Demir Leblebi - 5. Bölüm

1306 Words
Sabah yaşananları düşünüyordu Yiğit. O hale gelecek kadar iradesi zayıf bir adam olmamıştı, peki bugün yaşananlar?Cinselliği kendi başına çözmeyi seçmiş, bir kadına dokunmaktan daima iğrenmişti. 38 yaşında beraber olduğu kadın sayısı bir elin parmaklarını geçmeyen Yiğit Barut bugün Meyra Doğan’na tüm benliği ile sahip olmak istedi.Meyra Doğan defalarca ablasının ölümünde parmağı olduğunu yüzüne çekinmeden haykıran kadın. Bütün ithamlarına rağmen onu kendine ayırmak, sevmek sevildiğini hissetmek istedi. Sevmek sevilmek nasıl bir duygu bilmiyordu. Bilmediği bir şeyi istemek ne ola ki? İlk karşısına çıktığında vücudunun anlam vermediği tepkiler şimdi zihnini düşüncelerini aklını ele geçirmeye başlamıştı. Oysa Ki Yiğit Barut hayatını güce öfkeye adamış bir adam olarak biliniyordu alemde. Hayattan tat alma gibi bir beklentisi olmadığı için paramiliter misyonu benimsemiş kısa zamanda korkusuzluğu ile nam salmış bir adamdı. Kimilerine göre mafya olsa da şu ana kadar aslında çocukları ve ihtiyaç sahiplerini korumayı misyon edinmişti. Bu yönlerini Kerim dışında ona bağlı korumalarının bile bilmediği Yiğit Barut. Korumalarını çatışmaya gidiyoruz dediğinde ardında bulur soru sormayan adamlardan seçerdi. İşin başında Yiğit olsa da geri planda Kerim Yiğit’in sağ koluydu. Ve Barut Holding paramiliter eylemlerin yapıldığı paravan niteliğindeydi. Haksızlığa dayanamazdı Yiğit. Bel altı vurmadan mertçe savaşırdı. Kimseye kendisine bulaşılmadığı müddetçe bulaşmazdı. Gece kodudan gelinen şu nokta tamamen bileğinin gücündeydi. Ve bu alemde elbette oldukça düşman kazanmıştı. Kaybedecek bir şeyi olmadığı içinde düşmanları tarafından tehdit edilecek bir koz olmuyordu. Hakan dışarı bile çıkmadığı için şantaj malzemesi değildi. Gece kondu günlerinden beri yanlarında olan yengesi Gülseren’den hazzetmezdi Yiğit. Ancak bir evin bir kadın tarafından yönetilmesi gereken ihtiyaçlarına yıllardır yengesi bakıyordu. Abisi Ozan tam bir muammaydı Yiğit için o günleri hatırladıkça derin bir öfkeyle karışık pişmanlık duyuyordu. Elif ile arasında olan olaylar ve sonrasında ölümü. Bir sürü yaşanmışlıktan sonra gelinen noktada sadece yeğenleri vardı. O zamanlar yeğenleri babalarının himayesinde olduğu için düşmanlarının hedefinde değildi şimdi ise Yiğit Barut ‘nın en değerli varlıkları oldular. Şu anda bütün düşmanlarının hedefi halindeydiler. Çekirdek ailesi. Yurtta büyümüş üç kardeş ve bunlardan arta kalanlar. Yurt yılları hiç kolay değildi elbet. Babaları intihar ettikten sonra Yiğit abilik etmeye çalışmış ancak kendilerini yetiştirme yurdunda bulmuşlardı. Daha da acısı Hakan’nın yurtta cinsel istismara maruz kalması. Sıkıntı ile iç çekti Yiğit. O olaydan sonra kendini toplamak için çaba bile sarf etmemişti Hakan. Çiçeklerle bir bağ kurmuş hayatına öyle devam etmeyi tercih etmişti. Ta ki Gülseren ile yeniden bir hayata başlayana kadar. Anlam verememişti Yiğit. Gülseren gibi hırslı bir kadın cinsel istismara maruz kalmış Hakan ile neden hayatını birleştirsin? Tamam zor durumdaydı o ve kardeşi. Yiğit sahip çıkmış kol kanat germişti yine de Gülseren Yiğit için hep mesafeyi koruması gereken biri olmuştu. Abisi mutluydu bu da ona yetiyordu. Bide Yalçın ve Yeşim. Buraya girmek Yiğit için acı verici oluyordu. Elif ve Ozan ilişkisi hep inişli çıkışlıydı bir o kadarda ateşli. Yine de her zaman uzak durmayı tercih etmişti Yiğit. Zaten hayat telaşıyla içinde olmadığı aile birliği arasında sıkışıp kalmış buda iyice kabuğuna çekilmesine neden olmuştu. İradesini hislerini kendini kontrol etmeyi öğrenmişti. Ya da öğrendiğini zannediyordu. “Doğan” dedi nefretle. Neden bu kadar asi olmak zorundaydı. Düşünceler artık iyice içinden çıkılmaz hale geldiği sırada Kerim girdi içeri. "Ne yaptın? " "Ev sahibi ile konuştum herhangi bir bahane ile evden çıkaracak". " İş?" " Sinan denen çocuk çok bağlı ardında senin olduğun bir teklif yapamadım. Ancak memleketindeki mülklerinde bir problem varmış bir süre İstanbul’dan uzaklaşması için oradaki sorunu körükledim. En az iki ay sürecek bir problem. Kızın iki ay çalışmadan geçinmesi zor. Açıkçası kızın konağa gelmeyi kabul edeceğini zannetmiyorum. Yarın bir iş teklifi yapmaya niyetliyim. Senin de onayın olursa. " Onayladı Yiğit. Meyra Doğan köşke gelsin de ne olursa olsun zihniyetindeydi. Keyiflendi. Yarın bu saatlerde Meyra ağına düşmüş olacaktı fakat olaylar beklediği gibi gitmedi. Kerim’in teklifine Meyra ateş püskürdü. Sonra soluğu köşkte alıp Yiğit’ın çanına ot tıkadı. "Başıma gelenleri fırsat bilip senin sırça sarayına gelip bir bardak su içecek kadar düşmedim daha. İnan bana bir çıkış yolu bulacağım". Sonra hışımla çiftlikten ayrıldı. Sonraki 10 günde net bir bilgi alamadı Yiğit. Kerim’de net bir bilgiye ulaşamıyordu. Evinden ayrılınca geçici bir süre Sema annesi ve Furkan’la kalmaya başlamış, işi olmadığı için nasıl bir yol çizdiğine dair bir fikir bildirmiyordu Doğan. Bu 10 günlük süreçte köşke sadece iki defa gelmiş kısa ziyaretlerinde Yalçın’ı ve Yeşim’i bahçeden görüp gitmişti. Yeşim Teyzesini gördüğünde çığlık çığlığa bağırıp ayrılmak istemediği için ayrılık vakitleri biraz sancılı oluyordu. Yiğit, Meyra’le değil konuşmak yüz yüze bile gelememişti. Kerim yine Yiğit Barut hışmından nasipleniyordu. "Sana onu buraya gelmeye mecbur et dedim Kerim. Hani nerde? 10 gün oldu". "Yiğit elimden geleni yaptım ancak kız çok gururlu. Kimseden yardım kabul etmiyor. En son dün Üniversiteye Tezini teslim etmek için gitti. Onun dışında nasıl bir yol alacak kestiremiyorum." "Çöz Kerim. Senin için sorun çözmek Meyra Barut çiftliğe gelecek. Şimdi çık ve çözmeden bir daha gelme". Sorunlarının her birini kendi çapında çözme gayretindeydi Meyra. Evini boşaltınca geçici olarak Sema annesine gitse de burada kalma niyetinde değildi. Önce teslim tarihi gelen tezini verdi. Sonra iş bakmaya başladı. İş arayışını Yalçın’a ve Yeşim’e daha fazla destek olmak için yakın çevreye kaydırdı ve şansına Poyraz köyde bolca bulunan balıkçı lokantalarından birinde yarı zamanlı bir iş ayarlamayı başardı. Yine Poyraz Köyde köyün içinde bir ev kiraladı. Eski ama şirin bu ev zaten sadece yaşamasına yetecek kadar olan eşyaları ile kutu gibi olacaktı. Sonra yeğenleri ile olan bağını kuvvetlendirecek annesinin ölümü ile açılan boşluğu Yiğit Barut’ a rağmen dolduracaktı. Peki kariyeri. En son Harvard ‘tan gelen teklif ile yeğenleri arasında sıkışıp kalmıştı. Bunları sonra düşünmeye karar verdi. Şu anda en önemli şey onların psikolojisiydi. “Sonrası sonra” dedi. Evini çiftliğe yakın bir yerden kiralamıştı tamam cebindeki en son parayı da burayı kiralamaya vermişti olsun sonuç olarak kimseye el açmadığı bir çatısı vardı. Bahçeye çıktığında tüm ihtişamı ile köyün dışında duran Barut çiftliği görünüyordu. Aşağıya sahile baktığı zamanda yeni işi Balıkçı lokantası. Derin bir nefes aldı. "Yapabilirsin" dedi. Önce eşyalar. Allah’tan Ahmet ve Furkan yarın bütün karakol tayfasını toplayıp bir elden halledeceklerine söz verdiler. Bazen çok şanslı olduğunu düşünüyordu. Ahmet abilik Furkan kardeşlik yaparken karakoldaki Eylül, Kirpi ve İso tayfası yalnızlığına bir mola verdiriyorlardı. Ertesi gün el birliği ile yeni evine taşındı Meyra. Bahçede arkadaşlarına yardımları için yorgunluk çayı ikram ederken içi daha bir umutla dolmuştu. Ne olduğunu anlayamadığı gelişmeler ile önce mahalledeki evi sonra Sinan ile olan işini kaybetti, her işte bir hayır vardı. Artık Yalçın ve Yeşim yürüme mesafesindeydi. İşi de vardı. "Bin şükür" dedi içinden "Bin şükür". Kerim raporunu verirken Yiğit’ın çatık kaşları daha da çatılıyordu. "Yaptığımız her hamleye bir çözüm buldu Yiğit. Evini buradan köyden tutmuş, Karakoldaki tanıdıkları ile dün yerleşti. İşini de sahildeki balıkçı lokantalardan birinde ayarladı." Kerim’in sesindeki bariz hayranlık canını sıktı Yiğit’ın. "Ben sana ne dedim burada bu evde olacak köyde değil bu çatı altında." "Anlıyorum ancak Yiğit kız bambaşka bir karakter. Demir leblebi. Senin iş teklifini duyunca verdiği tepkiden belliydi manevraları. Sana karşı tüm gücü ile direnecek belli oldu." "Yurt dışı? Harvard teklifi de gelmiş. Ne düşünüyor bilmiyorum ancak rektörle konuşurum istersen?" Yurt dışına gidecek olma fikri daha da sinirlendiriyordu. Gerekirse Yalçın’ı kullanacak Meyra Doğan’nı Poyraz köyden ayırmayacaktı Yiğit. Atık bu tamamen bir haysiyet meselesi olmuştu onun için. Sonra dışardan "Teyzemmmm" diye bağıran Yalçın’ın sesiyle kendine geldi. Pencereden bakınca güneşin çiftliğe doğduğuna yemin edebilirdi. Beyaz kısa kollu bir elbise, belinde sarı ipekten bir kuşak ve ayaklarında yine sarı sandaletler. Elinde tuttuğu bir kutu. "Bak kuzum size limonlu kurabiye yaptım bakalım beğenecek misin?" Dedi. Yeşim kızı ne zaman görse çığlık atarak kucağına gitmek istiyordu. Kucağına aldığı bebeğin başından öptü. Yiğit ilgi ile izliyordu. Dakikalarca izledi Yiğit. Bu arada Yalçın atları göstermek için çekiştiriyordu Meyra’yı. Ahıra girdiğinde Zifire yaklaşmak istedi Meyra ancak belindeki kuşak şahlanınca ürktü zifir şaha kalktı. Belinden tutup Zifirin önden alan çelik kollar olmasaydı Meyra yaralanmak üzereydi. Dönmeden biliyordu kendini kurtaranı. Kokusundan biliyordu. Kaslarının çevikliğinden ama en çok gücünden biliyordu Meyra. Arkasını döndüğünde beline sarılmış kolları yumuşatma zahmetine bile girmeyen iki karanlık gözle karşılaştı. En az Zifir ’in rengi kadar karanlık bir o kadar da hırçınlardı…
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD