gözlerim diğer yanımda oturan erkeyin gözleri gibi masmaviydi. İkisinin karşımı gibi bir durumla karşı karşıyaydım. "Kızım, uyandın. Şükürler olsun rabbime. Seni bize bağışladı" diye kadın dualar etmeye başladı. Elimden tutup öptü, sonra yaklaşıp yüzümden de öptü. Bir dakika bu kadın bana "kızımmı?" dedi. Her halde söz gelişi öyle söylemek istemiştir. "Evet, hanım. Nihayet kızımız uyandı. Tanrıma şükürler olsun bin kere" diyerek de tanımadığım 50 li yaşının üstündeki erkek de şükür duasına başlamıştı. O da bana yaklaşarak elini elimin üstüne koydu ve alnımdan öpüp geri çekildi. Neden bu adamlar bana kızım diyordu ki? Ben yanlış bir yeremi gelmiştim? Ama doktor her halde bunların içinde en akıllısıdır diye düşündüm. "Doktor bey. Neredeyim ben?" diye söyledim. Ama sesim kısık çıkmıştı. Susuzluk boğazımı yıpratmıştı. Doktor "Mardin devlet hastanedesiniz Firuze hanım. Annenizle babanız sizin için çok endişelendi" dedi. Bunlar nereden benim anne babam oluyordu. Ve doktor adımı nasıl bilmişti? Neden ben Mardindeydim? Ben İstanbulda intihar etmiştim. Peki bu Mardin de nereden çıktı? Aman tanrım ne kadar da fazla cevapsız sorum var böyle. Kimler sorumu cevaplayacak ki. "Ne yapmalıyım ben? "diye düşünürken aklıma gelen soruyla hemen doktora baktım. "Beni kim buldu doktor bey?" diye sordum. Ama doktor cevaplamadan annem olduğunu söyleyen kadın artık sorumu cevaplamıştı. "Abin buldu seni kızım. Ya bulmasaydı ne yapardık biz" diyerek küçük çaplı ağıt akıyordu. "Ama benim abim yok ki" diye söyledim. "Tövbe tövbe. O ne biçim laf kızım. Abin var ha Harun o abin değilse kim?"diyen annem olduğunu iddia eden kadın dikkatle bana bakıyordu. Ama bana bakmasına aldırış etmedim. "Doktor bey ben bu adamları tanımıyorum" dedim. Hemen annemle babam diye gösterilen adamlar endişeyle konuşmaya başladılar. "Lütfen susun. Kızınız hafıza kaybı yaşıyor olabilir." dedi doktor. Aman Allahım bu doktor da bunlarla aynı kafadaydı. "Ne yapacağım ben?" diye içimden söyledim. Doktor bana yaklaştı. Gözlerime ışık tutdu. Neyi kontrol etdiğini anlamamıştım. Bir sağ gözüme, sonra sol gözüme baktı. Ama yüzünde belirsiz bir ifade vardı. Düşünceli gibiydi. Doktor "İsim ve soyisminiz ne?" diye sordu. Hemen düşünmeden "Firuze Arslanoğlu" olduğunu söyledim. Sonra " Kaç yaşınızdasınız?" diye sorunca " 34 yaşında 1 Eylül doğumluyum" diye cevap verdim. Ama yüzü hemen buruştu. İlk cevabımda olumlu cevap vermişim gibi bir hali varken şimdi o yüz karmaşık duygulara bürünmüştü. Doktor " Peki sizi yormayacağım. Firuze hanım hangi yıldayız?" diye sordu. "2024 cü yıldayız tabi ki. Bunda bilmeyeceğim ne olmuş olabilir ki?" diye kendinden emin bir şekilde söyledim. Ama yanılmıştım ve hiç farkında bile değildim. Doktor "2014 cü yıldayız Firuze hanım bu gün de 24 Haziran pazartesi" diye söyleyince önce güldüm. İnanmadım tabi ki. Nasıl böyle bir şey olurdu zaten. Mümkünsüzdü. Tamam günü doğru bilemezdim. Çünkü kaç gündür buradayım emin değildim. Ama hangi yılda olduğumu biliyordum tabi ki. Ben hafızamı kaybetmemiştim ki. 34 yıllık hayatım boyunca yaşadığım tüm iyi ve kötü olaylar, her ne kadar benimle uzun bir hayat yaşamasalar da annemle babam, ilk okula gidişim, ilk aşkım, üniversiteye gitmem, evliliğim ve daha neler neler. Ben hepsini hatırlıyordum. Malesef bana ihanet eden aşağılık kocamı ve arkadaş diye evime aldığım orospu Gizemi de. Benim hafızam tamamen yerindeydi. Keşke o kötü anıları hafızamdan kazımak mümkün olsaydı da. Ama ne yazık ki hatırlıyirdum. O zaman bu adamlar neden böyle konuşuyordu ki? Öldüm de başka bir hayatamı gitdim. Ne kadar da komik. İçler acısımı demem lazımdı? Bilmem. "Olamaz doktor bey. Ben hafızamı kaybetmedim. Ama bu adamları da tanımıyorum" diyerek diretdim. Yanımda oturan insanlara baktığımda annem diye bildiğim kadın resmen hüngür hüngür ağlıyordu. Baba bildiğim adam ise üzgün bir halde bana bakıyordu. Ne söylenirdi ki bu durumda. Onlar da bunun farkındaydı. "Kızım. Niçin böyle konuşup yüreğimizi yakıyorsun? Ben annen Güler, baban Ziya, abin Harun, kardeşin Firdevs nasıl unutursun bizleri. Hele deden, ninen onları demiyorum hiç. Ne oldu sana böyle" dedi ve kadın tüm bunları söylerken ben de ağlamaya başlamıştım. Ben neden ağlıyorsam hiç çözememiştim. Ama ağlıyordum. Kadının ağlaması ve sözleri kalbimi acıtmıştı. Doktor durumun artık karşısı alınmaz bir hal aldığını gördü ve elindeki telefonun ekranın açarak bana tarihi gösterdi. Gerçekten de haklıydı 24 Haziran 2014 cü yıldı. Kandırıyorlar her halde beni. Buna inanmamı beklemezsiniz değilmi. Teknoloji o kadar da kötü değil. 2014 te bilse olsanız internet denilen erişim alanı var. O yüzden kendim doktordan telefonu rica etdim. Google da bu günün tarihini aratdığımda gerçekten de doğru söylediğini gördüm. Yalan değildi. Ben 10 yıl gerideydim şu an. Babam denilen adam dumura düştüğümü anlamış olsun ki, telefonunu çıkardı ve galeriye tuşladı. Bana bir çok fotoğraf gösterdi. Galiba benim telefonumdu. Çünkü şifresi "Firuze" diye yazılıp açılmıştı. Ne kadar da gülünç bir şifre. Böyle şifremi olurmuş. Açılması çok kolay. Galeriye baktığımda gördüklerim beni gerçekten de şaşırtmıştı. Bu insanlar da kimdi ben bunlarla fotoğraf çekilmiştim. Kafam karışmıştı şu an. Ne yapacak, ne düşünecektim ki. Ben neden zamanın gerisindeydim ki. Ama ben ölüp gitmek istiyordum bu hayatdan. Yaşamak ve en önemlisi böyle bir hayatda yaşamak hiç istemezdim ki. Ya ben berçekten hafızamı kaybetmiştim, ya da başka bir boyuta geçmiştim. Hangisinin doğru olduğunu zamanla anlayacaktım galiba. Ama şu an "ben gelecekten geldim" diyemezdim. Deli gibi görürlerdi beni. Benim artık daha sakin tavrımı görünce anne ve babam olacak şahıslar ayağa kalkıp dışarı çıktılar. Annem olan kadın aşağı kafetaryaya gidip bana su getirecekti. Babamsa hemşirenin yardımıyla üstümü değişeceyim için odadan çıkmıştı. Hemşire gelince üstümü deyiştirip başka hastane kıyafeti giydim. 3 gün daha hastanede kaldım, annem ve babamdan başka kimse yanıma gelmemişti. Anne-baba diyordum. Çünkü iyi insanlardılar. Kendi anne ve babam araba kazasında ben küçükken vefat etmişlerdi. Babaannem bakmıştı bana. O da iyi hoştu. Ama asıl anne babamın yerini tutamıyordu. Ama bu insanlar daha farklıydı. Her ne kadar kendi ebeveynlerim olmadıklarını bilsem de bana karşı çocukları gibi davranmaları onlara kalbimin yumuşamasına yol açmıştı. Galiba içimdeki boşluk onların bana yaklaşımını görünce onlara kapı açmış ve sarıp sarmalamıştı. Yeni ailemden başka kimseyi görmemiştim. Aslında gelmek istemişlerdi, ama doktor psikolojim kötü etkilenir diye bir kaç gün dinlenmemi söylemişti. Zaten bu gün hastaneden çıkıyordum. Bu gün yeni ailemi görecektim. Hayat ne kadar da garip değilmi? Ben öleceğimi düşünürken tanrım bana ikinci bir şans vermişti. Ya bu şansı değerlendirip yeni hayatıma bakacaktım, ya da bu şansımı da elimden kaybedecektim.

Scan code to download app

download_iosApp Store
google icon
Google Play
Facebook