Yalçın’ın Teyzesini görünce yüzünde ki aydınlanma güneş gibiydi. Koşarak kucağına atladı. Yeşim’de Beyza’nın kucağından ellerini kollarını uzatmış alması için garip sesler çıkarıyordu. Meyra tehdidinin işe yaramasından memnun Yalçın’a sıkıca sarıldı. "Teyze neredeydin niye gelmedin? Bak Yeşim’de seni çok özledi".
"Buradayım kuzum siz taşınınca benim evimden gelmek biraz zor oldu. Ama merak etme daha sık geleceğim". Yalçın’ı bıraktı. Yeşim’i kucağına aldı.
Yiğit teyze ve yeğenlerini uzaktan izliyordu. Meyra köşke girmekten özellikle uzak duruyordu. Yalçın’la ve Yeşim’le beraber bahçede dolaşmayı tercih etmişti.Ara ara kucağındaki bebeği öpüyor saçlarını seviyor Yalçın’ın da elinden tutuyordu.
Günler haftalar geçiyor ve gün aşırı yeğenlerini görmek için Poyraz Köye gelen bu basit kız köşkte daha fazla kabul görüyordu.
Önce Yalçın ve Yeşim sonra çalışanlar Atiye ve Beyza şimdi de Hakan. Yiğit uzaktan izlerken olanlara anlam veremiyordu. Abisi, Yalçın’la Meyra’in yanına gitmiş koyu bir sohbete dalmış.
Hakan doğası gereği kimseyle konuşmaktan hoşlanmazdı. Bu kızda ne var dı ki bu kadar gittiği yer yerde bir şekilde ilgi odağı olmayı başarıyordu. Yeşim farkında olmasa da Yalçın annelerinin ölümünden sonra Teyzesine oldukça bağlanmış Yiğit’ın elini ayağını bağlamıştı.
Taşınmak ta kızın yeğenleri ile olan bağını kesmeye yetmemişti. O kadar yol demeyip gün aşırı mutlaka yeğenini görmeye geliyordu. Bu süre içinde Yiğit’la yakın temastan ve köşk içinde bulunmaktan özellikle kaçınıyor sadece çocuklar ile vakit geçirip gidiyordu.
Bu haller Yiğit’da kızı daha çok tanıma dürtüsüne neden oluyordu. Ne cesaret yıllardır görmediği yeğenlerini Yiğit’in emeğini boşa sayıp almak için hamle yapıyor ve hiçbir şekilde yılmıyordu. Belli ki savaşacaktı. Ama nasıl? Lokantada çalışarak mı? Bu kafa tutan halleri daha fazla merakını cezbediyordu Yiğit’in.
Günler böyle akmaya devam ederken bir yandan köşkün işleri bir yandan da Yiğit Barut’u Yiğit Barut yapan işlerde hız kazanmıştı. Artık toplantılarını da çiftlikte yapmayı tercih eder olmuştu Yiğit. Yine Barut Holding öncülüğünde yapılacak bir inovasyon çalışması yapılıyordu. Bu çalışma ile teknolojiyi her alana yayma planı ve alt yapıyı Barut Holding te toplamak Yiğit için yeni bir oyun alanıydı. Böylece Meyra Doğan ile olan beyin dalaşına biraz ara verebiliyordu.
İnşaat, Turizm, Gıda, Lojistik, Taşımacılık, Gemicilik, Ar-Ge derken şimdide inovasyon. Barut Holdingin potansiyelini her alana taşıma gayreti Yiğit için olağan hallerdi.
Biten toplantının artından dağılan misafirlerini geçirmek için Yiğit’ta adeti olmadığı halde bahçeye çıktı. Toplantı üst düzey katılımcılar, Ar-Ge, uzmanları, Rektörler ve girişimcilerle beraber 7 kişilik bir ekip ve Yiğit ile Kerim’inde katılımıyla dokuz kişilik bir gövde gösterisine dönmüştü.
İnsanlar uzaklaşırken Boğaziçi Üniversitesi Rektörü Bahçede Yalçın’la ve Yeşim’le oynayan Meyra’yı gördü ve seslendi.
"Meyra kızım burada ne işin var?"
Meyra sesin geldiği yöne doğru bakınca yüzündeki gülümsemeyle gelen aydınlanma Yiğit’in sinirini bozdu. Bir Yalçın’la konuşurken görmüştü o aydınlanmay bir de Yeşim “Tete” diye bağırınca. Şimdi birde bu adamla karşılaşınca. Meyra "Hocam" diye hızlı adımlarla yanına gelince kafası iyice karıştı. Duruma ayan Kerim Yiğit’i dikkatle izliyordu.
"Hocam Merhaba, yeğenlerimi görmeye geldim. Yalçın ve Yeşim aynı zaman da Yiğit beyinde yeğenleri. Asıl sizin ne işiniz var burada?"
Adam Meyra ile o kadar rahat konuşuyordu ki belliki bu konuşmalar defalarca gerçekleşmişti. Ancak Yiğit bir türlü anlam veremiyordu. Koskoca bir Rektörün bu basit kızla ne işi olurdu ki? Lokantadan mı tanıyordu acaba? Konuşmaya daha fazla dikkat kesildi.
"Tezin ne zaman bitiyor? "
"Az kaldı Hocam iki hafta içinde teslim etmeyi planlıyorum."
"Teklifler ne alemde?"
"Cambridge geldi en son" dedi Meyra.
"Oxford ve Yale’den sonra Cambridge haa. Maşallah sana. Kabul etmeden önce ve tabi gitmeden bana Üniversiteye mutlaka uğra. Seninle sohbet etmeyi özledim."
"Tabi Hocam."
Sonra Yiğit’a döndü. "Yiğit bey ülkenin en iyi Mühendislerinden biri ile akraba olduğunuzu bilmiyordum. Üstelik çift ana dalı derece ile bitirmiş üç yabancı dili ana dili gibi konuşan bir cevher. Yeğenlerinizin çok emin ellerde olması sizin de içinizi rahatlatıyordur."
Sonra Yalçın’a döndü "Teyzeni seviyor musun bakalım". Yalçın sorulan soruya çocuksu bir aşkla sevdi.
"Çok çok çokkk seviyorum. Amcam kadar." O bağırınca Yeşim’de abidik gubidik sesler çıkardı önden çıkmış iki dişi ile.
Şu ortamda geçen konuşmaların hangisine takılacağını bilemedi Yiğit. Kızın Mühendis çıkmasına mı? Yurt dışına gidecek olmasına mı? Yoksa Yalçın tarafından en az onun kadar sevilmesine mi? Asıl darbe toplantıya Rektörle katılan genç bir o kadarda sessiz katılımcının Rektör aracılığıyla Meyra’ya takdim edilmesi oldu. Yiğit bu tanışmayı yumruklarını sıkarak izliyordu. Kerim de Yiğit’i. Belli ki ortam karışacak tetikte olmalıyım Yiğit’i frenlemem gerek diye düşünüyordu.
"Meyra girdi lafa Hocam kusura bakmayın geç oluyor otobüsü kaçırmamak için ayrılmam gerek. Müsaadenizle ben gideyim".
Rektörün "Ne otobüsü kızım biz seni Sedat ile bırakırız. Zaten benide o getirdi. Önce beni yol üzerinde eve bırakır sonrada seni nereye istersen oraya bırakır."
Aynı anda Yiğit’in "Olmaz" diyen sesi yankılandı.
Herkes dönüp o tarafa baktı. Durumu fark eden Yiğit "Yeğenlerimin Teyzesi ile yeğenlerim hakkında konuşmam gereken şeyler var" dedi.
Ancak Meyra’in "Yarın tekrar gelirim şimdi geç oldu" diyen cevabıyla kalakaldı. Önce Yalçın’la sonra Yeşim’le vedalaşıp Hocası ve Sedat beyle arabaya binişine şahit oldu. Yeşim arkasından gitmemesi için çırpınıyordu.
Yumruklarını sıktı Yiğit. Hiçbir kadın bu şekilde aşağılayamazdı. Bedeli ağır olacaktı. Çok ağır.