“REVİN”
“Çekil! Bırak beni!” dediğimde korkudan kuş gibi titriyordum. Beni kendi düğünümde boş bir odaya sıkıştırmış olan orospu çocuğundan kurtulmak için debeleniyordum. Küçük ellerimle güçlü bedenine vurarak kaçmak için debelendikçe vurmalarım boşa kaçıyordu. Avuçlarımın içi ona karşı koymaktan acımıştı.
“Rahat dur!” dedi sert sesi ona itaat etmemi isteyerek.
Uzun tırnaklarımı yüzüne götürerek sert biçimde çizmemle, olduğu yerde kala kaldı. Birden suratımın ortasına sert bir tokat indirmesiyle kollarımdan tutarak beni öne çekti. Ellerimi arkadan yakaladığında perde fonunun ipini aldığı gibi bileğimi bağlamaya çalışmasıyla çığlıklar içinde bağırdım. “İmdat! Yardım edin! Bana tecavüz edecekler!” dememle tek eliyle ağzımı öylesine sıkı kapattı ki nefes bile alamadım. Bir eliyle bağlı olan ellerimi tuttu. Diğer eliyle ağzımın üzerine basarak başımın arkaya doğru gitmesini sağladı.
Gözlerimden yaşlar süzülüyordu. Çaresizdim, yapacak hiçbir şeyim kalmamıştı. Ayaklarıma debelenirken arkadan ona tekme atmayı çok denedim ama başaramadım.
“Rahat dur yavrum…” dedi iğrenç sesiyle kulağımın içine fısıldayarak. Korkudan aklımı kaybetmek üzereydim, çırpınışlarım ve ağzımın içinde patlayarak dışarı çıkmayan çığlıklarım kurtulmam için yeterli değildi. “Canını hiç yakmayacağım..” diye eklediğinde tüm bedenimle elinde kaçmak için debeleniyordum, ama nafileydi. Karanlık gölge gibi arkamda duran adam bunu engelliyordu.
O adam evleneceğim Welat Şadiyan’ın eniştesi, ablasının kocasıydı. Aynı konakta hep birlikte yaşayacağımız eniştesi…
Ailemin bu Şadiyan aşiretine sıcak bakmasıyla başlamıştı her şey. Adam düzgün sayılabilirdi, kabul etmiştim. Ama ailesi hiç tekin insanlar değildi. Yanlış karar verdiğimi anlayabiliyordum. Evlenmek için evlenilmezdi. Yaşım geldi ve geçiyor diye düşünerek aldığım evlenme kararını, tecavüz edilmek üzereyken sorguluyordum.
“Sakin ol yavrum, acıtmayacağım canını... Sadece tadına bakacağım,” demesiyle midemin bulandığını hissettim.
“Korkma bekaretine zarar vermeyeceğim,” diye ekledi. Pis kahkahaları sağ kulağımın içerisinde tok yankılar bırakıyordu. Dilini kulağıma değdirmesiyle aklımı kaçıracak gibi oldum. Gözlerimi tiksinerek kapattım. İçten içe daha çok bağırmaya çalıştım, sesim hala elimde duran ağzından dolayı dışarıya yansımıyordu. Bedenimi büyük odanın içerisinde savurarak cam kenarına yakın olan masanın önüne getirmesiyle beni yüz üstü yapıştırdı. Ellerimi tutan elini çekerek gelinliğimin eteklerini yukarıya doğru sıyırmasıyla, içime kaçan çığlıklarım güçlü bir hal aldı.
“Çok güzelsin yavrum,” dediğinde boşta olan elimi açtığı bacaklarımda gezdirmesiyle sol ayağımı kullanarak geriye doğru kafasına tekme atmamla anlık afalladı. Ağzımda olan eli istemsizce açıldı.
“Yardım edin! Tecavüz edecekler!” dememle masanın diğer taraşına kaçtım. Büyük masanın orta yerinde duran şamdanı elime alarak büyük cama fırlatmamla birlikte tüm cam tuzla buz olarak aşağıya indi.
Kafamı dışarıya doğru uzatarak “İmdat! Yardım edin!” dediğimde sesimi duyurabilmek için götümü yırtıyordum. Bir ara sesim vücudumun tüm hücrelerinden dışarı taşarak çıktı.
Sesimin birilerine ulaşmama ihtimali artık imkansızdı. Üst katta bulunduğum düğün salonun odasından aşağıya şamdan uçmuştu. Tüm cam aşağıya inerek tuzla buz olmuştu. Tüm misafirlerin sesimi duyduğuna emindim. Lakin ne gelen vardı ne de giden! Bir Allah’ın kulu yukarı gelerek bana bakmıyordu.
“Gel buraya sürtük!” dediğinde beni duvağımdan yakaladığı gibi tırnaklarımı suratına geçirdim. Taşaklarına sertçe tekme atmamla olduğu yerde istemsizce yere doğru eğildi. Dudaklarının arasından acı iniltileri koptu. Kaçmam için fırsat doğmuştu. Kolları ve yörüngesinden kurtularak yandan sıvışmayı başardım. Kapıya doğru koşarken kolumdan tuttuğu gibi hareketimi yavaşlattı. Saçımdan koparak ayrılmış olan duvağımı hırsla yere attı. Ben ise kapının kolunu tutmuş bırakmıyordum.
Saçımdan sertçe tutmasıyla, “İmdat! Yardım edin!” diye bir kez daha bağırdım. Sanki aşağıda yüzlerce kişi düğün salonunda değildi. Bir insan evladı çıkıp bakmaz mıydı? Bakmıyordu. Yada saniyeler benim için geçmiyor, zaman yaşadığım tacizle durdurulmuştu.
“Orospu!” dedi beni saçımdan çekiştirerek. Daha fazla onun gücüne karşı koyamadım, ellerim kapının kulpundan ayrıldı. Zayıf bedenim büyük odanın içerisinde çekiştirilerek kenara götürülüyordu. Konsolun üzerine dayanan bedenimle çığlıklarımı daha güçlü biçimde attım.
“Kimse yok mu? Kurtarın beni!” diye çığlık attım. Sesim tüm düğün salonunu titretiyor olmalıydı. Onların ailesinden kimse duymasa bile, kendi ailemin duyacağını ümit ediyordum. Şimdi o kapıdan içeri girecek ve beni kurtaracaklardı. Korkularımın arasında tutunmaya çalıştığım umut ışığı gittikçe kararıyordu. Gelinliğimi tekrar yukarıya sıyırmasıyla çığlıklarımı susturmak için bir kez daha ağzımı kapatmasıyla ellerimi götürerek protez tırnaklarımı batırdım.
“Ah!” dediğinde elini çekmek zorunda kaldı. “Sen ne tür bir orospusun?”
Zorla açtığı eteklerimin altından beni taciz etmekle meşguldü. Bense götümü yırtarak çığlıklar atmayı sürdürüyordum.
“Bırak beni orospu çocuğu!” dediğimde eli iç çamaşırıma ulaşmasıyla daha çok titremeye başladım. “Bırak!”
Büyük odanın kapısının açılmasıyla dehşetle bakan gözlerimi o tarafa çevirdim. Bana bakan mavi gözlerdeki şoku hiçbir zaman unutmayacaktım. Yardımıma hiç tanımadığım bir adam koşmuştu. Ne kendi ailem, ne de Welat’ın ailesi ortalarda yoktu.
“Lan!” dedi kükreyerek.
Eniştesi arkadan üzerime doğru bastırdığı bedenini korkuyla geri çekti. Mavi gözlerin sahibi olan heybetli, yapılı olan adam bir aslan gibi Welat Şadiyan’ın eniştesini yakasından yakaladığı gibi odanın diğer ucuna sertçe fırlatmasıyla adam iki metre afallayarak geriye tökezledi.
“Senin sikini keser, ağzına koyarım orospu çocuğu!” diyerek Welat’ın eniştesine doğru aslan gibi atladı. Sağ elini yumruk yaparak suratının ortasına geçirdi. Ağzından aşağı boşalan kanla birkaç dişinin kırıldığını anlayabiliyordum. Zihnim karşımda gerçekleşen şiddetli sahneye odaklıyken vücudum kendisini kaybetmiş gibi zangır zangır titriyordu. Titreyen bedenime, ellerime asla engel olamıyordum. Düzensiz olan soluklarımı bile toparlayamazken nefes alışverişlerim kesik kesikti.
“Sen beni yanlış anlamışsan Arjen Ağa!” dediğinde eniştesinin gözlerinde beliren o korkuyu gördüm. Kavisli kaşlarım hafifçe çatılınca onun Badilli aşiretinden olduğunu anladım. Duruşu, konuşması ve yüz hatları aynı Agir Ağa’ya benziyordu. Titreyen kollarımı durdurmak istercesine birbirine bağlayarak tuttum.
“Sapık!” dedim çığlık çığlığa bağırarak. “Bana tecavüz edecekti! Pis sapık!”
İri yapılı, kaskatı vücut hatları olan ağanın tüm kasları söylediklerimle daha da kasıldı. Suratının ortasına bir yumruk daha patlatmasıyla dizi kullanarak suratına son olarak tekme attı. Welat Şadiyan’ın eniştesi baygınlık geçirerek yere yığıldı.
Büyük odaya doluşan ayak sesleriyle bakışlarım kapıya çevrildi. Şadiyan aşiretinden pek çok insan odaya doluşmuştu. Welat’ın anası olacak olan kadın hırsla yanıma doğru yaklaşırken, “Orospu damadımızı mı ayarttın!” demesiyle neye uğradığımı şaşırdım.
Gözlerim fal taşı gibi açıldı. Kadın üzerime saldırmak için atılacağı sırada Welat önüne bile geçmeden onu izledi. Şok içerisindeydim, anasının tüm söylediklerini öylece dinliyordu ve kılını bile kıpırdatmıyordu dürzünün evladı…
Karısı olacak kadının namusuna laf söyleniyordu ve o sadece susup anasını mı dinliyordu?
Üzerime doğru gelen kadını titreyen kollarımla tutarak geriye doğru savururken çığlığı koparmamla odadaki herkes şaşkına döndü. “Sakın bana yaklaşmayın! Sizin dürzü damadınız beni masaya yatırıp tecavüz etmeye kalktı!” dedim ağızlar dolusu bağırarak.
“Yanlış anlaşılma olmuş belli ki,” dedi Welat sakin tavır içerisinde. Araya girmek için geleceği sırada adının Arjen olduğunu duyduğum ağa önüne geçerek buz gibi mavi gözlerini üzerine dikti. Omuzlarını yukarı kaldırarak diklendi.
“Odaya girmesem enişten karını sikecekti. Ne bu rahatlık? Senin meşrebin ne?” demesiyle Welat Şadiyan’ın göz bebeklerinde büyüyen o ateşi gördüm. Eniştesinin beni taciz ettiğini söylememle alev alması gereken gözleri adamın sözlerine mi alevleniyordu? Hayat sillesini bana düğün günü defalarca atmıştı. Eğer şu anı yaşamamış olsaydım, ben nasıl bir aileye gelin gitmiş olacaktım? Kader sanki ağlarını ilmek ilmek örüyordu. Hayatımın farklı yöne evrileceğini o anda anladım.