Tokat

1262 Words
Selamun aleyküm 🍂🍂 Keyifli okumalar...🍭🍭 Kaskatı kesilmiştim. Düşecek gibi olunca Emre belimden tutmuştu. Dengemi sağlamak için elimi göğsüne koydum. Diğer eli ile başımı tutuyordu. Gelen öksürük sesiyle Emre uzaklaşınca Esra abla ve Pınar'ı görmüştüm. -Ah kusura bakmayın gençler. Bilemedik burada yakınlaşacağızı. Odanız yok mu sizin? -Yenge. -Aman ne dedim sanki. Ağabeyi kılıklı. Sen burada kızı öp ben suçlu olayım. Yürü Pınar gidelim, çifte kumruları yalnız bırakalım. Onlar konuşurken hem sinirden hem de utancımdan kıpkırmızı olmuştum. Pınar'ı geçtim Esra ablaya yakalanmamız çok kötü olmuştu. Onların eve girdiğini görmemle Emre'ye tokadı basmam bir olmuştu. -Sen... Sen ne yaptığını sanıyorsun. Kimsin sen... Amacın ne bilmiyorum ama benden uzak dur. Bana yaklaşma... Yeter artık benden uzak dur. Unutma haftaya herkese herşeyi söyleyince bir daha yüzünü görmeyeceğim. Düş yakamdan... Baksana amacına ulaştın, senin yüzünden mesleğimi bıraktım. Senin yüzünden.... Hayatımı MAHVETTİN, psikolojik anlamda bitirdin şimdi de fiziksel olarak hayatımı mahvediyorsun. ANLIYOR MUSUN YETER. RAHAT BIRAK BENİ.... ŞİMDİ GİT. -Yeşim sen... -Bana baksana sen. Karşında eski Yeşim yok. Anladın mı yok... Ben sana sabah da söylemedim mi beni bulaştırma diye. Ne halt yiyeceksen ye ama benden uzakta ye.... Bir hafta sonra herkese boşanacağımızı söyleyeceğiz ama beyefendi yine yeniden yalanlar söylüyor... UZAK DUR BENDEN... -Ben... -Sen ne? Yüzsüz müsün sen, uzak dur diyorum ama yakınımda hâlâ duruyorsun. Nesin sen, kimsin sen, Ben ben ben hep sen zaten. Hiç mi başkasını düşünmezsin? Hiç mi başkalarının duygularını düşünmezsin? Sen nişanlının söz de intikamı için benimle evlendin. Beni mesleğimi bırakmam için mecbur bıraktın.... Hayatıma girdiğin güne de sana da nalet olsun.... Senin yüzünden, yaşadığım herşey senin yüzünden.... Olur da birgün bana inanırsan ya da suçsuz olduğum ortaya çıksa bile seni affetmeyeceğim. Duydun mu beni ASLA! Hayatıma nasıl geldiysen öyle de çıkacaksın. Seni Allah'a havale ediyorum. Beni bitirdin, umarım aynı şeyleri kimse sana yaşatmaz. Yaşasan dayanamazsın.... Dememle benden uzaklaşarak kış bahçesine gitmişti. Olduğum yere çökerek oturdum... Bu sefer nasıl bir yalanla beni kandırmayı düşünüyordu.... "Ya Rabbi! İmtihanımızı imanımızdan büyük eyleme ..." Daha fazla burada oturmadan kalkarak eve girdim. Elimi yüzümü yıkayarak hazırlanan tatlı tepsisini alıp kış bahçesine geçtim. İçeriye girdiğim de herkes sedirlere oturmuştu. Hemen elimdeki tatlıları herkesin önüne tek tek bıraktım. Ben tatlıları dağıtırken Esra abla çay servisi yapmıştı. Tepsiyi kenarda duran masaya bırakıp Esra ablanın yanına oturdum. Otururken Emre ile göz göze gelmiştim. Umursamayarak önüme döndüm. Esra abla ile konuşmaya başlamıştık. Konuyu bir an da bahçe de bizi görmesine getirdi. -Ah Yeşim, odanız yok mu bahçe köşelerinde öpüşüyorsunuz. Ya biz değil de başkası görseydi. Rezil olurdunuz.... Gerçi Pınar'ın sizi görmesi çok iyi oldu , baksana sizi gördükten sonra işim var diyerek gitti. -Ablaaaa, lütfen. -Kızım utanma. Biz yeni evliyken seninkinin ağabeyi de böyleydi. Siz yine bana yakaladınız, biz İdris babaya yakalandık. Adamın yüzüne bir hafta bakamadım resmen. Demesiyle gülmüştüm. Benim gülmemle o da gülmüştü. Bizi bırakıp daha sonra havadan sudan konuşurken Caner ağabey Poyraz'ı yanımıza getirmişti. Esra abla hayırdır der gibi bakınca Caner ağabey konuşmaya başladı. -Biz Emre'yle çıkıyoruz. Birkaç saatte geliriz. -Eeee? -Eeesi, gidiyoruz. -Sen kararını vermişsin, gitmeden önce bir sorsaydın. -Söyledim ya kızım. -Ama şimdi söylüyorsun. -Esra kafanı bir yere mi çarptın güzelim, yolda gelirken söyledim ya. -Söyledin mi? Şey ben unutmuşum. Özür dilerim. -Önemli değil. Diyerek Esra ablayı ve Poyraz'ı öperek yanımızdan ayrılmıştı. -Yeşim, gitsene kocanın yanına. -Yok. Yani gider kendisi. Ben olmadan gidemez mi sanki? Gider. -Kız sanki ilk defa öpüyor seni, aranızda neler olmuş sen hâlâ utanıyorsun... Ben gördüm diye böyle yapıyorsan ben unuttum gitti. Birşey dememiştim. Ne diyecektim ki , sizin sandığınız gibi bir evliliğimiz yok hatta birkaç haftaya boşanıyoruz mu diyecektim. Bir de diyor ki ilk defa mı öpüşüyorsunuz diye , he vallahi ilk defa öpüştük daha doğrusu o öptü, ve abla inanır mısın aramızda geçen tek yakınlaşmaya sen denk geldin diyemedim. Daha da bu konu hakkında konuşmamıştık. Poyraz ile biraz oyun oynamıştım. Saat geç olunca herkes odalarına dağılmıştı. Odaya geçip üstümü değiştirdim. Sürahi de su olmadığını fark edince başımı örttüm, üstüme uzun bir hırka alarak mutfağa indim. Sürahiye su doldururken Esra ablanın sesini duyunca irkilerek ona döndüm. -Yeşim, bu saatte ne işin var burada? Ödümü kopardın. -Kusura bakma abla. Sürahi de su kalmamış, onu doldurmaya geldim. Sen ne yapıyorsun? -Ne yapayım canım. Poyraz açıkmış ona çorba almaya geldim. Beyefendi babasına çekmiş, saat fark etmeksizin yemek yiyebiliyor. -Sen otur abla ben ısıtıp doldurayım hemen. -Çok iyi olur tatlım. Normalde Caner olsa ona derdim ama malum kuzenlerini görünce ikisi de eşlerini unutup gittiler.... Kaç saat oldu bir kere bile aramadı beni öküz. Senin ki aradı mı? -Yok aramadı. -Ağabeyi ne ki kardeşi ne olsun. Ama o Caner geri gelecek ben onun burnundan fitil fitil getirmesini bilirim. Bana bak sen de Emre'nin burnundan getir. Sürünsün biraz. Anlasın kıymetini. Aslında bu evde yerde yatırmak vardı da, hastalansalar yine biz bakarız. Artık başka birşeyler düşünürüz. -İlahi abla. Diyerek gülmeye başladım. -Aha vallahi buldum. Ben kendi odamın kapısını kilitlerim, sen de sizin odaninkini kitle. Alma odaya. Evden biri görürse de takma onları. O iş ben de. Koltuk köşelerinde sürünsünler pislikler. -Haklısın abla, senin dediğini yapayım. Kilitlerim kapıyı. -Aferin kız. -Abla hazır tepsi. Saat geç ama bir dilim ekmek de koydum. -Sağol kızçem. Hadi sana hayırlı geceler. Ben Poyraz'ı yedirip uyutayım. -Afiyet olsun paşaya. Anne oğul size de hayırlı geceler. Esra abla mutfaktan çıkarak üst kata gitmişti. Düşününce söylediği şey çok mantıklı gelmişti. Uygulayacaktım. Gerçi onu görmemek benim için daha iyiydi. Yoksa kendimi tutamayıp patlardım. O zaman o onun için pek iyi olmazdı. Uykum kaçmıştı, kendime sade kahve yapıp bahçeye çıktım. Beyaz örtü muhteşem bir görüntü sunuyordu, keşke herşey bu kadar temiz ve saf olsaydı. Keşke bir insanın dış görünüşü insanı yanıltmak yerine tam da gerçeği yansıtsaydı. İnsanların dışı gibi içini de görebilseydik belki bunları hiç yaşamazdım. Bir gerçek var ki Emre için tükendiğime değmedi. Değmeyecek de...Yolun bundan sonrasına keşkelerle devam edeceğim... Gerçi geçmişin keşkeleri… Geleceğin endişeleri ile oyalanmam ne kadar doğru. Ders alıp ve yoluma devam etmem en doğrusu ... Düşünme Yeşim düşünme yaşananları. Soğuktan ellerim karıncalanmaya başlayınca ağzıma doğru götürüp ellerime sıcak nefesimi üfledim. O an ellerimle dudaklarına dokundum. Düşünmemeye karar verirken bile her yolum ona çıkıyordu. Birkaç saat önce Emre öpmüştü. O beni öpmüştü. Bu hareketi ile içimde kelebekler uçursa da bundan onun haberi olmayacaktı. Bir karar vermiştim , kararımı arkasında duracaktım. Gururumu yok saymayacaktım. Dışarı da çok üşümüştüm hemen üstümü değiştirip elektirikli sobayı açıp hemen yatağa girdim. Tam uykuya dalacakken kapının zorlandığını fark ettim. Başta ne olduğunu anlamadım ama sonra aklıma kapıyı kilitlediğim gelmişti. Yavaş ve sessiz adımlarla kapının önüne geçtim. Kapıya kulağımı koyunca Caner ağabeyin sesini duydum. -Ulan bu yapılır mı? Resmen odaya girmeyeyim diye kapıyı kilitlemiş. Ayda yılda bir geliyoruz onda da adamlarla buluşmayalım mı? -Ağabey sakin ol. Bak bu kapıda açılmıyor. -Kesin yengen söylemiştir Yeşim' e. Yoksa kızın nereden aklına gelsin. -Eee , ağabey ne yapacağız? Sen alışkınsındır kapıda kalmaya. -Bana bak lan... Sussana sen. Ne yapacağız onu düşün. -Ne bileyim ben. Sen ilk defa kalmıyorsundur kapıda. -Bana bak Emre elimde kalacaksın.... Aşağıda kalsak bizimkiler görür. -İkizler? -Olur... olur da yarın birşey bulup kendimi affettirmeliyim. Yoksa kırk yıl yengen burnumdan getirir. -Ne yapacaksın ki. Sanki ne yaptın. Gittiğin yer belliydi. -Sus... Ulan iki saat geç geldik diye odaya almıyor. Birgün eve gelmesek boşayacak resmen hatun. -Ağabey abartmıyor musun altı üstü kapıyı kilitledi. -Oğlum sen daha kadınları tanımıyorsun. Belli ki Yeşim birşey demiyor ama kadınlar yaşananları kolay kolay unutmaz. Konuşmadıkları unuttukları anlamına gelmiyor. Unutmuş gibi yaparlar. -Ağabey affetmezler mi? -Affederler affetmesine de kolay affetmezler. Affederlerse de unutmazlar. "Affa değer olanı zaten herkes affeder. Asıl af, affa layık olmayanı da affetmek değil mi? Tıpkı vicdan gibi. Onu kaybetmeye en fazla hakkımız olduğu anda koruyabildiğimiz şey değil miydi vicdan? " demiş Nazan Bekiroğlu. Sence bir insan kolay kolay affeder mi? Sen olsan affedermisin? -Beni hiç affetmeyecek... 🍀🍀🍀
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD