“Rahat dur yavrum…” dedi iğrenç sesiyle kulağımın içine fısıldayarak. Korkudan aklımı kaybetmek üzereydim, çırpınışlarım ve ağzımın içinde patlayarak dışarı çıkmayan çığlıklarım kurtulmam için yeterli değildi. “Canını hiç yakmayacağım..” diye eklediğinde tüm bedenimle elinde kaçmak için debeleniyordum, ama nafileydi. Karanlık gölge gibi arkamda duran adam bunu engelliyordu.
O adam evleneceğim Welat Şadiyan’ın eniştesi, ablasının kocasıydı. Aynı konakta hep birlikte yaşayacağımız eniştesi…
Ailemin bu Şadiyan aşiretine sıcak bakmasıyla başlamıştı her şey. Adam düzgün sayılabilirdi, kabul etmiştim. Ama ailesi hiç tekin insanlar değildi. Yanlış karar verdiğimi anlayabiliyordum. Evlenmek için evlenilmezdi. Yaşım geldi ve geçiyor diye düşünerek aldığım evlenme kararını, tecavüz edilmek üzereyken sorguluyordum.
“Sakin ol yavrum, acıtmayacağım canını... Sadece tadına bakacağım,” demesiyle midemin bulandığını hissettim.
“Korkma bekaretine zarar vermeyeceğim,” diye ekledi. Pis kahkahaları sağ kulağımın içerisinde tok yankılar bırakıyordu. Dilini kulağıma değdirmesiyle aklımı kaçıracak gibi oldum. Gözlerimi tiksinerek kapattım. İçten içe daha çok bağırmaya çalıştım, sesim hala elimde duran ağzından dolayı dışarıya yansımıyordu. Bedenimi büyük odanın içerisinde savurarak cam kenarına yakın olan masanın önüne getirmesiyle beni yüz üstü yapıştırdı. Ellerimi tutan elini çekerek gelinliğimin eteklerini yukarıya doğru sıyırmasıyla, içime kaçan çığlıklarım güçlü bir hal aldı.
“Çok güzelsin yavrum,” dediğinde boşta olan elimi açtığı bacaklarımda gezdirmesiyle sol ayağımı kullanarak geriye doğru kafasına tekme atmamla anlık afalladı. Ağzımda olan eli istemsizce açıldı.
“Yardım edin! Tecavüz edecekler!” dememle masanın diğer taraşına kaçtım. Büyük masanın orta yerinde duran şamdanı elime alarak büyük cama fırlatmamla birlikte tüm cam tuzla buz olarak aşağıya indi.
Kafamı dışarıya doğru uzatarak “İmdat! Yardım edin!” dediğimde sesimi duyurabilmek için götümü yırtıyordum. Bir ara sesim vücudumun tüm hücrelerinden dışarı taşarak çıktı.
Sesimin birilerine ulaşmama ihtimali artık imkansızdı. Üst katta bulunduğum düğün salonun odasından aşağıya şamdan uçmuştu. Tüm cam aşağıya inerek tuzla buz olmuştu. Tüm misafirlerin sesimi duyduğuna emindim. Lakin ne gelen vardı ne de giden! Bir Allah’ın kulu yukarı gelerek bana bakmıyordu.