Çok dardı bu elbise, koşmama engel oluyordu, içimde nefes bile alamıyordum sanki.
Şık giyinmeyi severdi, ama neden bedenine olmayan kıyafetler seçiyordu bu kadın?
Adım sesleri iyice yükselmişti, aramızda büyük ihtimalle en fazla 10 metre vardı. Ve ben yavaş hareket ettiğim için bu mesafe her saniye azalıyordu.
"Bırak peşimi, uzak dur benden!" Nefes alıp vermekte zorlanıyordum koşturduğum için, aynı zamanda yaşadığım korkuyla beraber daha kötü oluyordum.
"Seni neden bırakayım Mary, yine aynı şekilde tehditlerine devam et diye mi? Hayır, bundan sonra sana güvenemem, senin ölmen gerekiyor!"
Onu kandırmak kolay olmayacaktı, hatta imkansız bile sayılabilirdi. Ondan sadece onun gibi sert olarak kurtulabilirdim!
Ama istediğim gibi olmamıştı, ayaklarıma takılan dallarla kendimi az önceki gibi yerde bulmuştum.
Yere düşmenin verdiği acıyla gözlerimi acıyla yumdum. Kurtulmayı düşünecek kadar vakit bile bulamamıştım.
Koluma yapıştı eli anında, ondan kurtulmak için hamle yapsam da boşa gitmişti.
Ani bir hareketle beni ayağa kaldırdı, gözyaşları içinde onun kollarından kurtulmak için direndim, ama bırakmıyordu.
"Diren Mary, diren! Sen bana karşı geldikçe benim hoşuma gidiyor bu durum! Devam et sürtük, bana karşı koy, hadi!"
Alaylı ses tonu da hayalimin bir parçası olamazdı, bu bas bayağı belli bir şeydi, alay ediyordu benimle!
Kaçmak için dirensem de dizimin acısından yapamamıştım bunu, ona öylece teslim mi olacaktım yani?
"Senden hiçbir şey istemeyeceğim, sana söz veriyorum, yaşadığımız herşey aramızda kalacak, başka hiç kimse duymayacak tüm bu olanları!
"Ben bu sırrı saklama konusunda sana söz veriyorum, lütfen beni bırak gideyim. Herşeyi unutalım, bağışla beni."
Ağlamaklı çıkmıştı sesim, daha doğrusu Mary'nin sesiydi bu. Konuşan yine o olmuştu, bazen o yönetiyordu bedeni, bazen ben. Ona tam anlamıyla karşı gelemiyordum.
"Sen benim koynuma girdiğin zaman bunun gizli kalacağını söylemiştin zaten Mary, ama beni kandırdın, oyun oynadın bana!
"Paramı aldın, ama doymadın, daha fazlasını istedin hep! Yemem bu numaraları artık, o yüzden kes sesini!"
Mary bu kadar insana ne yapmıştı gerçekten, nasıl bir bataklığa düşmüştü böyle?
Düşündükçe kafayı yeme aşamasına geliyordum, bugün belki de bende ölecektim sırf onun bu oyunlarından ötürü.
Kaderi değiştirmek mümkün müydü? Bilmiyordum, ama bunu yapmak için elimden geleni yapacaktım.
"Beni öldürme, kıyma bana, ne olursun! Bir insanın canını almak bu kadar kolay olmamalı, böyle saçma sebepler bunu gerektirmez!"
Söylediğim hiçbir şey onu etkilemiyordu, aksine daha çok artıyordu öfkesi. Kolumu daha fazla sıkarken beni bir yere doğru çekiştirdi.
"Sen hiç merak etme güzelim, senin gibi bir fahişe için o kadar kolay ölüm olmayacak tabi! Önce bana olan borcunu öde!
"Sana dünyanın parasını yedirdim, her gün korku içinde yaşadım, bunları unutacağımı mı sandın sen?
"Aptal gibi yanıma geldin birde, insanda biraz akıl olur! Gel, buluşup anlaşalım dedim, salak gibi geldin!"
Ondan kurtulmak için hamle yaptım yine, kolumu öyle bir çektim ki, onun elinden sıyrıldı anında.
Böyle kurtulacağımı düşünmemiştim aslında, ama aniden olmuştu, o yüzden bunu düşünmek yerine kaçmayı seçmiştim.
Koşarak uzaklaştım ondan, ama anında kolumdan tutarak engel oldu bana. Bir anda kendi bedenine yasladı beni.
Korku içinde derin derin solurken bıçağı karnıma bastırdı, korkum bin kat daha artmıştı. Yoksa sona mı gelmiştik?
Ne arkadaşımı kurtarabilmiştim, ne de katilin kim olduğunu anlayabilmiştim. Sadece kendimi tehlikeye attığımla mı kalmıştım gerçekten?
Bıçağı biraz daha derinlere bastırdı, hissediyordum tenimde yarattığı keskinliği. Ve daha başındaydık, henüz hiçbir şey yapmamıştı!
Kanamayacak kadar az bastırıyordu bıçağı, şimdiden böyle oluyorsa biraz sonra nasıl acı çekecektim ben?
Nefesim kesilmişti, onu ikna etmek için söyleyecek bir sözüm yoktu, kendisini nasıl kandıracaktım?
Benden istenilen şey buradan kurtulmamdı, peki ben bu adamı manipüle ederek buradan kurtulamaz mıydım?
Eğer karşısındaki kişinin Mary değil, Sofia, yani ben olduğumu söylersem o zaman kıymazdı belki de bana.
Ama böyle bir şeye kim inanırdı ki? Karşısında duran beden Mary'nin bedeniydi, buna rağmen söylediğim sözlere inanır mıydı?
Denemek zorundaydım, eğer onu ikna edersem bu ormandan ikimiz de zarar görmeden çıkardık, ve böylece Mary de kurtulurdu.
Belki daha sonra anlardı Mary bu adamın tehlikeli olduğunu, ve ona göre de önlemler alırdı hayatında.
"Az önceki gibi konuşmuyorsun nedense Mary, hâlâ kurtulmaya dair umutların mı var yoksa? Seni hiçbir kuvvet elimden alamaz, sen öleceksin!"
Tüm bedenimi dehşet bir titreme almıştı, kaskatı kesilmiştim adeta. Yutkunmakta bile zorlanıyordum bu adamın yanında.
"Bunu yapamazsın, çünkü ben Mary..."
Sözümün gerisini getiremeden boğazıma bir yumru oturmuştu, konuşamıyordum, yutkunamıyordum nedense.
Kelimenin gerisi neden çıkmıyordu ağzımdan, neden derdimi anlatamıyordum karşımdaki bu zalim adama?
"Ben... Mary..."
Ne kadar zorlasam da söyleyemiyordum içimdeki şeyi, neredeyse ölmek üzereydim yaşadığım şeyin korkusundan ötürü.
"Hadi, devamını getirsene bana! Yoksa sana bunu yapamayacağımı mı söyleyeceksin bana? Hadi ama, bu kadar aptal olamazsın!
"Bana böyle ihanette bulunan, kandıran bir kadına karşı bunları yapamayacağımı mı düşünüyorsun yoksa?
"Emin ol ki daha fazlasını yaparım, ve zaten de yapacağım!"
Sözlerimi söyleyemediğim için başka yerlere kaymıştı olay, daha şimdiden kaybetmiştim sınavımı, ve de kendimi.
"Hayır, bu kadar kolay ölmek istemiyorum, ben bu kadarını hak etmiyorum!"
Konuşmayı uzatsam, sabah olsa buradan kurtulabilir miydim, buraya birileri gelir miydi? Belki de sabah ormanda gezen birileri olurdu ve bana yardım ederdi.
Bu küçük bir ihtimaldi belki de, ama yaşamak için en ufak ihtimalleri bile değerlendirmem gerekiyordu.
Bıçağı bir anda karnımdan çekti, cebine koyduğunu fark etmiştim. Beni tekrar sürüklemeye başladığında derin bir nefes aldım.
Henüz sevinmek için erken olduğunu biliyordum, ama bir süredir nefesimi tutuyordum, beni bırakmasıyla nefes alabilmiştim.
"Sana az önce de söyledim, ölümün bu kadar kolay olmayacak zaten! Önce bana yaşattığın şeylerin hesabını ver, ondan sonra zaten ölüm seni bekliyor olacak!"
Mary böyle ruh hastası bir adamla nasıl sevgili olmuştu, gözünü bu denli karartan adam kimdi böyle?
"Yapma, sunduğun her şartı kabul etmeye hazırım, yeter ki beni serbest bırak, ne olursun beni öldürme!"
Uzlaşmak çok zor bir ihtimaldi, zaten öyle bir ihtimal olsaydı o zaman bunu Mary yapardı.
Ama o öldürülmüştü, yani bu pek başarılı olmadığını söylüyordu bana.
"Eğer daha fazla konuşursan seni parçalara ayırırım, bunu yapmamı istemiyorsan yürümeye devam et! Tek bir yanlışın olursa gebertirim seni!"
Beni sürüklerken bir anda topuklu ayakkabı ayağımdan çıktı, acıyla sarsıldı bedenim ayağıma batan şeylerden ötürü.
Dudaklarımdan küçük bir inilti koptuğunda arkasına döndü katilim, ayakkabımın çıktığını görünce güldü.
"Evet, o ayakkabılar olmadan da gayet rahat yürüyebilirsin. Acı iyidir, insanı dinç tutar Mary! Sabret biraz, bu acının tadını çıkar.
"Birazdan sana öyle şeyler yaşatacağım ki, yaşadığın bu acı yanında hiçbir şey kalacak, çünkü daha her şeyler yaşayacaksın!"
Aklında neler olduğunu az buz biliyordum, arkadaşımın nasıl öldüğünü öğrenmiştim çünkü.
Boğazı kesilmişti, vücudunda da darp izleri vardı. Kim bilir bana anlatılmayan neler yaşamıştı, öğrendiğim şeyler bile büyük bir vahşet olduğunu kanıtlıyordu.
Gözümden yaşlar akarken o beni sürüklemeye devam etti, ayağımın yanmasını umursamıyordum, buradan kurtulmak için bir çare arıyordum.
Elinden kurtulmak için illaki bir fırsat yaratacaktım. Eğer katilin kim olduğunu bilseydim o zaman daha rahat olurdum, çünkü onu tanıdığım için bir noktadan vurabilirdim.
Ama ben katili tanımıyordum, bu yüzden de işler benim için çok zordu.
Beni sürükleye sürükleye bir eve ilerletti zorla, bunu görmek kanımı dondurmuştu sebepsizce.
Ormanda böyle bir ev vardı, ama polisler hiçbir şey olmadığını söylemişti bana yakınlarda.
Buradan gerçekten haberleri yok muydu, yoksa sadece benden mi gizlemişlerdi? Ya da...
Ya da bu adama yardım eden birileri mi vardı merkezin içinde, biri bu adamın yaptığı şeyleri koruyor muydu?
"Sallanma, bir an önce gir içeri, seninle işimi bitireyim ben de. Ne kadar hızlı biterse o kadar rahat olursun sen de hem.
"Ah Mary, böyle güzel bir kadına ölüm hiç yakışmayacak ne yazık ki!"
Adam hâlâ dalga geçme peşindeydi benimle, bir insan nasıl bu kadar vicdansız olurdu ki?
Bir anda yere doğru savurdu bedenimi, dizim yere çarptı, acıyla gözlerimi yumdum onun yaptığı şeyden.
"Bak, yeter lütfen. Bunu yaptığım için üzgünüm, ben olayların bu raddeye geleceğini, senin böyle bir şey planlayacağını düşünmemiştim.
"Bana karşı sinirli olabilirsin, ama bunun konuşarak halledebiliriz seninle. İlla böyle bir şey yapmaya gerek var mı gerçekten?"
Devreye yine Mary girmişti, benim bilmediğim yerlerde o konuşuyordu sanki.
Ama şimdi daha iyi anlamıştım, ben hem onun bedenine hükmedebiliyordum, hem de o arada bir konuşarak o gece olan şeyleri bana gösteriyordu.
Demek ki arkadaşım böyle yalvarmıştı katiline, ve katili böylesine umursamaz davranmıştı ona.
Kan donduran bir durumdu bu, o kadar ki konuşmakta bile zorlanıyordum.
Katilin kim olduğunu o kadar çok düşünmüştüm ki, gözüm kararmaya başlamıştı artık. Onun kim olduğunu anlamak istiyordum.
"Mary, insanın güveni bir kere yıkılınca geri toplanamıyor, o yüzden sen ne söylersen söyle ikna edemezsin beni!
"Ben seninle ciddi bir ilişki kurduğumu düşünmüştüm, ama tamamen yanıldığımı öğrendim, senin amacını net bir şekilde öğrendim!
"Şimdi, bu oyunun karşılığında ölüp gideceksin, işte benim ruhum ancak böyle rahat edecek! Sus, yalvarma! Ya da yalvar, hoşuma gidiyor açıkçası!"
Bu adam kesinlikle psikopat olmalıydı, kim bilir daha önce kaç kişiye zarar vermişti böyle! Ona doğru döndüğümde beni izlediğini gördüm.
Bakışları ürperticiydi, ona bakarken bile nutkum tutuluyordu sanki. Yüzü belki de zihnimin bir oyunuydu, ama bakışları...
Büyük ihtimalle gerçek katil böyle bakmıştı arkadaşıma, böyle iğrenç bir şekilde süzmüştü onu öldürmeden önce.
"Beni kolay bir şekilde öldürmeyeceğini söyledin, tam olarak ne yapmayı düşünüyorsun bana?"
Güldü söylediğim sözlerle, soğukkanlı bir katille baş baş olmak insanın kanını donduruyordu.
"Önce seninle sevişeceğim, şimdiye kadar sana o kadar para döktüm, onların bedeli olarak sayarsın bunu artık.
"Daha sonra sana ufak tefek eziyetlerde bulunacağım, ve en sonunda o güzel boynuna bir hançer vurup hayatını sonlandıracağım!
"Ama hiç merak etme, önce bu güzelliğinin cezası olarak seninle oynayacağım, ölüm biraz beklese de olur!"
O gün gerçekten de tecavüze uğramış mıydı? Polislerin bunu fark etmemesi imkansız bir durumdu, fark ettikleri halde mi söylememişlerdi bana?
Umarım bunu benden gizlemişlerdir, çünkü öteki türlü daha kötü oluyordu. Ya bunu dosyayı kapatmak için gizlemişlerse?..
Ahh, bu ihtimali düşünmek bile ürperticiydi benim için, kimse bu denli acımasız olamazdı, özellikle bir polis yapamazdı bunu!
"Ben seninle sevişmek istemiyorum!"
Kelimeler zar zor çıkmıştı ağzımdan, titrememi bastırmaya çalışırken adam bana doğru yaklaştı.
O bana yaklaşınca geri geri kaydım, yanıma oturduğu an bedenim durmuştu yerinde korkudan.
"Sen zaten isteme Mary, sen bu yaşına kadar yeterince seviştin zaten, bu da yetmez gibi her gece seks yaptın onlarca erkekle.
"Sen doymuş olmalısın buna, ama o kadar para verdim, ben o parayı çıkaramadım henüz senden, o yüzden bu gece onu çıkardıktan sonra seni öldürmeyi düşünüyorum!"
Ben bu adamı konuşmakla ikna edemeyecektim, inat etmişti bir kere, canımı almadan durmayacaktı.
Ben nasıl bir kadere düşmüştüm böyle? Ne arkadaşımı kurtarabilmiştim, ne de eli kanlı bir adamdan kendimi!
"Beni gerçekten de öldürecek misin?" diye sordum bir umut. Adamın yüzüne pis bir sırıtış oluştu yine, o kadar ki ona bakmaya bile korkar olmuştum.
"Seni öldürmeyeceğimden yana şüphen mi var? Eğer öyle bir şüphen varsa bir kenara at derim, çünkü yaklaşık 2 saat sonra canın bedeninden çıkacak güzel kadın!
"Şimdi, oyun başlasın!"