Hiçbir şey kazanmamış olmasına rağmen bir şey kaybetmiş gibi hissediyordu.
*
Vega için durumlar her zamankinden daha karışık bir hal aldığında bile sınıfın en arka köşesinde oturup bir şeyler karalamaya başladığında bütün karışıklıklar kendi halinde çözülmeye başlardı. Çözülmeseler bile bu artık Vega'nın sorunu olmaktan çıkardı. Hayallerinde mutlu olanlar, gerçek hayatın ona getireceği mutlulukları veya sorunları görmezden gelebilirlerdi. Vega görmezden gelmeyi çok iyi biliyordu.
Zihninde ne yaşattığına dair henüz bir fikri yoktu, bir şeyler ilerliyordu ve elindeki kurşun kalem kağıdın üzerinde süzülüyordu. Kendini şartlamıştı ki bunu çok sık yapmazdı. Mutlu olmak istiyordu, hayallerinin ona mutluluğu getirmesini diliyordu.
Hayatına bir basketbol topu gibi aniden giren Korkut, onun hayallerinin önünde bir engel olmaya başladığında ve Vega bunu fark ettiğinde elindeki kurşun kalemi o kadar çok sıkıp bükmüştü ki bir anda elinde ikiye bölünmüştü. Kalemden çıkan tok ses, ön sıradaki arkadaşının dikkatini çektiğinde arkasını dönüp bakması da çok zaman almamıştı.
"Ne oldu?" diye fısıldadı Beren. "İyi misin?"
Beren okula son sınıfta kayıt olmuştu, aslen İzmir'liydi. Babasının işi dolayısıyla İstanbul'a taşınmışlar ve evlerine en yakın okula kayıt yaptırmışlardı. Senenin başından beri Vega'nın önünde oturmasına rağmen aralarında geçen konuşma sayısı bir elin parmağını geçmezdi. Ne Vega ne de Beren konuşmayı pek sevmiyordu, benzeseler bile bu benzerlik onların arkadaş olmalarına engeldi.
"İyiyim." dedi Vega ve kelam tıraşını çıkarıp ikiye böldüğü kalemin her iki ucunu da açmaya koyuldu. Uçlu kalemle çizim yapmayı sevmiyordu, bu da onu arkadaşları tarafından geri kafalı kılıyordu. Oldukları dönemde çizerlerin çoğunluğu dijitale geçmişti. O ise hala kurşun kalemle çiziyor, yine sığ beyinli arkadaşları tarafından eziliyordu.
"Çizimlerin..." dedi Beren, gözü Vega'nın yarım kalmış çiziminin üzerindeydi. "Çok güzelmiş."
Vega bunun üzerine defterin kapağını kapattı ve çantasının açık gözünden içeri attı. "Birkaç karalama."
"Ben de bir şeyler çiziyorum." dedi Beren ve önüne dönüp defterini aldı, sayfaları karıştırdı ve çizimini buldu. Geri Vega'ya döndüğünde yüzünde tatlı bir tebessüm belirmişti. "Tasarımcı olmak istiyorum."
Beren'in çizimlerini gören Vega'nın kaşları havalandı, çizimleri beğenmişti. Lakin Vega'nın modaya karşı bir ilgisi yoktu, garip tasarımlar ilgisini çekmiyordu. Çizdiği karakterlerin çizimleri bile sade, belirsizdi.
"Güzelmiş." dedi ve kafasını salladı Vega. "Ne okuyacağını seçtin sanırım."
"Evet." diyerek gülümsedi Beren, Vega'ya göre daha sıcak kanlıydı çünkü Vega da sıcakkanlılık diye bir şey yoktu. "Tasarımcı olmak istiyorum. Bu sadece öylesine, geneli dijital. Öylesi çok daha kolay, renk seçenekleri falan. Bilirsin zaten."
Vega kendi çizimlerini düşündü, hepsi karanlıktı. Renk kullanmazdı, bir şeyin içini doldurmak istediğinde yine kurşun kalemle yapardı. Sanki içlerine renk katsa, evren değişecekti. Zihnindeki dünya bile renkli değildi, her şey siyah ve beyazdı.
"Renk kullanmam." diye yanıtladı Vega, Beren buna şaşırmadan edemedi. Kendisi renkleri çok severdi, bütün renkleri bir arada kullanmaya da bayılırdı. Hiç var olmayan bir renk yaratmak en büyük hayallerinden biriydi ama ona bir renk bıraktıklarını sanmıyordu. "Karakalem."
"Anladım." dedi Beren, önüne dönmesi gereken zamanın o an olduğunu biliyordu ama dönmek istememişti. Vega ona sorarcasına baktığında ise derin bir nefes alarak kafasını salladı ve önüne döndü.
Vega açtığı kalemlerini kenara koyarak çantasına attığı defterini yeniden masanın üzerine yerleştirdi. Kafasını açık pencereye çevirdi ve ilkbaharın esintisini yüzünde, saçlarının arasında hissetmeye çalıştı. Belki biraz sakinleşirse, Korkut'un cümleleri zihninden silinirse kaldığı yerden devam edebilirdi.
Son sınıf oldukları için Matematik öğretmeni onları test çözebilmeleri için serbest bırakmıştı. Vega'nın derse ilgisi olsa bile test çözmeye ilgisi yoktu. Evde yeterince ders çalışıyordu, okuldaki sıkıcı vakitlerini çizimle doldurarak kendine iyilik yapmayı tercih ediyordu.
Pencereden dışarıya bakarken okulun kapısından içeri giren servisi gördü, servis okullarına ait değildi. Servisin içine dikkatlice bakınca içinin erkekle oldu olduğunu fark etti. Servis görebileceği bir yerde durdu, içinden basketbol formalı erkekler sırayla indi. Koçlarının başına toplandılar ve o an Vega'nın elindeki kalem hareket etmeye başladı. Gördüğü sahne zihnine kazındı, onlar çizmek o an çok iyi bir fikirmiş gibi gelmişti.
Takım dağılarak içeri girmek için hareketlendiği sırada Vega içlerinden biriyle göz göze geldi. Bu o kadar ani olmuştu ki Vega'nın geri çekilmek için fırsatı bile olmamıştı. Göz göze geldiği çocuk kafasını çevirip arkadaşlarının peşine takıldığında Vega kaşlarını çattı, çizimine doğru döndü. O an fark etti ki bir tek göz göze geldiği çocuğun yüzünü çizebilmişti, diğerleri birer siluet gibi görünüyordu.
Vega hızlıca çizimin üzerini karaladı ve kağıdı yırtıp ellerinin arasında buruşturup top yaptı. Kağıdı sırasının altına doğru yuvarladığında sinirleri iyice gerilmişti. Biriyle göz göze geldiği için bile kendini baskı altında hissedebiliyordu. Vega artık baskı altında hissetmek istemiyordu.
Vega o andan sonra ne çizdi ne de test çözdü. Kafasını sıranın üstüne koyup uyuklamaya başladı. Hayallerin yaşadığı bir diğer yerin ise rüyalar olduğuna inanıyordu. Hiçbir rüyanın altı ona göre boş değildi. Hepsinin bir sırrı ve hayatla bağlantısı vardı. Keza annesi de öyle düşünüyordu, küçüklüğünden beri rüyalarını annesine anlatırdı ve annesi de yorumlardı. Annesi burçların yanı sıra Rüya bilimine de çok ilgiliydi. Bu konuda profesyonel olarak bir iş yapmasa bile yeterince bilgiliydi.
Vega'yı derinleşen ve hatta rüyaya daldıran uykusundan uyandıran Beren'in omzundan dürtüklemesi olmuştu. Usulca kafasını kaldırdığında ve kısık gözleriyle Beren'e baktığında öfkelenmişti. Şimdi de Beren'in onu rahatsız etmeye başladığını düşünmeye başlamıştı.
"Basketbol maçı varmış, tüm okul katılım göstermek zorundaymış."
Vega gözünü ovuştururken arkasına yaslandı. Bölünen rüyasını anımsamak istiyordu, basketbol maçı umurunda bile değildi. Eğer uykusundan kendi kendine uyanmazsa gördüğü rüyayı unutuyordu ve bundan nefret ediyordu.
"Herkes gitti." dedi Beren, Vega'nın bir cevap ya da tepki vermemesi onu daha fazla konuşmaya itiyordu. "Hoca maç başladığında bütün sınıfları kontrol edecekmiş, maça katılmayanlara disiplin cezası verilecekmiş."
Vega derin bir nefes bırakarak ayağa kalktı. "Tamam." Sınıftan çıkmak için yürümeye başladı. O sırada eline defterini ve kalemini almayı da unutmamıştı, bu onun için artık refleks gibi bir şeydi. Korkut'un yüzünden düşürdüğü zaman hariç, o an bu refleksini dahi unutmuştu.
Vega merdivenleri yavaş yavaş indi, arkasından gelen Beren bile ondan önce basketbol sahasına girmişti. Saha binanın eksi birinci katındaydı, zeminin çoğunluğunu kaplıyordu. Beden derslerini de burada işliyorlardı ama Vega genelde bir köşede oturmayı tercih ediyordu.
Vega basketbol sahasının kapısına geldiğinde önce kafasını içeriye uzattı. Bütün okul gerçekten içerideydi, maç henüz başlamamıştı. Büyük bir curcuna vardı, Vega kalabalıktan hiç haz etmediği için içeri girmek istemedi. Hoca eğer bütün sınıfları kontrol edecekse sınıf dışında bir yerde bekleyebilirdi.
Kafasını geri çekip koridorda ilerledi. Sağ tarafta soyunma odaları vardı, normalde biri kızlar içindi fakat o gün için rakip takıma tahsis edilmişti.
Vega koridorda ilerledi, en sonda kalan malzeme odasının önünde durdu ve kulağını yasladı. Ses yoktu, zaten genelde kimse olmazdı. Vega geri çekildi ve kapıyı açıp içeri girdi, kapıyı ardından kapattı.
Odada toplar, fileler, formalar gibi çeşitli spor malzemeleri vardı. Malzemelere raflara ayrılmıştı ve raflar düzenli bir şekilde ard arda duruyorlardı. Vega rafların aralarından geçerek en arkaya ulaştı. En arkada üst üste duran filelerin üzerine oturdu ve sırtını soğuk duvara yasladı.
Orada güvende olacağına kendini inandırmıştı. Hemen defterini açtı ve zihnini hazırladı. Maçın en az iki ders saati süreceğini biliyordu, bu yüzden bu maç onun için harikaydı.
Sadece birkaç dakika geçmişti, zihnindeki boşluğu doldurmak için kendiyle cebelleşiyordu. O sırada odanın kapısı açıldı, dışarıdaki gürültü bir an içeri doldu ama hemen durdu. Ayak sesleri sessizliğe eşlik etti, odanın içinde dolandı. Vega çok arkadaydı, görüneceğini düşünmüyordu ve bu yüzden gelen kişi gidene dek sessizce bekledi.
Ayak sesleri yaklaşmaya başladığında Vega gerildi, artık görüleceğinden emindi. Bu yüzden duvardan destek alarak ayağa kalkmaya çalıştı. Ayağa kalktığı ve karşısına baktığı anda biriyle burun buruna kaldığında sendeledi ve kalktığı yere geri düştü. Defteri ve kalemi de bu arada elinden düşmüştü.
"Dileğim...." dedi Korkut, Vega buna hiç şaşırmadı. "Ben istemesem bile gerçekleşmeyi sürdürüyor."
Vega, öfkeyle Korkut'a bakmaya başladı. Onun bu tavrına o kadar öfkelenmişti ki sepetteki topları alıp kafasına fırlatmak istiyordu. Lakin içinde yananı dışarı yansıtmamak konusunda epey usta olduğu için sadece bakmakla yetindi.
"Oradan kalkmalısın." diye ekledi Korkut, Vega'ya karşı umursamaz görünmeye çalışıyordu. Son söylediklerinden sonra ciddi manada ona olan umudunu kesmişti.
"Sana ne?" dedi Vega, bu tavrı onu bile çileden çıkarmıştı. "İstediğim yerde otururum."
"Oturursun." diyerek elini beline yerleştirdi Korkut. "Ama benim pota için yeni bir fileye ihtiyacım var. Çocuklardan biri fileye asılmış, yırtılmış. Yenisini takacağız ve yedek oyuncu olarak bu işler bana düşüyor. Yani Vega..." Korkut öne doğru eğildi ve gözüyle Vega'nın üstünde oturduğu fileleri gösterdi. "Kalkman gerekiyor."
Vega kafasını çevirip altında kalan filelere baktığında nefesini bıkkın bir tavırla dışarı bırakmıştı. Onun lafının altında ezilmiş gibi hissetmek bile sinirlerini bozmaya yetiyordu.
Kalmak için duvara uzandı ve kafasını tekrar önüne doğru çevirdi. Gözleri döner dönmez yüzünün tam dibindeki Korkut'la karşı karşıya kaldı. Vega kafasını çevirdiğinde Korkut biraz daha eğilmiş ve yüzünü Vega'ya yaklaştırmıştı. Vega nefesini tuttu, Korkut'un nefesi yüzüne çarptı.
Vega onu itmek istedi ama dokunmak istemedi. Kendini olabildiğince geri çektiğinde Korkut'un dudaklarında muzip bir gülümseme belirmişti. Vega çarçabuk ayağa kalktı, yanından geçip gitmek için aceleci davrandı. Odadan çıkacağı sırada adını duydu ve istemese bile duraksadı.
"Vega." Korkut Vega'nın yanına geldi ve ona defteriyle kalemini uzattı. "Yine unuttun." Defterden bir sayfa açtı ve kaldırdı. "Karşı takımın kaptanı değil mi bu?" Ve ona cevap vermeyince defteri kapattı ve yeniden uzattı. "Demek bana özel değilmiş." Vega defteri ve kalemi tuttuğunda Korkut fileyle beraber odadan çıktı, kapıyı ardından sertçe kapattı.
Vega defteri açıp baktığında karalayıp yırttığı sayfadaki çizimi tekrar çizmiş olduğunu fark etti. Ama biliyordu ki bu çizimin tek nedeni kafa dağıtmak istemeseydi. Korkut'u ve çizimleriyle ilgili söylediklerini unutmak istiyordu. Çünkü bu ona umut veriyordu ve o umut etmekten korkardı. Yıldızlara fısıldadığı dileklerin bile gerçekleşeceğine inanmazdı. Vega'ya göre yıldızlar asla sönmezdi, gökyüzünün karanlığına sığınırlardı.