Vega için hayal kırıklıklarıyla dolu berbat bir hafta sonuydu. Okuldan erken çıktıktan sonraki iki gün de odasından dışarı adımını atmamıştı. Gariptir ki yıldızları da saymamıştı ve bu ilk kez başına geliyordu. Bütün hafta sonunu pencerenin kenarında gökyüzüne bakarak geçirmiş olmasına rağmen içinden sayım yapmak gelmemişti. Sadece izlemiş, düşünmüş ve zihnine hapsolmuştu.
Elinde kalemi, dizlerinin üzerinde defteri vardı. Bütün hafta sonu eli bir şeyler karalamak için hazır da beklemişti ama onu da yapamamıştı. Sanki kara büyüye yakalanmıştı, bütün zevklerinden bir anda arınmıştı. İçinden hiçbir şey yapmak gelmiyordu. Düşündüğü şey ise artık şaşırtıcı olmaktan çıkmıştı.
Korkut'u ve kötü sonlu romanını düşünüyordu. Söyledikleri bir yana, ne yazdığını ve ne çizmek istediğini öğrenmek istiyordu. Tabii ki bunu Korkut'a söylemek gibi bir niyeti yoktu ama düşünmeden de edemiyordu. Vega'nın bütün düşünceleri, hayalleri iyi olurdu ve sonu iyiye çıkardı. Kötü sonlu bir hayal kuran ve bunu yazan Korkut'un düşüncelerini merak ediyordu.
Ve bu merak onu korkutuyordu.
Öylece dururken ve yıldızsız gökyüzüne bakarken odasının kapısı açıldı. İçeriye giren babası, onun bütün dikkatini üzerine çekmeyi başarmıştı. Vega, başını indirdi ve kapıya doğru çevirdi. Babasının elinde bir meyve tabağı vardı, yine bütün meyveleri özenle kesmiş, yerleştirmiş ve getirmişti.
"Girebilir miyim?" diye sordu babası, her zamanki gibi nazikti. Vega, başıyla onayladı. "Gel baba."
Babası içeri girdi, Vega'nın yatağının ucuna oturdu ve tabağı uzattı. Vega tabağı alıp önüne bıraktı, canı yemek istemiyordu ama bunu söyleyip babasını üzmek de istemiyordu.
"Bu gece yıldız yok." dedi babası, Vega'nın onunla konuşmasını istiyordu çünkü iki gündür ağzını bıçak açmadığının farkındaydı. "O zaman sayım da yok."
"Yok." dedi Vega ve omuzlarını silkti. "Zaten saymıyordum."
"Nasıl yani?" diye şaşkınca sordu babası. "Sen hep sayardın Vega, tamamlayamasan bile başlardın."
"Belki de sözünü dinlemeye karar vermişimdir." diyerek yeniden gökyüzüne baktı Vega. "Çocukça demiştin ya hani."
"Eğer mutsuzluğunun sebebi buysa, çocukça olmasının bir önemi yok Vega. Ne istiyorsan, içinden ne geliyorsa onu yapmakta özgürsün. Benimki küçük bir tavsiyeden ibaretti ve inan bana bu kadar etkileyeceğini bilseydim tek kelime etmezdim."
"Hayır." diyerek babasına döndü Vega. "Sorun söylediklerin değil baba. Sorun benim..." Yeniden omuzlarını silkerek dudaklarını büktü. "İnsanlarla iletişim kurmayı beceremeyen salağın tekiyim."
"Hayır hayır." diyerek Vega'ya uzandı ve elini tuttu babası. "Bu şekilde düşünme. Eğer çok istersen yapabileceğini biliyorsun. Bir arkadaşın vardı hatırlıyor musun? Adı neydi... Aksel mi?"
Vega'nın kaşları çatıldı ve hızla babasına doğru döndü. "Aksel mi?"
"Evet." diyerek kafasını salladı babası. "Hatırlamıyor musun? Gerçi çok küçüktün, çok normal."
Vega olduğu yerde toparlandı ve tamamen babasına doğru döndü. "Nasıl biriydi? Görünüşü falan yani."
Babası dudaklarını büktü ve hatırlamaya çalıştı. Üzerinden en az on sene geçtiğine emindi, görünüşü hakkında pek bir şey hatırlayamıyordu. Tek hatırlayabildiği, bütün çocuklar arasında Vega'nın sadece onunla konuşabildiği ve mutlu olabildiğiydi. O da kısa sürmüştü, sadece anaokulu kadar. Bir sene sonrasında ikilinin yolları ayrılmıştı, en azından babası ayrıldığını düşünüyordu çünkü Vega ilk okula başladığında Aksel olmadığı için günlerce ağlamıştı.
"Hatırlayamadım." dedi babası ve yüzünü buruşturdu. "Ama anaokulunda beraber okumuştunuz, onu çok severdin."
"Öyle mi?" diyerek omuzlarını indirdi Vega. "Ama hatırlamıyorum."
"Olur öyle şeyler." dedi babası. "Belki bir gün yine karşılaşırsınız ve o zaman tanırsın."
"Yakınlarda mı oturuyordu?" diye sordu Vega. Hayatında tanıdığı iki Aksel'in aynı kişi olabileceğine dair bir umudu vardı. Belki onu yeniden çizmesinin nedeni bu olabilirdi, bu Vega için süper bir bahane olurdu.
"Evet." diye yanıtlayarak kafasını salladı babası. "Mahalledeki anaokuluna gidiyordunuz, çok uzaklarda oturuyor olamazdı. Gerçi üzerinden on yıl geçti, belki çoktan başka bir yere taşınmış olabilir. Zaman geçer, insanlar değişir ve hayatlarını değiştirirler."
Vega'nın omuzları daha ne kadar çökebilirdi emin değildi. Yine bütün umutsuzluğuyla arkasına yaslandı ve kafasını gökyüzüne çevirerek derin bir iç çekti. Yıldızsız geceleri ne kadar da sevmediğini düşündü. Saymıyor olsa bile her gece yıldızları görebilmeyi diliyordu. Ve bütün dilekleri gibi bu da gerçekleşmiyordu.
Belki de Vega, imkansız dilekler dilemekten vazgeçmeliydi...
"Vega." dedi babası ve omzuna dokundu. "Bak orada bir yıldız var." Parmağıyla bir yeri gösteriyordu. Vega yıldızı gördü, küçük ve belirsizdi. "Bu gece gerçekleşebilecek bir dilek dile Vega."
Babası Vega'nın saçlarının arasına bir öpücük bıraktı ve ardından odadan çıktı. Vega'nın gözleri yıldızda, aklı babasının söylediklerindeydi. Bu ona derin bir iç çektirdi ve ardından yapmaya karar verdi.
Ne de olsa bütün dilekleri gibi bu da gerçekleşmeyecekti...
Vega, yıldıza bakarken içinden, 'Eğer sönersen, Korkut'un hayallerine ortak olup çizeri olacağım. Bu bir dilek değil, çok daha fazlası.' dedi ve gözlerini kapattı. Üç kere derin nefes aldı ve içinden ona kadar saydı. Gözlerini açtığında yıldız hala oradaydı, silik olsa bile varlığını sürdürüyordu.
Vega önüne döndü ve meyve tabağına uzanarak bir elma dilimi aldı. Onu ısırıp çiğnerken yıldızı izlemeye devam etti. Nasılsa sönmeyecek diyordu zihni, ama gözleri büyük bir umutla izlemeye devam ediyordu.
Yarım saat sonra bakmaktan vazgeçti, artık uyumaya karar vermişti. Okul kıyafetlerini kontrol etti, ödevlerine göz gezdirdi ve birkaç test çözdü. Işıkları kapattı, yatağına girmek için hazırlandı ama gözü açıkta kalan perdeye takıldı. Yeniden camın kenarına doğru yürüdü, perdeye uzandı ve çekmek için hazırlandı. Tam o anda gözleri silik, küçük yıldıza takıldı. Hala gecenin karanlığını deliyordu.
"Saçmalıktı zaten." diyerek perdeyi çekeceği sırada yıldızın ışığı söndü, belli bir rotada hızla kaydı ve gözden kayboldu. Vega'nın ağzı yarım açık kaldı, şok içerisinde gökyüzüne bakmaya devam etti.
Yıldız sönmüştü.
Vega, zihnindeki düşünceyi gerçekleştirmek için adımını atmalıydı.
*
*
*
Sabah olduğunda Vega odasında dört dönüyordu. Formalarını yeterince düzgün giymiş miydi, defterini yanına almış mıydı, kalemlerinin uçlarını yeterince açmış mıydı?
Gece hiç olmadığı kadar uykusuz geçmişti. Kendini sürekli uyanık ve saate bakarken hatırlıyordu. Hemen sabah olmasını, okula gitmeyi ve dileği gerçekleştirmeyi istiyordu. Bu şarttı, onun için geri dönülemez bir yoldu.
Vega o gün evden bir hışımla çıktı ve yine servisten önce yola koyuldu. Bu kez yolları atlaya zıplaya geçiyordu ve şansına etrafta pek kimse yoktu. İçinde söndüğünü sandığı umut yeniden ışık yakmıştı. Vega için bu bir ilkti, deli gibi heyecanlıydı. Bir şey yapacaktı, birine bir şans verecekti..
Çok zordu ama yapmalıydı.
Yıldız söndü Vega.
Yıldız senin için söndü.
Vega yine Korkut'la konuştuğu noktada duraksadı, bir ileri bir geri yaptı ve gülümsedi. Merak ediyordu, kötü sonlu kitabını çok merak ediyordu. Sanki kendine yeni bir amaç edinmişti, bu yeni bir hevesti. Vega'nın hevesleri söneli çok olmuştu, bunun nasıl bir his olduğunu bile unutmuştu.
Vega yoluna devam etti, geçtiği yollarda ağaçlar çiçek açmaya başlamışlardı. İlkbaharın esintisi yüzüne çarpıyordu, kışın buz tutturan soğuğu şehri terk etmişti. Artık sabahları somurtan yüzler gülümsüyordu. İlkbahar herkese iyi gelmişti.
Okula vardığında her yer sessizdi, henüz tek bir öğrenci bile gelmemişti. Vega hemen bahçedeki ağacın altındaki banka oturdu ve defterini çıkardı. Çizmek için güzel bir gündü ve Vega kendini çizebilecek kadar enerjik hissediyordu. Düşünmeye, hayal etmeye başladı ve elindeki kalem kağıdın üzerinde resmen aktı. Ne kadar zaman geçti bilmiyordu, sadece çiziyor ve mutlu hissediyordu.
Vega hiç olmadığı kadar iyi hissediyordu.
Ders zili çaldığında ve Vega'yı daldığı hayallerden uyandırdığında çizim sona ermişti. Vega gözlerini kırpıştırdı ve etrafına bakındı. Bahçe doluydu, öğrenciler çalan zil ile beraber okula akın etmeye başlamışlardı. Servisler gelmişti, öğrenciler çoktan inmişlerdi. Vega yarım saatten uzun süredir çiziyor olmalıydı.
Vega defterine uzandı ve gözünün önüne gelecek şekilde kaldırdı. Çizdiği hayalleri gördüğünde kaşları hayretle havalanmıştı. Çünkü Vega'nın çizdiği tek şey, Korkut'un kendisiydi.
Vega defterdeki çizime bakarken gözü arka tarafa kaydı. Korkut okula giriyordu ve Vega'nın farkında bile değildi. Çantasını omzuna asmıştı, elinde bir kitap vardı ve yürürken onu okuyordu. Etrafındaki kimse umurunda değildi, Vega'ya da sataşmıyordu.
Acaba kendi kitabını mı okuyor, diye düşündü Vega.
Öğretmenler zilinin çalınışıyla Vega kendini ayakta buldu. Hemen toprak alandan çıktı ve bahçenin ortasına doğru koşturdu. Korkut'a çok yaklaştığını fark ettiğinde ise duraksadı, yavaş yavaş yürümeye başladı. Ne önüne geçmek istiyordu ne de çok geride kalmak. Derse de geç kalmamalıydı... Fakat derse geç kalmak Vega'nın aksine Korkut'un umurunda bile değildi. Bu yüzden kitabını okuyarak yürümeye devam ediyordu.
Okula girdiler, tam anlamıyla arka arkayaydılar ve sınıfları aynı katta olduğu için Vega geride kalmaya devam etmeliydi. Girişi geçtiler, merdivenlere yöneldiler. Korkut daha da yavaşlamıştı, sanki bilerek yapıyor gibi bir his Vega'nın içini kaplamıştı. Ayakkabıları betondan olmalı, diye düşündü Vega. Başka türlü bu kadar ağır adımlar atamazdı.
İkinci kata geldiklerinde Vega koridorun diğer ucuna koşturup diğer merdivenlerden çıkabilmeyi akıl etti. Bunu yapacağı sırada biri Korkut'u durdurdu ve Vega'nın adımları yerinde saydı.
"Korkut?"
Korkut başını kitabından kaldırıp sesin geldiği tarafa doğru döndü. Koridorun diğer ucundan bir kız ona doğru yürüyordu. Vega birkaç merdiven aşağıda durarak çantasında bir şeyler arıyormuş gibi davranmaya başladı. Zaten diğer merdivenlerde oldukları için görülebileceğini düşünmüyordu.
"Efendim?"
"Çizer aradığını duydum." dedi kız, sarışın ve alımlıydı. Vega, merdiven aralarından onu rahatlıkla görebiliyordu. Saçları beline kadar uzanıyordu, dolguluydu. Fiziği de muhteşemdi, bir kitaptan fırlamış gibi görünüyordu. Vega pek kitaptan fırlamış gibi değildi.
"Evet, arıyorum ama-"
Kız, Korkut'un sözünü kesti. "Ben olabilirim." Çantasından çıkardığı tableti Korkut'a uzattı. "Al bunu, incele. Teneffüste konuşuruz olur mu? Çizimlerimi beğenirsen ortaya çok iyi bir iş çıkarabiliriz."
Korkut tableti alarak kafasını salladığında kız göz kırptı ve koridorda geldiği tarafa doğru yürümeye başladı. Korkut bir süre arkasından baktı, göz ucuyla tablete bakındı ve derin bir iç çekti. Hemen ardından merdivenleri çıkmaya devam etti, gözden kayboldu.
Vega o andan sonra bütün umutlarını yitirdi. Merdivene doğru çöktü ve defterini göğsüne bastırdı. Aldığı nefes bile o andan sonra ağırlaştı, gözyaşları yanaklarına doğru hızla aktı.
"Ama yıldız söndü." diye fısıldadı Vega. Umutlarını bağladığı yıldız, onu yarı yolda bırakmıştı.