When you visit our website, if you give your consent, we will use cookies to allow us to collect data for aggregated statistics to improve our service and remember your choice for future visits. Cookie Policy & Privacy Policy
Dear Reader, we use the permissions associated with cookies to keep our website running smoothly and to provide you with personalized content that better meets your needs and ensure the best reading experience. At any time, you can change your permissions for the cookie settings below.
If you would like to learn more about our Cookie, you can click on Privacy Policy.
Değer vermek kolaydı aslında, önemli olan o değeri kaybettirmemekti. Çünkü değer bir kez kaybedilince yeniden kazanılmıyordu tıpkı güven duygusu gibi. Serkan bana, beni değerli hissettirebileceğini söylüyordu ama bunu yapmadan önce kırabildiği kadar kırıyor, değersiz hissettiriyor ve yıpratıyordu. Sonradan değerli hissettirmesinin ne anlamı vardı ki? Kaşlarımı içimi yiyip bitiren düşüncelere istinaden hızla çatıp onu omuzlarından ittirip kendimden uzaklaştırdım. “Senin vereceğin ne değere ne de başka bir şeye ihtiyacım yok. Benden uzak dur!” Kafasını omzuna yatırıp gözlerini kıstı. Yüzü ifadesizdi ama gözleri bir şeyleri bas bas bağırıyor ben duymak istemiyordum. Bu nedenle anlamak da zordu. “Bundan sonra bu pek mümkün görünmüyor.” Fısıldayışı kulak zarımı patlayacak kadar kuvvetliydi a