Keyifli okumalar
Demir'in gidişinin ardından yorgunluktan bedenim yere düşecek gibiydi. Gözlerim acıyor esnemekten ağzım yırtılacaktı.
"Kızım hadi sen uyu."
Babamın bana seslenmesiyle yanına gidip sarıldım. Yanağına öpücük kondurup aynı şekilde annemi de öptükten sonra odama döndüğümde kendimi yatağa attım..
Aşağıda gelen uykum şimdi beni terk etti. Bir türlü uyku gelmiyordu. Yataktan kalkıp kitaplığa giderek elimi bir kitaba attığımda anda içinden bir kağıt parçası düştü. Bebeğimin ilk ve son ultrason resmiydi.
Gözlerimin önüne gelen çığlıklarım kulağımı çınlatıyordu. Hiç acımadan kıymıştı. Daha doğmamış bebeğimin intikamını almadan bana nefes almak haramdı.
Kulaklarıma ona ve yanındaki kanı bozuk ite yalvarışlarım, gözyaşlarım aklıma geldikçe sinir krizleri geçiriyorum.
"Andım olsun ki ikinize öyle şeyler yapacağım ki ölmek için yalvarır hale geleceksiniz."
Odadan çıkarken hızlı bir şekilde aşağı indiğimde koşarak babama sarıldım. Bu acı geçer miydi? Asla geçmezdi. Babam saçımı okşarken gözyaşım dinmiyordu.
"Baba kurtar beni dayanamıyorum o sesler hala kulağımda"
"Beni affet kızım seni kurtaramadım."
"Baba çok özledim bebeğimi"
Gözyaşlarıyla babama yalvardım. Bu içimdeki acı geçmiyordu. Bir anda montumu alarak evden çıkarken arkamdan annem seslendi. Ama benim bunu duyacak halim yoktu.
Arabama binip yola çıkarken çöpün içinde birini fark ettim. Yavaşça yanaşıp kim olduğuna bakmak istedim. Telefon feneri yaktığımda onu görmemle şoka girdim.
Kim bunu yapmıştı. Harun Efe'yi çöpe atacak kadar kim nefret ederdi ki aklıma gelenle güldüm. Yine yapmış yapacağını onu hiç takmadan arabama binecekken korumanın karşıma çıktı. Bunlar Demir'in adamlarıydı.
"Bunu siz mi yaptınız?"
"Evet yenge sabrımızı biraz zorladı."
"Güzel bir de benim için bir dayak daha atın"
Arabama bindikten sonra camı açıp onlara tekrar baktığımda içlerinden birini çağırdım.
"Demir'in ev adresini bana atar mısınız?"
"Tabii yenge hemen iki kişi de sizinle gelsin."
Başımla onay verdikten sonra yola çıktım. Yarım saat sonunda eve gelebildim. Tekrar o sesler kulağıma geldiğinde nefesim kesildi.
Adımlarım hızlandırıp kapıya adım attığım anda zile basıp beklemeye başladım. Gergin bir beklerken kapının bir anda açılmasıyla yerimden sıçradım.
"Maya"
Masum bir çocuk gibi ona bakarken bir anda ona sarılıp ağladım. Endişeyle gözlerimi silerken saçlarıma öpücük kondurdu.
"Güzelim ne oldu?"
"Sen gidince uyku tutmadı. Bende kitap okumak istedim ama arasındaki bir kağıt yere düştü."
Cebimdeki kağıdı eline verdiğim zaman onun da gözlerinin dolduğunu fark ettim. Daha çok sarılmak istedim.
"Demir keşke seni daha önce tanısaydım o zaman bu kadar acı çekmezdim."
"Güzelim hala bir şansımız var."
Şaşkınca ona bakıyordum. Gerçekten onunla mutlu olabilir miydim? Evet olabilirim yıllardır beni uzaktan sevmişti. Şimdi ona bir şans verecektim. Dudaklarını öptüğümde o da bana karşılık veriyordu. Bu adam beni ateşiyle yakıyordu.
Nefes nefese ayrıldığımızda o muazzam gülüşü ortaya çıktı. Elimden tutup masaya oturttu. Dudaklarımı tekrar öptüğünde kendimi ona bırakmak istedim. Boynumu öperken bir inleme çıkmıştı. Vücudum zangır zangır titredi.
"Seni istiyorum her zerrene kadar aşığım."
"Bende sevgilim bende istiyorum."
Sigara ve parfüm kokusu genzimi yakarken demir'in dudaklarıma bir öpücük kondurdu. O zaman yaptığım hatanın farkına vardım. Yıllardır sırf Harun Efe'nin uğruna onu kırmıştım. Şimdi yeniden başlamak için ilk adımı atmıştım.
" Bundan sonra daha güzel günlerimiz olacak sevgilim."
"Seni kırdığım için özür dilerim beni affet."
"Geçti artık beraberiz"
Artık ilk adımı attım. Bir daha onu kaybedemem gözlerim dolarken kalın ve damarlı eliyle narince silmişti. Beni kucağına alıp yatağa koyduğunda onun kokusuyla uyudum.
????
Toplantı odasından çıktığımda sekreterimin yanıma gelip endişeyle bana bakınca ters giden bir şey olduğunu anlamıştım.
"Ne bu halin."
"Maya Hanım o adam odanızda sizinle görüşmek istiyor."
Demir'in şirkette olmadığını biliyorum ama odamdaki adamın mutlaka Harun Efe olmalıydı. Sekretere kahve yapmasını istedim. Odama girip yerime oturup karşımda volta atan Harun Efe'ye baktım.
"Hayırdır bu sefer ne istiyorsun?"
"Sen.. Sen o adamla nasıl yatarsın."
"Bundan sanane hesap verecek değilim."
Öfkeyle bağırıyordu. Ama beni korkutamazdı. Ben eskisi gibi değildim. Ondan korkup ağlayan biri değilim kızaran gözlerini bana dikti.
"Vereceksin çünkü sen bana aitsin benimsin."
"Yanlış ben Demir'e aitim nokta."
Belindeki silahı çıkardığı gibi içeri Demir'in girmesiyle patlama sesi geldi. Demir vurulmuştu. Sekretere polis çağırmasını söyledim.
"Endişe etme iyiyim ben."
"Deli misin sen?"
Güldü. Bu adam bu haldeyken bile nasıl gülüyordu ki gözleri yavaşça kapanırken ambulans gelmişti. Gözlerim dolarken telefonu alıp babamı aradım.
"Maya kızım."
"Baba, Demir vuruldu hastaneye gidiyoruz."
"Nasıl vuruldu hemen geliyorum."
Ambulans şöforüne dönüp daha hızlı sürmesini istedim. Kan kaybediyordu. Hayır tekrar aynı acıyı yaşamak istemiyorum bebeğimi kaybettim. Onu da kaybetmeye dayanamazdım.
...
Karşımdaki ses çıkaran saate bakıyordum. Şuan zaman benim için durdu. Peki ne zaman bitecekti. Doktorun çıkmasıyla ona dönerken adamın yüzü kireç gibiydi.
"Demir bey'in durumu iyi kurşun sıyırmış kendisine dikiş atacağız fakat müsaade etmiyor."
"Ne demek etmiyor."
Odaya girince Demir'in hemşireye kızdığını gördüm. Bu adamın iğne korkusu var garibim hemşire sabırla konuşuyordu.
"Beyefendi lütfen dikiş atmam lazım izin verin."
"Hayır istemiyorum niye anlamıyorsun pasuman yap yeterli."
Gülmemek için kendimi zor tuttum. Yanına gidip elinden tutup dikkatini bana vermesini sağladım. Bakışları bana dönerken hemşire işini halletti.
"Geçmiş olsun."
"Teşekkürler hemşire hanım."
Demir bana ters ters baktı. Ardından sırtını bana döndü. Ben sadece şoka girmiş şekilde bakıyordum. Bu adam bana ciddi ciddi trip atıyor.
"Demir şaka yapıyorum de bana trip atmadığını söyle."
Diğer tarafa doğru gidince o da diğer yana döndü. Babamın odaya girmesiyle ona dönüp baktığımda yüzünde endişe vardı.
"Kızım iyi misin? Demir nasıl?"
"Ben iyiyim o da iyi baksana trip bile atıyor."
Demir'in yüz ifadesi resmen küçük Emrah moduna girmişti. Bir kelime daha etsem hemen ağlayacak gibiydi. Gözleri bana bakarken yutkundum. Kara gözleri beni kendine hapsetmek için can atıyordu.
"Biraz daha iyi misin?"
Aklıma gelen şarkı tam da ona uyuyordu. "Beni yerden yere vurup durmayın." kendimi çok zor tutarken Harun Efe hastaneye gelmişti. Kolumdan tutup, "Yürü gidiyoruz" dediğinde kolumu çekip, "Senin ne işin var, ayrıca hiç yere gitmiyorum." diyerek bağırdım.
Babamın çıkmasıyla olduğu yerde kalmıştı. "Sen.. Ama nasıl?" diyerek korkuyla bakıyordu. "Sana dedim ben kurtulursam eceliniz olacağım." dediğinde yutkundu. "İlk başta sen öleceksin." dedi.
Tuttuğu koluma bakıp, "Şimdi bırak kızımın kolunu defol" dediğinde nasıl korktuysa koşarak gitmişti. "Maya iyi misin?" başımla onay verdim. "Baban daha ölmedi." dediğinde ona sarılıp, "Senin kızın olduğum için çok şanslıyım." dedim.
Akşama kadar telefon susmadı. Arayana bakınca Ömer Mirza aradığını gördüm. Demir'in bakışları üzerime değdiğinde, "Kim arıyor?" diye sorduğunda telefonu ona gösterdim. Telefonu elimden aldığı gibi kulağına koydu.
"Bakıyorum da beni unuttun?" dediğinde Demir'in gerildiğini fark ettim. Telefon hala kulağındayken gülümsedi. "Unutmadım." dediğinde sesi hoparlöre vermişti. Uzun bir sessizlikten sonra, "Sen kimsin, Maya nerede?" diye sorduğunda, "Ben kim miyim? Senin ecelin Demir Atahan" dedi.
"Sen kaçacak yer ara çünkü ben seni bulursam hiç acımam." diyerek telefonu kapattı. Belimden tutup kendine çekip dudaklarıma yapıştı. "Seni kimseye vermem sen benimsin" dedi.
"Peki korkmalı mıyım?" dediğim anda güldü. "Yapacaklarımdan korkmalısın çünkü onlar için hayat sona erdi." dedi. Tekrar beni öptüğünde karşılık verdim. Hayatımın dönüm noktası vardı. Bu da onlardan biriydi.
Bölüm sonu.