GELECEĞİMSİN

1293 Words
1 ay sonra... Kasım' da aşk başkadır diyen kimse getirin diye bağırmak istiyordum. Çünkü Kasım ayı başladı başlayalı sadece bir gün görmüştüm Engin' i. Sık sık telefonda konuşsakta yetmiyordu. ' Derin; aşkım, derinliklere işleyen güzelim seni çok özledim' diyordu. Kelimeleri bile yüreğimi sızlatıyordu. Çok aşık olmuştum. Çoktan bile çok. Sevda evi boşaltıp sevgilisine yerleşti. Üst kat komşularımız hayal ettikleri gibi yurt dışına gitti. Yeni komşular geldi ama kim olduklarını bile bilmiyordum. Engin' le sadece bir kez öpüşmüştük. O da gideceği gün. ' Erken mi geç mi bilmiyorum ama tadın benimle gelmezse gücüm yetmez bu işi bitirmeye. ' demiş ve dudaklarımızı birleştirmişti. Dudakları adeta dudaklarımı okşarken kendimden geçmiştim. Daha önce Ece ile bu konuyu konuştuğumuzda ' Bence senden bile çok istiyor. Sonuçta Engin bile bir erkek ama Engin sağlam atar adımlarını o hayatta yaptığı her şeyin sorumluluğunu hisseder. Eğer seni öperse bu sonraki adımı sağlam şekilde atacağına emin olduğu anlamına gelir. ' demişti. Sonraki adım dediği neydi hiçbir fikrim yoktu. Umarım seks değildi. Henüz çok erkendi. ..... Neyse ki bugün geliyordu. Havaalanında onu görür görmez koşmaya başladım. Hemen kollarını açtı. Sımsıkı sarıldık. Öylece kaldık dakikalarca. ' Seni çok özledim. Seni gerçekten çok özledim sevgilim. ' diyerek saçımı öptüğünde özlemimi anlatacak kelime arıyor ama bulamıyordum. Onun yerine gözümden bir damla yaş aktı. Ayrıldığımızda Engin yaşı fark etti ' Kötü bir şey mi oldu? İyi misin? ' ' İyiyim. Sadece. Sadece bende seni çok özledim. ' ' Ağlama lütfen. İnan seni de götürmeyi çok isterdim ama okulun var. Bir gün gelecek hiç ayrılmayacağız. Biraz sabır sevgilim. ' ' Gerçekten öyle bir gün gelecek mi? ' ' Gelecek. ' Kolunu omzuna attı. Valizini aldı. Yürürken konuşmaya devam etti. ' Şimdi olmaz ama bir gün bu işi bırakacağım. Daha az şehir dışına çıkmak zorunda kalacağım bir iş yeri bulacağım. Belki de kendime bir ofis açarım. Akşamları evimize geleceğim. Kapıyı sen açacaksın. ' ' Evimiz? ' ' Derin. Ben seninle biliyorum çok erken ama yine de bilmelisin ki ben seninle öylesine bir ilişki yaşamıyorum. Sende istersen yolumuzun sonu evlilik sevgilim. Ben seninle aynı evi aynı hayatı paylaşmak istiyorum. ' ' Ben özür dilerim. ' ' Özür dileme. Şu an erken olduğunu düşünmek en tabii hakkın. Ben sadece bilmeni istedim. ' ' Onun için özür dilemedim. Ben sen bu kadar uzun gidince. Off! İçimde bu kadar kıskanç bir kadın olduğu için üzgünüm ama elimde değil işte. Seni kaybedeceğimi düşünüyorum. Sanki orada... ' Lafımı kesti. ' Benim gözüm senden başkasını görmezken o sözünü tamamlama lütfen.' Aniden durdu. Dizlerinin üzerine çöktü ve cebinden bir kutu çıkardı. ' Evlilik teklifi için çok erken belki ama bunu kabul etmeni istiyorum Derin. Bunu parmağında taşımayı ve her baktığında benim geleceğim olduğunu hatırlamayı kabul eder misin?' Kutuyu açtı ve içinde bir tek taş parlıyordu. ' Tüm kalbimle evet sevgilim. Ama sende bir yüzük takarsan. Ve tabii ki yüzüğü ben alacağım. ' ' İçine ismini de yazdırırsan parmağımdan hiç çıkarmam söz veriyorum. ' Ayağa kalktı. Boynuna sarıldım. Ve dudaklarımızı birleştirdik. Hala havaalanı önündeydik yüzlerce insan vardı ama kimse umrumuzda değildi. İlk kez bu kadar uzun öpüştük. İki aylık ilişkimizin ilk uzun öpücüğü... ... Engin' e sade bir alyans almıştım. Parmağımdaki tektaşa bakıyordum. Ece haklıydı. Engin adımlarını sağlam atan biriydi. Belki de o kadar uzun bir işi kabul etmesi ya da hiç gelmemesi bu yüzüğü almak içindi. Fazladan hiçbir masraf yapmamış olmalıydı almak için. Tamam mühendisler az kazanmıyordu ama Engin hem yeniydi hemde araba nedeniyle borçları vardı. Engin ailesine benden bahsetmişti. Aslında ailesinin aradığına sadece bir kez denk geldiğim onda da kısa konuştukları için aile bağlarının çok kuvvetli olmadığını düşünüyordum ama benden bahsetmişti. Eğer bende kabul edersem hafta sonu onları görmeye gidecektik. Kabul ettim. Engin' in ailesini merak ediyor en önemlisi Engin' i kırmak istemiyordum. 3 gün sonra... Edirne... Uçaktan indikten sonra taksiye bindik. Engin araba kiraladı. Edirne merkezden uzak bir kasabaydı ailesinin yaşadığı yer. Yolda durup alışveriş yaptık. Engin' le birlikte alışveriş yapmak neden bu kadar güzel gelmişti. Ayrıca ben neden bu kadar beceriksizdim? Marketten aldıklarımla Engin' in aldıkları hiç benzerlik göstermiyordu. Ben genelde hazır şeyler alırdım. Sanırım Engin kalacağımız iki günün ailesine maddi yük olmasını istemiyordu. ' Peynir de alacak mıyız? ' Kahvaltı en önemli öğündü. Belki unutmuş olabilir diye düşündüm. Sonuçta erkekti. Yalnız yaşıyor olsa da. ' Kasaba da en kolay bulunan şey peynir. Ama hatırlat dönüşte mutlaka senin için alalım. Orada peynir yedikten sonra başka peynir yemek keyif vermeyebilir.' Aldıklarımızı kasadan geçirdik ve yola devam ettik. ' Ailen sık gelemiyor mu merkeze? ' Bu soruyu sormamın amacı aslında ailesiyle ilgili bilgi almaktı. ' Kasabadan ayrılmayı pek sevmiyorlar. Alışveriş için bazen geliyorlar ama zor oluyor onlar için minibüste taşımak. Bizim kasabaya fazla minibüs yoktur. Saatlerce beklemek zorunda kalıyorlar. Bende geldikçe aklıma gelen eksiklerini almaya çalışıyorum. Onlara araba almayı teklif ettim ama babam benim daha çok ihtiyacım olduğunu söyledi. İleride alırım. Daha rahat ederler.' ' Biz niye minibüsle gitmedik? Bazen hakkımda... Neyse boşver. ' Tamam hayatımda otobüs minibüs kullandığım nadirdi ama benim için mi araba kiraladı merak ediyordum. Taksiyede hatırı sayılır bir ödeme yapmıştı. ' Senin şımarık bir kız olmadığının farkındayım. Ama merkeze gelmek için otobüse binip merkezde elimizde bu kadar poşetle en az üç saat minibüs bekleyecektik ve ben sevgilimin ailemi ilk ziyaretini yollarda geçirmesini ve yıllarca yaşadığım kasabayı ona gezdirirken yürümek zorunda kalmasını istemedim. ' Sonunda yol bitmişti. Ailesi beni çok sıcak karşılamıştı. Özellikle annesi sımsıkı sarıldı. Sanki yıllardır tanışıyorduk. O an annemin beni hiç böyle karşılamadığı gelmişti aklıma. Engin' in aldıklarını yerleştirdi ve hemen sofra hazırladı. Yediğim en lezzetli mantıyı yapmıştı ve sanırım temiz hava nedeniyle iştahım açılmıştı. Tabağı silip süpürdüm ama annesi hala sevmediysen diyordu. Engin bana bakıp gülümsedi. ' Eğer ikinci tabağı almazsan annem yeni bir yemek yapmak için hiç zaman kaybetmez haberin olsun. Benden öyle alıştı. Bir tabak mantıyı asla sevdin olarak düşünmez. ' derken kendine bir tabak daha doldurup benim tabağımı almak için elini uzattı. Ne yapacağımı bilemedim. Uzatsam Engin' e hizmet ettiriyor gibi olacaktım. Kalkıp alsam ayıp olurdu. Sonunda annesi önümdeki tabağı Engin' e uzattı. ' Erkek milleti bir işi yapmak isterse yaptıracaksın. Sonra babası gibi tembelliğe alışır bu haytada. ' ' Aşk olsun hanım. Sabahtan beri bahçede çalıştım. Hiç onu saymıyorsun. ' dedi babası sahte bir serzenişle. ' Sana misafirimiz gelene kadar odun da kır demiştim. Sen bahçede oyalandın. ' ' Tamam hanım kırarım sanki evde odun bitti. ' Engin bana bakıp gülümsedi. Babasıyla bir odun kırmaya çıkarken annesi masayı topluyordu. Bende ona yardım ettim. Bulaşık makinesi yoktu. Annesi bulaşıkları elde yıkarken yardım etmeyi teklif ettim ama 'Bu ilk gelişin misafirsin.' demişti. Bana gösterdiği sandalyeye oturdum. Engin' i mutfak penceresinden görüyordum. Odunları tek hamlede ortadan ikiye ayırıyordu. Bu kadar güçlü olduğunu yeni fark ediyordum. Ya da odun kırmak o kadar da zor değildi. Bir yandan bulaşık yıkarken bir yandan konuştuk annesiyle. ' Her evlat annesine öyle gelir belki ama Engin gerçekten özel bir çocuktur. Yıllar önce merkezde oturuyorduk. Evde yangın çıktı. Neyimiz var yok yandı. Eşya sorun değil ama insanın anılarının yanması işte o çok acı. Engin o zaman lisedeydi. Hüsnü yeni emekli olmuştu. Bu evi aldık elimizdeki parayla. Anca buna yetti ama hiçbir eşyamızı kurtaramamıştık. Emekli maaşıyla yavaş yavaş aldık her şeyi. Engin her gün buradan gitti okuluna. Üstelik birde iş buldu. Çalıştı. Buradaki liseyede gidebilirdi ama oradaki lisesi çok daha iyiydi. Kolaya kaçmadı. Sadece kendi masraflarını karşılamadı. Evede yardım etti. Ne kadar dersaneye gitmesini söylediysekte kabul etmedi. Eğer başaramazsam söz demişti ama başardı. Sonra kaydını dondurdu. Bir yıl çalıştı para biriktirdi. Öyle gitti İstanbul' a. Çok çalışkandır Engin. Çok fedakar. Sende çok temiz yüzlü bir kızsın birbirinizi mutlu etmeye çalışın kızım ama hayat bu olmazsa da yine de yolun düşerse gel olur mu? Sanma ki seni Engin' in hatrına sevdik. Bizim ailede herkes ne hissederse onu söyler.' Engin babasıyla içeri taşıdı odunları. Babası odun kırdırma işimi Engin' e satmasıyla övünüyordu. Sıcak insanlardı. Sıcak bir evdi. Engin' in emek verip kırdığı odunlarla daha da sıcak olmuştu.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD