ALPER
Sabah uyandığımda Sidra gülkurusu renkteki saten sabahlığıyla cam kenarında kahvesini yudumlayarak dışarıyı izliyordu. Uzun bacakları kısa olan sabahlığın altında altın gibi parlıyordu. Vücut hatları olduğu gibi ortadaydı. Onu öyle izlemek bile sertleşmeme yetmişti. Sessizce yataktan çıktım. Arkasından yaklaşıp kollarımı beline doladım, başımı boynuna yaslayarak kokusunu içime çektim. Gıdıklandı. Güldü. “Gece çok iyi olduğunu söyledim”
Elindeki kupa bardağı pencerenin çıkıntısına bırakarak bana Döndü. Altına sutyen giyinmemişti. Küçük göğüslerinin başları saten kumaştan belli oluyordu. Bana sabahlarımızın da gecelerimiz gibi ateşli olabileceğini söyledi. Bakışları karnımdan aşağı kaydı. Baksırımdan belli olan ereksiyon halindeki erkekliğime bakarak sabahlığının kuşağını çözdü. Altında sadece tenini olduğu gibi gösteren transparan külotu vardı. Perdeyi kapatıp kucağıma alarak yatağa taşıdım. Sırt üstü yatırıp külotunu çıkarttım. Cömertçe bacaklarını ayırdı. Önümdeki görüntü öyle dayanılmazdı ki baksırımdan kurtulamaya gerek görmeden erkekliğimi çıkartıp direkt içine kaydım. Bu kadar hızlı girmemi beklemediğinden yeşil gözleri irileşti. Kendimi kadınlığına her ittiğimde Sidranın nefesinin kesilişini izlemek… Hayatımda bu kadar zevk aldığımı hiç hissetmemiştim. “Benimle gel dedim.” Geldi.
Telefonun alarmıyla ter içinde gözlerimi açtığımda tek başıma yatağımdaydım “Yuh!”
Banyomu yapıp odamdan çıktığımda saat on olmuştu. Hala gördüğüm rüyanın etkisindeydim. Hatırlamak istemiyordum. Kendime karşı suç işlemiş hissediyordum. Sanki kararlarıma ihanet etmiştim. Merdivenlerden aşağı indiğimde mutfaktan gelen kokuya yöneldim. Sidra kahvaltı hazırlamıştı. Masaya şöyle bir göz attım. Onun ne kadar becerikli olduğunu kahvaltı masası sayesinde öğrenmiş oldum. Fakat kendisi ortalarda görünmüyordu. Odasında olabileceğini düşünürken bahçeden gelen kıkırtısını duydum. Kapıya çıktım. Yeni bir şok. Kurtla oynuyordu. Üzerinde bir önceki gün giydiği elbisenin benzeri kırmızı çiçekli bir elbise vardı. Kıyafetini inceledim. Sıfır yaka, kolları ve beli lastikli, etek ucu ayak bileğine kadardı. Üstelik ona iki beden büyük geldiğinden hiç yakışmamıştı. Öte yandan ilk geldiğinde Sidraya hırlayan köpeğim kapıda beni görmesine rağmen umursamıyordu. Onları izlerken rüyamı hatırladım. Sidranın içine her giriş çıkışımda aldığım katıksız zevk öyle gerçekti ki. Aklımdan geçenler yüzünden kendimden utandım. Normalleşmeye çalışarak köpeğime seslendim “Kurt!”
Kurt bana doğru koşarken Sidra onun arkasından geliyordu. Onun gelişini izlerken kendime telkinde bulundum. “Unut o rüyayı Alper. Gerçek değildi. Kaptırma kendini.” Üçümüz içeriye girdik. Birlikte kahvaltı masasına geçtik. “Eline sağlık.” Dedim.
“Afiyet olsun” dedi.
İlk defa o an başka bir huzursuzluk yaşadım. Evlilik moduna giriyorduk ve bu durumdan hiç hoşlanmamıştım. Karşımda yüzüme bakmadan karnını doyuran kızın yüzünü süzdüm. Sıfır makyaja, morluklara rağmen öyle güzeldi öyle doğaldı ki. Kaşı, gözü, kirpikleri, dudakları, dik burnu, yüzünün ovali, beline kadar inen siyah saçları… Sidranın yüzüne bakarak daldığımı yine onun sesiyle anladım.
“Çay alır mısın?”
“Lütfen” dedim.
Kahvaltı masasını toplarken hazırlanmasını istedim. “Alışverişe gidelim” dedim.
“Tamam” dedi.
Günlük bir şeyler almak için yakınlardaki AVM’ye gitmeye karar verdim. Sidrayla birlikte arabaya bindik. Emniyet kemerini takmamıştı. Takmasını söyledim. Şaşırdı. Sanki ilk defa arabaya biniyordu. Kemeri omzundan geçirmek için çekti ama başaramadı. “Galiba tutukluk yaptı. Bir dakika” dedim. Üzerinden eğilip kemere uzanınca nefesini içine çekerek sırtını koltuğa yapıştırdı. Tepkisi garip geldi. Gözlerine baktım. Onunla ilk defa bu kadar yakın mesafede duruyorduk. Yaydığı koku, sıcaklığı çok etkileyiciydi. Anlık hissettiklerimden rahatsız oldum. O da gerilmişti. Kemeri yuvasına takıp motoru çalıştırdım. Bu kız gittikçe tehlikeli olmaya başlamıştı.
AVM de ilk gördüğümüz giyim mağazasına girdik. Hiçbir şey söylemeden yanımda duruyordu. Sanki onun için değil de benim için gelmiştik. “Hadi kendine bir şeyler seç” dedim. Çekimser hareketlerle askılardaki elbiselere baktı. İçlerinden birini aldı. “Bu iyi mi?” dedi.
“Berbat” diyemedim. Kız güzeldi ama çok zevksizdi. Kaşlarımı kaldırarak iyi olmadığını belirttim. Nerede kendine yakışmayacak, yaşına uymayacak bir şey varsa eli ona gidiyordu. Dayanamadım. Müdahale etmek zorunda kaldım. Bedenine uyabileceğini düşündüğüm birkaç parça seçip eline tutuşturdum. “Hadi bunları kabinde dene. Seni dışarıda bekliyorum” dedim.
Seçtiklerime garipseyen bir bakış attı. “Bunları mı?”
“ Evet, onları”
Kabine girdi. Beklemeye başladım. İki dakika sonra üzerindeki yüksek bel açık mavi kot pantolon ve beyaz kolsuz bluzla dışarıya çıktı. Bluz crop olduğu için belini aşağıya doğru çekiştiriyordu. Teninin görünmesinden rahatsız olmuştu. Arkasını dönmesini istedim. Utanarak dediğimi yaptı. Pantolon kalçalarına oturmuş bacaklarından aşağı genişliyordu. Arka profilinden enfesti. Uzun saçları sırtını tamamen kaplıyordu. İç çektim. Dönebileceğini söyledim. Yüzüme döndüğünde “Üzerindekileri sevmedin galiba” dedim.
“Sevdim de… böyle giyinmeye alışık değilim.” Cevabını verdi.
“Alışacaksın. Alışmalısın. Hadi diğer seçtiklerimi dene. Daha ayakkabı, çanta, aksesuar falan alacağız”
Tekrar kabine girdi. Onun için seçtiklerimi tek tek denedi. Sidranın giydiği her kıyafetle dışarı çıkmasında kalbim yerinden çıkacaktı. Ne giyse yakışıyordu. Fizik olarak defilelerime çıkan mankenlere tabiri yerindeyse bin basardı. Onunla başka şartlar altında tanışmayı çok isterdim. Keşke yaşadığım hayal kırıklıklarından, aşka inancımı kaybetmeden önce karşıma çıkmış olsaydı. Gerçi bende bu şans varken muhtemelen o da terk ederdi beni.
SİDRA
Elimizdeki çantalarla bir mağazadan başka birine geçiyorduk. Alper seçiyordu ben giyiniyordum. Denediklerimin içinde beğendiklerimde oldu beğenmediklerimde. Asıl tuhafıma giden zevkleriydi. Bizim oradaki erkekler karılarının açık giyinmelerine engel olurken Alper buna hiç takılmıyordu. Aksine kendi elleriyle seçiyordu. Belkide beni eşi olarak görmüyordu, görmeyecekti. Çünkü seven insanın kıskandığı öğretilmişti bize.
Son girdiğimiz giyim mağazasından birkaç elbise aldık. Annem bu elbiseleri görseydi yüreğine inerdi galiba. Aklımdan geçenlerle Alperle birlikte yürürken elimdeki çantaları aldı. Bana ayakkabı satan mağazayı gösterdi. “Sen içeriye gir bak. Ben şunları arabaya bırakıp geliyorum” dedi. Kabul ettim ama yalnız kalacağım için tedirgin oldum. Yinede dediğini yaptım.
Ayakkabı mağazasında gezinirken bitişikteki aksesuar mağazası dikkatimi çekti. Dışarıya çıkıp vitrinine baktım. Gümüş kolye küpe setler, halhallar, yüzükler… Mağaza aynı zamanda toka çeşitleri de satıyordu. Dayanamadım. İçeriye girdim. Alper gideli birkaç dakika olmuştu. O dönünceye kadar mağazada biraz tur atar tekrar ayakkabıcıya dönerim diye düşündüm. O ara gözüm üzerinde satene kurdele olan klipsli tokalara takıldı. Saçlarımı yarım topladığımda takmayı çok severdim. Etiket fiyatına baktım. Cüzdanımda bir miktar para vardı. Aceleyle birkaç renk aldım ödeme yaptım. Alper ayakkabı mağazasına döndüğünde beni bulamazsa kızar diye panik halindeydim. Tokaları kol çantamın içine attım. Fermuarını çekmeden hızlı adımlarla kapıya yöneldim. Anne kız olduğunu düşündüğüm iki kişinin dengini geçip kapıdan çıkacakken alarm çaldı. Arkamdan mağaza görevlisi seslendi. “Hanımefendi durur musunuz”
Durdum. Geri döndüm. Hemen arkamda anne kız olduğunu düşündüğüm kişiler vardı. “Anlamadım” dedim.
Görevli yanıma gelip aldığım ürünler içerisinde alarm kalmış olabileceğini söyledi. “Aldığınız ürünleri kontrol edebilir miyim”
Çantamdan alışveriş poşetini çıkartırken ilk defa gördüğüm küçük cüzdan yere düştü. “Ama ben bunu almamıştım ki” dedim.
Annesinin yanında duran en fazla on beş yaşlarındaki kız “Ben çantasına atarken gördüm” dedi. Şok oldum. Böyle bir şeyin imkansız olduğunu anlatmaya çalıştım. Çevremiz kalabalıklaştı. Diğer çalışanlardan birkaç kişi ve bizi izleyen müşteriler çevremizi sardı. Onlara suçsuz olduğumu anlatmaya çalışıyordum. Bana inanmıyorlardı. Mağaza müdürü AVM güvenliğini aradığını, gelmelerinin yakın olduğunu söyledi.
Mağazaya girdiğime pişman olmuştum ama iş işten geçmişti. Suçsuz olduğum halde hırsızlıkla suçlanıyordum. “Bakın bu cüzdan çantama nasıl girdi bilmiyorum ama ben suçsuzum” dedim.
Mağaza müdürü “Hiçbir hırsız masum olduğunu söylemez” dediğinde kalabalığın arasında Alper’i gördüm. Yanımıza geldi. Sorgulayan bakışlarla “Ne oluyor Sidra?” dedi.