#Şilan
Gevher şimdilik buraya gelemeyeceğinden sabah kalkar kalkmaz evdeki işimi görüp teyzemin evine gelmiştim. Teyzem gözünden belli olan kırgınlıkla beni eve buyur ederken teyzemin gönlünü anca anam alabileceğinden selam verip içeriye girmiştim. Oturma odasına geçtiğimde Gevher ve Selma kahvaltı sofrasındaydı. Selma sofraya buyur edip bir bardak çay doldurdu. Yanımıza gelen teyzemle ses çıkarmadan çayımı yudumluyordu.
“Süreyya bugün yola çıkacak değil mi?”
Teyzemin sesiyle başımı çevirip yüzüne baktım.
“Evet teyze.”
“Sen niye erken geldin Şilan abla?”
Selma’ya kısacık bakıp Gevher’e döndüm. Pür dikkat beni dinlerken “Bedel olan kızı beğenmediğim için erken geldim.” dedim.
“Söylenen kadar yarası çok müdür?” diye merakla soran teyzeme döndüm.
“Yarası çok değildir. Hatta belli olmaz amma öyle bir yerde yarası var ki ağabeyim için üzülürüm!”
Teyzem eline çay bardağını alıp çay bardağına baktı.
“Nerede yarası vardır?” diye merakla soran Gevher’e gülümseyerek döndüm.
“Kasığında yarası vardır! Ondan dolayı eksik derlermiş!”
Gevher’in gözleri kocaman olurken teyzeme geri döndüm.
“Bir de eksiği yokmuş gibi bize laf söylemeye çalışır!”
Teyzem elindeki bardağı bırakıp “Ne söyledi?” diye sorunca kısaca anlattım.
Teyzem başını aşağı yukarı sallayıp “Dilda’yı görmedim amma eksik lafı çıkmadığı vakit Mardin’deki ağalar onu nikâhına almak isterlerdi! Güzelliği görenin dilindeydi!” dedi.
Teyzem güzel olup olmadığını sorarken başımı sağa sola salladım.
“Allah yukarıda yüzünde tek bir leke yoktur ve çok güzeldir amma bir kız gittiği ocağa tohum olmazsa isterse Nehir Perisi olsun!”
“O vakit Riyad’a bile bile çürük birini mi vermişler!”
Gevher’in dediğiyle başımı salladım.
“Babamın hatırı olmasaydı ağabeyim ne yapacağını iyi bilirdi de Demirhanoğulları yatıp kalkıp babama dua etsinler!”
Teyzem ayağa kalkıp “İçerde işlerim var. Siz oturun.” dedi.
Gevher ve Selma yardım etmek istese de kabul etmeyip odadan çıktı. Gevher, Selma’yı yanımızdan yollayıp Gevher’le baş başa kaldık.
“Ercan ağabey ne dedi?” diye merakla sordum.
Ercan ağabey, Gevher’in ağabeyiydi. Her şey birdenbire olunca ne dediğinden haberimiz olmamıştı.
“O bir şey demedi. Törenin kararı karşısında ne diyecek ki amma Mustafa ağabeyim bu kadar sakin kalmayacak!”
Kalbim küt küt çarparken gözlerim doldu. Mustafa askerdeydi. Haber ona geç giderdi amma giderdi!
“Çok kızar mı?”
Elimi tutup burukça gülümsedi.
“Sana kızmaz amma teyzeme, Emin Ağa’ya kızacaktır.”
Derin bir nefes alıp “Yusuf ağabeyim bedeli kabul etseydi hiçbir şey olmayacaktı.” dedim.
Elini elimden çekince başımı kaldırdım. Gözünden akan yaşla başını önüne eğmişti.
“Kendini üzme! O eksik, Eroğlu’na bebek vermeyince!..”
Devamını nasıl getireceğimi bilmediğimden sustum.
“Kuma olmamı mı söylersin?”
Cevap vermedim.
“Kuma olan sevgi görür mü?”
Yüzüne bakıp gülümsedim.
“Ağabeyim sence Eroğlu’nu hakir gören kıza sevgi gösterir mi?”
Eliyle yüzünü silince elini tuttum.
“Sen de bilirsin ki göstermez! Hem ağabeyimin yüzüğü hâlen yüzük parmağındadır!”
“Riyad’ı çok seviyorum Şilan!”
Damlalar tekrar yüzünü bulunca yaklaşıp sımsıkı sarıldım. Omzumda ağlarken başını okşayıp sakinleşmesini bekledim. Allah’ım Gevher’in gözyaşlarının dinmesi için o eksik ağabeyime çocuk veremesin!
★★♠︎★★
#Dilda
Sabahtan çıktığımız yolu yanımızda getirdiğimiz yüklerle anca akşam yakın bitirmiştik. Açılan konağın kapısından birkaç tane hizmetçi tek gözükürken biri de içeriye haber vermeye gitmişti. Daha akşam ezanı okunmadığında etrafta çocuk sesleri ve meraklı kadın bakışları vardı. Yanıma gelen Emin Ağa ve Süreyya hanımağayla beklerken “Hoş geldiniz ağam!” diye duyduğum sesle başımı çevirdim.
Çelimsiz genç bir kız başındaki yazmayı düzeltip elini Emin Ağa’ya uzatırken Emin Ağa kızı durdurup “Riyad, Şilan, Yusuf nerededir?” diye sordu.
Başını öne eğip “Riyad Ağa’m ve Şilan hanımım içerde.” dedi zar zor.
“Şilan’ı çağır!” diye kızan Emin Ağa’yla “Baba!” diye duyduğum erkek sesiyle kafamı çevirdim. Sandalyeye oturmuş arkasından ittiren genç bir çocuk gördüm. Çocukla göz göze geldiğimizde çocuğun gözlerini Su’ya diktiğini görünce eyeri sımsıkı tuttum.
“Oğlum sen niye çıktın?” diye telaşla konuşan Süreyya hanımağa, oğlunun yanına giderken Emin Ağa’da peşinden gitti. Yusuf, anasını ve babasını önünden çekip bana bakınca elimi eyerden çekmemek için sabırla bekledim.
“Atın eserini neden tutarsın?”
Gülümsemeye çalıştım. Ahalinin önünde yanlış dememek için sakin sakin konuştum.
“Töremiz düğün olmasa da olur dedi amma gelinin atının üzerinde eve girmesi töremizde düğünsüz de görülmüştür! Ben de töremizin istediğini yerine getirmek için eyeri tutarım.”
Kafasını sallayıp bir şey demeyince Su’dan güç almak için yüzüne bakmak istedim amma attan düşen ağa oğluna hareket olarak kabul edileceğinden eyeri sımsıkı tutmaya devam ettim.
“Ağabeyim gelmeyecek baba, ata tek başına binecek!”
Söylediğine başımı sallamakla yetindim.
“Zehra, Dilda’ya ata binmekte yardım et!” diye buyuran Emin Ağa’yla sabırla bekledim.
Yanıma gelen çelimsiz kız Su’yun eyerini tutarken zayıf hâliyle kendisine anca yardımı olacağını anlasam da bir şey demedim. Ata binmeme yardım etmesine izin versem de başarısız olunca Fatma’yı çağırdım. Çelimsiz kız, Fatma’yla birlikte beni ata bindirdikten sonra yanımdan uzaklaştılar. Rahat nefes alırken hayatımda ilk defa ata binerken bu denli zorlanmıştım. Omuzlarımı dikleştirip eyeri sımsıkı kavradım. Önümdeki azap kapısına bakarken Riyad Ağa’yla hiç karşı karşıya gelmek istemiyordum.
“Geç kızım.”
Başımı sallayıp en ağır şekilde kapıdan içeriye geçtim. Gözümden yaş gelirken kimseye belli etmeden sildim. Avlunun ortasına geldiğimde Mardin’deki her ağa konağı gibi bu konağında Berat’ın konağından farklı olmadığı gözüküyordu. İçim daha da acırken dudaklarımı ısırdım. Su’yun üzerinden inecekken kendimi durdurdum. Süreyya hanımağaya baktığımda beğenmeyerek bana bakıyordu. Beklesem de hareketlilik olmayınca başka yapacak bir şey olmadığına emin oldum. Fatma’yı çağırıp Su’yun üzerinden indim. Çelimsiz kız Fatma’nın hemen ilerisinde beklerken Fatma’ya Su’ya dikkat etmesini ifade edecek şekilde baktım. Başını sallayınca Su’yu bırakıp Emin Ağa ve Süreyya hanımağanın önüne gittim. İkisinin önünde beklerken Emin Ağa konuştu.
“Ayşe, Dilda’yı odasına götür.”
Başımı sallayıp yanıma gelen Ayşe’ye döndüm. Eliyle bana yol gösterince gösterdiği yolda yürümeye başladım.
★★♠︎★★
Ayşe beni konağın en üst odasına götürüp odam olduğunu söylemişti. Ardında Süreyya hanımağa gelip yıkanıp hazırlanmamı söyledi. İstemeyerek banyoya gidip bekleyebildiğim kadar banyoda beklemiştim. Sonunda çıkmam gerektiğinde üzerimi giyinip çıktım. Odaya çıktığımda Fatma’nın eşyalarımı yerleştirdiğini görünce rahat bir nefes vermiştim. Yatakta ne yapacağımı düşünerek otururken Ayşe ve Zehra yemem için yemek getirip önüme koydular. Yavaş yavaş geceye yaklaştığımı anlarken korku tüm bedenimi sarıyordu. Yemeği zar zor yiyip kalktıktan sonra odaya Süreyya hanımağa gelmişti. Fatma’yı odadan çıkarıp ne yapacağımı bana anlatırken dolan gözlerimi zor zapt ediyordum. Berat’tan başkasının bana dokunmasını istemiyordum!
“Anladın mı!?”
Başımı salladım.
“Kimlere kaldık! Gelin dediğin biraz güler, konuşur!”
Söylene söylene yataktan kalkıp odadan dışarıya çıktı. Çıktığı gibi gözyaşlarım yanağımdan süzüldü. Gözlerimi yumup “Allah’ım yardım et!” dedim.
Yüzümü silip yataktan kalktım.
“Önce sakinleş! Zaman iste!”
Kabul eder mi? Töre belli sabahında çarşafı isteyeceklerdi! Gözüm yatağı bulduğunda üzüntüyle başımı önüme eğdim.
“Allah’ım kalan canımı da al!”
Gözyaşlarım yanağımda akmaya başlayınca yere çöküp hüngür hüngür ağlamak istiyordum. Duyduğum kapı sesiyle nefesimi tutarken kapının sertçe kapanması ve adım sesinden odaya girenin erkek olduğunu anladım. Elimle yüzümü silip derince nefes aldım. Yüzümü dönüp karşımdaki adama baktım. Ellerini arkasına birleştirmiş yüzüme öfkeyle bakıyordu. Gaz lambasının aydınlattığı yüzü sert bir adam olduğunu gösteriyordu. Umudum kırılırken bana doğru yaklaşmasıyla geriye gitmemek için elbisemin eteğini sıktım. Tam karşımda durduğunda boyum göğsüne bakıyordu. Başımı kaldırıp yüzüne bakmak istemediğimden göğsüne baktım.
“Kansızın kardeşi!”
Direkt başımı kaldırıp bakmak istemediğim yüzüne baktım. Gece karası gözleri gözlerimle buluşurken hayatımda ilk defa korktum!
“Soyun!”
Duyduğumla nefesim kesilirken “Soyun kansızın kardeşi!” diye kızmasıyla buz kestim...