3

1029 Words
Valizleri kapının önüne indirip birbirimize bakmaya başladığımızda Balın bağırdı. "Üst kattaki odaya ilk kim giderse onundur." Gözlerimi yumup Umut ve onun koşuşuna bakmayı reddettim. İkisi de üst kat için her yıl kavga ederdi. Ama en güzel odayı bence hep ben kapardım. Evin geniş balkonlu deniz gören tek odasını tabi ki. Aksel eliyle geçmemi işaret edince yavaş adımlarla merdivenlerden çıkmaya başladım. "Sence kim kaptı üst katı?" "Umut Balını ezip geçmiştir." Kafamı iki yana sallayıp gülerken odanın kapısını açtım. Burası Balının ailesiyle ortak aldığımız yazlıktı. Her sene tatile dünya kadar para vermekten sıkılan annemler çareyi yazlık almakta bulmuştu ki gerçekten başarılı bir seçimdi. "E burası çok güzel." Aksel kendini yatağın üstüne bıraktığında balkonun kapısını açtım. "Evet boşuna kavga ediyorlar o oda için." Yanına uzanıp kafamı kolunun üstüne bıraktığımda sarıldı bana. "Uyuyalım mı?" "Eşyaları yerleştirmem lazım. Bir de alışverişe gitmeliyiz evde bir şey yok." "Sonra yerleştiririz güzelim. Alışverişe de çocuklar gider." Elindeki telefondan Baha'ya mesaj atınca gülümseyip gözlerimi kapattım. Yol resmen bizi bitirmişti. -Baha- Telefonu kapatıp elimdeki son tişörtü de dolaba koydum.  Orta katın en geniş odasını her sene olduğu gibi ben almıştım. "Ya oğlum ne ara yerleştin?" Umut kapıda belirince üstümdeki tişörtü çıkarmayı bırakıp ona döndüm. "Hayırdır Balın mı kaptı odayı?" "Yalvardı falan anlamadım pek o aldı." Omuz silkince gülüp "Burası da benim hadi naş." Dedim. "Aman gözüm yok odanda. Kumru da balkonlu odayı almış ama Umay yerleşmeye başlamış bir odaya yanına gidiyorum hadi eyvallah." Anında kaybolunca arkasından bağırdım. "Markete gidilecek lan!" "Kardeşim araba senin, git gel bir zahmet kurban olayım." Gözlerimi devirip tişörtümü çıkardım. Yenisini giyip saçlarımı elimle düzeltirken üç çiftin arasında ne işim olduğunu düşünüyordum. Bir dakika! Ayevi ile ayrılmamış olsak şu an dört çift olacaktı burada. Ama kendisi gitmiş ve şimdi mesajlarıyla beni taciz etmeye başlamıştı. Açıkçası ayrılmak istiyorum dediği an bende bitmişti ama varlığının bende uyandırdığı hisleri nasıl bitireceğimi bilmiyordum.  Anahtar ve cüzdanımı alıp evden çıktığımda iki sokak arkadaki markete gitmek için arabama bindim.  Tamam belki biraz üşengeç olabilirdim. Kesinlikle kızlardan bulaşmıştı bana da. Yoksa ben çok aktif bir insandım. "Ulan hepiniz mi markete geldiniz?" sokakta yer bulamayınca mecburen yokuşun aşağısında bulduğum boş yere park ettim.  Yokuşu yavaşça çıkarken Kumru'nun attığı listeye bakıyordum. Bana cidden alışveriş listesi mi atmıştı bu kız? "Senden nefret ediyorum! Duydun mu beni? Senden, beni dönüştürdüğün bu şeyden nefret ediyorum! Ne  haldeyim baksana kendimi tanıyamıyorum artık!"  Kaşlarım anında çatılırken kafamı kaldırıp sesin geldiği yöne baktım. İki kadın sokak ortasında kavga ediyordu. Birinin daha genç olduğu ama yine de ağladığı için yüzündeki makyaj yüzünden berbat gözüktüğü kesindi. Diğer kadın orta yaşlı ve cidden sinirli gözüküyordu. "Kapa çeneni Simay! Eve gir sokak ortasında bağırıp durma bana." "Hayır, bitti artık. O lanet eve adımımı atmayacağım." ulan durmuş film izler gibi kavgayı seyrediyordum. "Simay dedim! Beni çıldırtma gir içeri sakince konuşalım."  "Seninle konuşacak neyimiz var? Sen annemin hatırasına bile saygı duymayan sürtüğün tekisin."  Oha.  Duyduğum tokat sesiyle yüzümü buruştururken birkaç adım onlara yaklaştım. Bana neydi sanki? Gidip alışveriş yapmam lazımdı ben ne yapıyordum peki? Burada boş boş durup kavga izliyordum. Kız kafasını kaldırıp kadına baktıktan sonra tek kelime etmeden yürümeye başladı. Peşinden gidecek değildim sonuçta. Markete yönelirken ne yaşadıklarını düşünüyordum. Ne yaşamışlardı da böyle delirmişti bu kız acaba? Kumru'nun uzun listesindeki her şeyi eksiksiz alıp arabanın bagajına yerleştirirken bilerek az önceki kavganın olduğu sokaktan geçtim.  Sanki hiç kavga edilmemiş, aile içi şiddet yaşanmamış gibi sakindi sokak. Yazık kıza üzülmüştüm. Evin önüne gelip birkaç poşet aldıktan sonra eve girdim. "Hoş geldiiin." Kumru mutfaktan çıkıp poşetleri alırken bağırdı. "Baha geldi poşetleri alın!!" Gülümseyip salona geçerken Umut ve Giray arabaya gitmek için evden çıkmıştı. "Aksel nerede?" "Bahçede, mangalı yakıyor."  Onun yanına geçerken mırıldanan Umay'ı duydum. "Ayevi aradı, onu merak ediyormuş." "Valla terk etmeden önce düşünecekti. Baha'dan haber vermeyin isterse kendi konuşur Ayevi ile."  Kumru'nun dediği şeyi kafamda onayladım. İstemiyordum, hiç değilse yüzüne bakarak onu sevmediğimi söyleyebileceğim zamana kadar. -Kumru- Baha'dan istediğim kedi mamasını kaba döküp kapıdaki kedilere ziyafet çektikten sonra mutfağa geçtim. "Çocuklar akşam basket sahasına gidelim diyor."  "Olur zaten bugün denize inemeyiz biraz sahada telef olalım."  Masadaki son eksikleri de tamamladığımızda hep birlikte sofraya oturmuştuk. Salatadan tabağıma doldururken Umut ve Umay yine mükemmel konuşmalarından birini gerçekleştiriyordu. Cidden sürekli konuşup, tartışacak şey buluyorlardı. "Oğlum yeter lan. Masada konuşulmaz bilmiyor musunuz?" "Umut sana diyor." Umay'ın uzattığı patates kızartmasını alırken kıkırdadım. Her şekilde ona laf sokabildiği için Umay'ı seviyordum. Yemekten sonra hepimiz limonatalarımızla oturup konuşmaya karar vermiştik. Saat daha erkendi dışarı sonra çıkabilirdik. Aksel'in yeğenini anlattığı kısımları merakla dinlerken gülümsüyordum. O çocuğa hayrandım.  "Yaşının o kadar üstünde bir olgunluğa sahip ki ne yapacağımı şaşırıyordum ya. Yengem aradı geçen gün diyormuş işte onun okulu var anne anlıyorum ben sevgilisini bırakamadı çok tatlı be." "Evet küçücük çocuk bile anlamış adam sevgilisini bırakamadı." Giray'ın dediğine gülerken Aksel'in beni çekmesiyle kollarında kendime yer buldum hemen. "Arkadaşlar aramızda sap olan bir insan var lütfen daha seviyeli." Umut ortaya atılıp Umay'ı kolundan kendine çektiğinde gözlerimi devirdim.  "Ben bakmıyorum devam edin." Baha kafasını başka tarafa çevirip gülünce dudağımı büzdüm. Ay kıyamıyordum hiç.  Ayeviye uyuz olmamın tek sebebi onu üzmesiydi. Şimdi de durup durup mesaj atıyordu hepimize. Deli mi ne? Evden çıkmamızın en iyisi olduğunu anlayınca konuştum. "Hadi top alın, basket sahasına inelim." üstümdeki siyah penye şortum ve  Aksel'in beyaz tişörtü hoşuma gittiği için değiştirmedim. Giray ve Balın önde ellerinde topla yürürken onların arkasındaki Umut ve Umay hepimizi videoya çekiyordu.  "Gülümseyin." Baha ve Aksel'in koluna girip gülümsedim.  "Sen Beşiktaş mı oldun biraz?" "O ne demek?" Baha ile birbirlerine bakıp aynı anda bağırınca şaşkınlıkla durdum yerimde. "Siyaaaah" Öndeki Umut ve Giray sanki bunu bekliyormuş gibi karşılık verince kaşlarım havalanmıştı. "Beyaaaaz." "Ya siz deli misiniz?" kıkırdayıp ikisini de yürümeye zorlarken seslerini hafifçe kısmış sadece bizim duyabileceğimiz şekilde bağırıyorlardı. "En büyüüük" "Beşiktaş!" "Linç yemesek bari." Umay kamerayı kahkaha atarak bize çevirdiğinde Balının dediğine güldüm. Eminim biraz yüksek sesle bağırsalar onlara eşlik edecek bir sürü deli çıkardı. Basket sahasına girdiğimizde boş olmasına şaşırsak da ses çıkarmadım. Daha tatil sezonunu açmamışlardı demek ki insanlar. Umarım yarın plajda boş olurdu. "Gençler siz başlayın ben geliyorum." Baha sahadan çıkınca Balınla peşinden baktık merakla. O kimin yanına gidiyordu öyle telaşla? "Oha ilk günden kız mı buldu bu?"  "Saçmalama Umay yârim. Baha bile yapamaz bu kadarını." "E nereye gidiyor peki?" hepimiz birbirimize bakarken Baha uzaktan zar zor fark ettiğimiz kızın yanına ulaşmıştı. Ayeviyi bu kadar çabuk unutamazdı değil mi?
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD