Mezuniyet günü geldiğinde üzerimde hiç benlik olmayan hanım hanımcık bir elbise vardı. Babam sözünü tutmuş ve gelmişti. Törenin yapılacağı salona geçmeden önce bahçede bir banka oturmuş konuşuyorduk. Cebinden çıkardığı kutuyu bana uzattı. ‘’Küçük bir mezuniyet hediyesi.’’
Elindekini mutlulukla aldım. ‘’Teşekkür ederim.’’ Kutunun kapağını açtığımda içinde çok güzel pırlanta bir kolye vardı. ‘’Bu çok güzel.’’ dedim ve kolyeyi kutudan çıkardım. Boynuma takmak istediğimde elimden alıp kendi taktı.
‘’Bu işlerden pek anlamam bilirsin. Hangisini almam gerektiğine sekreterim karar vermiş olsa da sen benim zevkimmiş gibi davran.’’ Sözleriyle güldüm.
‘’Olur.’’ Elim boynumdaki kolyeye uzandı ve pırlantayla süslenmiş melek kanatlarını okşadı.
‘’Merhaba!’’ diyen sesle ikimizde yanımıza gelen Kerim'e baktık. O da bugüne özel her zamanki spor kıyafetlerini bir kenara bırakmış daha resmi giyinmişti. Babamda ben de selamına karşılık verdik.
‘’Annenler gelmedi mi?’’ diye sordum.
‘’Geldiler, içerideler. Tören başlamak üzere biz de içeri geçelim.’’
Oturduğumuz banktan kalktığımızda sevdiğim iki erkeğin arasına geçip kollarına girdim. ‘’Sahi sen hangi bölümden mezun oluyorsun?’’ diyen babamla kahkaha attım.
‘’Baba, ilgili bir baba mısın yoksa umursamaz adamın teki misin, gerçekten ayırt edemiyorum.’’
‘’Sadece okulla ilgili değilim.’’
Geniş omzuna başımı yasladım. ‘’Buna çok güleceksin ama edebiyat bölümünü bitirdim.’’
Attığı kahkaha hem benim hem de Kerim’in kulaklarımızı kapamıza sebep olmuştu. ‘’Ciddi olamazsın?’’
‘’Güleceğini söylemişti.’’ diye araya girdi Kerim, ‘’ama haklısın bu bölüm ona hiç uymuyor.’’
‘’İkinizde susun.’’ dedim törenin yapılacağı salona girerken.
Üzerimize cüppelerimizi geçirdiğimizde bizim için ayrılan bölüme geçtik ve tek tek okunan isimlerle diplomamızı almak için sahneye çıktık. Başımızdaki kepleri attığımızda gerçekten mutluydum ve bu tür bir mutluluğu çok nadir hissederdim.
Tören bittiğinde babam, Kerim ve Kerim’in ailesi hep beraber yemeğe çıkmıştık. Bizim dostluğumuz ile onlarda uzun zaman önce tanışmak zorunda kalmışlardı çünkü lisede sürekli hocaları kızdırıp disipline gidecek şeyler yapardık. Ailesi babamı işadamı olarak tanısa da hayatımla ilgili tüm gerçekleri Kerim biliyordu ve beni olduğum gibi kabul ediyordu.
Yemek yerken Kerim cep telefonuyla uğraşıp duruyordu. Yüzünde korkuyla karışık bir ifade vardı. ‘’Ne oldu?’’ dediğimde elleri de titremeye başlamıştı.
‘’Başvurduğum üniversiteden cevap gelmiş ama açmaya korkuyorum.’’
Telefonu elinden çekip aldım. ‘’Ben bakayım mı?’’
Başını salladığında haline güldüm ve e-postayı açıp okumaya başladım. İngilizcem onunki kadar iyi değildi ama yine de yazanları anlayabiliyordum. Cevabı öğrendiğimde ‘’Üzgünüm.’’ dedim. Yüzünde bir hüzün dalgası oluştu. ‘’Beni çok özleyeceksin ve bu özlemle yanıp tutuşacaksın. Bunun için çok üzgünüm.’’
Sözlerim bittiğinde yüzündeki hüzün dalgası yavaşça parçalanmaya başlamıştı. ‘’Kabul edilmişsin.’’ diye çığlık attığımda ikimizde ayağa fırlamış sevinç gösterilerine başlamıştık. Babamlar bize garip garip bakıyordu. Bu hallerimize asla alışamıyorlardı.
‘’İnanamıyorum.’’ dedi. ‘’Kabul edeceklerine ihtimal vermemiştim.’’
‘’Sen bu hayatta tanıdığım en inek insansın. O notlarla istediğin üniversiteye giderdin.’’
‘’Tebrik ederim.’’ diyen babamın ardından annesi Kerim’i sulu sulu öpmeye başlamıştı. ‘’Benim oğlum zekidir tabi.’’
‘’Anne!’’ diyen Kerim yanaklarını silip duruyordu.
Güle eğlene yemeklerimiz bitince ailelerimizden ayrılmış ve mezuniyet balosu için alışverişe çıkmıştık. Alışveriş merkezinin içindeki uzun ışıklı koridorda yürürken geçen akşamki işten kazandığım paranın yarısını Kerim’in hesabına aktardım. Babası memur maaşıyla hem onu hem kardeşini okutmak için yeterince uğraşmıştı ama yurtdışına gitmek maddi olarak fazlasıyla zorlayacaktı.
Yanımdaki telefonuna gelen mesaj sesiyle telefonunu cebinden çıkarırken gönderdiğim paranın hesabına ulaştığını ve bu yüzden bankadan mesaj geldiğinin farkındaydım.
Mesajı okuduğunda okuduğunu anlamaya çalışıyordu en sonunda bakışları bana döndü ve telefonun açık ekranını gösterdi. ‘’Bunda senin parmağın var mı yoksa bankada yapılan bir yanlışlık mı?’’
‘’Mezuniyet hediyesi.’’ dedim umursamazca.
‘’Afet, bu nasıl bir hediye? Buradaki parayla yurtdışında en az beş farklı üniversiteyi para sıkıntısı çekmeden okurum.’’
‘’Abartma.’’ Koluna girip başımı dayadım. ‘’O miktarın iki katını üç saat içinde kazandım ve bunu yapmak için sadece bir adamın kucağına oturup birazcık kur yapmam gerekti.’’
‘’Kafayı mı yedin? Ne zaman bu işlerden uzak duracaksın?’’
‘’Hiçbir zaman. Ben işimi seviyorum.’’
Adımlarını durdurup bana döndü ve doğrudan gözlerimin içine baktı. ‘’Gerçekten mi Afet? Bence annenin mesleğinden dolayı bu hayata layık olduğunu düşünüyorsun.’’
‘’Ben annemin mesleğini yapmıyorum. Babamın izinden gidiyorum.’’ Sesim öfkeli çıkmıştı.
‘’Ne fark var? Yıllardır baban seninle gurur duysun diye çabalayıp duruyorsun. Sen zaten mükemmel bir insansın.’’
Bu kadar acımasızca konuşmak zorunda mıydı? Gözlerimin dolmasına engel olamamıştım ki bu hayatta beni ağlatabilecek nadir insanlardan biriydi Kerim. Kendisine çekip sarıldı. ‘’Ağlama. Sadece böyle hissetmenden nefret ediyorum ve ben burada yokken o işlere iyice karışıp kaybolmandan korkuyorum.’’
‘’Babamı seviyorum o da beni seviyor ve bunu annemden bağımsız yapıyor. Yaptığım işleri de gerçekten seviyorum.’’
‘’Babanın seni sevdiğini biliyorum ama o işleri yapmanın onlarla ilgisi olmadığını söylebilir misin? Kendini o anlarda güçlü hissediyorsun, erkeklerin karşısında onlardan üstün olmak hoşuna gidiyor. İçten içe annenin yaşadığı hayatı erkeklere mal ediyorsun.’’
‘’Mesleğini üzerimde uygulama.’’ dedim. Daha bugün mezun olmuştu ama insan psikolojisinde gerçekten iyiydi. Yurtdışında gerekli eğitimleri aldıktan sonra başarılı bir psikolog olacağını biliyordum.
‘’Dostum olarak kullanabileceğim tek deneğimsin.’’ Sözleriyle güldüm. ‘’Ve bu parayı geri alacaksın.’’
‘’Hayır.’’ dedim net bir dille. ‘’O parayı sana ön ödeme olarak verdim ve gidip okulunu bitir. Şimdilik deneğin olabilirim ama bir gün gerçekten beni tedavi etmen gerekirse o zaman ülkenin en pahalı psikologu olacağın için parasını önden ödemiş olurum ve tekrar ücret ödemem.’’
‘’Sen ve tedavi olmak mı? Daha çok senin yüzünden birileri tedavi olmak için bana gelir.’’
Gülerken cebinden bir kutu çıkardı. ‘’Senin hediyen kadar büyük değil ama bu da benden.’’ Kutuyu açtığımda içinden bir bileklik çıktı. Üç yapraklı yonca şeklinde bir bileklikti. ‘’Gel.’’ dedi ve kenardaki banka ilerledi.
Yanyana oturduğumuzda bilekliği kutudan çıkardı ve kenarındaki neredeyse belli bile olmayan bir çıkıntıyı gösterdi. ‘’Burası sürgüsü hafifçe ileri iteceksin.’’ dediğinde elindekini bana uzattı.
Alıp gösterdiği yeri hafifçe ileri ittince parmağımın altında hareket ettiğini belli belirsiz hissettim. O hareketle yoncanın yaprakları kitap gibi açıldı. Yaprağın birinde benim küçük bir resmim diğerinde Kerim’in resmi vardı ve üçüncü yaprakta bizim aramızda kullandığımız kelime yazılıydı; Hayat yolum.
‘’Bu çok güzel.’’ dedim. Yaprağı tekrar kapattığımda birbiriyle birleşti. Birleşim yeri o kadar güzel yapılmıştı ki belli bile olmuyordu.
‘’Ben yokken başını belaya sokacağında açıp bakarsın ve sana bir şey olursa ne kadar üzüleceğimi düşünürsün.’’
‘’Yokluğunda bile kontrol etmenin yolunu buldun yani!’’ dedim gülerek.
‘’Her daim.’’ Bilekliği elimden alıp koluma doladı. ‘’Neyse, artık şu elbise işini halledelim mi?’’
‘’Olur.’’ dedim ve kalkıp mağazalardan birine doğru ilerledik.
İçeri girdiğimizde ikimizde aynı anda renkli kıyafetlere yöneldik. Çılgın giyinmeye karar vermiştik ve öyle de yapacaktık. Kerim okulda söylediği gibi parlak turuncu bir elbise bulup bana gösterdi. Turuncusu gerçekten iğnreçti. ‘’Bu çok kötü.’’ dedim.
‘’Bence güzel olacak.’’
‘’Neden güzel giyinemiyoruz?’’
‘’Güzel giyinmek sence bize yakışır mı?’’ Elbiseyi kendi üzerine tuttu. ‘’Nasıl oldu?’’
‘’Mükemmel.’’ dedim gülerek.
Elbiselere bakmaya devam ederken gözüm pembe beyaz bir elbiseye takıldı. Üst kısmı beyazdı ama etek kısmı tamamen pembeydi ki bu pembe de turuncu gibi aşırı parlaktı. ‘’Saçlarımla aynı renk elbise giymektense bunu giymeyi tercih ederim.’’ dedim.
Elimdeki elbiseye baktı. ‘’Bu da çok iğrenç o yüzden olur.’’
‘’Ben bunu giyeceksem sen de beyaz pembe bir takım giyeceksin.’’ dedim. ‘’Ama pembesi böyle parlak olacak.’’
‘’Kabul.’’ dedi ve erkek reyonuna yöneldi. Çok geçmeden parlak pembe renkte bir pantolon ve ceket içine de beyaz gömlek bulmuştu.
‘’Nasıl? Uygun mu?’’ dediğinde kahkaha attım.
‘’Gerçekten balonun en dikkat çeken çifti olacağız.’’
‘’Lisedeki mezuniyet balosunu hatırlıyor musun?’’ dediğinde gülmem o kadar arttı ki gözümden yaş gelmeye başladı.
‘’Nasıl unutabilirim? Herkes süslenip püslenirken biz seninle pijamayla gitmiştik ki bir de ayağımıza tavşanlı panduf giymiştik ve yaz sıcağında resmen pişmiştik.’’
‘’Biz diğerlerinden farklıyız. Çünkü seninle…’’ Sözünü ‘’Birbirimizin yürüdüğü hayat yoluyuz.’’ diyerek tamamladım.
‘’O zaman canım kankacığım bunları satın alıyoruz.’’ Elimdeki elbiseyi çekip aldı. ‘’Artık zengin olduğuma göre ödemeyi ben yapacağım.’’
‘’Ah, çok şanslıyım. Zengin bir arkadaşım var.’’ dedim arkasından yürürken.
Elbiseleri satın alıp dışarı çıktığımızda babamın aramasıyla adımlarımı durdurup telefonu açtım. ‘’Efendim baba!’’ dediğimde karşıdan gür sesi geldi.
‘’Bir iş var.’’
Derin bir nefes aldım. ‘’Kim? Ne yapacağım?’’
‘’Aslan diye bir adam. Bölgemde iş yapmaya başladı. Tüm uyarılarıma rağmen geri çekilmiyor. Yola getirebileceğim bir açığını bul.’’
‘’Anladım. Adam ile ilgili biraz bilgi gönder.’’
‘’Tamam, mesaj atarım.’’
Telefonu kapadığımda yanımdaki yine sert bir yüzle bakıyordu. ‘’Yine mi?’’ dedi. Başımla onayladım. ‘’Baban bu işleri neden sana yaptırıyor ki? Bir sürü adamı var. Oğulları var.’’
‘’Çünkü benim kim olduğumu bilmiyorlar ve yanlarına yaklaşmam kolay oluyor. Ağabeylerimi diğerleri de tanıyor.’’
‘’Yine de bunu yapmandan nefret ediyorum.’’ Koluna girip yürümesi için zorladım.
‘’Canım dostum beni düşünmeyi bırak. Ben işimde gayet yetenekliyim ve kolay kolay kimseye yem olmam."
Alışveriş merkezinden çıktığımızda motoruma yerleştik. "Seni eve bırakayım. Sonra eve gidip hazırlanayım."
"Yarınki baloya yüzünde morluklarla gelmeni istemiyorum." diye bir sitem yolladı.
"Gelmeyeceğim. Güven bana."
Kerim'in evine vardığımızda annesi akşam yemeğinde onlara eşlik etmem için ısrar etse de kabul etmemiştim.
Yanlarından ayrılacakken Kerim önüme geçmişti. "İş bitip güvende olduğun an bana mesaj atacaksın yoksa babanın evine gider ağabeylerinle senin dedikodunu yaparım."
"Mesaj atarım ama atamazsam bile bunu yapma." Gülüyordum ama o benim aksime ciddiydi. "Kerim, güvende olduğum an sana haber vereceğim ama bu bu gece olmayabilir. Sabahı da bulabilir yapacağım işin şekline bağlı. Beni merak etme."
"Yine de senden mesaj alana kadar merak edeceğim."
"Seviliyorsun dostum." dedim ve gaza yüklenip yanından geçerek hızla yola çıktım.