Acı içinde uyandığımda bu acının neden olduğunu biliyordum. Bedenim yine uyuşturucu için çırpınıyordu. Odanın içinde tek başımaydım. Her yanımdan yine terler fışkırmaya başlamıştı. Midem bulanıyordu. Birkaç kez boş öğürdüm. Kenarda duran suya uzanmak istedim ama ellerim o kadar titriyorduki yapamadım.
Ailemin durumumun farkında olduğunu düşünmüyordum. Beni bulduklarında uyuşmuş haldeydim ama bunu ilaçla falan yaptıklarını düşünmüş olmaları olasıydı. Böylesine bağımlı olduğumu anlayamazlardı. Yataktan kalktım ama yürüyecek gücü bulamadığım için yere dizlerimin üzerine çöktüm. O zehri almadıkça acı geçmek yerine daha da artacaktı.
Yarı sürünerek yarı emekleyerek odanın kapısına ulaştım ve açıp dışarı çıktım. Ne yaptığımın farkında bile değildim. Acı dayanılmazdı. ‘’Afet!’’ diye korku dolu bir ses duydum. Bir el kollarımdan tutup olduğum yerde doğrulttu. ‘’İyi misin?’’ Gelen Uğur ağabeyimdi.
Kendimi çok kötü hissediyordum. İçten içe parçalanacakmışım gibi bir acı vardı. Konuşmak için kendimi zorladım. ‘’Uyuşturucu istiyorum. Yalvarırım bul bana.’’
Kıyafetlerim terden sırılsıklam olmuştu. Her yanım titriyordu. Berbat bir haldeydim. ‘’Lütfen, dayanamıyorum.’’ dedim olduğum yerde iki büklüm kıvrılırken.
Düştüğüm yerden kaldırıp odaya geri taşıdı. Yatağa yatırdı. ‘’Burada kal. Bir çözüm bulacağım.’’
Odadan çıkıp gittiğinde çok geçmeden herkes odaya gelmişti. Babam kolları arasına almış acımı geçirebilecekmiş gibi ilgilenmeye çalışıyordu ama geçmiyordu. Gittikçe kötüye gidiyordu. ‘’Baba!’’ dedim acıdan ağlayarak. ‘’Yalvarırım bul bir yerden. Dayanamıyorum. Bitir acımı.’’
‘’Doktora haber verdim. Geliyor.’’ dedi Yiğit ağabeyim. Öfkeyle ‘’Şerefsizler.’’ dediğinde yumruğu duvara indi.
‘’Doktor istemiyorum.’’ diye bağırdım bu defa. Bu halimle nasıl bağırdım ben bile anlayamamıştım. ‘’Yalvarırım uyuşturucu bulun bana.’’
‘’Afet!’’ diyen Barış odaya girdi. Ona kim haber vermişti? Beni bu halde görmesini istemiyordum. Dün göreceğini zaten görmüştü neden gitmiyordu ki! Neden hala yanımdaydı? Benim gibi her anlamda düşmüş birini neden seviyordu?
‘’Git buradan.’’ diye bağırdım acı dolu sesimle.
Yanıma yaklaştığında babama iyice sokuldum. ‘’Git. Ne olur git.’’ dedim.
‘’Gitmem. Bırakmam seni.’’ Babamın kollarından çekip aldı ve sıkıca sarıldı. ‘’Kovsan da gitmeyeceğim. Birlikte atlatacağız.’’ Geri çekilmek istedim ama bırakmadı.
‘’Vazgeç benden.’’
‘’Asla.’’
Ne hissedeceğimi şaşırmıştım. Yoksunluk belirtileri zaten aklımı benden uzaklaştırıyordu. Barış’ı kovuyordum gitmiyordu. Beni böyle görmesi kendimi daha kötü hissetmeme sebep oluyordu. Ailem ne yapacağını bilemeden etrafımda çırpınıp duruyordu.
Midem yine kasılmaya başladığında son anda kendimi yana attım ve yere öylece kusmaya başladım. Barış’ın elleri bedenimden bir an olsun geri çekilmemişti. Kusmam bittiğinde kollarına güçsüzce yığıldım. ‘’Dayanamıyorum.’’ dedim yine. Bedenimdeki titremeler artmıştı. Bu kadar nasıl terliyordum anlayamıyordum. ‘’Ne olur bulun bir yerden. Yoksa bu acıdan öleceğim.’’
Barış daha da sıkı sarıldı. ‘’Ölmek falan yok. Hepimiz burada, yanındayız. İyi olman için her şeyi yapacağız.’’
Hülya anne çalışanlara fırsat vermeden kustuğum yeri kendi temizledi. ‘’Patron doktor geldi.’’ diyen bir adam kapıda belirince Yiğit ağabeyim hemen ‘’Alın içeri. Ne diye bekletiyorsunuz?’’ diye gürledi.
Doktor geldiğinde bir şey sormadan doğrudan çantasından bir ilaç çıkardı. Muhtemelen ilk aradıklarında durumumu söylemişlerdi. İlacı enjektöre çekip delik deşik olmuş koluma yeni bir iğne yeri daha açtı. ‘’Bu acını azaltıp, o maddeye duyduğun güçlü isteği bastıracak ama tamamen geçmeyecek. Geri kalanına dayanmak senin gücüne bağlı.’’
Haklıydı. Hissettiğim yoğun acı azalmıştı ama tam geçmemişti. Hala uyuşturucu istiyordum ama biraz daha dayanabileceğim bir noktadaydı. Bunca zaman o zehir için onlara yalvarmadan durabilmiştim şimdi bu kadarıyla baş edebilirdim.
Acı çekmekten yorgun düşen bedenim gevşediğinde hala Barış’ın kollarındaydım. Bıraktığında ondan uzaklaşacağımı bildiği için hissettiği korkunun farkındaydım. Gözlerim ilacın etkisiyle kapanmaya başladığında babam odadaki herkesi dışarı kovaladı. ‘’Çıkın da dinlensin biraz.’’
Barış dışında herkes çıkmıştı. Babamla doktorun kapı önündeki konuşmasını duyuyordum. ‘’Evde zor olur. Sizden gizli uyuşturucuya ulaşım sağlayabilir. Bu tür bağımlılar için özel hastaneler var. Tedaviye orada devam edelim.’’
Doktorun sözlerine babam resmen öfkeyle bağırdı. ‘’Benim kızım bağımlı değil. Bu hale isteyerek gelmedi. Kurtulmak için çabalayacağını biliyorum. Ne yapılacaksa evde yapacaksın.’’
‘’Siz bilirsiniz ama önerimi kulak ardı etmeyin.’’ Konuşma daha fazla devam etmedi.
‘’Barış!’’ dedim yorgun sesimle.
‘’Söyle, Ay Yüzlüm!’’ Eli yanağıma kondu.
‘’Ne olur bırak beni. Yoluna git. Ben zaten bittim. Düşebileceğim kadar düştüm. Pisliğim sana bulaşmasın.’’
‘’Bir daha böyle sözler duymak istemiyorum. Sen temizsin Afet, başına gelenler senin suçun değil. Kurtul bu düşünceden. Seni asla ama asla bırakmayacağım. Sana gelen bütün yolları kapasan da yeni bir yol açar yine gelirim.’’ Eğilip yanağımdan öptü. ‘’Yaşadıklarının acısını aramızdaki ilişkiden çıkarmak yerine o acıdan kurtulmak için beni kullan. Sevgimi kullan. Seni mutluluğa ulaştıracak bir basamak olmam için izin ver.’’
‘’Neden?’’ diye sordum gözyaşlarımın arasında. ‘’Neden benden vazgeçmiyorsun? Benim gibi birini nasıl sevebiliyorsun? Oraya geldiğinde ne halde olduğumu gördün. Başkasının el sürdüğü bir kadını nasıl kabullenebiliyorsun?’’
‘’Ne olmuş bedenine el sürdüyse? Bunun için neden kaçayım? Neden sevmekten vazgeçeyim? Senden gitmem için senin bedenini değil kalbini bir başkasının alması gerekir. O zamanda seni sevmekten vazgeçmem sadece hayatından çıkarım ki sen sevdiğin kişiyle mutlu ol diye.’’
Onca yaptığım kötülüğün içinde haberim bile olmadan nasıl bir iyilik yapmıştım da karşıma Barış çıkmıştı. Onun bu sevgisi iyi geliyordu ama karşısında hissettiğim mahcubiyet geçmiyordu.
Kollarına biraz daha sokuldum. ‘’Beni nasıl buldunuz?’’
‘’Gerizekalı gibi ilk üç gün bize kızdığın için senin bilerek gittiğini düşündük. Sonrasında seni bulmak için aradık ama hala senin bir yerde bizden saklandığını düşünüyorduk bu yüzden işin ciddiyetinin farkında değildik. Bir yerden sonra amcamdan yardım istedim. Eli kolu fazla uzundur. Motosikletini bir hurdalıkta bulmuş. Ondan sonra bir şeylerin ters gittiğini anladık. Aramadığımız yer kalmadı. Gizlice iş aldığını bu yüzden başına bir bela açtığını düşündük. Kaç deliği alt üst ettik ama bir türlü bulamadık seni.
Olduğun yer bilinen bir yer değildi. Resmi kayıtlarda kullanıma kapatılmış bir öğrenci yurdu olarak görünüyor ve muhtemelen orada dönen işlerden kimsenin haberi yok.
Kerim sana günlerce ulaşamayınca babanı aramış Hikmet amca ona da neler olduğunu söylemiş. Sen olduğun yerin konumunu ona göndermişsin. Kerim babanı arayıp; Yabancı bir numaradan sadece konum atılan bir mesaj geldi. Konum Türkiye’de bir adresi gösteriyor. Afet olabilir mi? diye sorunca kontrol etmek istedik. Hepimiz buradayken neden yurtdışında olmasına rağmen ona attın ki o mesajı? Bize atsaydın daha erken gelebilirdik.’’
Yüzüme bir tebessüm yerleşti. O günden sonra ilk defa gülümsemiştim. Uyuşturucu yokluğu çekerken bile aklıma gelen tek numara Kerim’in numarasıydı. Hayatıma her anlamda dokunmuştu. Zor da kaldığımda elimden tutmuştu, ağladığımda omzunu uzatmıştı, yaralandığımda iyileştirmişti ve yolumu kaybettiğimde gerçekten hayat yolum olmuştu. Onun gibi bir dostu bulmak imkansıza yakındı ama ben bulmuştum.
‘’O anda yoksunluk sendromu çekiyordum. Kendimde değildim. Yazdığım numarayı bile hatırlamıyorum. Doğru muydu, yanlış mıydı? Gerçekten sizden birine mi aitti? Hiçbiri yoktu. Elime tek bir fırsat geçti ve işe yarayacağını umarak o mesajı gönderdim ama alakasız bir numaraya gönderdiğime inanıyordum.’’
‘’Afet, sen gördüğüm en güçlü kadınsın. Senin yerinde başkası olsaydı bu haldeyken onlara boyun eğerdi ama sen yapmadın. Oradan kendi gücünle kurtuldun. O mesajı atamasaydın seni bulmak ne kadar sürerdi bilmiyorum.’’
O anı hatırlıyordum. Zehir dolu iğneyi kendime yapmak ve acıdan kurtulmak istemiştim. Bunu yapmak çok kolaydı. İğne bedenime batacaktı ve acım son bulacaktı ama yapmamıştım. Elimdekini Kaya’ya saplamak için kendimi çok zorlamam gerekmişti. Bunu yapmam demek kendimi acıyla bırakmam demekti. İrademi sonuna kadar kullanmıştım. Başarabilmeme ben bile şaşırıyordum.
‘’Kerim’e seni bulduğumuzu söylemiştim ama merak ediyordu. Eğer, konuşmak istersen arayabilirim.’’
‘’Çok isterim.’’ dedim. Yatakta tek başıma oturabilmem için yardım etti. Çok bitkindim. Hala acı çekiyordum ama dayanabilirdim. Telefonundan Kerim’i görüntülü arayıp bana uzattı. Ekranı kendime çevirdiğimde yüzümün haliyle korkmuştum. Gözlerimin çevresindeki morluklar iyice büyümüştü. Yanaklarım içe çökmüştü. Berbat görünüyordum.
Telefon açıldığında Kerim ile göz göze geldik. ‘’Afet!’’ diyen sesi endişeliydi. ‘’İyi misin? Çok korktum sana bir şey oldu diye.’’
‘’Bok gibiyim.’’ dedim gülmeye çalışarak. ‘’Attığım mesajı göz ardı etmediğin için teşekkür ederim.’’
‘’Kaybolmuşken nasıl göz ardı edebilirdim? İyi olacak mısın? Okul umrumda değil. İstersen bırakıp gelebilirim.’’
‘’Hayır, iyi olacağım. Orada kal ve okulunu bitir. Dönünce de ilk hastan olarak beni al. Ödemesini önden yapmıştım zaten. Biraz bağımlı oldum, kurtulmak için her türlü desteğe ihtiyacım var.’’
’’Ciddi misin?’’ Bunu beklemiyordu. Şaşırmıştı. ‘’Bunu yapmış olamazsın!"
‘’Ben yapmadım. Onlar yaptı.’’ Başımı yatağın arka tarafına dayadım ve derin bir nefes aldım. ‘’Neyse, derslerine odaklan. Zaten dönem bitmek üzere gelince görüşürüz ve geldiğinde sana söz karşında eski Afet olarak duruyor olacağım.’’
Gülümsedi. ‘’Eğer, geldiğimde eski Afet’i bulamazsam bu defa kolundan tutar seni zorla buraya getiririm ve bir daha yanımdan ayırmam.’’
‘’Sizi duyuyorum.’’ diye Barış araya girince Kerim ile aynı anda güldük.
‘’Canımcıma iyi bak yoksa bozarım nişanı vermem kızı.’’
‘’Başıma iki ağabeyi yetmiyormuş gibi bir de sen eklen tam olsun.’’ dedi Barış. ‘’Gerçi Arda’yı da yok saymamak lazım.’’
Biraz daha konuştuktan sonra görüşmeyi sonlandırdım. Yorulmuştum ve hissettiğim yoksunluk yine artmaya başlamıştı. ‘’Doktor burada mı?’’ dedim.
‘’Bakayım.’’ Barış gittikten sonra doktorla geri döndü.
‘’O eksiklik yine artmaya başladı. Erken değil mi?’’
Doktor yanıma oturup elimi tuttu. ‘’Afet, zor olacak. Bedenin kurtulana kadar, yaptığım ilaçlara rağmen o eksikliği de acıyı da hep hissedeceksin. Uyku düzenin bozulacak, sinirleneceksin, öfkeleneceksin. Sana uyuşturucu vermediğimiz için krizlere gireceksin. Hepimizden gizli o zehri bulmanın yollarını arayacaksın. Gerçekten kurtulmak istiyorsan gelen isteğe direnmelisin. Bir anda olmasını bekleme iki üç haftalık bir süre gerek. Sonrasında her şey kolaylaşacak.’’
‘’Dayanabilirim.’’ dedim.
Doktor başıyla onayladığında yanımdan gitti. Yatağa yatıp cenin pozisyonu aldım. Diğerlerinin gördüğünden daha fazla acı çekiyordum ama onlara yansıtmamaya çalışıyordum. Benim için yeterince endişeleniyorlardı fazlasına gerek yoktu.
Biraz olsun dinlenebilmek istiyordum. Gözlerimi kapatıp gelip gelmeyeceğini bilmediğim bir uyku için bekledim.