BİR EYLÜL AKŞAMI

1292 Words
7 Eylül 2017 Biletime baktım ve koltuğumu buldum. Otobüs yolculuğunu seviyordum. Ailemin ısrarlarına rağmen uçakla gitmeyi kabul etmemiştim. Üniversite de üçüncü yılımdı. İzmir' de PDR okuyordum. Genellikle ticaretle uğraşan ailem ve akrabalarım neyse ki meslek seçiminde bana pek karışmamışlardı. Abim zaten şirketle yeterince ilgiliydi. Hiçbir zaman şirkette çalışmayı istememiştim. Babam milletvekili adayıydı. Seçileceğine kesin gözüyle bakılıyordu. Anneme göre herkes ayrı bir işe dağılıyordu. Kendinin avukat olduğunu unutmuş gibi babamla bana laf söylerdi. Gerçi o en çok şirketin bütün yükünün abimde olmasından rahatsızlık duyuyordu. Abim onun biricik çocuğuydu. Bense kaza kurşunu. Yol arkadaşım kim olacak diye beklerken bir kadın yanında iki çocuğuyla geldi. Biletine ve koltuk numarasına baktı. Sıkıntıyla nefes verdi. ' Cam kenarında oturmak isterseniz yer değişikliği yapabiliriz ' dedim. Koridor tarafında iki çocuğu zapdetmek zor olabilirdi. ' Ben iki kişilik bilet istemiştim ama biletin birini başka koltuğa vermişler.. Yine de teşekkür ederim. Sanırım bileti aldığım yer ile görüşmeliyim.' Muavin ve arkasından son derece yakışıklı biri bindi. Muavin oturmasını söyledi. Kadın derdini anlatırken arkadaki adam yan tarafa oturdu. Otobüs kalkmak üzereydi ve muavin başka yer olmadığını söylemişti. Az önceki yakışıklı bileti rica etti. Baktı. .... ' Bu benim yanım. Eğer küçük hanım rahatsız olmazsa yer değişikliği yapabiliriz. Çocukları annelerinden ayırmamış oluruz. ' Çocukları severdim. Başkalarının olduğu sürece. Kabul ettim. Yakışıklı benim yanıma gelirken kadın çocukları ile yerine geçti. Yanımdakinin ultra yakışıklı olması dışında sorun kalmamıştı. Gözleri yeşil miydi yoksa bana mı öyle gelmişti?  Gömlek ve kravat üzerine deri ceket giymiş olmasını aklıma bile getirmek istemiyordum. Gülümsedim. Rahatsız olduğumu düşünmesini istemiyordum. ' Engin. Engin Sertay. ' diyerek elini uzattı. ' Kafiyeli olacak. ' ' Anlamadım. ' ' İsmim Derin memnun oldum. ' Uzattığı eli boş çevirmek olmazdı. Tokalaşırken elektrik çarptı. Öyle hissetmedim. Gerçekten çarptı. Sanırım yüksek gerilim hattı gibiydim. ' Gerçekten kafiyeliymiş. ' Lanet olsun duymuştu ve rezil olmuştum. Gülümsedi. Çok güzel gülüyordu zalımın oğlu. ' Az önceki elektrik için özür dilerim. Elektrik mühendisiyim. Şantiyede ufak bir kaza geçirdim ama unutmuştum. Sanırım sizi de bir miktar etkiledi. ' ' Elektrik aldığımıza göre bir çay içebiliriz ' dedim ve alnıma vurdum. ' Ben özür dilerim. Şaka anlamında söylemiştim. Kusura bakmayın gerçekten. ' Evimizde yardımcı olarak çalışan Kezban abla ve saz ekibi sayesinde bol miktarda kadın kuşağı özellikle evlendirme programına maruz kalmış biri olarak böyle bir şaka yapmam normaldide bu adama bunu nasıl açıklayacaktım. Çay içmekten bahsetmem mi yoksa evde kalmış kızlar gibi evlilik programı izlemem mi daha kötü bir imaj bırakırdı? Gerçi bu yakışıklı evlilik programı izlemiş ve konuya hakim olamazdı. Ayrıca hep dalga geçtiğim elektrik konusunun beni bu şekilde bulması da hayatın bana dil çıkarması olabilirdi ki ,şu andan itibaren Kezban ablaya bir daha asla sende kimseden elektrik alamıyorsun acaba şalterler arıza mı yaptı şakasını yapmayacaktım. ' Önemli değil. Lütfen. Ama çay teklifinizin gerçek olmasını isterdim.' ... Ben Derin Ünsal.  Hayatımın aşkıyla tam olarak böyle tanıştım. Mola için durduğumuzda çayı ısmarlayan Engin oldu. Çok kibar ve nazikti. Yeni mezun olmuş bir şirkette işe başlamıştı. Aslen Edirne 'liydi ve ailesi Edirne de yaşıyordu. İstanbul 'da okumuş ama şehrin kalabalığı ona cazip gelmemişti. Mezun olduktan sonra hocaları yardımıyla bu işi bulmuştu. Şehir şehir geziyordu. .... Otobüs İzmir 'e vardığında onu tekrar görmek istediğimi söyleyememiştim. Onunda telefonu çaldı. Küçük valizini alıp hızla uzaklaştı. Sanki otobüste hiç uyumadan saatlerce konuşan biz değildik. İçimde bir yer kırılmıştı. Yolda acil çağrıldığını ve uçak bileti bulamadığı için otobüsle gelmek zorunda kaldığını anlatmış olsa da yinede içimdeki sızı yerini kolay terk edecek gibi değildi. İzmir bir İstanbul olmasa da büyük şehirdi. Taksiye binip evime giderken evimi arabamı mahallenin başı boş köpeğini bile özlediğimi fark etmiştim. Eve girer girmez duş aldım. Evi gelmeden önce temizletmiştim. Sevda' yı aradım. Ve bana gelmesini söyledim. ' Anlat bakalım. Hemen pijamayla geldim ki bu hiç benlik değil biliyorsun. ' ' Aynı binadayız Sevda. Seni böyle kimin görmesinden endişe ediyorsun. Hayriye teyzenin oğlu dışında bekar yok. ' ' Senin üst katına taşınan iki yakışıklıdan haberin yok tabi ki. İkisi de birbirinden lokum. ' Eğer bu bir dizi olsaydı üst kata taşınanlardan biri Engin çıkardı ve aramızda bir aşk başlardı ama maalesef dizide değildik. Sevda' ya anlatmaya başladım. Resmen yerinde duramıyordu. Sonuna geldiğimde; ' Şaka yaptım de. Bu kadar salak olamazsın' ' Beni biliyorsun Sevda. Çekindim işte. ' Ufak tefek sevgililik deneyimim olsa da hiçbiriyle adını koyacak kadar sürmemişti. Bu elimde olan bir şey değildi. Ya ilişkiden beklentilerimiz uymuyordu ya da bir türlü ısınamıyordum. ' Sen beni delirtmek istiyorsun. Onca saat nasıl almazsın numarasını? Kuruyup gideceksin. Bende mezar taşına elimle açılmadan iade yazacağım yeminli bakire ' .... Telefonuyla ilgileniyordu. Konunun kapandığını düşünürken birden çığlık attı. ' Derin seni öldürmek istiyorum. Kızım bunu kaçırmış olamazsın. Çok yakışıklı be. Hesabı kapalı gerçi ama gördüklerim bana yetti. Hemen arkadaşlık isteği gönder. ' ' Yapamam. Asla yapamam. Çekti gitti diyorum. Ne diyeceğim bir kere söyledin ama ben adını soyadını aklımda tuttum mu? Unut bunu. ' ' Beş binden fazla takipçisi var. Kaptırınca aklın başına gelir.' ' Zaten sevgilisi vardır. Sende sakın istek gönderme bak sakın!' .... Üç gün sonra... İzmir hala sıcaktı. Eylül ayında da yaz mevsimi yaşanıyordu. Benim buraya erken gelme nedenim hocalarımdan birinin vereceği özel kurslardı. Oldukça pahalı bu kurslara az kişi katılacaktık. Sevda' nın erken gelme nedeniyse erkek arkadaşına sürpriz yapmaktı. Çok sevdiği çiçeklerini sulaması için anahtar verdiği sevgilisini kendi evinde üstelik kendi yatağında bastığında asıl sürpriz ona yapılmıştı. Sevda' yı delirten ise çiçeklerinin kuruması oldu. Barışması için üç gündür yalvaran sevgilisine o çiçekleri bana fazlasıyla ödeyeceksin demesi üzerine apartman çiçek bahçesine döndü. Bütün komşulara çiçek dağıtmıştık ama yine de ikimizin de evinde bir sürü çiçek vardı. Affetme konusuysa söz konusu bile değildi. Sevda yeni limanlara yelken açmaya çoktan karar vermişti. Sahildeki köfteciye gitmiştik. Buranın köftesi efsaneydi. Deniz havası insanın iştahını açıyordu ve en diyet meraklısına bile bir yarım yedirdi bu köfteler ki hayatımda diyet yapmış biri değildim. Birden tanıdık bir ses duyup arkama baktım. ' Bu olamaz. Burada. ' Sevda kimin burada olduğunu anlamaya çalışırken Engin beni fark edip yanımıza geldi. Masaya oturmak için izin istemişti. Hem benden hem Sevda "dan istemesi Sevda' nın oldukça hoşuna gitmişti. Bunu gözlerinden anlıyordum. Her zaman kibar insanları severdi. ' O gün işim çok acildi. Telefon geldiğinde beni beklediklerini öğrendim. Patron arabadaydı. Yol arkadaşıma veda edemediğim için.' derken polisin anonsu ile yerinden fırladı. Yol kenarında duran araba onun olmalıydı. Polislerle konuşurken araba çekiliyordu. O da polis arabasına bindi. ' Çocuğun aklını aldın. ' ' Onu nereden çıkardın? ' ' Büyük ihtimalle öğle yemeği için çıkmıştı. Arabayı park etti hemen geri döneceğini düşündü ama seni görünce aklından uçtu. ' Engin kibar biriydi. Gerçekten öyle park yasağı olan bir yere araba park edip uzun süre oturmayı düşünmüş olamazdı. Başımı öne eğip gülümsedim. ' Hoşuna gitti galiba yeminli bakire. ' ' Yeminli falan değilim ben bana şöyle diyip durma. ' ' Yeminli mali müşavir senin kadar sadık değildir. Sen onu bunu bırak yine alamadın numarasını. ' ' Görmüyor musun nasıl gitti? Boşver arabanı mı deseydim?' ' Doğru denemezdi. Yalnız seninki pek zengine benzemiyor. ' ' Maddi durumu umrumda değil Sevda.' ' İki gönül bir olunca samanlık şömine olur diyorsun yani. Haklısın güzelim. Hala istek göndermekte kararlı mısın?' ' Bilmiyorum. ' ' Sen ona soyadını söylememişsin onun göndermesini bekleyemezsin. Aklını kullan kızım. ' ' Yapamam Sevda ya! Galiba umut verip randevu vermediklerimin ahı çıkıyor. ' ' Bırak onları ya. Bu çocuk diyorum kaçmaz diyorum. Alev almıyor musun sen ya? Şahsen eniştem olmasa ben alırdım.' Sevda' ya ters ters bakınca güldü. İlk kez birinden bu kadar etkilendiğimi inkar edecek halde değildim ama olmuyordu işte. Bir şekilde kaçar gibi gitmeyi adet haline getirmişti. ' Öyle bakma korkuyorum. Eniştem dedim ya. Madem istek göndermeye niyetin yok buraya sık geleceğiz o zaman. Belki tekrar gelir.' ' Burada oturup onu mu bekleyeceğim? İşsiz miyiz biz? ' ' Öğle saatlerinde geldiğine göre belki iş yeri buraya yakındır. ' İş için çok şehir gezdiğini söylemişti ama şimdi moral bozmaya gerek yoktu.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD