Ayaklarımı yukarı çekip koltuğa yaslarken önümüzdeki yoldan bakışlarımı çekip Aksel'e döndüm.
"Acıktım."
Yüzü bilmiş bir gülümsemeyle kaplanırken dudağım büzülmüştü. Tamam evden çıkmadan önce bunun olacağını söylemiş olabilirdi ama ben inat etmiş kabul etmemiştim.
"Yola çıkalı üç buçuk saat oldu Aksel trafiği hesaba katmıyorum bile."
"Canım bir şey demedim ki." elimi tutup öperken arkada uyuyan Umut ve Umay'a baktım. Yola çıktıktan birkaç dakika sonra uyumuşlardı ve istikrarlı bir şekilde asla uyanmıyordu ikisi de.
"Ben seni bakışlarından tanırım be." kıkırdayıp yanağını öpmek için uzandım. Belime sarılırken öpüp geri çekildim.
"İlerde lokanta varmış Baha mesaj attı zaten duracağız orada merak etme." gülümseyerek camdan dışarıya dönerken elim guruldamak üzere olan midemin üstüne gitti.
Üniversiteden önce hep birlikte tatile gidiyorduk. Ayevi hariç. Onu birkaç gün önce Fransa'ya göndermiştik. Baha bizimle gelmemişti tabi.
Ayrılıkları o kadar garip olmuştu ki, Baha hala buna inanmıyordu.
Arabanın durduğunu fark edince gözlerimi açtım yavaşça. Uyumamıştım ama canım sıkılınca yapacak başka bir şey bulamadığımdan uyku moduna geçmiştim.
"Güzelim üstüne hırka al."
"Bagajda mıydı?" kafasını sallayınca kapıyı açıp esneyerek çıktım arabadan. Gece yolculuğu insanı yoruyordu. Hele beni bir yoruyordu ki anlatamazdım.
"Ne yani kamyon lokantasına mı gireceğiz?"
"Bu saatte yiyebileceğiniz en güzel yemek burada olur Balın hanım. Ayrıca şoförler için her zaman kaliteli yemek yapılır. Değil mi Baha?" Giray Balın'ın yanaklarını sıkıp kolunu onun omzuna atarken Baha'ya döndü.
"Doğru her yolculukta buraları tercih ediyoruz zaten." Baha telefonunu kapatıp bize baktığında omuz silkip elimi tutan Aksel'le birlikte içeri yöneldim.
Umut ve Umay uykulu bir şekilde menüye kitlendiklerinde kafamı Aksel'in omzuna yaslayıp seçim yapmaya çalışıyordum.
Yemeklerimiz geldiğinde ekmekten küçük bir parça koparıp suyuna bandırdım. "Gerçekten çok acıkmışım."
"Yolumuz uzun daha birkaç atıştırmalık alalım da bir sonraki molaya kadar Kumruyu idare etsin." Baha'nın dalga geçmesine gülüp yemekten ağzıma attığımda acı tatla yüzümü buruşturdum.
"Çok acı değildir." Aksel'in uzattığı bardaktan su içerken yanan ağzıma elimle hava yapıyordum.
"Acı konusunda tavuğa evrim geçirtmişler. Acı değil mi?" hemen yan tarafımdan Balın bana destek verirken birkaç yudum daha su içip çok lezzetli olan fakat gerçekten acısı da bol olan tavuk yemeğini yedim. Yanımdaki Aksel ve Baha gayet alışık bir şekilde yiyordu.
Umut ve Girayda aynı şekildeydi. Gerçekten dedikleri kadar gelmişlerdi buraya demek ki.
Tekrar arabaya geçmeden önce çocuklar benzin almaya bizde marketten birkaç şey almaya gittik.
"Umut kullanır biraz siz uyursunuz arkada."
"Yok ya iyiyiz, Aksel'in uykusu yoksa devam eder."
Çikolatalı keklerden alıp sepete atarken elinde bir sürü su şişesiyle Balın geldi.
"Anca yeter."
Arabanın önüne geldiğimizde kafamı koluyla sıkıştırıp saçlarımı öpen sevgilime gülüp beline sarıldım.
Hava serindi ve üstümde üç beden büyük Akselin hırkası vardı. Bilirsiniz erkek eşyalarını severdim. Parfümler, hırkalar, kazaklar ve pek çok şey.
Tekrar yola koyulduğumuzda Umut ve Umay'ın uyanık olmasını fırsat bilip radyoyu açtım.
"Evet geriye kalan yolu düşünürsek güneşin doğuşunu evde izleyeceğiz."
"Umut jelibonlar sende mi?"
Arkamı dönüp poşet sesinin geldiği yere baktım.
Umut aldığımız jelibonları ağzına doldurmakla meşguldü.
"Öf ya iğrenç misin? Ye al hepsi senin olsun manyak." Gülüp kafamı iki yana sallarken Umay, Umutu itip su şişesini uzattı.
"Al su iç anca sindirir miden."
"Lan madem yemeyecektiniz neden beni telaşa sokuyorsunuz tadını alamadan yuttum hepsini."
Akselin konuşmasıyla kıkırdarken elimdeki vişne aromalı çikolatalı kekten ona uzattım.
"Gerizekalı bu çocuk."
"Alıştık artık sevgilim." Onun yanağını okşayıp son kalan parçayı da ağzıma attığımda hemen yanımızdan geçen Baha'nın arabasına kaydı bakışlarım.
Arka koltukta Balın uyuyordu sanırım.
Üstümdeki hırkayı çıkarıp ayak ucundaki poşetlerin üstüne bırakırken ayakkabılarımı çıkarıp koltuğa iyice yerleşmiştim.
"Klima açık değil mi ya? Sıcak oldu."
"Evet az önce ne kadar serindi halbuki." Gözlerimi devirip Umay'a cevap verirken klimanın ayarını yükselttim.
İnşallah çarpmazdı bu bizi. Bir de tatilde hastalıkla uğraşmak istemiyordum.
Ayaklarımı Akselin kucağına uzatıp kafamın altına da yastık aldığımda koltukta yan dönmüştüm.
Bana dönüp "Uykun mu geldi?" Diye sorunca mırıldandım.
"Azıcık kestireyim hemen uyanırım zaten."
"Uyu güzelim. Kapat gözlerini hadi."
Gözlerimi sarsıntıyla açtığımda küfür eden bir Aksel ve sakinleşmesini söyleyen bir Umutla karşılaştım.
"Ne oldu?" Boğuk sesim yüzümü buruşturmama sebep olsa da Aksele baktım.
"Kaza yapıyorduk az kalsın adam önümüze kırdı. Ama sorun yok."
"Dikkatli olalım herkes iyi şoför değil sonuçta." Akselin elini tutup gülümserken "Boşu boşuna uyandın." Diye mırıldandı.
"Ya çok uyumuşum zaten sabah olacak neredeyse." Ellerimizin görüntüsü çok hoşuma gidince fotoğrafını çektim.
"Aksel biraz ben süreyim siz geçin arkaya dinlen artık."
"Olur valla. Uyuruz biraz değil mi Kumru'm?"
"Yoruldun zaten hadi çek kenara."
Arka koltuğa geçip yerleştiğimizde bedenimin yarısı Akselin üstündeydi.
Neden mi? Çünkü araba küçüktü ve eşyalarımızı bagaj zar zor aldığı için biraz arabanın içine de koymak zorunda kalmıştık.
Kafamı Akselin göğsüne gömüp gözlerimi yumarken mırıldandı.
"İstediğin her şey olurum derken yastık olurum demiş miydim Gül güzeli?"
"Aksel."
"Hım?"
"Uyu aşkım, uyu."
Gülüp dudaklarıma öpücük bıraktığında Umut ve Umay'ın konuşmasına dikkat kesildim.
"Önümüze geyik çıkarsa ne yapacağız?"
"Aşkım manyak mısın ne arasın geyik yolda?"
"Umut asıl sen manyak mısın? Doğadayız resmen ağaçtan başka bir şey yok burada." Gülümseyip gözlerimi yumdum.
Bu ikisi deliydi, başka açıklaması olamazdı.