7.Bölüm "AYNALI ODA"

1220 Words
ALPER AVM’den ayrıldığımızdan beri Sidra tek kelime etmemişti. Ona kızmak istesemde kızamıyordum. Sözümden çıkmasının cezasını hırsızlıkla suçlanarak ödemişti. Çok korkmuş çok üzülmüştü. Başta onun o cüzdanı gerçekten çaldığını sanmıştım. Güvenlik kameralarının incelenmesi sonucu, on beş yaşındaki diğer müşterinin alarm çaldığı an kolyeyi Sidranın çantasına attığını güvenlik amiriyle izlemiştik. Keyfimiz kaçtığından alışverişte yarım kalmıştı. Sadece iki tane ayakkabı ve onlara uygun çanta alabilmiştik Eve yaklaşınca bir daha gittiğimiz yerde yanımdan ayrılmamasını söyledim “Bu sana ders olsun” dedim. Konuşmadı. Bahçe kapısından girip arabayı park edince inmeden yüzüme baktı. “Oraya geldiğinde, o cüzdanı benim çaldığıma inandın mı?” dedi. Beklemediğim soru karşısında afalladım. Bu soru tekrar düşünmeme sebep oldu. İnanmış mıydım? Düğün günü onun yüzünden ölen damadı düşününce Sidradan her şeyi bekliyordum ama kendime dürüst olmam gerekirse gözlerine baktığım an masum olduğunu anlamıştım. Çünkü bakışlarında tereddüt yoktu. Yüzünde utançtan çok öfke ve üzüntü vardı. “Hayır inanmadım” dedim. Sanki bunu söylememi beklermiş gibi yüzünden rahatladığını anladım. Tekrar teşekkür etti. Birlikte alışveriş çantalarını içeriye taşırken o anne kızdan neden şikayetçi olmadığını sordum. Sonuçta iftiraya uğramıştı. “Kız kleptomani hastasıymış. Annesinin nasıl ağladığını görmedin mi? Yazık, kadın defalarca özür diledi.” dedi. “Çalma hastası olması bir başkasına iftira atmasına gerekçe olamaz.” Son söylediğim sözlerden sonra bana inanamıyormuş gibi baktı. Çok anlayışsız olduğumu söyledi. “O kadının yerinde sen ya da ben de olabilirdik. Allah korusun, bizim çocuğumuzun da öyle bir psikolojik rahatsızlığı olabilir” İşte bu cevabı beklemiyordum. Çocuğumuz mu demişti o? Hangi çocuk. Kendisiyle çocuk yapacağımı düşünmesi…. Bu kız güzel olabilirdi ama çok aptaldı. Onu beğenmem yatağıma alacağım anlamına gelmiyordu. Bir yıl dolduğunda Asaf’ı arayıp emanetini teslim ettikten sonra kurtuldum diye beş tane kurban kesecektim ama Sidra’nın yeni kurbanı olmayacaktım.” Akşamüzeri çalışma odama geçip maillerimi açtım. Senem ve Nisan’dan e-posta gelmişti. Nisan’ın adını görmek hala canımı yakıyordu. Düğün günü Adana’dan döndükten sonra onunla hiç konuşmamıştık. Hatta iş için defalarca Senemle birlikte İstanbul’a gelsede hiç yüz yüze gelmemiştik. Haklı olarak benden kaçıyordu. Onu özlüyordum. Onu özlediğim kadar arkadaşlığını, dostluğunu da özlüyordum. Göktürk’ü unutamadığını bile bile ona evlilik teklifi ederek dostluğunu kaybettiğime çok üzülsemde en doğrusu belkide bu olmuştu. Nisan’ın başka birisine aşık olduğunu, aşık olduğu adamla evlendiğini bilerek onunla dost olamazdım artık. Kendimi toplayıp her zamanki gibi ilk önce onun mailini açtım. Akdeniz ve Güneydoğudaki butik mağazalarımızın satış raporlarını atmıştı. Rakamlar bu bölgelerde markamızın geçen seneye göre on beş kat büyüdüğünü gösteriyordu. Bu inanılmaz bir şeydi. Nisan’dan sonra Senem’in mailini açtım. Okurken kendi kendime gülümsedim. Yurt dışında mağaza açmak mı? Bu kızların hızına yetişmek çok zordu. Maillere cevap yazıp bilgisayarımı kapatırken kapı çaldı. Sidra kapı aralığından başını uzattı. “Yemek hazır” dedi. İki saattir mutfaktaydı. Ne pişirdiğini merak ederek dışarıya çıktım. Evin içini saran enfes koku acıktığımı hissettirdi. Normalde dışarıdan hazır yemek yemezdim. Beslenmeme hep dikkat ederdim. Asuman hanımın benimle çalışmasının birinci nedeni çok güzel yemek yapıyor olmasıydı. Salona geçtiğimizde gördüğüm masayla şaşkına döndüm. Bu kadar kısa sürede bu kadar çeşidi nasıl yapmıştı, hayret. Yorum yapmadan yerime geçtiğimde servise başladı. İlk defa gördüğüm yemeğin ismini sordum. “Maklube” dedi. “Vejetaryen olmadığını bildiğim için et ve patlıcan sevip sevmediğini sormadan hazırladım. Umarım beğenirsin” Masadaki soğuk mezeler iştah kabartırken evin kapı zili çaldı. Sidrayla birbirimize baktık. Elindeki tabağı masaya bırakacakken hemen ayağa kalktım “Ben bakarım” dedim. “Sen yemeklerimizi kat” Kapıda Ilgaz ve eşi Yaren’i görmeyi beklemiyordum. Yarenle selamlaştık. Normalde bekar olduğum için benden pek hoşlanmazdı. Hatta kıskançlığı yüzünden Ilgaz’ın hiçbir bekar arkadaşını sevmezdi. Güya kocasını yoldan çıkartıyorduk. Yaren içeriye geçerken Ilgaz’ın kolunu tutup durdum. “Hayırdır oğlum! Zırt pırt geliyorsun. Üstelik bu sefer karını da alıp gelmişsin.” Alınmış gibi yüzüme bakarken pis pis sırıtmaya başladı “Hayırdır kardeşim, uygunsuz bir zamandamı geldik. Özel bir işiniz varsa gidebiliriz” İması yüzünden sinirlendim. Saçmalamamasını söyledim. “Bunu daha önce konuştuk Ilgaz. O benim için sadece Asaf’ın kardeşi” Ilgaz’ın sırıtışı dahada genişledi. İddiamızı hatırlattı. “Madem iddiaya girdik, yeni aldığın arabayı istiyorum” dedi. Daha teslim edilmeyen arabam üzerine iddiaya girmek isteyen arkadaşımı fırsatçılıkla suçladım. “Oğlum daha bir kere binmedim, araba gelmeden iddiaya mı gireceğiz” Ilgaz iyice yanıma sokularak kısık sesle “ Yani kaybedeceğine dair şüphelerin mi var” dedi. “Zaten tahmin etmiştim. Sen bu kıza aşık olursun” “Tamam lan tamam. Uzatma, kabul ediyorum. Eğer ben kaybedersem araba senin. Ama ben kazanırsam arabanın o günkü değerinde bir şey alırım senden” Elini uzattı. Kabul ettiğini söylerken içeriden Yarenin sesi geldi “Gelmiyor musunuz” Ilgaz masada ne var ne yoksa silmiş süpürmüştü. Adam manyak gibi yemek yiyordu ama çocukluğumuzdan beri kürdan gibiydi. Hiç kilo almazdı. Sidraya bakarak “Eline sağlık yenge” dedi. “Yemeğin tarifini Yaren’e de verirsen sevinirim” İçimden zıkkımın kökünü ye dedim. Bilerek kıza yenge diyordu. Bana inat yapıyordu. Yemekten sonra Sidra ve Yaren masayı topladılar. Bizde Ilgazla birlikte birkaç gün sonra yapılacak nikahı konuşuyorduk. Kızlar sohbete dahil olduklarında Yaren Sidraya gelinliğini sordu. “Alper senin için özel bir şeyler tasarlamıştır herhalde. Kocan moda tasarımcı olduğu için çok şanslısın” dedi. Sidra’nın suratı asıldı. Yaren ona moralinin neden bozulduğunu sorarken araya girdim. “Bize kahve yapabilir misin?” Sidra mutfağa gitti. Yarende onun arkasından. Ilgaz yönünü bana dönerek “Sahi kıza gelinlik giydireceksin değil mi?” dedi. Sinirlendim. “Bu kız bir kere gelinlik giymiş. İkincisine ne gerek var. Hem gerçek bir evlilik değil bu. Sade bir nikah olacak” Ilgaz kızdı bana. Sidraya haksızlık yaptığımı söyledi. “İyi bir kızcağıza benziyor. Görmüyor musun halini. Bu zoraki evlilik yüzünden ona karşı öfke duyduğunun farkındayım ama sen bu kızın ne yaşadığını bilmiyorsun. Nihayetinde bildiğim kadarıyla o da seninle evlenmek için çıldırmıyordu. Biraz anlayışlı olamaz mısın?” Aynı gün içinde ikinci defa anlayışsızlıkla suçlanırken aklıma Asaf’ın sözleri geldi. “Eğer sen Sidrayla evlenmezsen aşiret büyükleri onu babası ya da dedesi yaşında birisine kuma olarak verirler. Çünkü buralarda genç biri lekelenmiş bir kızı nikahına almaz, çocuklarının annesi yapmaz. Ölmekten beter ederler. Sidra dayanamaz canına kıyar” demişti. Ilgaz’a umurumda olmadığını söyledim. “Bu benim sorunum değil. Dedim. Oysaki dilim başka içim başka bir şey söylüyordu. SİDRA Nihayet nikah günü gelmişti. Alper erkenden evden çıkmıştı. Duşumu alıp saçlarımı kuruttum. Odamdan çıkınca Kurt ile karşılaştım. Köpeğin ismi ve görüntüsü hiç bağdaşmadığından her gördüğümde gülmeme engel olamıyordum. “Hadi Asuman hanımın yanına gidelim” dedim. Beni anlıyordu artık. Önüme düştü. Peşinden ilerlerken odalardan birinin önünde durdu. Ön patileriyle kapıyı tırmaladı. Sanki açmamı istiyordu. Geldiğimden beri diğer odaları hiç merak etmediğimden bakmamıştım. Sadece kendi odamı, mutfağı ve salonu kullanıyordum. Kurt’un ısrarı içerde ne olduğunu merak etmeme neden oldu. Çünkü daha öncede bu odanın önünde dolandığını görmüştüm. Kapıyı açtım. Açtım ve inanamadım. Duvarlardan tavana kadar her yer aynaydı. Duvarın sol tarafındaki düğmeye dokundum. Odanın ortasındaki yatağı çevreleyen kırmızı ışık açıldı. Sanki ışık yatağın altından çıkıyordu. Yatak alçakta olduğu için kurt hantal gövdesiyle kolayca üzerine çıktı. Odadaki bütün aynalarda kendi aksimi görmek tuhafıma gitti. Hangi amaçla hazırlandığını bilmek ise utanmama neden oldu. “Kurt gel buraya, hadi çıkalım” Biz kurtla odadan çıktığımızda Asuman hanımla karşılaştık. Kapısı açık olan odanın içine baktı. “Alper bey bu odayı düğün gecesi için hazırlatmıştı” dedi. “Ne zaman” diye sordum. Çünkü eve birilerinin geldiğini hiç görmemiştim. Asuman hanım cevap verecekken kapı çaldı. “Sidra hanım ben kapıya bakayım, sonra konuşuruz” Birlikte kapıya gittik. Havin yengem elindeki kıyafet kılıfıyla karşımızda duruyordu. Bana sarılıp öptükten sonra elbise kılıfını elime tutuşturdu. “Gelinliğin. Alper gönderdi.”
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD