5. Bölüm "İDDİA"

1191 Words
Alper şaşırmış görünüyordu. Ben onu daha önce görmüş olsamda o benim yüzümü ilk defa görüyordu. Geri çekilerek yüzümü yere eğdim. Aklıma ilk gelen beni beğenip beğenmemesiydi. Çünkü o yakışıklı bir adamdı. Kısa olan dalgalı kumral saçları, beyaz teni, açık kahverengi gözleriyle bizim coğrafyanın erkeklerinden çok farklıydı. Ayrıca okumuş, İstanbul da yaşamıştı. O beni tanımasa bile ben onu abimle çekilen okul yıllarındaki fotoğraflarından tanıyordum. Hatta o yıllarda hayran olduğumu yengem bile biliyordu. Onunla nikahlanacağımı duyan yengem “Bak gönlüne düşen ilk adamla evleniyorsun” demişti. Sanki bu normal bir evlilikmiş gibi. İkimiz arasındaki sessizliği Alper bozdu. “Seni Balıklı gölde görmüştüm” dedi. Bakmam için fotoğraf makinasını uzattı. Makinanın ekranına baktım. Bu sefer şaşırma sırası bana gelmişti. O günü hatırladım. Bindallıyı ve gelinliğimi almak için Urfa’ya gitmiştik. Kayınvalidem olan amcamın karısı oralıydı. Beni özellikle oradaki kendisinin her zaman gittiği terzisine göndermişti. Alışveriş esnasında bir fırsatı bulup göle gitmiştim. Demek fotoğrafı o zaman çekmişti. “Ben seni görmedim” dedim. Üzüntüden burnumun ucunu görmüyordum ki onu nasıl görecektim. Hiçbir şey söylemedi. Tepeden aşağı beni inceleyerek geri çekildi. “İnançlarına saygım sonsuz ama çarşafsız halin daha iyi görünüyor” dedi. Üzerimdeki çiçek desenli yeşil elbiseye baktım. Beni beğenmiş miydi acaba. “İnançlarım kuvvetlidir ama çarşaf giymemin sebebi inançtan değil. Zinar öyle istedi diye” açıkladım. Şaşkın görünen yüz ifadesi anında değişti. Beyaz ten rengi kırmızıya dönü. Sıktığı dişlerinin arasından “Ama artık Zinar yok! Bundan sonra kara çarşaf giymene gerekte yok.” Dedi. Bir an da benden nefret ediyormuş gibi bakmaya başladı. “Odana git!” diye bağırdı. Hemen odaya girip kapıyı kapattım. Ağlarken telefonum çaldı. Havin yengem arıyordu. Yüzümü gözümü silip cevap verdim. “Eve vardınız mı merak ettim” dedi. “Bir saat kadar önce geldik” Ses tonumdan bir şeyler olduğunu anlamış olacak ki ne olduğunu sordu. “Bana neden çarşaf giyindiğimi sordu. Bende Zinar’ın öyle istediğini söyledim. Kızdı bana, bağırdı.” Yengem sakin olmamı söyledi. “Bak yengeciğim, artık Zinar yok. Alper var. Keşke ona çarşaf giyinmeni Zinar’ın istediğini söylemeseydin ama olmuş bir kere. Yalan söyleyememenin karşılığı bazen gözyaşı olabiliyor maalesef. Bu erkekler dürüst olunmayı hak etmiyor” dedi. Sonra beni Midyat’tan yolcu etmeden önce bahsettiği konuya girdi. “Adını, namusunu temizlemen için bir şansın olduğunu biliyorsun. Resmi nikah için geldiğimizde Zinar’ın anasının yüzüne çarpmak için gerdek çarşafını istiyorum.” Yengemin söyledikleri yüzümün kızarmasına neden oldu. Yanaklarımı ateş bastı. Sandığı gibi olamayacağını söyleyip nedenini anlattım. “Aynı odalarda bile kalmıyoruz. Hatta köpeğine benim misafir olduğumu söyledi ” Dedim. “Belkide resmi nikahı bekliyordur. Onlar için belediye nikahı geçerlidir. Ayrıca köpeğiyle mi konuşuyor?” ALPER Sidrayı karşımda görünce şok olmuştum. Yatağımda fotoğrafına baktığım kız yosun yeşili gözleriyle bana bakıyordu. Önce şaşırdım, heyecanlandım. Bir daha aşık olmamaya tövbe ederken fotoğrafından etkilendiğim kız benim evimde karım olarak bulunuyordu. Üstelik dudağının kenarında yara yüzünde morluklar vardı. Uğradığı şiddetin nedenini hatırlamak aynı zamanda neden bir arada olduğumuzu hatırlattı. Canım sıkıldı. Bu tesadüfe inanamazken bana çarşaf giymesinin nedenini söylediğinde tepemden aşağıya kaynar sular döküldü. Hala ölmesine neden olduğu adamın istediği gibi giyiniyordu. Ve bunu gayet normal şekilde bana anlatıyordu. Bastırdığım öfkem hortlamış, Sidra gözüme düşman gibi görünmeye başlamıştı. Masum güzelliğinin altındaki küçük şeytanın benim hayatımı da mahvetmesine izin veremezdim. Gözümün önünden uzaklaştırmak için odasına gitmesini söyledim. O odasına girince evin giriş kapının sesini duydum. Tahmin ettiğim gibi Asuman hanım gelmişti. Beni görünce selam verdi. “Kahvaltı hazırlayayım mı?” dedi. Teşekkür ettim. Aç olmadığımı söyledim. “Kahvaltı değil ama sade bir Türk kahvesi alabilirim. Çalışma odamda maillerime bakacağım. Oraya getirirsen sevinirim” Bilgisayarımı açarken sinirden ellerim titriyordu. Sidra’nın üst kattaki varlığı beni rahatsız ediyordu. Asaf’a verdiğim söze ilk günden pişman olmuştum. Kendine benden başka kurban bulamaz mıydı? Arkadaşımın kulaklarını çınlatırken telefonum çaldı. İyi insan lafın üzerine mi gelirdi yoksa abdala malum mu olurdu. “Efendim kardeşim” “Havin Sidra ile konuşmuş. Çok şükür sağ salim İstanbul’a ulaşmışsınız” dedi. “Ulaştık.” “Alper, bugün çok yorgunsunuz biliyorum ama şu nikah işlemleri için gerekli başvuruları yaparmısınız. Tarih belli olsun, nikaha geliriz. Biz burada yapılacak olan nikahı iptal ettirdik” Emrivaki üzerine emrivaki yapılıyordu ve ben ağzım dilim bağlanmış misali her istenilene tamam diyordum. Bu benim hayatımdı. Göz göre göre kendimi ateşe atıyordum ama dilim aklımdan bağımsız hareket ederek her şeyi kabul ediyordum. Yine tamam dedim. Bu esnada odaya kahveyi getiren Asuman hanım girdi. Ona detay vermeden evdeki misafirimizden bahsettim. Ayrıntı bilmediği için sevindi. “Demek evleniyorsunuz Alper bey. Allah mesut etsin, bir yastıkta kocatsın” Aklımdan geçenleri bilmeyen kadının iyi temennileri karşısında az daha çıldıracaktım. “Gidebilirsiniz Asuman hanım. Sidraya söyleyin kahvaltısını yapıp hazırlansın. Bir saate kadar dışarıya çıkacağız. Kahvemi içerken maillerime bakıyordum ama aklım nikah meselesindeydi. Yakın arkadaşımın kız kardeşinin hayatını kurtarmak için kendimi feda ediyordum. Alt tarafı bir düğüne gitmiştim. Güya yaşadığım hayal kırıklıklarından bunalımdan kurtulmak için doğu seyahatine çıkmıştım. Yağmurdan kaçarken doluya tutulmuştum. Artık zor geçen günlerim Sidra sayesinde kördüğüme dönüşmüştü. **** Akşamüzeri eve döndüğümüzde vesikalık fotoğraf, kan tahlili, gerekli başvurular yapılmış altı gün sonra için gün alınmıştı. Haftaya resmen evleniyorduk ve ailemin bundan haberleri yoktu. Gerçi olsa ne olurdu. Anne ve babam bir araya geldiklerinde kaos çıkartmaktan başka işe yaramıyorlardı. Evde bizi karşılayan Asuman hanım üzerlerimizi değiştirirken yemeği hazırlamıştı. Yemek masasına Sidra ile karşılıklı oturduk. Üzerinde eğreti duran elbisesi gözüme batıyordu. “Yarın sabah alışverişe çıkalım üzerine düzgün bir şeyler alalım” dedim. Cevap vermeden başını salladı. Sessiz geçen yemeği önce kapının sonra Ilgaz’ın sesi bozdu. “Dostum! Kaynanam severmiş” Asuman hanım Ilgaz’ı severdi. Hemen ona da bir tabak çıkartırken Ilgaz Sidra’nın arkasından dolanarak masaya yerleşti. Sandalyeye kurulduğunda ilk defa Sidra ile yüz yüze geldiler. Benim gibi o da şok oldu. “Sen! Bizimle Mardin’den gelen yenge misin” dedi. Ilgaz’ın gözünün içine sus der gibi baktım. Sidra “Hoş geldiniz. Ben odaya çıkıyorum “diyerek ayağa kalktı. O giderken mesaisi dolan Asuman hanıma kendisinin de çıkabileceğini söyledim. “Biz burayı hallederiz. Bir haftadır izin yapmadın. Yarın dinlenebilirsin” dedim. Ilgazla yalnız kalır kalmaz arkadaşımı uyardım. “Yenge ne lan!” Ilgaz pis pis sırıtıyordu. “Kabul et kızı görünce yağların eridi.” Sessiz olmasını söyledim. “Oğlum kız yukarıda. Duyar falan şimdi.” “Duyarsa duysun abi. Sonuçta karın sayılır. Hadi itiraf et. Eridin dimi?” Ilgaz konuştukça daha çok sinir oldum. Ona bunun normal bir evlilik olmayacağını anlatmaya çalıştım, Sidraya karşı hiçbir şey hissetmediğimi sadece acıdığımı anlattım. “Kızın yüzündeki morlukları görmedin mi? Dövmüşler. Bu bile sana durumu açıklamıyor mu?” Ne dediysem anlamadı. Üstüne bir de “Vallahi kardeşim o morluklar nazarlığı olsun. Keşke bekar olsaydım, yeminle senin yerine ben evlenirdim” dedi. İşte bu sözler kaşlarımın çatılmasına neden oldu. Sidra’nın Ilgaz’la evlenme düşüncesi canımı sıktı. “Ne biçim konuşuyorsun kardeşim. Asaf’ın kardeşi o.” Ilgaz güldü. “Emin misin? Daha çok benim karım der gibi söyledin. Sahiplenilmeye de başlanmış, olmuşsun sen, olmuş” “Barınaktan köpek sahiplenmiyorum Ilgaz farkında mısın. Evleniyorum ve bu evliliğe mecbur kaldım. Bir sene sabredeceğim artık, formaliteden yani. ” Söylediklerim, tepkim Ilgaz’ı dahada keyiflendirdi. Görebiliyordum. Elinin tersiyle masanın üzerine vurdu. “Var mısın iddiaya” Ne iddiası olduğunu sordum. “Benim tanıdığım Alper, birkaç güne kadar mart kedileri gibi Sidra’nın etrafında dolanmaya başlar. Arttırıyorum, çocuk bile yapar” “Oha! Yavaş gel. Abartma istersen” dedim. “Görürüz” “Görelim”
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD