Hayatımdan Çık

1072 Words
Selamun aleyküm 🍂🍂 Keyifli okumalar...🍭🍭 Emre hemen toparlanıp yalandan öksürdü. Emre'nin öksürmesiyle Sevil anne bizi görerek panik yapıp telefonu kapattı. -Günaydın anne... -Günaydın çocuklar siz ne zaman geldiniz fark etmedim? -Yeni geldik, sen kiminle konuşuyordun hemen kapattın telefonu? -Ben mi? Hiç öylesine bir arkadaşım aramıştı. Siz onu boş verin masa hazır kahvaltı edelim. Siz geçin ben geliyorum. Diyerek yanımızdan ayrıldı. İkimizde yemek odasına geçerek masaya oturduk. Biraz sonra herkes gelince kahvaltıya başladık. -Baba ağabeyimlerle konuştun mu ? Onlarda geliyorlar mı? -Dün akşam konuştum. Geliyorlar. Poyraz için de değişiklik olur dedi. Hem büyük dedesini özlemiştir. -Cuma akşamına bilet ayarlıyorum öyleyse. -Tamam, sen hallet. Onlar kendi aralarında konuşurken Sevil anne hazırladığı reçelli ekmeği tabağıma bıraktı. Hemen ardından önüme nereden geldiğini bilmediğim bir bardak süt bıraktı. -Teşekkür ederim anne, ne gerek vardı ben kendim alırdım. Hem süt içmeyi sevmiyorum. -Olur mu kızım. Ne yaptım sanki elime mi yapışacak. Hem süt sevmiyorum denir mi? O sağlığın için şart. Yok böyle içemem dersen ballı yapsınlar. Bundan sonra günde bir bardak süt iç. Uppss niyetini şimdi anlamıştım. Resmen hamile olduğumu düşündüğü için böyle yapıyordu. Gerçeği öğrendiğinde büyük yıkım yaşayacaktı. -Yok anne, gerek yok. Bunu içerim ama süt sevmiyorum. Hem bu zamana kadar eksikliğini hissetmedim. Olsa da olur olmasa da. -Yok kızım bundan sonra hergün bir bardak içececeksin. İç ki güç kuvvet topla ,yoksa bu aylar zor geçer. -Anlamadım anne, nesi var ki bu ayların? -Ha... Yok birşeyi havalar soğuk ya bağışlığın kuvvetlensin diye . -Hmmm, anladım. Biz böyle konuşurken Emre sürekli gözlerime bakıyordu tabi o da annesinin niyetini anlamıştı. Normal de olsa yok öyle birşey deyip konuyu kapatırdım ama haftaya zaten bomba üstüne bomba patlayacağımı için susmayı tercih ettim. .... Sakin geçen kahvaltıdan sonra Emre beni önce eve bırakmış, sonra kendisi şirkete gitmişti. Yarın akşam yolla çıkacaktık. O yüzden eve geldiğimde bir hafta yetecek kadar kıyafet ayırıp valize koydum. Bugün daha önemli bir işim vardı önce onu halletmeliydim. Aslı ile buluşup ona herşeyi anlatmalıydım. Dünden beri hastaneye gitmediğim ve telefonlarını açmadığım için muhtemelen beni öldürme planları yapıyordu. Ben böyle düşünürken telefonum çaldı arayan Aslı'ydı. İyi insan da lafının üstüne ararmış. -Alo ,kuzum? -Nihayet Yeşim hanım nihayet. Niye açılmıyor bu telefon. Bana niye haber vermiyorsun. Hastaneden ayrıldığını şeften mi duyacaktım? Ha söylesene bana. Ben kimim ki? Senin en yakın arkadaşın ben değil miyim? -Aslı, lütfen bir dinle beni. Ben bugün sana herşeyi anlatacaktım. Senin çıkış saatinde yanına gelecektim, lütfen yüz yüze konuşalım. -Bana bak, inşallah geçerli bir sebebin vardır yoksa yeğeninin ultrason fotoğrafını sana vermem. -Tamam deli tamam. Çıkışta hastaneden alırım seni dışarı da bir yerde otururuz, konuşuruz. -Niye dışarı yaaa. Bana gidelim hem havalar soğuk üşütürüz. -Aslı hep sen de buluşuyoruz ayıp oluyor. Seni buraya çağırmak istemiyorum , kendim bile bu eve gelmek istemezken seni buraya çağıramam. Hep senin ev de olmuyor, utanıyorum artık. Enişte bey yanlış anlayacak. -Delirtme beni Yeşim. Senin ev benim ev mi var Allah aşkına. Hem Burak' ın herşeyden haberi var , daha önce de sana söylemiştim. İlk duyduğunda nasıl tepki verdiğini en iyi sen biliyorsun. Emre'yi öldürme planları yapıyordu... Boşver onları sen nasıl rahat hissedeceksen orada buluşalım. -Her zaman ki cafe? -Olur bana uyar. -Çıkışta gelirim. Görüşürüz kuzum. -Görüşürüz. Allah'a emanet ol. -Sen de. Diyerek telefonu kapattım. Yapacak bir işim olmadığı için çalışma odasına geçerek kitaplıkdaki kitaplarımı bir kenara ayırdım. Trabzon'dan geldiiğimde burada daha fazla kalmak istemiyordum. Kitaplarım ortalama yedi koli kadardı. Güvenliği arayıp karton koli istedim. Gelen koliler ile kitaplarımı güzel ve yerleştirip ağızlarını bantladım. Bütün kutuları çalışma odasında bir köşeye üst üstte koyup odadan çıktım. Tamam mesleği bırakacaktım ama kitaplarımdan asla vazgeçmem, onlar annemin söylemiyle benim çeyizimdi onları kimseye vermem. Emre' de dahil. Gerçi böyle deyince de kendime inanmadım. En son mesleğimi asla bırakmam diyordum ama şimdi bırakmıştım, iki gündür boş boş dolanıyordum. Eeee boşuna dememişler büyük lokma ye büyük konuşma diye. İlk önce Demir yüzünden bir daha asla evlilik yoluna girmem diyordum, evlendim. Sonra Emre'ye asla mesleğimi bırakmam dedim bıraktım. Sırada ne vardı, o yüzden büyük konuşmak istemiyorum. Saate baktığım da burada epey oyalandığımı fark ettim. Hızlıca odaya geçerek hazırlandım. Evden çıktığımda Aslı'nın çıkış saatine bir saat vardı, her türlü yetişirdim. Trafik olmadığı için erken gelmiştim ama içeriye girecek cesaretim olmadığı için hastanenin bahçesinde araba da Aslı'yı beklemeye başladım. .... Birkaç dakika sonra Aslı gelince hastaneden ayrılmıştık. Her zaman ki cafeye gelince ikimizde önce yemek yemek istemiştik, sonra konuşacaktık. Yemeğimizi yedikten sonra ben çay Aslı meyve suyu istemişti. Aslı'nın meraklı bakışları altında daha fazla dayanamayarak konuşmaya başladım. -Ben o sözleşmeyi imzaladım. Emre'den onun istediği şekilde boşanacağım. -NE? .... Aslı'ya herşeyi anlattıktan sonra rahatlamıştım artık. En başta neden anlatmadığım ve yanımda bana destek olmadığı için kızsa da, daha sonradan her zaman arkamda olduğunu söylemişti. Trabzon mevzusu kafasını karıştırmıştı ama önemli birşey değil diyerek geçiştirdim. Kız yeni hamile olduğunu öğrenmişti onun mutluğunu yaşarken bir de benim dertlerimle mi uğraşacaktı? Daha fazla konuşmak istemediğim için konuyu değiştirdim. -Eee, beni boşver bana ultrason fotoğrafını gösterecektin. Ver de bakayım yeğenime. -Al bakalım. Benle Burak'da da var. Bu da senin. Teyzesinde de olsun bir tane fotoğrafı. -Yaaa bu çok güzel. Resmen gözlerimden kalp çıkıyor. Şimdi bu senin içinde mi büyüyor, ağlayacağım şimdi. -Hayır sakın ağlama, sonra ben de seninle birlikte ağlarım kimse bizi susturamaz. -Tamam sustum. Aslı ile uzun uzun konuştuktan sonra Burak Aslı'yı almaya gelmişti. Burak da gelince biraz da onunla konuşmuştuk bebek haberini. Gerçekten ikisinin de mutluluğu gözlerinden okunuyordu. Çevremdeki herkes çok mutluydu bir ben mutsuzluktan ölüyordum galiba. Aslı'yı ya da diğerlerini kıskanmıyordum, sadece onları öyle görünce kendi adıma üzülüyordum. Böyle birşeye neden maruz kaldığımı sürekli sorguluyordum. Zaten psikolojik olarak artık bitmiş durumdaydım İstanbul'a dönünce önce kendime iyi bir psikolog bulup destek almak olacaktı. Yaşadığım şeyler normal değildi. Evet fiziksel, anlamda bana hiçbir zararı olmamıştı. Hatta bazı konularda benden daha düşünceleydi ama psikolojik şiddete maruz kalmıştım. Yaşananları bir uzmanın desteği olmadan atlatamazdım. Aslı ve eşiyle vedaşlaştıktan sonra istemeye istemeye yine bu eve gelmiştim. Kapıyı açıp içeriye girdiğimde üst kattan tıkırtı halinde sesler geliyordu. Bir bardak su içip üst kata çıktım. Odanın kapısını açmış içeriye girecekken Emre çalışma odasından çıktı. Birşey söylemeyip odaya girecekken Emre konuşmaya başladı. -Çalışma odasındaki koliler ne? -Ha, onlar mı? Benim kitaplarım. Mesleği bırakıyorum diye onları atacak değilim ya da burada bırakacak. Bu evden giderken onları da götürüyorum. Sözleşme de kitaplar ile ilgili bir madde yazıyor da ben mi kaçırdım? -Ondan değil, ne bu acelen? -Bir an önce hayatından çıkmak istiyorum. Hayatımdan çık istiyorum. Ne kadar erken o kadar iyi. Seninle bu günler son günlerimiz olsun istiyorum. Seni daha fazla hayatımda ya da çevrem de görmek istemiyorum. Sana iyi geceler. 🍀🍀🍀
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD