"Eh bunu da hallettiğimize göre bir yemek yiyelim mi Ahmet?" diyerek arkadaşına dönen Ekrem bey çocukları da işin içine dahil etmişti fakat Karanın kardeşini kolunun altına alıp onları reddetmesi beklendik bir şey değildi. O iki haftadır bütün planlara olur diyen adamdı çünkü.
Barkın abisi bile olsa kıza kendinden başkasının dokunduğunu gördükçe sinirlerine hakim olmakta zorlanıyor kırmızı görmüş boğa gibi etrafa saldırmak istiyordu.
Derin bir nefes alıp Karanın dediklerine kulak kabarttı.
"Bu akşam için Elis ve Yağıza sözüm var size katılmak çok isterdim fakat" diyerek genç kızı gösterdi ve " Elis beni öldürür" diyerek karşısındaki adamlara göz kırptı.
Elis stresini atmış bir şekilde gülümserken ona değen bakışların vücudunda oluşturduğu karıncalanmalarıyla uğraşmaya çalışıyordu.
"Ooo sizin çoktan planınız hazırmış zaten Yağızı da aranıza kattığınıza göre bir şey demiyorum gidip eğlenin" diyerek onlara gülümseyen babalarına baktı kardeşler.
Ahmet bey çocukla gurur duyuyor kendini dünyanın en şanslı babası gibi hissediyordu. Elis çalan telefonu yüzünden herkesten özür dileyip kenarda telefonuyla konuşmaya başladığında Barkın da dikkatle onu inceliyordu.
Üzerine giydiği sarı etek bütün kıvrımlarını belli ediyor seyirlik görüntü oluşturuyordu ama Elis düz ayakkabıları iki yandan topuz olan saçlarıyla öyle bir dengelemişti ki görüntüsünü adam kendi içinden bile kızamıyordu.
Egenin dizini dürtüklemesiyle kendine gelip babasının Ahmet beyle olan konuşmasına odaklanmaya çalıştı.
Ege arkadaşının haline dudağının kenarını havalandırarak izlerken Karan elindeki telefondan Yağız ile mesajlaşıyordu.
Elis Denizin telefonunu kapatıp beylerin yanına tekrar döndüğünde yüzünde kocaman gülümsemesiyle Karanın kulağına bir şeyler fısıldadı.
Karan kafasını sallayıp onu onaylarken Barkın kıskançlıktan kuduruyordu. Hadi ama alt tarafı abisiydi.
Ayrıca kızı ciddi ciddi tanımıyordu bile. Ama rüyasının gerçek çıkma ihtimali %1 olsa bile bunun için savaşırdı. O rüyadaki mutlu adam olup karısına ve kızına sarılan kişi olmak istiyordu. O pamuk gibi elleri öpüp karısına sıkı sıkı sarılmak, kokusunu içine çekmek istiyordu.
"Karan yarın seni şirkete bekliyorum arazi için son kez konuşalım." diyen Barkına Karan kafasını sallayarak onay verdi.
Elis hevesle " Bende gelebilir miyim? Bir şey kaçırmak istemiyorum" diyerek abisine dönünce Karan şefkatle gülümsemiş kardeşinin topuzundan çıkmış iki tutam saçını kulağının arkasına sıkıştırıp isteğini tabi ki de geri çevirmemişti. Barkın içinde sevinçle zıplayan çocuğa dur diyemezken karşısındaki kızın mutlulukla parlayan yüzüne aşkla baktı.
Ulan ciddi ciddi aşık olmuştum bu hatuna düşüncesi kafasından gitmezken bundan zerre kadar pişman değildi. Rüyasında görmemiş olsaydı bile ona aşık olurdu ki Barkın. Bu kız böyle büyüleyici olduktan sonra kendini ne kadar süre ondan uzak tutabilirdi işte bunu bilemiyordu.
Ama ondan uzak durmaktan daha iyi fikirleri vardı. KIZI KENDİNE AŞIK ETMEK GİBİ..
Elis babasından izin alıp odasına geçtiğinde peşinden gelen Barkını fark etmemişti. Barkında kendini durduramamış kızla yalnız geçen birkaç dakikalık konuşması olsun istemişti.
Karan çoktan odasına geçmiş Elisin sevdiği restoranlardan birinde denizin kenarında bir masa ayırtmış daha sonra Yağızın sevdiği gece kulüplerini araştırmaya başlamıştı. Yemek yedikleri restorana yakın olmalıydı gidecekleri mekan.
Elis odasının kapısını kapatıp elini kalbinin üstüne koydu ve derin bir nefes verdi. Resmen bütün toplantı boyunca diken üstünde oturmuş adamın bakışlarının teninde bıraktığı kavurucu etkinin geçmesi için içinden tonlarca dua okumuştu. Tabi sonuç negatifti.
Odası dışardan gözükmeyerek ona özel alan tanırken kendini yere kadar olan camlara attı. Pudra rengi duvarlar ve mor koltukları bile kafasının dağılmasını sağlayamıyordu. Derin bir nefes alıp arkasını döndüğünde kapıdan kafasını uzatmış olan Barkınla ufak bir çığlık atıp geriye sendeledi.
"Barkın bey niye öyle sessiz sessiz geliyorsunuz" diyerek sakinleşmeye çalışırken genç adam onu korkutmuş olmasının pişmanlığıyla kavrulmaya başlamıştı bile.
"Şey özür dilerim Elis. Yani sanırım Elis diyebilirim uzun bir süre aynı projede çalışacağız sonuçta" diyerek kızdan olumlu bir tepki beklerken dokuz doğurmuş gibi hissetti Barkın. Elis kafasını sallayıp ona gülümseyince rahatlayıp bir "oh" çekmemek için kendini zor tuttu.
"Evet ben şey için geldim aslında diğer çizimlerini de görmek istiyorum da eğer müsaade edersen tabi" diyerek kendine bir bahane buldu hemen. Elis elinde olan birkaç çizimini ona göstermek için masasının önündeki koltukları gösterdi ve kendi sandalyesine geçti.
Barkın yeni fark ettiği şey ile odaya göz gezdirdi. Pudra ve mor tonlarından oluşan oda şirketin en renkli odasıydı kesinlikle. Elis resmen kendi renkli kişiliğini her şeye yansıtmıştı.
Odasını inceleyen adama açıklama yapmak ister gibi "Karan kendimi rahat hissetmem için sevdiğim renklerle döşemiş odamı." diyerek duvarları gösterdi ve gülümsedi. Kendisini bir türlü rahat hissedemiyordu.
"Fazlasıyla mor sanırım en sevdiğin renkte o. Pudra da odanın insanın içini baymaması için seçilen bir renk olduğunu varsayıyorum." diyerek tahminde bulunan genç adam Elisin gözlerindeki ışıltılarla doğru tahmin ettiğini anladı.
"Evet biraz öyle. Neyse çizim diyorduk bir saniye bekleteceğim" diyerek çizim masasına giden genç kız özellikle camın önünde olan masanın manzaraya karşı düşünüldüğünü bildiği için mutluydu. Burada çizim yapmak muhteşem keyifli olacaktı.
O masasında çizimlerini ararken Barkında masanın üzerindeki çerçeveyi eline almış fotoğrafı çekivermişti iki saniyede. Kızın tişörtünün açık bıraktığı beli gözüken fotoğrafta gülümsemesi öylesine güzel işlemişti ki içine. Barkın bu kıza aşık olmayıp da ne yapacağını kestiremedi o sıra.
Çerçeveyi masanın üzerine bırakıp mor rahat koltuklara iyice yerleşince Elisin yeni sekreteri Aylin odaya kapıyı iki kez tıklatarak girmişti. Elis masadan aldığı çizimleri Barkının önüne bırakırken asistanının abisininki gibi kaşar reyonundan çıkmamış olmasıyla sevindi. Hiç değilse kız usturuplu bir kıyafetle karşısındaydı. Ve yanındaki yunan heykeli gibi duran oldukça yakışıklı suratı ve tapılası vücudu olan adama gözünü bile değdirmemişti.
"Elis hanım ben Aylin , bundan sonra sizin programlarınızla bizzat ben ilgileneceğim. Şimdi bir ihtiyacınız var mı diye sormaya geldim." diyerek mavi gözlerini Elisin masmavi gözlerine dikti. Elise ailenin şımarık kızı olduğu hakkında dönen dedikodular yüzünden ön yargıyla yaklaşmıştı. Özellikle Karan Tunanın asistanı Ebrunun anlattıkları onun için bu işin ölüm fermanını imzalamakla eş değer olduğunu hissettirmişti.
Fakat şimdi kızın sımsıcak bakışları karşısında dili tutulmuştu. Masmavi gözleri ve kocaman gülümsemesiyle elindeki kağıtları önündeki Barkına uzatan Elis kıza dönüp "Aylinciğim tanıştığıma çok memnun oldum kısa bir sürede olsa beraberiz ve sana her şekilde güvenmek istiyorum. Bunları daha detaylı bir şekilde konuşuruz önümüzdeki günlerde ama şimdi bana bir papatya çayı getirir misin? Barkın sen ne istersin?" diyerek genç adama döndü.
Aylin patronun anlatıldığı gibi çıkmamasına sevinçle çığlık atmamak için zor dururken Barkın da sevdiği kadının ona sadece ismiyle hitap etmesinin keyfini çıkarıyordu. Kızın dudaklarından kendi ismi döküldüğü an bu keyfi yudum yudum içmiş mutlulukla "Ben de bir kahve alayım o zaman çok vaktim yok şirkete geçmem lazım." diyerek kıza bakmıştı.
Aylin hızla odadan çıkıp kahve ve Elisin çayını yapmaya giderken etraftaki diğer çalışanlar onun şimdiden pişman olduğunu düşünerek içlerinden genç kıza acıyorlardı. Elisin gerçek yüzünü herkes bilmiyordu nede olsa.
Kim bilebilirdi ki o Ebru denen şıllığın ortalarda yalan dolan konuştuğunu bugüne kadar hiç Elisi görmemişti ki bu çalışanlar.
Barkın kızın çalışmalarını dikkatle incelerken gerçekten büyük bir yetenekle karşı karşıya olduğunu daha yeni fark ediyordu. Bunu Elise de söylediğinde kızın yanakları pembeleşmiş ve ona kısık bir teşekkür bahşetmişti.
Bu devirde kızaran kız mı kaldı anasını satayım diyen iç sesine karşısındaki kadını gösterip kocaman kahkaha attı içinden. Bu kadın kendine hayran bırakıyordu hem de hiçbir şey yapmadan..
Aylin elinde tepsiyle odaya girdiğinde ikili sakince çizimler hakkında konuşuyordu. Barkının hayalinden bile uzun süren sohbet kahvesi bittiği an sona erdi. Elisi arayan Yağız onu evde beklediğini söyleyip kapattığında Eliste Barkını uğurluyordu.
Akşam serinliği yavaş yavaş şehri etkisi altına alırken Barkın sıkıntıyla geldiği şirketten keyifle çıktı. Daha hesap vermesi gereken bir Ege vardı.
Arkadaşını arayıp telefonu arabaya bağladı. Araç kullanırken özellikle dikkat ediyordu. Yoksa annesinin dilinden ne yazık ki kurtulamazdı. Özlemle iç çekti genç adam. Hayatında en değer verdiği kadını bu aralar fazlasıyla ihmal etmişti.
"Söyle genç" diye telefonu açan Ege elindeki patlamış mısırı boş bulduğu masaya bıraktı. Kafasını dinleyip biraz gülmek için sinemaya gelmişti.
"Kardeşim neredesin?" diye soran Barkın arabayı otoparktan çıkarmış ailesinin kaldığı yalıya sürmeye başlamıştı.
"Bana bak Barkın iş var dersen buradan uçarım üstüne kafa dinleyeyim diye sinemaya geldim uzak dur benden" diyen arkadaşına gülerek "Akşam kulübe gidelim şimdi annemin yanına geçiyorum orada buluşuruz" diyerek telefonu kapattı genç adam.
Ege sarı saçlarını arkaya atıp filmin yayınlandığı salona yürürken önünde yürüyen kumral kıza bakmaktan kendini alamadı. Hayır yüzünü görmemişti güzel miydi onu da bilmiyordu ama kendi kendine söylenmesi o kadar komiğine gitmişti ki ister istemez gülümseyerek onu takip etmeye başladı.
Karanlık sinema salonunda koltuğunu arayan Deniz hala söylenmeye devam ediyordu. Film henüz başlamamıştı ve oda bilet görevlisinden sinirini çıkaramamıştı. Haftalardır bu filmi bekliyordu ve aldığı biletin yanındaki diğer iki bileti de rezervasyon yaptırmıştı ki kimse almasın oda rahat rahat otursundu.
Fakat ileri zekalı görevli yanındaki koltuklardan birini başkasına satıp bide üstüne yüzsüz bir şekilde kadına " Yapabileceği bir şey olmadığını" söylemişti.
Elindeki kocaman mısırı ve içeceğini yanındaki koltuğa bırakıp yerleştiğinde hemen yanındaki hareketlilikle nefesini tuttu. Filmini izleyecek sonra da defolup gidecekti sonuçta hem belki yanındaki her kimse filmin ilk yarısında giderdi.
Ege keyifle oturduğu koltukta haftalardır beklediği filmin reklamlarını seyrederken yanındaki kızdan gelen leylak kokusunu içine çekti. Hayır bu gayri ihtiyari olmuştu. Bile isteye yapmamıştı ilkinde. Ama o andan sonra hep daha sık nefes alarak bu kokuyla ciğerlerini bayram ettirmesi bilerekti.
Deniz yanlışlıkla koluna çarptığı adamdan özür dilemek için yan tarafa döndüğünde gördüğü sıcacık kahverengi gözlerle dondu kaldı.
"B-Ben çok pardon yanlışlıkla oldu" diyerek hızla önüne döndüğünde Egede gördüğü suretle bir süre durmuştu. Kız harbi güzeldi.
Barkın Uluhan Yalısının kapısının önünde korna öttürürken annesi de evin içinde hummalı bir şekilde çalışmaları yürütüyordu. Barkın yolda geleceğini haber vermiş annesinin çok fazla uğraşmaması için ricada bulunmuştu fakat lütfen Selma hanım ayda yılda bir akşam yemeğine katılacak oğlunun bu dediğine uyamazdı.
"Esma börekleri fırına atın hazır bu" diyerek oğlu için açtığı böreğin yumurtasını sürüp hizmetçi kıza verdi.
Yaprak sarmaları ve pilavı da kontrol ettiğinde kapıdan gelen korna sesiyle yüzünde oluşan kocaman gülümsemeyle "Aman o yemekleri bırakmayın ben açarım kapıyı " diyerek genç kızlar gibi koşarak gitti kapıya. Oğlunun yakışıklı suratını gördüğü an ellerini ensesine yerleştirip "Oğluşummm" diyerek sarılan kadın oğlunun ona sıkıca sarılmasıyla saçlarına yüzünün her bir noktasına öpücük kondurdu.
Şirket işleri yüzünden Barkının suratını göremiyordu resmen. Onu elinden tutup salona sürüklerken Barkın evdeki yemek kokularını içine çekti. Aşağı kattaki mutfaktan közlenmiş patlıcan kokuları geliyordu. Genç adamın midesinin bu gece bayram edeceğinden emin bir şekilde çoktan salondaki geniş koltuğa oturmuş annesinin yamacına oturdu.
Üzerindeki spor kesim lacivert ceketi çıkarıp beyaz tişörtüyle kaldığında annesinin dizlerine başını koymuş ona içini dökmeye başlamıştı. Başka anlatacak kimsesi yoktu zaten. Babasıyla bir ara baba oğul görüşmesi yapsalar çok iyi olacaktı. Ama en yakınında şuan annesi vardı ve Barkın daha fazla içinde tutamıyordu.
Elisin ismini vermeden anlattı her şeyi annesine. İçinde biriktirdiği her şey tane tane döküldü dudaklarından. Kendini rahatlamış hissederken annesinin gözünden dökülen yaşlarla şaşkınca kalktı dizlerinden.
"Annemm neden ağlıyorsun şimdi?" diyerek ellerini kadının yanaklarına götürdü ve tek tek sildi inci tanelerini.
"Aman oğlum bunlar mutluluk gözyaşı, sonunda aşık olmuşsun kuzum. Tek başına yaşlanıp gidersin diye korkuyordum resmen. Eee kim bu şanslı kız?" diye oğlunun saçlarını okşayan Selma hanım şimdi kocaman gülümsüyor merakla oğlunun ağzından çıkacak olan ismi bekliyordu. Ama istediği gibi Barkın Elisin adını zikretmemişti.
"Anne bunu önce ona sonra sana itiraf etmem lazım. Ama önce o bilsin istiyorum. Sadece senin onay vermeyeceğin bir kız değil emin olabilirsin." diyerek ellerine öpücük kondurdu genç adam.
Selma hanım iç çekip yenilmişlikle omuzlarını düşürürken keyfi son derece yerindeydi aslında.
"Efendim Ekrem Bey ve Asaf Bey geldiler." diyen kıza gülümsedi Selma hanım. Barkın heyecanla ayağa kalkarken keyfi de yerine gelmişti. Dedesi sonunda çiftliğini bırakmış şehre inmişti demek ki.
Salona giren yaşlı adam torununu evde görmenin mutluluğuyla kollarını açarken Barkın hızla o kolların arasına girmiş dedesinin elini öpmüştü.
"Ah eşek sıpası ah, illa ben mi geleceğim ayağınıza sizi görmek için nerelerdesin sen?" diyerek şikayete başlayan dedesine açıklarken babası da onları gülerek izliyordu. En sevdiği kısım Barkının ailesini böyle ihmal ettikten sonra dedesine yaptığı açıklama kısmıydı sanırım Ekrem beyin. Oğlunu kıvranırken görmek paha biçilemezdi ama hak etmişti hayta.
Bu kadar ihmal etmeseydi ailesini değil mi?
Selma hanım küçük ailesini yemek masasına davet ederken aklında oğlunun bir an önce evlenip kendi çocuklarıyla bu masaya katılması ihtimalini tartıyordu. Sonuçta Barkın ona böyle bir konuda ilk kez gelmişti. Bu da ihtimalin yüksek olduğunu gösteriyordu. Kadın içinden bir kez dua etti. Oğlu mutlu olsun sevdiği kadar sevilsin başka bir şey istemiyordu.
O sırada Elis akşam yemeği için dolabının karşısına geçmiş en sevdiği elbiseleri arasında seçim yapmaya çalışıyordu. Yağız aşağıda onu beklerken Karanın gelmesine de yirmi dakika vardı. Genç kız duş almış saçlarını yapmıştı fakat hala elbise seçememişti.
Eline gelen siyah straplez büstiyeri gözleri ışıldayarak koltuğun üstüne attı. Giyinme odasındaki açık mavi koltuk resmen gel üstüme yat uyu diye bağırsa da bu gece Yağızla beraber bin bir oyunla Karandan izin aldıkları sınırsız eğlence gecesiydi ve uykuyu geri plana çoktan atmıştı genç kız.
Eline gelen altın rengi pullu şortunu da dudağını ısırarak koltuğun üstüne attığında saçlarını düzleştirdiği için şükretti. Kıyafeti için hareketli bir şeyler tercih etmişti ve saçları da hareketli olsaydı tekrar baştan yapmak zorunda kalırdı.
Ayağına da siyah topukları altın olan ayakkabılarını seçince tamamdı. Seçtiklerini üstüne giyip ayakkabılarını da giydiğinde kapısına yaklaşan ayak sesleriyle gülümsedi. Yağız aşağıda sıkılmış olmalıydı.
"Elis cidden hazır değil misin hala ya?" diyerek odaya dalan kardeşine kaşlarını çatarak baktı.
"Birincisi küçük bey hanımefendilerin odasına destursuz girilmez hele çat kapı girmek asla. İkincisi hazırım işte bebeğim görmüyor musun" diyerek etrafında döndü ve makyaj masasına yürüdü.
Siyah tonlarda göz makyajı yapıp dudaklarına nüde tonlarda rujunu sürdü ve beyaz altın tokalı çantasını alarak kardeşinin koluna girdi.
"Bir saniye bu hazır halin mi KIZIM BU KUMAŞIN DEVAMI NEREDE !? " diyen kardeşine gözlerini devirip "Bana bak Yağız ben ablayım bana kızım mızımlı konuşma valla kafana geçiririm aha şu ayakkabının topuğunu ayrıca yanımda siz varsınız diye giydim herhalde. Çok konuşmada kapı çalıyor yürü hadi" diyerek merdivenlerden indikten sonra kolundan çıktı ve Yağız kapıyı açarken deri ceketini üstüne geçirdi.
Karanla da aynı muhabbetin ekstra şiddetlisini yaşadıklarında galip gelen yine Elisti. Koluna iki yakışıklıyı takıp evden çıktığında ondan mutlusu yoktu.
Abisinin ayarladığı restoran ailecek de fazlasıyla geldikleri Elisin yemeklerine bayıldığı bir yerdi. Yemeklerini sipariş edip beklerken üç kardeş mutlulukla özlem gideriyor her yerde ne kadar güzel bir ailede yetiştiklerini gösteriyorlardı adeta.
Ahmet bey yıllardır onu koruyan Bedri den aldığı haberle mutlulukla karısına sarılırken Yeşim hanımda içi rahat bir şekilde kocasının omzuna dayadı kafasını. Çocukları onları her dakika gururlandırıyordu.
****
Barkın geceye alkolsüz kokteylle başlarken Ege de yanında suratında ki sırıtmayla ona eşlik ediyordu. Genç adamın keyfi oldukça yerindeydi. O kızı aklından çıkaramaması kesinlikle sorun değildi.
"Ulan resmen günlerdir rüyama giren kız Elismiş" diye bağıran Barkın yüksek ses müzikte sesini arkadaşına anca duyurabilmişti.
Ege kısa bir şoktan sonra "Hadi lan oradan dalga mı geçiyorsun " diyerek kahkahayı patlatınca Barkında ona katılıp gülmeye başladı.
Arkadaşıyla dertleşmek genç adama fazlasıyla iyi gelirken müziğin sesi kulaklarında uğuldamaya başladı. Gözleri anında hissettiği şeye döndüğünde karşısında tüm güzelliğiyle dans eden Elisi buldu. Ona arkadan sarılmış olan Yağızla hareketli bir şarkıda dans eden kardeşlerin oldukça keyifli oldukları belliydi.
Barkın Yağızı tanımadığı için çatık kaşlarla neler döndüğünü çözmeye çalışırken Karanın yanlarına gelmesiyle kaşlarını iyice çattı. Ulan bu adam bu kızı kısacık şortla elalemle dans etmesine nasıl izin veriyordu.
"Selam gençler" diyerek selam veren Karan barmenden viski isteyerek Egeyle erkek selamlaşması yaptı. Barkın hala aklı Eliste, Karana karşılık verirken sakin kalmaya çalıştı.
Yoksa gidip o adamın belasını kendi elleriyle bulduracak, sonra da Elisi kendine aşık olana kadar bir eve kapatacaktı.
"Eee sen kimle geldin?" diye soran Ege arkadaşı için laf almaya çalışıyordu resmen Karandan.
Barkında hızla muhabbete dahil olduğunda Karan sakince "Yağızla Elisin sınırsız eğlence gecesi bugün yıllardır katılamadığım etkinliklerine beni de dahil ettiler anlayacağınız." diyerek farkında olmadan yanındaki adamı rahatlatmıştı.
Yani Elisin sarılarak dans ettiği çocuk Yağız Tunadan başkası değildi. Ama olsundu. Bu kız abisi kardeşi fark etmez kendisi hariç kimseye yakın olmamalıydı.
Elis gülerek Yağızın kollarından ayrıldığında bar taburelerinde oturan abisine doğru ilerledi. Arkası dönük adamı görmemişti ama ona gülümseyerek bakan Egeye bir selam çaktı ve Karanın onun için sipariş ettiği meyve kokteylinden kocaman bir yudum aldı ve o sırada ona gözlerinden alev çıkartarak bakan adamı fark etti.
İçtiği içecek boğazında kalırken öksürmemek için zor durup Barkına gülümsedi ve pistte dans etmeye devam eden kardeşinin yanına dönmeden önce üzerindeki ceketi çıkardı.
Barkın bu gece daha ne kadar sabrının sınanacağını tahmin edemezken Karanın gülümseyerek kardeşini izlemesine de sinir olmuştu. Ulan sen abisin karışsana şu kıza!!
Elis onlara dönüp "Hadi sizde gelsenize" diyerek onlara bakış attı ve ceketini abisinin yanına bırakıp Yağızın yanına topukluların izin verdiğince koştu. Salık saçları terden sırtına yapışırken umurunda değildi.
Yağız kahkaha atarak onu döndürdüğünde Elis kendisini uzun zaman sonra ilk kez böylesine özgür hissediyordu. Uzun zamandır bu etkinliği yapmıyor işlerden kafasını kaldıramıyordu. Yağızda sınavlarına çok sıkı bir şekilde çalışıyor hedefine ulaşmak için gecesini gündüzüne katıyordu.
Deniz kulübe tüm ihtişamıyla girdiğinde pistte dans eden arkadaşını hemen görmüş üzerindeki ceketi ve çantasını Karana atıp kendini de piste atmıştı.
Onunda üzerinde siyah bir büstiyer ve bordo mini etek vardı. Ayağında çok yüksek olmasa da hatırı sayılır derecede yüksek olan ayakkabılarının getirdiği avantajla Yağızın kahkaha atarak açtığı diğer koluna girdi.
Ege girdiği transtan çıkamazken Karanın "Oğlum neyiniz var sizin" diye bağırarak sesini onlara ulaştırmasıyla iki adamda bakışlarını pistten çekip ona döndü.
Barkın sakince içkisini yudumlayıp "Valla bende bir şey yok dedemin sorgusuna çekildim de şokunu atamadım üstümden daha" diyerek sıvıştı sorularından Karanın.
Egede " Bugün sinemada bir kız gördüm. Hala onun etkisindeyim bulaşmayın bana" diyerek konuyu kapattı.
Karan gülerek kafasını iki yana salladı ve bir şey demeden kardeşlerini izlemeye devam etti. Elis Denizle dans ederken Yağız onları her şeyden koruyacakmışçasına yanlarında durup danslarına eşlik ediyordu.
Bom Bidi Bom diye şarkının nakaratına eşlik eden kızlar gülerek ve etraflarındaki herkesten soyutlanmış bir şekilde dans ediyorlardı.
Barkın Karanın telefonla konuşmak için yanlarından ayrıldığı kısacık sürede telefonundan Elisin i********: hesabına girmiş fotoğraflarına bakmaya başlamıştı. Kız soyadından falan değil güzelliği yüzünden fazlasıyla ünlüydü zaten.
Fotoğrafların altında beğenmediği tipteki çocukları tek tek şikayet ederken hiç sıkılmıyordu. Tek tek temizleyebilirdi hepsini hiç sorun değildi.
Aşağılara indikçe kızın daha eski fotoğrafları ortaya çıkıyordu. Sadece dizine kadar çektiği çorapları ve askılı tulum gibi bir şeyle yatağın üzerinde olduğu belli olduğu fotoğrafa bakarken kan beynine sıçramıştı genç adamın. Allah aşkına böyle daha kaç poz vardı. Bu kız pantolon nedir bilmez miydi!?
Geriye kalan hesapları şikayet etmeye evde devam edeceğini kafasına yazıp yavaşlayan müzikte dans edebilme umuduyla kızı aradı gözleri. Yağız biraz onunla biraz da Denizle dans ederken halinden şikayetçi durmuyordu ama Elis değil miydi onlara dans edin diyen..
Yağıza göz kırpıp Elisi belinden tutup kendine çektiğinde kızın şaşkın gözleri gözlerini bulmuştu. Yine o tanıdık his kalbine doluşurken Elis ellerini omzuna koyup şarkının ritmiyle sallanmaya başladıklarında da devam etti.
Tüm kemikleri iç içe geçiyor sonra da kızın tek bakışıyla eski haline dönüyormuş gibi hissederken Elisi ileri itip kolunda döndürdü ve yere doğru eğdi. Dudakları sadece birkaç santim uzağındayken sakin kalmaya ve kızın dudaklarına yapışmamak için kendini telkin etmeye çalıştı. Hadi ama bu onun için cidden zordu. Üstelik kızı seviyordu cidden ciddi ciddi seviyordu bu kızı.
Elisi hızla kaldırıp dansa devam ettiklerinde daha sakin, daha yavaş ve daha yakınlardı şimdi. Kız kollarını omzuna sarmış kafasını da omzuna yaslamıştı genç adamın. Barkında büyük ellerini kızın ince beline sarmış onu iyice kendine çekip dışarıdan soyutlamışlardı.
Gecenin kapanışını da Ahmet beyin arayıp artık gelmeleri konusunda konuşma yapmasıyla yapılmıştı. Yağız Denizi kolunun altına alırken genç kız gülerek arkadaşına bakıyordu. Elis kıkırdayarak hiç içki içmemesine rağmen mutluluk sarhoşu olmuş şekilde abisinin yanında yürüyor arada bir Karanın anlattığı bir şeye gülüp sonra yürümeye devam ediyordu.
Kapıdaki gazetecilerin arasından kardeşini kolunun altına alarak çıkan Karan peşinden gelen Yağız ve Deniz arabaya geçerken Elis abisine kendi evine gideceğini söyleyerek arabaya binmedi.
Karan onu yalnız göndermek istemezken sadece hafif içkiler alan Barkın yanlarına yaklaşmış durumu öğrendikten sonra kızın nerede yaşadığını öğrenmiş ve arkadaşına " Siz gidin Elisin evi yolumun üstünde ben bırakırım sizde geç olmadan Denizi bırakın "diyerek onu ikna etmiş ve Elisi kendi arabasına yönlendirmişti.
"Aslında sarhoş değilim sadece çok uykum olduğu için böyleyim. Yoksa sadece birkaç kokteyl içtim alkolsüz bir de yani" diye kendini açıklamaya çalışan kıza gülümsedi Barkın. Bütün gece onu izlediği için hiç alkol tüketmediğini elbette biliyordu.
Kızın çıplak bacaklarına gözleri çarpınca üzerindeki ceketi çıkarıp ona örttü ve arabanın da klimalarını açtı. Sıcak hava direk kıza çarparken Elis teşekkür ederek koltukla biraz daha bütünleşti.
Evinin adresini Allahtan Karanla konuşurken almıştı. Şimdi yanındaki güzellik uyuya kalmışken onu rahatsız etmemek adına olabildiğince yavaş gitti Barkın. Onu rahatsız etmemek miydi niyeti yoksa kızla biraz daha vakit geçirmek miydi işte orası tartışılırdı...