3

1734 Words
"Barkın şu laleleri uzatır mısın?" diyen sevgilisine baktı genç adam. Eline aldığı fideleri sevdiği kadına götürürken onun güzelliği karşısında büyülenmekten kendini alamıyordu. Genç kız kot elbisesini giymiş sarı saçlarını da salık bırakmış kafasına fötr şapkasını geçirmişti. "Al güzelim yardıma ihtiyacın var mı?" diyerek yanına eğildiğinde ondan gelen mis gibi bahar kokusunu içine çekti. "Hayır hayatım zaten bunlar son sen kekleri fırından çıkarırsan süper olur" diyerek sevgilisinin dudağına öpücük kondurup işine devam etti genç kız. Zarif, ince, uzun elleri toprakla uğraşırken Barkın içini çekerek elindeki saksıyı bıraktı ve kalktı yanından. Üzerindeki beyaz tişört ve kot kaprisi kirlenmediği için mutlu bir şekilde eve geçerken içerdeki limon kokusuyla mest olmuştu. Keki fırından çıkarıp kızın ayarladığı mor süsleme tabağına bırakıp tekrar çıktı bahçeye. Kenarda duran limonata bardağından büyük bir yudum alıp sevgilisinin yanına giderken bunaltıcı hava yüzünden nefes almak bile zorlaşmaya başlamıştı fakat genç kız bundan hiç rahatsız olmadan elindeki çiçekleri bahçenin her köşesine dikiyordu. "Güzelim kek hazır hadi ellerini yıka da yiyelim" diyerek ona seslenen kız yüzündeki kocaman gülümsemesiyle bir kez daha aşık etti kendine genç adamı farkında olmadan. "Geliyorum bir saniye" diyerek bağıran kıza gülümseyip koltuklara geçti genç adam. Gözü kolundaki saatine kayarken toplantısına çok fazla vakti kalmadığını görüp gözlerini kıstı. Sevdiği kadından şimdi değil hiçbir zaman ayrılmak istemiyordu ama evlenme teklifini de bir türlü edemiyordu. Sevgilisi yanına gelip elindeki kek tabağını ona uzattı ve yanına oturdu. Sevgilisinin kafası omzunda yerini alırken o kekten bir parça yemiş yine mest olmuştu. Bu kızı da her yaptığını da çok seviyordu. "Sen de senin yaptığın her şeyde benim. Benden başka kimsenin olamaz." diyerek saçlarına öpücük kondurduğu sevgilisinin sesi yerine duyduğu başka sesle gözlerini kırpıştırdı. Alarmının uğursuz sesi kulaklarında vızıldarken Barkın homurdanıp uykusuna devam etmeye çalıştı. O kızı tekrar görüp o kekten yine yemek istiyordu. Lanet olasıca rüyalar kaç gündür bitmek bilmemiş resmen Barkına büyük konuşma dedirtmişti. O değil miydi ilk gördüğünde sonuçta bir kez görür biter tanımadığı etmediği kız diye düşünen. Saçlarını karıştırıp gözlerini açtı. Artık canına tak etmişti. RESMEN O KIZI YANINDA, MUTFAĞINDA, YATAĞINDA ,HAYATININ HER ALANINDA İSTİYORDU. Rüyadaki adamın kendisi olduğunu bilmesine rağmen elinde olmadan kıskanıyor, uyanmak istemiyordu. Kaç gecedir arkadaşlarının planlarını ekip eve geliyor biraz çalıştıktan sonra erkenden yatağa girip uykuya dalıyordu. Sırf o kıza kavuşmak o kokusunu içine çekmek içindi bu yaptıkları. Alarm sonunda sesini kesmiş tekrar ötmeye başlamıştı. Sinirle eline geçen saati duvara fırlattığında saat boğuk boğuk ötmeye devam etmiş sonrada susmuştu. Barkın ufacık gülümsemiş sonra da yataktan yavaşça kalkmıştı. O kızı bulmak sonra da kendine hapsetmek istiyordu. Yada biraz sevseydi yeterdi. ***** Elis sarı saçlarını yandan iki topuz yapmış, kısa sarı önden düğmeli eteği ve mavi tişörtünü giymiş  altına da yine aynı tonlarda mavi düz ayakkabılarını giymiş evden çıkmak için ufak tefek kontrollerini yapıyordu. Karan geleli iki hafta olmuştu. Bu iki haftada ikisi ayrı geçirdiği günlerin acısını çıkarmış ve zaman buldukça yanlarına gelen Yağızla uğraşmışlardı. Babasının verdiği işi de elinden geldiğince her akşam eve geldiğinde çalışarak kendini hazırlıyordu. Henüz ortaklarıyla karşılaşmaya yanaşmıyordu. Evden çalışıyor ayrıntıları abisiyle paylaşıyordu. Karan da elinden geldiğince ona destek oluyor iki şirket arasında mekik dokuyordu. Elis babasının isteğiyle bugün şirkette kendine hazırlatılan odasına yerleşecekti. Deniz buna çok üzülmüş olsa da asla dans okulunu bırakmayı düşünmüyordu. Sadece bu iş için yardımcı olacak sonra kendi düzenine devam edecekti. Kırmızı çerçeveli gözlüklerini saçlarına takıp evden çıktığında çalan telefonuna bakmadı. Arabasına binip klimayı çalıştırdığında fazla boğucu olan hava biraz daha katlanılır olmuştu. Telefonunu eline alıp Karanın numarasını tuşladı ve arabayı sürmeye başlamadan konuşmak için bekledi. "Abi beni aramışsın" diyerek konuşmaya başlayan genç kız çantasından bugünkü toplantı için abisine vereceği dosyayı arıyordu. "Evet güzelim saat kaçta geleceksin babam soruyor bir de Ekrem amca burada toplantı bizim şirkette haberin olsun." diyen Karan sıkıntıyla önündeki dosyalara bakıyor bazen de kravatını çekiştiriyordu. Camın arkasında onu izleyen sekreterinden habersiz kardeşinin cıvıl cıvıl konuşmasına gülümsedi. Sekreterin kalbi birkaç saniyeliğine dururken işveyle dudağını ısırdı ve gömleğinin dekoltesini aşağı çekiştirip eline bir dosya kaptı. Adamın şu anki halini kaçırmak istemiyordu. Karan Tuna bu şirkete gelip gelebilecek en yakışıklı veliahttı. Kapısı tıklatılıp içeri izinsizce giren sekreterine gözlerini devirdi Karan. "Evet güzelim tamam ilk yanıma gel bekliyorum o zaman bende seni seviyorum" diyerek telefonu kapatan genç adam kaşlarını kaldırıp Ebruya baktı. Ebru şaşkınca genç adama bakıyordu. Ne yani Buz Prensin sevgilisi mi vardı? Şimdi düşüp bayılabilirdi işte! İki haftadır yatıp kalkıp bu adamı nasıl kendine aşık edeceğini düşünüyordu ama adam ona gözünü bile kaydırmıyordu ki. "Evet Ebru hanım ne vardı?" diyerek sabırsızca soran Karan kadının niyetini bildiği için olabildiğince uzak duruyor mesafesini ve sınırlarını ona göstermeye çalışıyordu. "İmzalanacak dosyalar Karan bey." diyerek dosyaları bırakan genç kadına bakmadan imzalamaya başladı. Bugünü de sorunsuz atlatsınlar akşam kardeşlerini alıp güzel bir yemeğe gideceklerdi inşallah. **** "Elis bardağını da koydun mu kutuya" diyerek odaya dalan Denize bıkkınca bakan genç kız kafasını salladı ve renkli kalemlerini doldurdu kutuya. Deniz ile olan fotoğraf çerçevesini de kutuya koyduğunda tamamdı. "Hazırım çıkıyorum şimdi abim bekliyor yavrum he bu arada benim işler sana kalır diye endişe etme hepsini ayarladım Aslı tek tek günlük rapor verecek bana oradan halledeceğim" diyerek ona sarılan arkadaşına kollarını sardı. "Hadi şirkete beraber gidelim hem sen de Karanı görürsün" diyerek Denizden ayrılan genç kız arkadaşının kafasını iki yana sallayıp "Olmaz iki grup daha gelecek bugün kızlar yalnız halledemez yardımcı olmam lazım" diyerek reddetmesiyle dudaklarını bükmüştü. "Peki tamam o zaman bir dahaki sefere" diyerek eline kutuyu aldı ve kızın yanağına sulu bir öpücük kondurup okuldan çıktı. Arabasına binerken ağzına dolanan melodiyi mırıldanmayı ihmal etmiyor okulundan bir sürede olsa uzak kalacak olmanın hüznünü dağıtmaya çalışıyordu. Trafik yüzünden kısacık mesafeyi yarım saatte geldiğinde sinirle homurdandı. Eline yan koltukta duran mor kutuyu alıp arabadan indiğinde kapıdaki güvenlik Hasan amcasına anahtarı atmış gülerek şirketten içeri girmişti. Gözündeki gözlükler bile ona yönelen kıskanç ve hayran bakışların etkisini azaltamazken dudağını ısırıp gülmemek için kendini tuttu. Şirketin yöneticilere özel asansörüne binip sakince abisinin ve kendisinin odasının bulunduğu kata bastı. Babası bir üst katta tek takılıyordu. Genç kız gülüşünü silip sakince asansörden indiğinde gözlüğünü de saçlarına takmıştı. Kendi odasını hızlıca bulup kutuyu bıraktığında hiç vakit kaybetmeden abisinin odasının önüne geldi. Kaşar reyonunu fazla gezdiği belli olan sekreter gözlerini devirip abisinin meşgul olduğunu söylerken parmaklarını masaya vurup "Tatlım söz konusu bensem Karan Tuna asla meşgul olamaz şimdi o patilerini geri çek tek tek bir taraflarına monte etmek zorunda kalmayayım" diyerek odanın kapısını açtı. Arkasından bağıran sekreteri duymazdan gelip "Karan şu kıza der misin peşimi bıraksın" diyerek odaya daldı. "Karan bey çok üzgünüm bu kadın beni dinlemeden daldı odanıza" Karan kız kardeşine ve arkasından gelen Ebrunun haline gülse mi ağlasa mı bilemezken karşısında oturan Egeye sakince gülümsemiş ve Elis'i kolları arasına almıştı. "Ebru tanışmadınız diye yaptığın hatayı görmezden geliyorum bu kadın diye bahsettiğin kişi Elis Tuna. Bir daha aynı hataya düşmezsin diye düşünüyorum şimdi çekilebilirsin" diyerek yüzüne ukala gülümsemesi yapışmış kardeşine döndü. Burnunu sıkıp "Geç kaldın" diyerek ona kaşlarını çattı ve arkasını döndü. "Ege çok üzgünüm seni de bekletiyorum ama iki dakika müsaadeni istiyorum" diyerek kardeşini arkadaşı Egeye göstermeden kapısı henüz kapalı olan toplantı odasına sokmuştu. Ege elindeki telefondan Barkınla mesajlaşırken genç adamın gelmesini sakince bekliyor ve kahvesini yudumluyordu. Kendisi Ekrem amcasının isteğiyle bu projeye dahil olmuştu ve sabah sabah bu şirkette yaşadıklarıyla hiçte pişman olacak gibi durmuyordu. Karanın sekreteri bile çatlaktı ama kardeşi ondan da deliydi kesin. "Dosya nerede?" diyerek kardeşinin yanına geçen Karan, Elisin uzattığı dosyayı alıp inceledi. Kız yine her şeyi inciğine cinciğine kadar araştırmış tek tek not etmişti. Karan gülümseyerek kafasını sallamış kardeşiyle bir kez daha gurur duymuştu. "Toplantıya senin de katılmanı istiyorum." diyerek bombayı patlatan Karan kardeşinin dudaklarını bükmesiyle "Şimdi odana git düşün prenses benim içeride Barkınla bir toplantım var oda gelemedi bir türlü ama neyse " diyerek saatine bakış attı. "Tamam canım ben bu kapıdan çıkıyorum öptüm seni kolay gelsin." diyerek kapıdan çıkan genç kız önündeki bedene çarpmaktan kendini alamadı. Kafası adamın omzuna değerken gözlerini kaldırıp kime çarptığını gördüğünde kalbinde olan hızlanmaya bir anlam yükleyemedi. Büyük ihtimal korktuğu içindi. Barkın çarptığı kızı sıkı sıkı tutup düşmesini engellemeye çalışırken burnuna dolan çiçek kokularıyla dünyası ters döndü. Kız titrek gözlerini kaldırıp ona baktığındaysa o dünyası başına yıkılmışta altında kalmış gibi hissetti. Cennette miydi yoksa yine mi rüya görüyordu bilmiyordu ama bu sefer uyanmamak için dua ediyordu genç adam. "Çok özür dilerim sizi fark edemedim" diyen kızın sesi cennetten çıkma gibiydi. Elleri karıncalanmaya başlarken sesini bulmak için birkaç kez boğazını temizledi. KIZIN MAVİ GÖZLERİ İÇİNE İŞLİYORDU RESMEN! "Önemli değil iyisiniz değil mi?" diyerek bir elini kızın kolundan çekti ama diğerini çekmeye henüz yüreği dayanmazdı. "Ah evet iyiyim. Tekrar özür dilerim ama yetişmem gereken bir toplantı var." diyerek kollarından ayrılan kızla üşüdüğünü buz tuttuğunu hissetti genç adam. Kız salına salına koridorda kaybolurken eli kızın elinin değdiği kolunda orada öylece dikilmiş bekliyordu. Kimdi? Neyin nesiydi bilmiyordu ama bu kadar yaklaşmışken onu bırakacak değildi. Odaya girip ayakta olan  arkadaşına selam verdi Barkın. Karan iki haftadır kardeşleriyle özlem giderip geri kalan vakitlerini de onlarla geçirmişti. Bu üçlü şimdi fazlasıyla iyi anlaşıyor üstüne bir de gecelerin en muhteşem üçlüsü olma yolunda emin adımlarla ilerliyorlardı. Barkın hala şoku üstünden atamamış bir şekilde koltuğa çöktüğünde Egede Karanda onun bu halini fark etmişti. "Hayırdır?" diyen Egeye kafasını boşver anlamında sallamış sakince Karana dönmüştü. "Toplantı ne zaman?" diye sorarken Karan Elisin hazırlanmasını da hesaba katarak "15 dakika sonra başlarız Elis de bize katılacak bu sefer. " diyerek onu bilgilendirdi. 15 dakika Elis için su gibi geçmiş akrep ile yelkovan birbirini kovalamıştı resmen. Sekreter gelip onu da toplantıya çağırdığında sakince abisinin özenle hazırlattığı odasındaki mor koltuktan kalktı. Bütün eşyalarını yerleştirmiş kendini elinden geldiğince sakinleştirmişti. O kim olduğunu bilmediği adamın bakışları da aklından çıkmazken her şey karman çorman olmuş gibi hissediyordu genç kız. Terleyen ellerini eteğine silip  odasından çıktığında elindeki mavi kalem ve mor dosyaya sıkı sıkı tutunuyordu. Asansörün yakınına geldiğinde onu bekleyen abisiyle bir nebze de olsa sakinleşti. Sonuçta bu toplantı bir bakıma aile arasında olacaktı. Bu kadar çekinmesine gerek yoktu değil mi? Çizimlerini abisinden alıp asansöre geçtiğinde sakince düğmeye bastı. Kalbi yerinden çıkacak gibi atsa da sakin yüz ifadesi hiçbir şey yokmuş gibi hiç heyecanlı değilmiş gibi gösteriyordu. Karan elini onun omzuna atıp destek olurcasına sıkınca abisine ufacık gülümseyip  toplantı odasının kapısını açtı. Barkın nerede bulacağını düşündüğü kızı karşısında gördüğünde donup kalırken  Ahmet beyin gidip kıza sarılmasıyla taşları yerine oturttu. Bu kız bir haftadır toplantılara katılamayan Elis Tunadan başkası değildi. Barkın mutlulukla kahkaha atmamak için zor dururken kızın çaprazındaki koltuğa yerleşip babasını dinlemeye başlamasıyla çaktırmadan onu izleyip toplantıya katılmaya çalıştı. Artık ne kadar odaklanabilirse o kadar oldu ama yapabileceği bir şey de yoktu. Haftalardır rüyasına giren kızın ortaklarının kızı çıkması ve resmen ona aşık olması inanılacak cinsten bir şey değildi. Zaten oda kendisine inanamıyordu ...
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD