Yakınlaşma

1194 Words
Selamun aleyküm 🍂🍂 Keyifli okumalar...🍭🍭 -Pınar sen ne zaman geldin? -Dün sabah geldim. İdris amcaların geldiğini duyunca geleyim dedim. -İyi etmişsin. Gel biz de kahvaltıya oturuyorduk. -Geldim nenem geldim. Diyerek masaya yöneldi. Allah aşkına bu kız kimdi ilk defa görüyordum? Beni duymuş olacak ki yanıma gelerek konuşmaya başladı. -Selam canım ben Pınar. Şimdi diyorsun kim bu diye Yusuf dede ile dedem kardeşler. Yurtdışındaydım yeni geldim. Sen? -Merhaba, ben de Yeşim. Emre'nin eşiyim. -Memnun oldum canım. Diyerek masaya geçti. Hiç de memnun olmuş gibi bir havası yoktu ama neyse. Cins. Herkes masaya geçince benle Emre yan yana oturmuştuk, o kız ise tam karşımdaydı. Arada Emre'ye bakıp bakıp önüne dönüyordu. Tamam boşanacaktık da bu ne böyle? Ben de insanım canım kıskanabilirim yani. Beyefendinin bir platoniği eksikti zaten. En son dayanamayıp konuşmaya başladım. -Seni ilk defa görüyorum. Bizim düğüne gelmemiştin galiba? -Yok, işlerden fırsatım olmadı. -Yaaa, olsun o zamanlar tanışamadık ama bir hafta buradayız, tanışıp kaynaşırız canım. -Hı hı öyle yaparız. Biz böyle konuşurken Emre masada duran elimi tutarak, üstünü okşamaya başladı. Ben şoklardan şok beğenirken birşey diyememistim. Başımı kaldırdığımda Pınar'ın elime baktığını fark ettim. Resmen gözlerini dikmiş bize bakıyordu. Yuh yani çocuğu seviyorsun falan ama karısı yanındayken de alenen bakma. Kahvaltı boyunca Emre elimi bırakmamıştı. O cins bize baktığı için elimi çekme zahmetine bile girmedim. Sadece o kız baktığı için çekmemiştim yanlış anlaşılmasın lütfen. Kahvaltı sonunda Yusuf dede benden kahve isteyince mutfağa geçtim. Kızlar geldiğimi fark etmemişlerdi ve konuşmaya devam ediyorlardı. -Gördün mü Emre bey gelince eve nasıl da damladı. -Adam yokken bu evin yolunu bilmez, şimdi de sabahın köründe gelmiş. -Ne yüzsüz bu kız. Adam onu sevmediğini daha kaç kere söyleyecek. Onun bu saçma sapan konuşmalarından sonra adam bir kere nişanlandı, şimdi de evli. -Aman boşver. Yüzsüz. Ne yapacaksın ki. Emre beyin evleneceğini duyunca delirmişti, şimdi de gelin hanıma yurt dışındaydım diye yalan söylüyor. -Gelin hanım da fark etti ama terbiyesinden birşey demiyor. -Vallahi öyle. Baksana kıza, her hareketi çok hoş. Daha fazla dinlememek için yeni geliyormuş gibi ses çıkarıp mutfağa girdim. -Merhaba. Kolay gelsin kızlar. Kahve yapacaktım, malzemeler nerede acaba? -Biz yapardık. -Yok olmaz. Hem sizin işiniz var hem de Yusuf dede benden istedi. -Siz bilirsiniz gelin hanım. -Lütfen bana böyle hitap etmeyin. Sadece Yeşim deyin. Siz böyle konuşunca kendimi tuhaf hissediyorum. Sizli bizli değil de senli benli konuşalım. Böyle daha samimi oluyor. Ama yok derseniz sizi anlarım. -Yok olur mu öyle şey. -Olur olur. Çok da güzel olur. -Yeşim... al bakalım. Yusuf bey sade içer, diğerleri orta. -Bak işte böyle iyi oldu. Teşekkür ederim canım benim. Diyerek kahveleri yapmaya başladım. Tek tek bütün kahveleri yapıp içeriye geçtim. Herkesin kahvesini verip tepsiyi mutfağa bıraktım, geri geldiğimde Sevil annenin sesi ile ona döndüm. -Kızım kocanın yanına otur sen. Pınar sen gel yanıma seninle biraz konuşalım. Uzun zamandır konuşmuyoruz. -Tamam anne. -Geliyorum Sevil teyze. Diyerek istemeye istemeye Emre'nin yanından kalkıp Sevil annenin yanına oturdu. Ben de mecburen Emre'nin yanına oturdum. Oturduğum gibi Emre kolunu kaldırıp omzuma attı. Eeee ama yuh artık. Kız için böyle şeyler yapması ne kadar saçmaydı. Hem sinir olmuştum hem de büyüklerin yanında böyle birşey yaptığı için utanmıştım. -Ne yapıyorsun sen? İndir şu kolunu. -Olmaz. -Olmaz? Pardon da niye acaba? -Canım öyle istiyor. -Hep de canım şöyle istiyor ,canın böyle istiyor zaten. Başka birşey bilmiyor musun sen. -Yok. -Pişkin. -Hı hı. -Bu kızla aranda ne geçti bilmiyorum ama beni bulaştırma. Ne halt yiyiyeceksen benden ayrıldıktan sonra ye. -Aramızda birşey olmadı. -Bundan banane. Olsun ya da olmasın banane. İndir kolunu. Rahatsız oluyorum. Bana yaklaşma, uzak dur benden. -Emin misin? -Ne diyorsun sen? -Diyorum ki bu kadar rahatsızsın yaaa, sabah bana koala gibi yapışan da başkasıydı zaten. -Uyuyordum, ne yaptığımı bilmiyordum. Hem ölsem de senin yanındayken rahat olamam. -Ölme... Ölme, ben uzağında olurum ama ölme. Diyerek kolunu indirip kahvesini aldı. Bu adam sabahtan beri bir tuhaftı. Önce sabah uyuduğumu düşünürken anlımı öpup konuşması, şimdi de böyle konuşması. Aklım iyice karışmıştı. Derdi neydi bunun. .... Birazdan Emrelerle beraber dışarı ya çıkacağımız için odaya gelerek üstümü değiştirip alt kata indim. Emreler kapıda durmuş beni bekliyorlardı. Geldiğimi fark edince kapıya yöneldiler. Ben de çıkacağım sırada Sevil anne koştur koştur yanıma geldi. -Dur kızım dur. Al bu atkıyı, üşütme sakın. Buranın havası çarpar. Emre'nin yanından ayrılma. Yorulduğunu hissedince hemen otur tamam mı? Sıcak birşeyler iç. -Anne, bilmem farkındamısın gelinin birkaç aya kalmaz yirmiyedi yaşına girecek. Yani çocuk falan değil. -Bana bak Savaş. Sen ne karışıyorsun bana. Sana da atkı , bere mi getireyim ne diyorsun? -Sustum. Hadi yenge çıkalım. -Geliyorum... Tamam anne dediklerini yaparım. Diyerek evden çıktım. Kapıyı açmamla Pınar'ı görmem bir olmuştu. Bu kız yine niye gelmişti acaba? -Ahhh, sonunda geldin Yeşim. Biz de seni bekliyorduk. Hadi arabaya geçelim Emre'de bekliyor. -Olmaz Pınar abla. -Ne demek olmaz Barış? Siz Caner ağabeylerle gidin ben de Emrelerle. -Yok be abla. Sen Caner ağabeyim onlarla git. Biz Emre ağabeyimlerle geliriz. Diyerek ikizler hemen Emre'nin bindiği arabanın arka koltuğuna geçmişlerdi. Daha fazla boş boş beklememek adına hemen arabaya bindim. Pınar ise istemeye istemeye Caner ağabeylerin arabasına binmişti. Oh olsun ona. Yanlış anlaşılmasın Emre'yi kıskanmıyordum sadece öyle mal gibi kalması hoşuma gitmişti. ... Yanımızda ikizler olduğu için benim yolculuk eğlenceli geçmişti. İkisi de üniversite de yaşadıkları olayları falan anlatıyorlardı. Özellikle üniversitenin ilk günü. Emre geldiğimizi söyleyerek inmemizi istemişti. O arabayı park edip yanımıza gelene kadar etrafıma baktım. Gerçekten çok güzel bir yerdi. Göl çok görünüyordu. Kar yağması buranın güzelliğine güzellik katmıştı... -Burası neresi? -Uzungöl... Etraf yazın yeşilliklerle dolu olur. Şimdi kar yağdığından pek birşey anlamayazsın yenge. Yazın tekrar gelirsek bir de o zaman gör sen buraları. Barış'ın böyle demesiyle yüzüm düştü. Belli etmemeye çalışarak konuşmaya başladım. -Nasip olursa neden olmasın. Diyerek cevap verdim. O sırada Emre ile göz göze gelmiştim, bir karar vermiştim ne olursa olsun ona uyacaktım.... Biz böyle dururken Caner ağabeylerde gelmişti. Beraber yürüyerek hem dolaşıyorduk, hem de küçük dükkanlardan hediyelik birşeyler alıyorduk. Ben gördüğüm yöresel bebek kıyafetlerini hem Aslı hem de ablam için almıştım. Diğerlerine de ufak tefek birkaç hediyelik almıştım. En son bir yere oturup yemek siparişi vermiştik. Emre ile karşılıklı oturuyorduk. Yemekler gelince yemeye başlamıştık ama Emre bey kendi önündeki tabaktan yemek yerine benim tabağımdan yiyordu. -Ne yapıyorsun sen? -Yemek yiyorum. -Bilmem farkında mısın ama o benim tabağım . -Evet. -Evet? Senin önünde de aynı yemek var. Kendikini yesene . -Bu daha güzel. -Sen ne biçim bir cinssin. -Bilmem. -Sa.. Sana gerçekten ne diyeceğimi bilmiyorum. Pes. -Mahlukat diyebilirsin. -Sabır. Allah'ım sabır. Emre ile bol atışmalı geçen bir yemek yemiştik. Onlar çay içerken ben de yakında olan camiye namaz kılmaya gitmeye karar verdim. Kalkarken Emre'de benimle gelmişti. Yürüyerek camiye gelene kadar ikimizde konuşmamıştık. Namazımı kılıp tekrar döndüğümüzde Caner ağabey de hesabı ödemiş kapıya doğru geliyorlardı. Onları görünce biz de arabaya yöneldik, ikizlerin gelmesiyle arabaya binerek eve doğru yol aldık. Eve geldiğimizde hava kararmıştı... Ev halkının kış bahçesi diye adlandırdıkları yerde olduklarını söylemişlerdi. Akşam yemeğini orada yiyecekmişiz. Oraya geçmeden eve girdim. Hemen üstümü değiştirdim. Emre'de üstünü değiştirdikten sonra beraber kış bahçesine geçmiştik. Herkes oradaydı. Hatta peşimizden ayrılmayan Pınar da vardı. Hep beraber yemeğimizi yedikten sonra içeriden tatlıları almaya gidecekken Emre'de benimle geldi. Eve birkaç adım kalmıştı ki ayağım kaydı. Tam düşecekken Emre beni tutmuştu. Şu an yüzlerimiz birbirine çok yakındı. -Te...teşekkür ederim. Dememe rağmen yüzüme bakıyordu. Bu yakınlıktan rahatsız olmuştum. -Uzaklaşır mısın... Raha... Cümlemi kesen Emre'nin sıcak dudakları olmuştu. 🍀🍀🍀
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD