Bir hafta sonra...
Bir hafta boyunca her gün aynı köfteciye gittik. Ama yoktu. Sevda bu konuda o kadar inatçıydı ki benim olmadığım zamanlarda da gitti. Bu arada yeni komşularımız gerçekten yakışıklıydı. Kuzendiler ve biri nişanlıydı. İkiside iyi insanlardı. Asılma gibi durumları olmadı. Sevda' da zaten tanıyınca asılmaktan vazgeçti. Sitenin kafesinde karşılaşmış oturup sohbet etmiştik. Kısa süre kalacaklardı. Dil bursu kazanmışlardı ve yurtdışı hayalleri vardı. Kısacası zararsızdılar.
Üç gün önce Engin' i rüyamda görmüştüm. Denizde bir gemideydi ve gittikçe benden uzaklaşıyordu. Sevda rüyalar tersine çıkar, deniz görmek iyidir gibi kendince yorumlarla bana moral vermişti ama çok etkilenmiştim.. Neydi beni bu kadar ona çeken hiçbir fikrim yoktu.
Bugün Karşıyaka Çocuk Esirgeme Kurumu' na gidecektim. Babam yine bağış yapmıştı. Maddi olarak yapmazdı. Adamları gelir her yaşa uygun kıyafetler okul malzemeleri alırdı. Ben bizzat teslim eder, çocuklara dağıtımını izlemeden oradan ayrılmazdım. Babamın bu işleri kendi adıyla ve göstererek yapmaması hoşuma gidiyordu. Seçim kampanyası için faydalı olacak olsa da hiçbir zaman bunu kullanmayı dile bile getirmemişti.
Çocukların sevinci paha biçilemezdi. Çoğu dağıtılmıştı. Gün bitmek üzereydi. Çocuklarla birlikte bahçedeydik. Bir kaç çocuğun ' Geldi. Geldi Engin abi geldi. ' demesi üzerine içeri giren arabaya çevirdim gözlerimi. Çocuklar etrafını sarmış olmasına rağmen uzun boyuyla onu fark etmemek imkansızdı.
Biri karşına üç kez çıkarsa o senin kaderindir. Bu cümleyi nerede duyduğumu hatırlamasam da tamda şu anda aklıma gelmesi boşuna olamazdı. Ona doğru yürüdüm. Bu kez cesur olacaktım.
' Merhaba. '
' Merhaba Derin. Ne hoş tesadüf. '
' Öyle. '
Susmuştuk. İkimizde ne söyleyeceğimizi bilmiyorduk. Çocuklar heyecanla konuşmaya başladı.
' Engin abi hemen gitmeyeceksin değil mi? Sözünü unutmadın. '
' Hadi gelin benimle ' dedi. Arabanın bagajını açtı. Bagajdan toplar formalar çıkıyordu. Çocuklar sevinçle Engin' e sarıldı. Engin eğilip hepsine formalarını dağıtırken hayatımda gördüğüm en güzel manzara olduğundan habersizdi.
Engin 'in ricası ve çocukların ısrarıyla kalmıştım. Günler hala uzun olduğu için hava tam kararmamıştı. Ve Engin hayatımda gördüğüm en güzel manzarayı bana sunuyordu. Evet bugün bunu daha öncede düşünmüştüm ama ikisindede haklıydım. Çocuklarla futbol oynayan terli saçlı Engin manzarası az öncekinden bile güzeldi.
Benim işim bitmişti. Görevli gelip çocukların duş alıp yemek yemeleri gerektiğini söyleyince Engin bir an üzülmüştü. Yüzünden geçen hüzün ona çok yakıştı. Maçın bittiğine en az çocuklar kadar üzülmüştü. O da üzerini değiştirmeye gitti.
Dışarı doğru yürürken bana yetişti.
' Seninle hep acelem olan zamanlarda karşılaştık sürekli hızla gitmek zorunda kalmam sana karşı utanmama neden oluyor. Ben özür dilerim. '
' Özür dileyecek bir şey yok. '
' Sana bir kahve ısmarlamama izin verir misin? Söz veriyorum bu kez arabayı yasak olmayan bir yere park edip telefonumu kapatacağım. '
Gülümsedim. Engin gerçekten bana göstererek telefonu kapattı.
Dışarı çıktığımızda geçen gün çekilen arabası önünde durduk.
' Şey . Ben. Arabamla gelmiştim. Seni takip etsem olur mu? Geri dönüp almaya uğraşmak istemiyorum. ' dediğimde;
' Nasıl istersen Derin. Sana arabana kadar eşlik edeyim. ' demişti. Gerçekten çok nazikti. Böyle adamlar kaldı mı diye düşünüyordum.
' Gerek yok. Hemen burada zaten. '
Evet tesadüfen arabaları arka arkaya park etmiştik. Engin arabamı görünce yüzü düştü.
' Derin. İstersen sen önden git. Mekanı seçersin. '
' Kahveyi sen ısmarlayacağına göre mekanı de sen seçmelisin. Benim tek ricam kalabalık bir yer olmasın. '
Arabama geçtim. Engin' in neden yüzünün düştüğünü anlamıştım. Neden mekanı benim seçmemi istediğini de. Babamın hediyesi olan arabam birazcık ben zenginim diye bağırıyordu. Umarım kalabalık olmasın derken ne demek istediğimi anlamıştı. Bir kahve için fazla para verme taraftarı olmamıştım. Kitapları okumak için kullanıyordum. Starbucks' ta yanına üzerimde adım yazılı kahve bardağı koyup fotoğraf çekmek için değil.
Konak 'a gelmiştik. Engin Deniz kenarında bir kafe önünde durmuştu. Mekan gerçekten hoştu ama Engin' le sohbet etmek daha hoştu. Engin' e her cümlesinde yeniden hayran kalıyordum. 25 yaşındaydı. 19 yaşında üniversiteye başlamıştı. Çok çalışıyordu. Arabasını ikinci el almıştı. Çocukları elinden geldiğince ziyaret etmeye çalışıyordu. Tabii bütün bunları ben sordukça anlatıyordu. Kendini övecek biri değildi zaten. Ve bu onu daha çekici yapıyordu. Zengin olmamın, en azından ona göre zengin olmamın tedirgin ettiği belliydi. Ama sorularımla onu rahatlatmaya çalışıyordum. Böyle saçma bir nedenden benden uzaklaşmasını kabul edemezdim.
' Seni bulmaya çalıştım ama sosyal medya ile aram pek iyi değil. Üstelik soyadını bile bilmiyordum. '
' Ünsal. Derin Ünsal. Bende sosyal medya bağımlısı değilim. Bu şekilde karşılaşmak bence daha güzel oldu. Hiç kimsenin orada gerçekte olduğu gibi olduğunu düşünmüyorum. Ama kullanıyoruz tabii . Alıştık sanırım. '
' Ben alışmaya çalışıyorum daha çok. '
' Ailen burada değil sanırım. '
Hatırlıyordum ama bunu söyleyecek değildim. Hiçbir söylediğini unutmadım diyemezdim ya.
' Evet. Edirne' de. Babam emekli öğretmen. Son görev yeri olarak annemin memleketini seçti ve oraya yerleştik. Edirne' de büyüdüm sayılır. Annem ev hanımı. Bir kasabada yaşıyorlar. Küçük bir bahçemiz var. Emeklilik günlerinde oyalanıyor babam. '
' İnsan o kadar uzun süre çalışınca boş kalmaya alışamaz. En iyisini yapmışlar. Sanırım herkesin hayal kurduğu bir şeyi gerçekten başarmışlar. '
' Sanırım öyle. Sen kendinden hiç bahsetmedin. '
' İki kardeşiz. Abim ticaretle uğraşıyor. 27 yaşında. Annem avukat hala çalışıyor. Sanırım onun çalışmadığı bir dönem olacağını sanmıyorum. Babam abimle bir çalışıyordu ama milletvekili adayı şu an. Seçimler öncesi hazırlık yapıyor. Doğma büyüme İstanbul' luyum. Üniversite için İzmir 'e geldim. En yakın arkadaşım Sevda. Tam bir delidir. Zaten gördün onu. Senin kardeşin var mı? '
' Yok. Annem benden sonra çıtayı düşürmekten korktuğunu ,babam ise annemin kibarlık yaptığını benden bir tane daha olmasından korktuklarını söyler.'
Yüzünden anlamadığım bir hüzün geçti ama çabuk toparladı. Herhalde ailesini özlüyordu. Ya da kardeşi olmasını istiyordu.
' Peki arkadaşın? Sorguluyor gibi olmuyorum değil mi? Bence arkadaşlar seçilmiş kardeşlerdir o yüzden sordum. '
' Ece. En yakın arkadaşım. Tam bir cadıdır. Şu an İtalya' da. Canım pizza çekti diyerek bütün yaz garsonluk yaptı ve pizza yemek için İtalya ya gitti. '
' Eğlenceli bir kıza benziyor. '
' Öyledir. Ona göre benim içime dede kaçmış. Sürekli iş gelecek planları derdinde olduğumu söyler. '
Sustuğumu görünce konuşmaya devam etti.
' Abartmayı sever. Gerçekten öyle biri olmadığımı düşünüyorum. En azından umut ediyorum. '
En yakın arkadaşının kız olması hoşuma gitmemişti. Ama bu saçmaydı. Kadın erkek arkadaş olabilirdi. Sadece ben ona yakın olamazken başkasının yakın olması rahatsız etmişti.
...
Bir ay sonra...
' Derin! Kız Derin! Kapıyı aç. Derin sularda mı boğuldun, Engin denizlerde mi kaldın? Niye sesin çıkmıyor?'
Uykulu gözlerle kapıyı açtım. Gözlerimi ovuşturdum. Rüya falan değildi. Hemen içeri girdi.
' Biliyorum rüyanda benim ultra yakışıklı kankamı gördüğün için uyanmak istemiyordun ama çok işimiz var.'
' Ne işimiz var acaba? '
' Hayırlı bir iş güzelim hayırlı bir iş. Bugün kimin doğum günü bil bakalım? Bak bilmezsen çok kırılırım. '
' Senin mi?'
Uzanıp yanağımdan öptü.
' Aferin zeki kızsın. Ve senin bu gece mükemmel görünmen gerekiyor. '
' Acaba senin doğum gününde niye benim mükemmel görünmem gerekiyor? '
' Hazır mısın? Sayıyorum. 1- benim kız arkadaşım olmayacağını düşünen bütün o kalaslara nasıl mükemmel bir kız arkadaşım olduğunu göstermem gerekiyor. 2- benim yanımda sönük kalmamak için mükemmel görünmen gerekiyor. Üçüncü ve en önemlisi bu gece benim biricik kankam Engin geliyor ve artık aranızdakilerin bir ismi olması gerekiyor. Ona bırakırsak daha çok bekler sonunda da hayırlı bir iş için ailem size gelebilir mi moduna bağlarız. Nasıl sevdin dedem kafalı kankamı bilmiyorum ama bugün seni görünce erkek olduğunu hatırlamalı. Onun herkesin içinde çadır kurmasını istiyorum. '
Ece tam olarak böyle bir kızdı. Kahve içtiğimiz gün Engin' in numarasını almayı başarmıştım. Mesajlaştık bir kaç gün ve ilk buluşmamızda Ece tarafından baskına uğradık. İlk anda içimi saran kıskançlığı unutamam. Gelip Engin 'i yanağından öpmüş ve davetsiz oturmuştu. Önce kıskançlık sonra şaşkınlık geçti. Sonunda numarasını kaydedip telefonumu elime tutuşturmasının ve mutlaka aramamı söyleyip sulu bir öpücük bıraktıktan sonra gitmesi sonucu yaşadığım şok geçti. Engin özür dilemişti Ece adına ama özür dilenecek bir durum yoktu. Tek üzüldüğüm Ece ve Sevda' nın anlaşamamasıydı. Sevda Ece' den hiç hoşlanmamıştı.
Bütün gün koşturma sonunda benim olmasa da Ece' nin içine sinen bir elbise bulduk. Ece Engin' in aklının gideceğini söylüyordu. Elbise kırmızı , mini, hem göğüs hemde sırt dekolteliydi. Herhalde fazla kumaş harcamak istememişlerdi.